ENES DURMAZ - İSTANBUL
İslami dava mahkumları, her dönemin mağduru oldular ama hiçbir dönemin adaletinden faydalandırılmadılar. FETÖ, JİTEM, ERGENEKON ve daha bir çok karanlık yapının düzmece delillerle mahkum ettiği Yusufiler, her dönem adaletinin 3 maymunu oynadığı süreçlerden geçtiler. Ergenekoncuların, FETÖ`cülerin ve hatta milyonlarca insanın hayatını alt üst eden darbecilerin bile adalet ile tanıştığı bu ülkede Yusufiler, adaletin ‘a`sından bile faydalanamadılar. 15-20 yıl haksız yere cezaevinde de kalsalar, ihtiyarlayıp kendi işini bile göremeseler, hastalansa ve hatta kanser de olsalar bu ülkenin adaleti yusufilere maalesef uğramadı. Kamuoyunun çağrılarına rağmen, avukatlarının, ailelerinin, basının ve hatta küçücük yusufi çocuklarının çığlıklarına rağmen FETÖ`nün mağdur ettiği yusufiler görülmüyor. İşte; kimi 10, kimi 15, kimi de 25 yıldan fazladır cezaevinde tutulan hasta ve yaşlı kumpas kurbanı yusufilerden bazıları;
AHMET TURAN KILIÇ:Sivas olaylarında gözaltına alınan televizyon tamircisi Ahmet Turan Kılıç`ın, Sivas Emniyet Müdürlüğü`nde ait televizyonu tamir ettikten sonra konulan videokaseti izlerken Aziz Nesin`i eleştirdiği gerekçesiyle tutuklandı. 86 Yaşında olan ve haksız yere 26 yıldır zindanda tutulan Kılıç, ağır hastalıklarla cebelleşiyor. Bu yaştaki bir insanın dışarıda bile kendi ihtiyacını gidermesi çok zor iken cezaevinin zorlu koşullarıyla baş başa bırakılan Kılıç`ın çocukları ve avukatları adalet bekliyor.
MEHMET EMİN ALPSOY:Hastalığı ve ilerlemiş yaşıyla daha önce de kamuoyunun gündemine gelen, 17 yıldır tutuklu olan yaklaşık 75 yaşındaki hasta mahkûm Mehmet Emin Alpsoy da mağdur yusufilerden biri. Hasta oğlu Şeyhmus Alpsoy ile beraber tutuklanan ve 17 yıldır cezaevinde tutulan baba-oğul bu mağduriyetin giderilmesini bekliyor. Yıllardır Kronik Hepatit B hastası olup karaciğerden biyopsi alınıp tedavisi devam etmektedir. Ellerde sürekli titreme olup Parkinson başlangıcı vardır. Ciddi kemik erimesi ve bel fıtığına bağlı sürekli bel ve sırt ağrıları mevcut olup, günlük kendi bakımını yapmakta zorlanmaktadır.
ŞEYHMUS ALPSOY:Yaklaşık 17 yıldır tutuklu bulunan ve şu an Tekirdağ 2 Nolu F-Tipi Cezaevinde kalan Şeyhmus Alpsoy, cezaevinde yakalandığı hastalığa zamanında müdahale edilmemesi nedeniyle zor günler geçiriyor.3. seviye kolon kanseri teşhisi konulan ve aylarca kemoterapi gören Alpsoy`un, geçtiğimiz Temmuz ayında büyük bir operasyonla kolonun bir kısmı, mesanesi ve apandisiti alındı. Hayatına sağda ve solda birer torba ile devam etmektedir. Sürekli bakıma muhtaçtır. Cezaevi koşullarında hastalığı atlatması mümkün değildir.
AHMET ARSLAN:İslami kimliğinden ötürü 2001'de evine düzenlenen bir baskınla gözaltına alınıp günlerce işkenceden sonra cezaevine atılan ve yıllardır cezaevinde bulunan Ahmet Arslan,gözaltında çektiği işkencelerden sonra vücudunda çeşitli hastalıklar oluştu. Ahmet Arslan'ın sağlık raporlarına göre, kendisinde şeker ve tansiyon hastalığının yanı sıra 4 ayrı kalp damarında da yüzde 100 tıkanma bulunuyor. Diğer damarlarında ise yüzde 50, yüzde 60 daralma olan Arslan, 6 defa ameliyat geçirmiş, 2 ameliyatında da damar patlaması yaşanmış. Her gün 18 ayrı ilaç kullanan Ahmet Arslan, doktorlarının ifadesine göre her an kalp krizi geçirebilir.
