Mehmet Erkan Yavuz-Enes Çetin DOĞRUHABER

28 Şubat`ın vesayetçilerinden brifing alan yargının ve FETÖ`nün kumpasları gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Daha önce kamuoyunda kumpas olduğu belgelenen Elazığ İhya-Der, Adıyaman Vahdet-Der, İstanbul İslami STK davasından sonra bu defa da, 2002 yılında Batman`da FETÖ'cü polislerce İbrahim Gürceğiz'in yatak odasına yerleştirip, ele geçirilmiş gibi gösterdiği sahte belge gün yüzüne çıktı. Kumpası gazetemize değerlendiren Gürceğiz`in avukatı Mirhan Özbekli ve Mazlum-Der Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal, ortaya çıkan açık kumpas belgelerinden sonra yeniden yargılama yolunun derhal açılması gerektiğini ifade etti.

KUMPAS KRİMİNAL POLİS RAPORUYLA BELGELENDİ

FETÖ'cü polislerin 2002 yılında Batman`da İbrahim Gürceğiz'in yatak odasına yerleştirip ele geçirilmiş gibi gösterdiği sahte belgeyle ilgili 2015 yılında başlayan soruşturmada gerçekler teker teker gün yüzüne çıktı. Savcılık önce 2001 yılında İbrahim Gürceğiz'in evinden çıktığı iddia edilen belgedeki yazılar ile FETÖ'cü polis Ömer Kesinci'nin daha önce kaleme aldığı yazıları karşılaştırdı. Tutuklu sanık FETÖ'cü Kesinci'nin kendi el yazısı ile Gürceğiz'in evinde çıktığı iddia edilen dokümandaki yazılar karşılaştırılıp incelendiğinde her iki yazının da Ömer Kesinci'nin el ürünü olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine 18.05.2015 tarihinde Ömer Kesinci'den yeni yazı örnekleri alındı. Kesinci bu sefer kaleme aldığı yazıları çok değişik yazarak daha önce hiç bir yerde yazmadığı tarzda yazılar kaleme aldı. Ancak söz konusu belgenin sahte olduğu ve FETÖ mensubu istihbaratçı Ömer Kesinci tarafından hazırlandığı ve onun el ürünü olduğu 16 yıl sonra Ankara Kriminal Polis raporuyla da tescillendi.

“BELGENİN SAHTE OLDUĞUNU 2002 YILINDA MAHKEME HEYETİNE SÖYLEDİM”

Dosyanın 2001 yılında sahte belgenin müvekkilinin evine konmasıyla başladığını belirten Av. Mirhan Özbekli, “Bu dosya 2001 yılında Batman`da yapılan bir operasyon sonucu oluşturulan bir dosyadır. Bu dosyadan toplam 5 kişi ceza aldı. Dosya 2002 yılında açıldı, 2007 yılında ceza verildi ve 2008 yılında da Yargıtay tarafından onandı. Dosyaya konulan ve polisin kaleme aldığı sözde belgede İbrahim hoca başlığı ile yazılan belgeydi. Hoca da X,O,C,A şeklinde yazılmıştı. O dönemde dosyaya bakan avukat olarak belgenin fotokopisini aldığımda, bu belgenin isnat edilen Batmanlı müvekkilim tarafından yazılmadığını ifade ettim. Hakim ise ‘neden yazmamıştır` diye sorduğunda ben; Kürtçenin bütün lehçelerini biliyorum. Bir Kürt asla hoca demez, Xoce der, bundan dolayı bu belgeyi hazırlayan ve yazan Kürtçeye hakim değil, Kürt değildir. Dolayısıyla bu belgenin incelenmesini talep ediyorum dedim mahkeme heyetine. Tabi mahkeme heyeti o gün bu söylediklerimizi dikkate almayarak müvekkillerime bu belge üzerinden ceza verdi. Dosyayı hazırlayan polis, savcı ve hakimler de FETÖ veya ona yakın kişilerdi. Bu sahte belgenin bir polis tarafından yazıldığı bir yıldır yetkililer tarafından biliniyor. İşin ilginç yanı ise ortaya çıkan bu belgeden sonra herhangi bir adım da atılmadı. Bu belgenin ortaya çıkması müvekkillerim için önemlidir. Aynı zamanda dosya avukatı olmam hasebiyle benim için de çok önemlidir.” diye konuştu.

“BU BELGEYİ HAZIRLAYANLAR DOSYALARA NELER KOYMAZ Kİ?”

