Arabistan'da yaşanan gelişmelere ilişkin İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Tarihçi Mehmet Çelik ile Akademisyen Davut Okçu, gelişmelerin endişe verici olduğunu belirterek, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın kendisinden önce Amerika'nın talimatları doğrultusunda hareket eden liderlerden ders alması gerektiğini, Amerika'yla birlikte hareket eden hiçbir lider ve yönetimin iflah olmadığını söylediler.
Arabistan'ın İslamiyet'ten önce tarihte pek bir yeri ve öneminin olmadığını söyleyen Tarihçi Mehmet Çelik, "Suudi ismi 1800'lü yıllardan itibaren bu bölgede valilik, yöneticilik yapan bir ailenin reisinden kaynaklanıyor. Ondan sonra bu bölgeyi yönetenler bu Suud isimli kişinin soyundan geldiği için bu isim kullanılmış. Arabistan tarihi üç bölümden oluşmaktadır. Birinci, ikinci Arabistan ve şimdiki Suudi Krallığı diye... Bu bölge coğrafi olarak çok fazla bir özellikle sahip olmadığı için tarihte pek bir yeri yoktur. İslamiyet'le şereflendikten sonra Arabistan'ı tarihte görüyoruz." dedi.
Osmanlı'nın zayıflaması sonucu bölgede hâkimiyet kuran Suud ailesinin hâkim olduğu Arabistan'la günümüze kadar geldiğine dikkat çeken Çelik, "Peygamberimiz tarafından kurulan İslam devleti, Emeviler, Abbasiler derken daha sonra 1517'de bölge Memluklere son verilmesiyle Yavuz Sultan Selim Dönemi'nde Osmanlı himayesine giriyor. Osmanlı himayesi olduğu süre içerisinde Hicaz bölgesi özel bir statülü bir vilayet olarak yönetiliyor. Osmanlı, burası için özel bir yönetim belirleyip ayrı bir bütçe ayırıyor, vergi almıyor. Daha sonra Osmanlı'nın yönetim olarak zayıflaması, bölge üzerindeki hâkimiyetinin azalmasıyla buradaki aileler ve aşiretler etkili olmaya başlıyor. Yerel yöneticiler kendi aralarındaki rekabet sonucunda bu bölgede hâkimiyet kuruyor ve Suud ailesi, kurmuş olduğu rejimle günümüze kadar geliyor." diye konuştu.
"Kral ailesinin içerisindeki entrikalar, darbe girişimleri, birbirlerine karşı olan şüpheli yaklaşımları her zaman olmuştur"
Osmanlı Devletinin ardından, petrolün de bulunmasıyla emperyalist sömürgeci devletlerin bölgeye ilgisinin artığına işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "1800'lü yıllardan itibaren aileler arasında rekabetler başlıyor, sonra buraya sömürgeci emperyalist devletlerin ilgisi artıyor. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle ve bölgede petrolün tespit edilmesiyle yabancı ülkelerin buraya ilgisi artıyor ve sorunlar başlıyor. Krallıkla yönetilen Arabistan'da, ailenin içerisindeki entrikalar, darbe girişimleri, birbirlerine karşı olan şüpheli yaklaşımlar her zaman olmuştur. Fakat bu son bir hafta içerisinde yaşanan olaylar tarihteki olaylara benzese de küresel anlamda taşıdığı önem itibariyle bazı farklı yönleri de var."
"Krallar kendilerine karşı sarayda bir suikast veya darbe yapılmasından çok korkuyorlar"
Katar ve Irak'taki gelişmeler ile Arabistan'da yaşananların birbirleriyle bağlantılı olduğunun altını çizen Çelik, "Kısa bir süre önce Katar'a yönelik bir operasyon yapılmaya çalışıldı. Bölgedeki diğer bazı İslam ülkelerinin desteğiyle bu darbe başarısızlığa uğratıldı. Yakın bir zamanda yine Irak Kürdistan Bölgesinde Mesut Barzani yönetimine karşı bir komplo başlatıldı ve yönetimden çektirildi. Bunun hemen akabinde Suudi Arabistan'da meydana gelen siyasi olaylar çok anlam ifade ediyor ve bu olayların birbirleriyle bağlantılı olduğunu bize gösteriyor. 1960-1970'li yıllarda Kudüs için İsrail'e karşı mücadele konusunda çok azimli olan Kral Faysal, Amerika'da uzun süre yaşamış olan yeğeni tarafından sarayında suikast sonucu öldürülünce, ondan sonra gelen krallar kendilerine karşı sarayda bir suikast veya darbe yapılmasından çok korkuyorlar." ifadelerini kullandı.
"Suudi rejiminin Riyad'tan değil, direk Washington'dan yönetildiğini görüyoruz"
Suudi rejiminin Müslümanların çıkarı için değil, ABD ve Siyonizm'in çıkarına yönelik hareket ettiğini vurgulayan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Şimdiki krallar, sarayda kendilerine karşı herhangi bir muhalefet oluşmasın diye bu şekilde prensleri, bakanları, kendilerinden sonra yönetimi ele geçirebilecek potansiyele sahip olan kişileri ya cezaevine, ya sürgüne göndererek veya ev hapsinde tutarak bunu bertaraf etmeye çalışıyor veya yönetimlerini sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Son zamanlarda Suudi rejiminin Amerika ile ilişkilerine baktığımız zaman Suudi'nin aslında başkenti olan Riyad'tan değil, direk Washington'dan yönetildiğini görüyoruz ve Suudi'yi kendi halkının, Müslümanların çıkarı için değil, Amerika ve İsrail'in çıkarı için siyaset yürüten bir konuma geldiğini görüyoruz."
