BM İnsan Hakları Konseyinin, Myanmar'daki Arakanlı Müslüman nüfusun durumunu ele aldığı özel oturumunda konuşan Koru, "Yaklaşık bir milyona yakın insanın çok zor şartlar altında (Bangladeş'teki) kamplarda temel insani hizmetlere erişmeksizin yaşaması gerektiği gerçeğinden derin endişe duyuyoruz." dedi.

Koru, uluslararası toplumun sağlam bir tavır takınmaması halinde, bölgedeki durumun bölgesel, hatta küresel güvenlik için ciddi tehdit oluşturabileceği uyarısında bulundu.

Büyükelçi Koru, Arakanlı Müslümanların ait oldukları vatanlarına geri dönmeleri için Bangladeş ile Myanmar arasında imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.

Uluslararası topluma çağrı

Arakanlı Müslümanların gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde evlerine dönmelerinin sağlanması gerektiğine dikkati çeken Koru, uluslararası toplumun imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesi için her iki ülkeye de yardımcı olması gerektiğinin altını çizdi.

Koru, Türkiye'nin Arakan krizinin nedenlerinin belirlenmesi konusunda Myanmar hükümetine yardım etmeye hazır olduğunu bir kez daha vurgulayarak, Türkiye'nin, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Kızılay vasıtasıyla temel insani yardımlara devam edeceğini söyledi.

Türkiye'nin, Bangladeş'in, Arakanlı Müslümanlar için oynadığı yapıcı role minnettar olduğunu ve uluslararası toplumun yükü paylaşması için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini anlatan Koru, "Türkiye, Arakan sorununa kalıcı bir çözüm bulunması için ilgili BM kuruluşları ile Bangladeş ve Myanmar hükümetleriyle iş birliği içinde çalışmalarını sürdürecek." dedi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin, konseyin açılışında yaptığı konuşmada, Arakanlı Müslümanların öldürüldüğünü, tecavüze uğradığını, sistematik olarak köylerinin, evlerinin ve mallarının harap edildiğini belirterek, "Kimse, soykırım unsurlarının varlığını inkar edebilir mi?" ifadesini kullanmıştı.

Uluslararası Myanmar Bağımsız Araştırma Misyonu Başkanı Marzuki Darusman ise Arakanlı Müslümanlara karşı 25 Ağustos'tan bu yana uygulanan "aşırı şiddet eylemlerini" mağdur ve tanıklardan dinlediklerini belirterek, "Kanıtların bizi götürdüğü yere kadar gideceğiz." şeklinde konuşmuştu.