Sansasyonel sahte bir belgeyi dosyaya koyanların, daha başka birçok sahte delilleri dosyaya koyabileceğine dikkat çeken Özbekli, şöyle konuştu: “Böyle bir belgeyi hazırlayan emniyet ve sahte belgeyle ceza veren dönemin yargıçları daha başka neler hazırlayıp dosyalara koymaz veya ceza vermez? Olaya bu yönüyle bakmak gerekir. Bu sahte belgeleri hazırlayanlar başka sahte delillerle de insanların hayatlarını karartmıştır. Polis bu belgeyi hazırlayıp bu dosyaya koyabiliyorsa, mahkeme de bu sahte deliller üzerinden sanıklara ceza veriyorsa dosyadaki diğer delillere nasıl itibar edilir? Bu açıdan bakıldığı zaman bir sonuca ulaşmak mümkündür. Özellikle mağdur müvekkillerimin dosyalarının yeniden ele alınması, mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde iktidarın bir plan ve projesinin olmadığını görüyorum. En azından ortada olan vakıalar bunu gösteriyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen biz mücadelemize devam edeceğiz.”

“KUMPAS MAĞDURLARI YENİDEN YARGILAMA İLE MUHATAP OLAMADI”

Türkiye`de sahte delillerle yüzlerce insana ceza verildiğini belirten Mazlum-Der Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal İse, “Türkiye`nin yargı ve polis sisteminde maalesef ilk defa karşılaştığımız bir şey değil, daha önce de benzer şeyler yaşanmıştı. Geçmişte El kaide dosyalarında vatan caddesindeki emniyet müdürlüğü yakınındaki bir internet kafede bir ihbar mektubu yazılıyor. Ve bu mektup üzerinden operasyonlar başlıyor. Daha sonra FETÖ yargılamalarıyla ortaya çıktı ki ihbarı gönderen bir polis memuru, maalesef bu tür şeyleri çok gördük. Emniyetin bazı birimleri kendilerince belli çizgileri olan ve operasyon çekmek istedikleri gruplara, yapılara kumpas kurabiliyor. Daha önce de defalarca belirttik. Özellikle operasyonlarda ele geçirildi denilen delil niteliğinde belge, CD vs. gerçekliklerinin araştırılması gerektiğini söylemiştik. Kumpaslar ortaya çıkıyor ama kumpasa uğrayan mağdurlar yeniden yargılama ile muhatap olamadı henüz.” şeklinde konuştu.  

“HAKSIZ YARGI KARARLARININ İPTAL EDİLİP MAĞDURLARIN TAHLİYE EDİLMESİ GEREKİYOR”

Kumpas mağdurlarının kendilerine ceza veren polis, savcı ve hakimlerle aynı cezaevinde bulunduğunu, bunun da mağdurları derinden yaraladığına vurgu yapan Kartal, “Cezaevindeki bazı mahkumlar kendilerine ceza veren hakimlerle aynı blokta kalıyor. Kendi operasyon süreçlerini fezlekelerini hazırlayan emniyet yetkilileriyle beraber kalıyor maalesef. Aslında bu durum devasa bir çelişki, devletten de anladığımız kadarıyla yapılacak yeniden yargılamaların altından kalkamayacağı korkusu var ve yanaşmıyorlar. Bu kaygı kısmen doğru olsa da teknik olarak yetersiz olsa da,  olaylar bu kadar şeffaf olmuşken bu kararların iptal edilip bu insanların tahliye edilmesi gerekiyor. Sekiz dokuz yaşındaki çocuklar, kadın masum fark etmeksizin bu insanların çoğu büyük bir örgüt elemanıymış gibi yargılanıp cezalandırılması büyük bir haksızlıktır. Eğer adil bir yargı kurulmak isteniyorsa bunlarla hesaplaşılması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.   

“ARTIK BU ZÜLÜM BİTSİN ÇOCUKLARIM BABASIZ BÜYÜMESİN”

FETÖ'cü Ömer Kesinci'nin de içinde bulunduğu polislerce evine operasyon yapılan İbrahim Gürceğiz'in eşi Gülsüm Gürceğiz, operasyon esnasında iki çocuğuyla beraber yatak odasında olduklarını polislerin önce evi taradığını ve “Sözde o belgeyi yatak odasında ele geçirdiklerini söylediler. Ancak yalan söylüyorlardı. Şimdi bunun bir iftira olduğu ortaya çıktı. Artık bu zulüm bitsin çocuklarım babasız büyümesin.” diyerek eşinin yeniden yargılanması için iktidara çağrıda bulundu.