YASİN DEMİR: 28 Şubat sürecinden sonra İslami faaliyetleri dolayısıyla tutuklanıp, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 16 yıldır cezaevinde bulunan Yasin Demir, cezaevinde Hepatit B ve Delta Süper Enfeksiyonu hastalıklarına yakalandı ve rahatsızlıkları kronikleşti. Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tek kişilik odada tutulan Demir, hastalığı raporlandırılmış olmasına rağmen, Adli Tıp Kurumu ve Ankara Numune Hastanesi'nden ‘tedavi edilebilir' raporu almış ve cezaevinde kalmaya mahkûm edilmiştir.Günden güne rahatsızlığı şiddetlenen Demir, zor günler geçirmektedir. Son olarak CHP heyetinin hasta mahkûmlar üzerinde yaptığı araştırmalar neticesinde tahliye edilmesi gereken isimler arasında yer almış, buna rağmen girişimler sonuç vermemiştir. Adli Tıp Kurumu, 6411 sayılı kanun değişikliği ile tahliye edilmesi gereken Demir`e bir türlü gerekli raporu vermiyor. Adli Tıp Kurumu'nun ihmalleri daha önce de birçok mahkûm üzerinde görülmüş, ancak ağır koma halleri ve ölümler neticesinde hasta mahkûmlarla kamuoyu tanışabilmiştir.
NURİ ARSLAN: FETÖ'nün kumpasları sonucu 2000 yılında gözaltına alınıp aylarca işkence gören Nuri Arslan, hastalıklarına rağmen yıllardır cezaevinde. Gaziantep'te 17 yıl önce gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Kocaeli Kandıra F tipi Kapalı cezaevine konulan Nuri Arslan, yaşadığı kalp rahatsızlığı nedeniyle şu ana kadar 4 defa ameliyat oldu. Ailesi, oğullarının sağlık sorunları nedeniyle cezaevinde kalamayacağını, bir an önce salıverilmesi gerektiğini söylüyor.
HAMİT ÇÖKLÜ: 1998 yılında Hizbullah davasından yakalanan ve 2008`de müebbet hapis cezasına çarptırılan Hamit Çöklü ağır hastalıkların pençesinde zindana mahkum ediliyor. 3 kalp damarı tıkalı olan hasta mahkum, 2011 yılında Siirt Cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonrası hastane hastane gezdirildi adeta ölüme terk edildi.
CEZAEVLERİ CENAZE EVLERİNE DÖNÜŞTÜ
Kumpaslarla cezaevine atılan ve çoğunda kalıcı ciddi hastalıklar meydana gelen bir çok mahkum da cezaevinin kötü koşulları sonucunda dar-ı bekaya irtihal etti.
Birçoğu ilgilenilmediği ve zamanında hastaneye sevk edilmediği için bu hastalıklar, gün geçtikte ilerledi, kronikleşti ve bazıları ölümcül hale geldi. Buna daha fazla dayanamayanlar birer birer can verdi. Cezaevleri, Cenazeevlerine dönüştü.
Buna birkaç örnek verecek olursak;
Musa Özer: Kalp hastasıydı. Diyarbakır D Tipinde iken Temmuz 2006'da kalp krizi geçirdi. Resmi prosedür ve idari işleyiş bahane edilerek geç müdahale edildi ve hastaneye kaldırılıncaya kadar vefat etti.
Ahmet Şahin: Mide kanserine yakalanmıştı. 2009 yılında Diyarbakır D tipi cezaevinde iken mide kanaması geçirince infaz ertelemesiyle bırakıldı. Hastaneye kaldırıldıktan 2 ay sonra vefat etti. Geç kalındığı için kanserin tüm vücuduna yayıldığı tetkikler sonucu ortaya çıktı.
Cahit Durmaz: Bağırsak kanserine yakalanmıştı. Vefatından 8 ay önce Ankara Numune Hastanesinin 7 uzman doktoru tarafından; “Hayati tehlikesi mevcuttur, cezasının altı ay tehir edilmesi uygundur” şeklinde rapor verilmesine rağmen adli tıp rapor vermedi ve serbest bırakılmadı. 2010 yılında hastalığı ağırlaştı, hastaneye kaldırıldı ancak orada vefat etti.
Seyyit Ali Demiryol: Bağırsak kanseri hastasıydı. 2010 yılında Diyarbakır D tipinde iken durumu ağırlaşınca savcılığın verdiği 3 ay infaz ertelemesi ile bırakıldı ancak çok geç olmuştu. Tedavi için Batman Devlet Hastanesine kaldırıldıktan bir süre sonra vefat etti.
Ve son olarak Hüseyin Akbalık: 1994 yılında yakalandı. Ağır işkenceler gördü. Beyninde tümör oluştu. Zamanla durumu kötüleşti. Van F tipi cezaevinde iken durumunun ağırlaşması sonucu Adıyaman'a, oradan da Malatya'ya sevk edildi ve ameliyat oldu. Tekrar Van F tipi cezaevine gönderildi. Tedavisinde çok geç kalındığı için durumu düzelmedi. Avukatların müdahalesiyle Temmuz 2016'da 3 ay süreyle infazının ertelenmesine karar verilerek bırakıldı. İstanbul Şişli Etfal Hastanesine yatırıldı. Bir süre tedavi gördükten sonra eve gönderildi. Durumu tekrar kötüleşince Mardin Devlet hastanesine götürüldü, oradan İstanbul'a sevk edildi ancak kendisinden ümit kesildiği için eve gönderildi ve 09.11.2016 tarihinde vefat etti.