Önceki yazı dizisinde istihbarat hedeflerinde olan örgütsel yapılar ve bu yapılara ulaşmak için başvurdukları teknikler ele alınmaktadır.

Yayınlanan  bu bölümde ise istihbaratın kendi ağlarına aldıkları elemanları nasıl kullandıkları ve hangi aşamalardan geçirmek istedikleri gözler önüne serilmektedir.



İşte huseynisevda. net sitesinde M.Nur kaleminden çıkan makalenin 8. bölümü..

Allah’ın adıyla!

DEVLET ALEYHİNDEKİ BİR HAREKETİN ÜYESİ OLANLAR


İster İslami olsun isterse gayri İslami olsun, devlet, devlet rejimi veya kurumları aleyhindeki yapı, organizasyon, hareket ve faaliyetler, tehdit olarak algılanan ve özel hedefler kapsamında bulunan unsurlar olduğundan, bu yapı ve hareketlerin elemanları olan bireyler, istihbarat teşkilat ve birimlerinin doğrudan hedefinde bulunurlar.

Bu yapı ve hareketler hakkında içten haber alabilmek, elemanlarını tanıyabilmek, konum ve durumları hakkında bilgi sahibi olabilmek, faaliyetleri ve bunları organize edenleri önceden tespit edebilmek için üyelerinden birilerine işbirliğini kabul ettirmeye çalışırlar.

Bu nedenle tespit ettikleri ve tanıdıkları üyeleri sıkı takip ve kontrol altına alır, yapılarını, ilişkilerini, maddi durumlarını ve aile ile akraba içindeki durumlarını takip eder, öğrenir ve tespit ettikleri zafiyetlerinden istifade ederek onlara işbirliğini kabul ettirip yanlarına çekmeye çalışırlar.

Burada şu hususu belirtmek gerekir ki; devlet aleyhindeki bir hareketin kitlesel faaliyeti ve kitle desteği varsa, bu faaliyet ve desteğin çapı küçük de olsa, istihbaratçılar bu yapı ve hareketlerin içine mutlaka sıtmaya çalışırlar. Mutlaka işbirliğini kabul ettirecekleri zafiyet sahibi birilerini bulurlar. Zaten bulmadan da vazgeçmezler. Ancak şu var ki, işbirliği içine girenler her zaman istedikleri düzeyde değildir. Diğer bir ifadeyle, her zaman istedikleri düzeyde birilerini elde edemezler. Bazı yapılar var ki; üstten başlayarak alt birimlere kadar sorumlu düzeydeki elemanlar konusunda çok hassas davranırlar, bunları özenle seçerler, hem kendilerini hem de irtibat ve faaliyetlerini gizlemesini başarırlar. Böylelikle hem kadro elemanlarını ve hem de önemli faaliyetlerini muhafaza etmiş olurlar. Ama bazı yapılar da var ki; bu hassasiyeti göstermedikleri gibi gizliliğin beraberinde getirdiği sıkıntı ve zor şartlara da fazla dayanamaz ve gizliliği sürdüremezler. Böylece kendilerini yeterince muhafaza edemezler.

İşbirliği içine girenlerin düzeyi, bu yapılar ve istihbarat birimleri için ters orantılıdır. Şayet alt düzeyde iseler, istihbaratçıları yeterince rahatlatmamak ve doyurmamakla beraber bu yapılara fazla zarar veremezler, çünkü verebilecekleri önemli ve fazla bilgi olmaz. Ama üst düzeyde iseler, istihbaratçılar için ciddi bir avantaj ve fırsat iken söz konusu yapılar için de ciddi tehlikedirler. Çünkü hem yapıya fazla zarar verirler ve hem de yapının kontrol altına alınmasına sebebiyet verebilirler.

İşte yapıların durumu genel olarak bu iki şekildedir. Bazılarında işbirliği içine giren üyeler alt düzeylerde kalırken, bazılarında ise üst düzeylere kadar çıkarlar. Dolayısıyla bazı yapılar her şeye rağmen kontrol altına alınamazken, bazı yapılar da kontrol altına alınmış ve rejim için zararsız hale getirilmiş durumdadır.

