Mehmet Erkan Yavuz-Abuzer Atasoy/DOĞRUHABER

2012`de yürürlüğe konan, ‘Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun`un ailelerde açtığı tahribatı gazetemize değerlendiren Psikolojik Danışman Mehtap Kayaoğlu ve eğitimci yazar Ahmet Çağlayan, yasanın aile kurumunu korumadığını aksine yıktığına dikkat çekti. Uzmanlar, kadının en ufak bir şikayetinde kocasının 6 ay gibi uzun bir süre evden uzaklaştırıldığını, bu durumda bir kişinin doğrudan ya boşanmak için bir avukata veya karısını vurmaya gittiğine dikkat çekerek, kanunun tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirttiler.

KADINI KORUMA, TARAFLI KANUNLA OLMUYOR
Yanlıştan dönüldü denilerek yeni yanlışlara kapı aralandığını belirten Psikolojik Danışman Mehtap Kayaoğlu, “Geçmişte ‘kadınlar yeterince korunmuyor` diye üzülüyorduk ancak daha sonra erkeğe dönük ciddi tedbirler alındı. Bu sefer erkekler mağduriyet yaşadıklarını iddia ediyorlar.” İkincisi, yaptığı çalışmalarda, ülkemizde gerçekten psikopat ve sosyopat insanlar var. Bu tür erkeklerin eşleri, zaten korkularından mahkemelere müracaat edemiyorlar. Dolayısıyla sosyopatlar ellerini kollarını sallayarak diledikleri işkenceleri yapıyorlar. Alınan tedbirler, ortalama daha medeni olan erkekleri zorluyor gibi görünüyor. Eşinden intikam almak isteyen kadınların yaptığı beyanlarla da erkekler zorluk yaşıyor. Ben de çalışmalarımda bunlarla karşılaşıyorum. Eğer kadını korumak istiyorsak, bunu tek taraflı kanunlar çıkararak yapamayız. Toplumun tüm kesimlerinin, üzerinde ortaklaşa karar verebileceği, her kesimin fikir birliğine vardığı kararlarla yola çıkılması gerekir.” ifadelerini kullandı.

“AYAĞI YERE BASAN DÜZENLEMELER YAPILMALIDIR”
Tüm kesimlerin görüşüne başvurulduktan sonra geniş yelpazeli ve iyi düşünülmüş bir tasarının gündeme gelmesi gerektiğini dile getiren Kayaoğlu, “Ayakları yere basan kurallar yapmadığımızda açıklar oluşuyor. Hukuk ya da savunma sistemi en fazla, kanunun açıklarından istifade eder. Ortada da düzgün bir kanun olmadığı için, alınan kararlar da ayağı yere basan kararlar olmadığı için, kanun maddelerinde birçok açık olduğu için, isteyen istediği gibi bunları kullanabilir. Kendi yaşadığım bir danışmanlık örneği vereyim: Psikopat bir adam, kadının evini bastı. Karakola başvurduk. Adam elini kolunu sallaya sallaya sorguya alındı. Daha sonra savcıyla görüştürülecek diye serbest bırakıldı. Kadının evini ikinci kez bastı. Ancak uzaklaştırma kararı alındı. Adam da sokakta bulduğu ayyaşları az parayla kadının peşine taktı ve kadının huzurunu bozmaya çalıştı. İşin ilginç tarafı ise, bunları savcıya anlatınca bir şey yapılmıyor, karakolda anlatınca da polisler arabulucu olmaya çalışarak alttan alıyor.” şeklinde konuştu.

 

“BU KANUNLARIN YENİDEN ELDEN GEÇMESİ LAZIM”
Yeni yapılan çalışmaların kadını koruyamadığını ifade eden Kayaoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Gerçek psikopatlar elini kolunu sallayarak sokakta dolaşıyor. Sıkıntı çeken ciddi bir erkek kesimi var. Onlar da hukuka saygısı olanlardır. Yasaları suiistimal etmek isteyen hanım eşleri tarafından onlara zorluk çıkarılıyor. Bu kanunlar, hedefine ulaşmadı. Bunun sonucunda da son yıllarda kadın cinayetleri ciddi derecede arttı. Bu kanunların yeniden elden geçmesi lazım, bunun için de ciddi bir çalışma yapılmalıdır. Hep aynı kafadan insanların apar topar bir araya gelerek yapacağı değişikliklerin, ülkenin hayrına olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu ülkede her kesimden, seviyeden, bölgeden ve düşünceden insan var. Herkesin işine yarayacak, herkesi aynı mesafede koruyacak bir sistemin geliştirilmesi gerekir. Bu, hayal değildir. Bunu yapan ülkeler var.”

“AİLEYİ KORUMA ADINA ATILAN ADIMLAR İNANÇ ODAKLI OLMALI”
Boşanmalara sebebiyet veren Aileyi Koruma Kanunu`nu eleştiren ve ailelere tavsiyelerde bulunan Eğitimci Yazar Ahmet Çağlayan ise, “İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar varlığını sürdüren aile evrensel bir kurumdur. Her toplum bu kavramı koruma yolunda önemli adımlar atmıştır. Aileyi koruma adına atılan adımlar inanç odaklı olmalı. İslami bir geleneğimiz olan aileyi korumak hepimizin görevidir. Ailede ki sevgi, saygı, muhabbet, sadakat gibi kavramlar inançla şekillenmelidir. Boşanmaların temelinde manevi donanımların olmadığı apaçık gözükmektedir. Değerlerin pratiğe dönüştürüldüğü, kişiliğin kazanıldığı  geliştiği olgunlaştığı en büyük ahlak okulu olan aile basit gerekçelerle, zorlamalarla yıkılmamalıdır.” şeklinde konuştu.

“AİLE OLMADA KULLUĞUN GEREĞİ YAPILMALIDIR”
“Her çocuğun şahsiyet tarihinde iz bırakan anne ve babalar aile ortamında ahlak ve erdemin öncüsü olmalıdır.” Diyen Çağlayan sözlerine şöyle devam etti: "Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder" sözü boşuna söylenmemiştir. Aile içi ilişkiler farklı sıkıntılar ve güzellikler basit gerekçelerle sonlandırılmamalıdır. İyilik, rahmet ve inanç dolu duyguların hakim olduğu aileler evler evrene dönüştürülmeli bu konuda ciddi adımlar atılıp, bireyler inançla eğitilmelidir. Yeni aile oluşturacak genç kuşaklara örnek modeli bol olan tarihimizden aile örnekleri tanıtılmalıdır. Aile olmada kulluğun gereği yapılmalıdır.”