Mustafa Karakaş/Doğruhaber

Erdoğan`ın İslam İşbirliği Teşkilatını olağanüstü toplanmaya davet etmesi sonrasında başladı zihinsel bölünmemiz.

Zaten son yıllarda neredeyse her konuda bölünmüş durumdayız. Elbette hepimiz her konuda aynı düşünecek değiliz; fakat aynı konuda bu kadar da farklı uçlarda olmak da ciddi sorunların doğmasına neden oluyor.

Erdoğan İslam Dünyasına toplanalım dediğinde A grubu “yine oturacaklar, yiyecekler-içecekler, kınayacaklar, gidecekler” şeklinde bakıyordu meseleye...

B grubu “yok bu kez iş ciddi, Erdoğan israile terör devleti dediğine göre İslam dünyası olarak israil'e karşı sert yaptırımlar gelecek…Belki ambargo,belki elçilikleri geri çekme,belki de toplu halde savaş açarız” modundaydı.

Elbette son yüzyılda İslam Dünyasının psikolojik olarak, zihinsel olarak, siyasal ve akidevi olarak saldırılara uğraması ve ciddi yaralar alması kitleleri haklı olarak “intikam alalım” çizgisinde sabitliyordu. İzan ve iman problemi olmayan her mümin gaspçı terör şebekesi ile hesaplaşılmasını arzular ama zirvenin örtük/görünmeyen mesajları dikkatli bir şekilde tahlil edilmelidir.

57 İslam ülkesinin sadece 16`sının liderlerinin bu zirveye katılması;katılanların kahir ekserisinin fakir olması,bağımsızlığını tam anlamı ile elde edememiş olması “İslam dünyası toplandı bu sorunu halleder” iyiniyetini daha ilk dakikalarda heder etti.

Evet zirvede bakan ve bakan yardımcısı düzeyinde de ciddi bir katılım vardı ama toplanma kararı Kudüs`ün elde çıkma ihtimaline binaen 10 gün önce alınan zirveye devlet başkanlarının gelememesi devasa bir ‘vahdet` oluşturulduğu anlamına gelmese de umut vericidir, yarınları besleyici bir adımdır.

ZİRVE İSRAİLE HİZMET DİYOR DİLİ YARALAYICIDIR

1917`den beri ümmet olarak neredeyse tüm alanlarda ve safhalarda yenildiğimiz israile karşı bir araya gelebilmiş olmamıza sevinmemiz gerekirken ve dahası Kudüs`ün Filistin`in başkenti olması kararının yarınlara yönelik bir hamle olarak okumamız gerekirken sanki zirve israile hizmet ediyormuş gibi bir dil ile meseleyi Doğu Kudüs Batı Kudüs ayırımına getirmek islam dünyasına bir katkı sunmayacaktır. Bu zirve ile işgal meşrulaşmıştır dili tam olarak fecaattir.

MÜCADELEDE YÖNTEM FARKLILIKLARINA ANLAYIŞLI OLMALIYIZ

Elbette Kudüs`ün tamamı necis işgalden kurtarılmalıdır. Lakin israil nasıl ki adım adım işgal etmişse bizim de Kudüs ve Filistin`in kurtuluş sürecini safhalara ayırmamız gerekmez mi?

Meseleyi Napolyon`un bir hikayesi ile ifade edeyim.

Napolyon Bonapart ve kurmay subayları geride bıraktıkları savaşın değerlendirmesini yapmaktadırlar. Büyükçe bir masada haritalar yayılmış… Haritaların üzerine kuvvetleri gösteren taşlar bulunmaktadır. Napolyonun bir kurmayı haritayı işaret ederek şöyle der;

“Ben sizin yerinizde olsam önce şu küçük kasabaları alır, oradan büyük şehirlere iner,  büyük darbe vururdum… Düşman daha ne olduğunu anlamadan sert bir darbeyle ellerindeki herşeyi bırakıp kaçarken şurdan saldırır başkentlerini alarak onlara iyi bir ders verirdim.

Napolyon  hiç istifini bozmadan cevap verir; oralar öyle parmakla alınsaydı, zaten alırdım.

Evet bu zirve sonrasında bu kararların uluslararası kamuoyuna sunulması, Kudüs`ün Filistin`in başkenti olduğu konusunda batılı/doğulu gayri müslim ülkelerin desteğinin talep edileceği bir süreç başlayacak.

İDEAL İLE REALİTE BAZEN ÇAKIŞIR

Zirveden çıkan sonuç üzerinden Kudüs için oluşmuş birlikteliğe zarar vermemek gerekir.Elbette ideal olan siyonistlerin değil Kudüs`ten, tüm Filistinden çıkarılması olacaktır ama israil parmakla çıkarılmıyor.

Aslında Filistin ve Kudüs`ün kurtuluşunun devletlerarası diplomasi ile bu işin BM`de tekrar tekrar müzakere edilmesi ile çözülecek bir yol olmadığı konusunda eminim.

Bu işin tek yönteminin de İslam Dünyasının israil'e karşı cihad ilan etmesi olduğunu da biliyorum.Yalnız mesele şu; cihad ilan edecek olan ülke uluslararası baskıya uğradığında İslam Dünyası devletleri yekvücud kardeş ülkeyi savunacak mı?

Emin bir şekilde evet diyemedik değil mi bu soruya.

O halde birileri farklı yollarla Filistin direnişini başka yollarla da savunalım diyorsa,ya da gücümüz şimdilik ancak bu kadarına yetiyor diyorsa biribirimize satşmak yerine,birbirimizi anlayalım.

Kudüs meselesinde zihinsel bölünmüşlüğü bir nebze aşmışken bir kez daha geri sarmayalım. Taleplerde bulunalım elbette ama kırmadan ama dökmeden…