“GÜLEN'İN TALİMATIYLA ÖMER KESİNCİ TARAFINDAN HİZBULLAH`TAN ELE GEÇİRİLMİŞ GİBİ DOKÜMAN HAZIRLATILDI”

FETÖ'nün, İbrahim Gürceğiz'in evine sahte suikast belgesi koyduğunu belirten İstihbaratçı Hulusi Cemil Altınlı, kumpası şu ifadelerle dile getirmişti: “Cemaatçi polislerin yükseltilmesi ve terfilerinin kolaylaştırılmasına yönelik Fetullah Gülen'in talimatıyla Cemil Ceylan müdürün talimatıyla Ömer Kesinci tarafından Hizbullah`ın evinde ele geçirilmiş gibi doküman hazırlatıldı. Belge, Batman Emniyet Müdürü Tahir Bayındır`a Hizbullah`ın suikast düzenleyeceği yönündeydi. Hizbullah istihbarat yapmış gibi gösterildi. Eylem yapılmadan bu dokümanlar ele geçirilmiş gibi yapıldı. Operasyon sonrasında bu dokümanlar yapılan arama sırasında cemaat mensubu polis tarafından eve konularak aramada ele geçirilmiş gibi yapıldı.”

ADLİYE YENİ BİNAYA TAŞINIRKEN KRİMİNAL RAPOR KAYBOLDU

Dosya İstanbul'dan Batman'a gönderildikten sonra ise ardı ardına gariplikler yaşanmaya başladı. 16 Temmuz hain darbe girişimi öncesi, belgenin FETÖ'cü Ömer Kesinci`ye ait olduğunu gösteren kriminal raporu incelemek isteyen savcılık, kriminal polis raporunun olmadığını tespit etti. Dosya fiziki olarak ortadan kaldırılmıştı. Ancak savcılıklar arasında yapılan yazışmalarda bu gerçek çok açık bir şekilde belirtiliyordu. Yapılan araştırmada Batman Adliyesi`nin 5 -9 Eylül 2016'da yeni binasına taşınırken Ömer Kesinci`ye ait kriminal raporun fiziki olarak kaybolduğu belirlendi ve bu durum tutanak altına alındı. 

BATMAN`DA KAÇIRILIP VAHŞİCE KATLEDİLEN CEVZET SOYSAL AYNI EKİBİN İŞİ Mİ?

Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzunûn ‘İN` adlı kitabında “İstanbul Paşakapısı Cezaevi`nde tutuklu kaldıkları dönemde eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan, şube müdürleri Mustafa Aral ve Murat Nemutlu`ya bir başka tutuklunun verdiği bazı bilgileri hayli inandırıcı bulmuştum” diyerek FETÖ`cü bir polisin 1999 yılında Batman`da evinin önünden alınarak vahşice katledilen Cevzet Soysal cinayetine ilişkin verdiği bilgileri aktardı.
“Üçümüz de Cemaat Mensubuyduk” “Yasadışı işlere” örnek veren itirafçı polis ilk olarak Cevzet Soysal cinayetinin ayrıntılarını verdi. Sabri Uzun, Soysal cinayetine ilişkin FETÖ`cü polisin itiraflarını şöyle aktardı: “Hizbullah mensubu Cevzet Soysal`ın, kaçırılıp infaz edilmesi ve Beşiri kırsalında gömülmesi için Cemil C. ile Ahmet A., Hizbullah örgütüne karşı İstihbarat`tan ve TEM Sorgu`dan karma bir ekip kurdular. Adını da ‘Faili Meçhulleri Araştırma Ekibi` koydular. Bu ekipte İstihbarat`tan ben, Ömer K. ve Aydın M. yer aldık. Üçümüz de, aynı zamanda Cemaat mensubuyduk. Başımızda C Büro Amiri olan (Şu an Hatay İstihbarat Şb. Md.) vardı. O da Fethullahçıydı. TEM Sorgu`dan da Muammer Komiser (2004`te Balıkesir KOM Şb.Md V.) Bilal, Cem ve İbrahim isimli polisler vardı. Cevzet Soysal isimli Hizbullahçıyı 1999 yılında Batman Pınarbaşı Mahallesi`ndeki evinin önünden, çalıştığı TPAO`ya gitmek üzere servis beklerken ben, Ömer ve Aydın kendimizi JİTEM görevlisi olarak tanıtarak (Böyle söylememizi Cemil Müdür istiyordu. Yasadışı işlerde hep kendimizi JİTEM`ci olarak tanıtmamızı söylüyordu) arabaya bindirip kaçırdık. Kırsal alanda Muammer Komiser`in ekibine teslim ettik. Bahçelievler Mahallesi`nde Polis Cem`in evine götürdüler. Geceleri kırsala götürüp, işkenceyle sorguluyorlardı. En son Cemil ve Ahmet Müdür`ün talimatı ile Bilal tarafından boynu kırılmak suretiyle infaz edildi ve Beşiri kırsalına gömüldü.”