HİZBULLAH CEMAATİNİN ÜYESİ VEYA SORUMLU DÜZEYDEKİLERİNİN YAKINI OLANLAR
Hizbullah Cemaati; şu ana kadar gelmiş ve geçmiş örgüt ve cemaatlerin alışılagelmiş bir takım yapısal özellikleri, hareket tarzları ve faaliyet şekillerinden farklı olarak bir model ortaya koydu. Bu model, nebevi hareket metodunun günümüz şartlarına uyarlanmış şeklidir. Laik Kemalist Rejimin hüküm sürdüğü memleketimizde; rejim güçlerinin, yasalarının, ilhadi fikir ve oluşumların dikkate alınarak Rasulullah’ın (sav) mücadele yöntemini tatbik etme şeklidir.

Hizbullah Cemaati; böylece kuruluşundan itibaren İslami mücadelesinde ciddiyeti, kararlılığı, tavizsizliği ve bu yolda başa gelecek her türlü sıkıntı, bela ve musibetlere karşı sabredip sebat göstererek netice alıncaya kadar mücadelede sürekliliği ilke edinmiştir.

Dolayısıyla olması gerektiği yerde, olması gerektiği zamanda ve olması gerektiği işlerde gizliliğe ciddiyetle önem vermiştir. Kadro elemanlarını büyük bir titizlikle seçmiştir. Sorumlu zincirindeki üyelerini, yerlerini, konumlarını, irtibatlarını ve faaliyetlerini sıkı bir disiplin ve ciddi bir düzen içinde rejim ve İslam düşmanı unsurlardan gizlemiş ve gereken güvenlik tedbirlerini alarak muhafaza etmek için azami gayret sarf etmiştir. Bunun için ağır şartlara katlanmış, her türlü rahatlık ve kolaylığı gözden çıkarmıştır. Faaliyetlerini tamamıyla kontrol altında tutmuş, gizli yapılması gerekenleri tam bir gizlilik içinde yapmıştır.

Bu durum, laik Kemalist rejim güçlerinin, özellikle de istihbarat teşkilat ve birimlerinin işlerini zorlaştırmıştır. Tehlikeli düşman ve öncelikli hedef durumunda olmasına rağmen, hakkında yeterince bilgi toplanamaması, kadrolarının tanınmaması, kararlarının belirlenememesi, faaliyetlerinin engellenememesi, kısacası kontrol altına alınamaması, onlara çok ağır gelmektedir. Bunu hazmedememektedirler. Dolayısıyla Hizbullah Cemaatine karşı büyük bir öfke duymaktadırlar. Hizbullah Cemaati geliştikçe onlar daha da hırçınlaşmaktadırlar. Neticede öfke ve hırçınlıkları dışarı taşmakta ve zulme, saldırıya, operasyon ve eylemlere dönüşmektedir. Her türlü kirli ve çirkin faaliyetlere, hak tanımayan hukuksuz muamelelere dönüşmektedir.

Bu yüzden Hizbullah Cemaatinin üyeleri ile birlikte sorumlularının sadece kendileri değil, aynı zamanda yakınları da istihbarat teşkilat ve birimlerinin hedefindedirler. Ulaşamadıkları sorumlular hakkında, yakınları vasıtasıyla bilgi almaya ve yapabilirlerse ulaşmaya çalışırlar. Hizbullah Cemaati içindeki kadro elemanlarına yakın veya onlarla ilişkili olanlar, askeri işlerin içinde olan veya askeri elemanlarla irtibatlı olanlar, herhangi bir alan veya birimin sorumlusu yada böyle durumdaki sorumlularla irtibat halinde olanlar veyahut ta bunların yakını ve akrabası olup bunlardan haber alabilecek ve gelişmeleri takip edebilecek pozisyonda olanlar özellikle hedef seçilir. Üye olanlar ise zaten hedef durumundadır.

İstihbarat birimleri; bunlardan, zafiyet sahibi olanları tespit etmeye ve onlara ulaşarak bu zafiyetlerinden yararlanıp işbirliğine razı etmeye veya saflıklarından istifade ederek konuşturup bilgi almaya çalışır. Yani bilinçsiz haber kaynağı olarak istifade etmeye çalışır.

