İslâm dini kendisine boyun eğen insanların canlarını, mallarını, ırz ve namuslarını, akıllarını himayesi altına almış ve böylece müminlerin birbiriyle kaynaşıp tek vücut haline gelen faziletli bir toplum, numune bir ümmet oluşturmalarını sağlamıştır. Bu dine gönül verenler, ihanet yapmazlar, yalan söylemezler, Müslüman kardeşlerini sahipsiz bırakmazlar, canına kastetmezler, ırzına saldırmazlar, malına göz dikmezler.

“Hata dışında bir mümin diğer bir mümini öldüremez...” (Nisa / 92)

Peygamber Efendimiz (SAV)`de şöyle buyurmaktadır; “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşine ihanet etmez. Ona yalan söylemez ve onu sahipsiz bırakmaz. Her Müslüman`ın diğer Müslüman`a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva işte buradadır. Kişinin Müslüman kardeşini tahkir etmesi kötülük olarak ona yeter.” (Tirmizi)

İslâm dini kendisine boyun eğenlerin canlarını, akıllarını, mallarını ve namuslarını himaye altına alırken bunu sağlayan prensiplerinin devamı ve esaslarının sarsılmaması için, Müslümanların canına kasteden bir katili, ırzlarına tecavüz edeni ve İslâm`ı kabullendikten sonra ondan çıkma cinayetini işleyen bir mürtedi ölümle cezalandırmakta ve yılanın başını ezmektedir.

Müslümanlar, gerçek anlamda kardeştir. Birbirlerini severler. Birbirlerine yardımcı olurlar, birbirlerini savunurlar ve düşmanlarına karşı yekvücut olurlar. Kişi dinden çıkarak veya din kardeşinin canına kıyarak yahut ırzına göz dikerek ya da malını gasp ederek bu kardeşliği bozarsa, İslâmî kardeşliği devam ettirmek zorunda olan samimi bir Müslüman, bu tür hastalıklara yakalanan kişiye karşı kendisini savunma hak ve yetkisine sahiptir.

Nefsi müdafaa kavramına, kişinin dinini, canını, namusunu, malını ve saldırıya uğrayan başka bir mümin kardeşini savunması girmektedir.

“Fitne ortadan kalkıp din yalnız Allah`ın oluncaya kadar sizinle savaşanlarla savaşın.” (Bakara / 193)

Peygamber Efendimiz (SAV)`de “Kim dinini değiştirirse onu öldürün.” (Tirmizi)

“Müslümanlardan her kim dini müdafaa yolunda öldürülürse şehittir.” (Ebû Dâvûd) buyurmuşlardır.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor; “Kim size saldırırsa, siz de ona size yaptığı tecavüzün aynısı ile mukabele edin. Allah`tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkanlarla beraberdir.” (Bakara / 194)

Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Kim bize silah çekerse o bizden değildir.” (Tirmizi)

Diğer bir rivayette; “Kim silah çeker, onunla insanlara vurmaya girişirse onun kanı helaldir.” (Nesai)

Görüldüğü gibi, masum bir insanın haksız yere, dinine canına, ırzına ve malına saldırı yapılırsa saldırıya uğrayan kişi, kendisini savunma hakkına sahiptir.

Şayet dinini, canını, ırzını ve malını savunan insan saldıran tarafından öldürülürse şehid olur. Bu hususta Peygamber efendimiz (SAV) şöyle buyuruyor; “Müslümanlardan her kim, malını muhafaza uğrunda öldürülürse şehittir. Her kim canını savunma uğrunda öldürülürse şehittir. Her kim dinini müdafaa yolunda öldürülürse şehittir. Her kim ehlini ve namusunu korumak için öldürülürse şehittir.” (Ebû Dâvûd)

İslâm`da her Müslüman diğer Müslüman kardeşini savunmakla yükümlüdür. Bir Müslümana, pasif tavır takınmak, Müslümandan uğradıkları saldırılar karşısında kabuğuna çekilip susmak, zalimin zulmünü alkışlayıp mazlumun figanına kulaklarını tıkamak ve zevk-u sefasına dalıp, olup bitenlerden uzak kalmak asla yakışmaz.

İslâm`ı ve Müslümanları savunma yönünden her Müslüman bir polis, her mümin bir savcıdır. Her fert bir asker, her cemaat bir ordudur. Her haklı bir hâkim, her haksız bir mahkûmdur.