Örnek verilecek olursa; Cemaat içinde askeri eleman olan B. ile irtibatlı bulunan A.A., polis tarafından gözaltına alınarak muhbirleştiriliyor ve B. hakkında kendilerine bilgi verilmesi isteniyor. Ancak kısa bir süre sonra Cemaat tarafından deşifre edilip yakalanarak sorgulanan A.A. bu konuda şunları söylüyor: “…….Netice itibariyle göz altındayken, sorgulamanın sonlarında, Ahmet isminde bir polis gelmişti. Biraz böyle cana yakın hareketlerde bulundu. Dedi biz seni dışarıda buluruz ve senle çalışmaya başlarız. Biz seni koruruz. Gerekirse iş de sağlarız, para da veririz dedi. Genelde de B. hakkında bana çok bilgi verdiler. Dediler bu B. pek hayırlı insan değil. Hem Batmanda hem İstanbul’da bazı eylemlere katılmış. Sen artık B. ile diyalogunu artır ve ona göre onun yapacağı eylemlerden bize haber verirsin….”

Bir başka örnek şöyledir; lisede okurken okul ve cami çalışmalarına katılan ve bu arada gözaltına alınıp tuzağa düşürülerek muhbirleştirilen ve kendisinden Cemaat mensupları hakkında bilgi alınmaya çalışılan M.K., Cemaate yaptığı itiraflarının bir bölümünde şunları söylüyor: “……..Kendi sezgilerime göre vermiş olduğum notlar H.’nin dışarıdan camiyi yönettiği, A.’nın ise içerden camiyi yönettiğini. Bunları ise K. isimli arkadaşın yönettiğini polise bildirmiştim. K.’nin semt sorumlusu olabileceğini, H. ise dışarıdan gelen insanlarla direkt bağlantı kuran ve ders halkalarına alan bir insan olarak kendilerine aktarmıştım. Bu iki insan da ……….’da çalışıyorlardı. Ben bunları mitliğe uygun insanlar olarak yani daha doğrusu polis benden üst düzeyde mitliğe uygun olan insanlar istemişti. Benim de o ana kadar tanımış olduğum üst düzeyde mitliğe uygun olabilecek insanların bunlar olduğunu ve bunları kendilerine gösterdim….”

Başka bir örnek de şu şekildedir; okul yıllarında camiye giderken polis tarafından takip edilerek baskı ve korkuyla muhbirleştirilen R.B., cemaate yaptığı itiraflarında şunları söylüyor: “……Polis istihbaratçısı Fahrettin Akçalı bana Cemaat mensubu olanları bildirmemi, özellikle de zafiyeti olanların durumlarını ona söylememi benden istedi. R.E. vardı, …………..camisine gidiyordu, cemaat mensubu olarak biliyorum. Fahrettin Akçalı bana onun zafiyetlerini öğrenip onun nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını öğrenip bu şekilde taktik olarak onunla ilgilenmemi söyledi. Ve bundan sonra ben onun, ben onunla ilgileniyor onun zafiyetlerini bildiriyordum. Bir müddet sonra ona da kabul ettirdiler. Ve daha sonra onun ne çalışmaları olduğunu bilmiyorum. Çünkü onunla başka istihbaratçılar ilgileniyordu……”

Bir diğer örnek ise şöyledir: hatırlanacağı üzere bu sitede; Mart 2009’da “Ergenekon Tipi Yapılanmaların Polis Ayağı ve Kirli Faaliyetleri” başlığı altında dört bölüm halinde verilen ve babası Hizbullah davasından müebbet ceza alan 15 yaşındaki H’nin başından geçenler anlatılmıştı. Ondan bir bölümü buraya alıyorum.

H….henüz 15 yaşlarında Batmanlı bir genç. Babası, Hizbullah adına faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkum edilmiş ve uzun zamandır içerde. Batman’da H’yi ağlarına düşürmeyi ve muhbirleştirmeyi kafalarına koyan polisler, O’nun peşine takılırlar ve rahat bırakmazlar. 2006 yılında ailesinin Batman’dan İstanbul’a taşınmasıyla küçük H. de İstanbul’a gider ve evin masraflarına katkıda bulunmak amacıyla ağabeylerinin yanında çalışır. Ancak aynı şahıslar İstanbul’da da karşısına çıkar. Küçük H’ye de önce yaşına uygun yöntemlerle yaklaştılar, ancak istedikleri sahaya çekince şantaja baş vurdular, korkutup tehdit ettiler ve tekliflerini kabul ettirerek O’ndan; babasıyla, ağabeyleriyle, tanıdıklarıyla ve diğer bazı şahıslarla ilgili bilgi istemeye başladılar. Küçük H. bu süreci şöyle anlatıyor: “………Beni bıraktıktan sonra iki gün boyunca takip ettiler. Benden emin olunca, yani karakola gitmediğimden emin olunca bana randevu verdiler. Sonra Şıvan ve Ufuk ta bana hiç yaklaşmadılar. Onları hiç görmedim. Bana; boş olduğun akşam üstleri saat 14:oo’dan sonra gelip bizi görebilirsin dedi. (Yüzü lekeli olan şahsı kastediyor) Eğer görmesen ve acil bir durum olsa, haber vermem için bir iki işyeri adresi verdi. Sonra adam benden bilgi istedi beni muhbir yaptılar. Babam hakkında bilgi istiyorlardı. Bulamadığın bilgileri öğren öyle gel dediler. Ağabeylerim hakkında bilgi istediler. Ağabeylerimin kimlerle görüştüklerini sordular. Birkaç ay böyle devam etti. Ailemle ilgili bilgi istiyorlardı, ben de anlatıyordum. Daha doğrusu anlatmak zorunda kalıyordum. 2008-2009 arası bu adamlar aşırı bir şekilde soru sormaya başladılar. İsimler vermeye başladılar. Evde olan olayları anlatmamı istediler. Ağabeylerinden biri neden derneğe gidiyor, diğeri niye gitmiyor gibi. A….kimdir diye sordular. K….yı sordular. Batmana gittiğim zaman onu görmeye gitmiştim. Niye gittiğimi ne görüştüğümü ayrıntılı bir şekilde benden aldılar. Bende bildiklerimi söylüyordum, bilmediklerimi söylemiyordum. Yaklaşık 200 isim saydılar. Adam her gün yaklaşık 5- 6 isim soruyordu. Bütün isimleri bir seferde sormadı. İ……yi sordu. H….., H…….,H……, bunların bilgilerini istediler, bunları onlara götürdüm. Bunlar ağabeyimin arkadaşları. Bunlarla ilgili sorular sordular. Ağabeyimin bunlarla bağlantısını ve ne yaptıklarını sordular. Sonra babanın cezaevinde yanında biri var dedi. Babam cezaevinde. Babamın onunla ilişkisini sordular. Sen cezaevine gitmişsin onu da görmüşsündür dediler, bende gördüm dedim. Tanımıyorum ama bana göstersen belki tanırım dedim. Babam’ın yer değişikliğinden şüphelendi. A….nın abisini sordular. S…..yi sordular. O da bir ara bizim eve gelmişti oradan tanıyorum. Bunların evde ne yaptıklarını nereye gittiklerini soruyorlardı. Ben de ziyarete geldiklerini söyledim. Başka nerelere gittiğini sordular. Tutuklu ailelerin ziyaretine gidiyor dedim. Tabi bunlar kayıt altına da alınıyor. Adam önce bana soru soruyor, eğer cevap düzgünse netleştirip yeniden kayda alıyor. Önemli bilgileri kaydediyordu. Sonra birkaç isim daha sordu. Ama ben o isimleri şu anda hatırlamıyorum. Bir isim üzerinde durdular, yaklaşık bir ay bana bu ismi sordular. Cemaatin lideri olarak tahmin ettikleri bir ismi sordular. S……bize gelmişti onu sordular. S……babamı ziyarete gitmişti, babamın selamlarını getirince orada görmüşler. Bunu üstünde çok durdular, uzun süre onu sordular. Baban bir şey saklıyor bunu da o adama söylemiş olabilir dediler. Bunu öğren her şeyi al git, diğerlerini unut dedi. O bilgileri ver seni bırakırız dediler. Ben de adamı tanımıyorum dedim. Onlar da tamam biz gösteririz dediler. Sana fotoğraflarını gösteririz, olmazsa seni yanına götürürüz dediler. Ondan sonra da isim sormaya devam ettiler. Eniştelerimin isimlerini sordular. Eniştelerim cezaevinden çıktıktan sonra evde neler olduğunu, neler konuşulduğunu sordular. Tabi bunları bana bir günde sormadılar, aralıklarla sordular. Bana sürekli soru soran benimle görüşen yüzü lekeli olan adamdı. Ben eve girdiğim zaman sadece onu görüyordum ama evde başkaları da vardı………”

Allah’a emanet olun.

M. ALİ NUR