"İslam ülkelerindeki yatırımlar Amerika'yı rahatsız etmektedir"
Arabistan'da yaşanan gelişmelerin Amerika'nın bölgedeki çıkarlarına yönelik bir operasyon olduğunu söyleyen Çelik, "Tutuklanan, gözaltına alınan kişilerin sermayelerinin, servetlerinin Türkiye'deki bankalarda olması, Türkiye'deki yatırımları veya diğer İslam ülkelerindeki yatırımlar, Amerika'yı rahatsız etmektedir. Bunların Katar'la, Türkiye'yle, bölgedeki diğer Müslüman camialarla olan ilişkileri Amerika'yı rahatsız etmiştir. Her ne kadar bu insanlar, Amerika ve Suud'un şimdiki yönetimi için bir potansiyel tehlike olsa da bunların kendi özel yaşantılarındaki lüks ve israf sonucu da bu noktaya geldiğini görüyoruz. Her biri dünyada sahip oldukları sermaye itibariyle dünya zenginleri içerisine giren bu insanların bu şekilde bir operasyonla ev hapsine alınması düşündürücüdür." dedi.
"Suudi rejimi Batı devletlerinin elinde oyuncak olmuştur"
Suudi rejiminin emperyalistlerin elinde adeta oyuncak haline geldiğini vurgulayan Çelik, "Suudi rejiminin bugün itibariyle bölge siyasetinde Mekke ve Medine'nin bulunduğu Hicaz bölgesi topraklarında olması hasebiyle İslam dünyasının liderliği noktasında olması gerekirken, sömürgeci Batı devletlerinin elinde oyuncak olması düşündürücüdür. Müslümanların bu şekilde birbirleriyle olan mezhebi ve etnik çatışmaların hangi noktaya geldiğini göstermesi açısından önemlidir. Arabistan'ın bu noktada olmasının bir diğer sebebi de; yüzyıllar önce burada ortaya çıkan Vahhabilik mezhebinin yönetim üzerinde etkisi, artı kendi halkına karşı getirmiş olduğu insan hakları kısıtlamaları da Arabistan'ın bu noktaya gelmesinde etkili olmuştur." ifadelerini kullandı.
"Arabistan'da iç savaş çıkarılmak isteniyor"
Arabistan'da bir iç savaş çıkarılmak istendiğine dikkati çeken Çelik, "Ayrıca Arabistan, son yıllarda iç savaşın olmadığı nadir ülkelerden birisidir. Batılı emperyalist ülkeler 'Arap Baharı' adı altında diğer İslam ülkelerinde başlatmış oldukları iç karışıklıkların aynısının Arabistan'da da oluşabilmesi için çok çaba gösterdiler. Halkta devlete karşı isyan etme potansiyeli oluşmayınca bu sefer saraydan direk bir darbe girişimiyle muhalifler 'yolsuzluk' adı altında gözaltına alınarak iç savaş çıkarılmak isteniyor." diye belirtti.
"Kudüs'te yaşadığımız İsrail işgalinin benzerini Mekke'de de yaşamamak için Müslümanlar konuyu ele almalılar"
Kudüs'te yaşanılan acıyı Mekke ve Medine'de yaşamak istemediklerini dile getiren Çelik, son olarak şunları kaydetti: "Burada Müslümanlar açısından son derece kutsal olan Mekke ve Medine'nin riske girme tehlikesi vardır. Müslümanların başta Türkiye olmak üzere diğer İslam ülkelerinin bu konuya direk müdahil olması, Batılı devletlerin daha fazla müdahale etmesine izin vermemeleri ve ayrıca Mekke ve Medine'nin güvenliğinin Suudi rejiminin tekelinde değil, diğer bütün Müslüman ülkelerin güvence vereceği bir oluşumun himayesinde olması gerekmektedir ki şu an Kudüs'te yaşadığımız acı ve sıkıntıları Mekke ve Medine'de de yaşamayalım. Acilen dünyadaki Müslüman ülkelerin, İslam İşbirliği Teşkilatının, Müslüman örgütlerin bu konuyu ele almaları gerekmektedir. Kudüs'te yaşadığımız İsrail işgalinin benzerini Mekke'de de yaşamamak için Müslümanların buna eğilim göstermeleri gerekmektedir."
Arabistan'da son zamanlarda bir takım oyunların döndüğüne işaret eden Akademisyen Davut Okçu, "Yeni veliaht ki genç yaşında muhtemelen Amerika ile birlikte bir takım hesaplar içindedir. Yönetimi devralacak, zaten yaşlı babası dolayısıyla şu an ipler kendi elinde duruyor. Hatta Yemen'e karşı birleşik koalisyonun yaptığı saldırılarda bizzat bu veliaht yönetiyordu. Şimdi öyle anlaşılıyor ki Arabistan'da yönetim el değiştirecek ve bütün prensler ve ailenin bütün etkili fertleri devre dışı bırakılacak, hatta hesaplarına el konulacak." açıklamasında bulundu.
"Ilımlı İslam tabirinin Arabistan'da dolaşması endişe vericidir"
İslam âlemi için Arabistan'ın önemli bir ülke olduğunu kaydeden Okçu, "Çünkü hepimizin ortak alanı, merkezi orasıdır. Biz Arabistan'da özellikle İslami değerlere daha saygılı bir yönetim istiyoruz. Ama endişe verici olan şey, yeni veliahdın Arabistan'da ılımlı bir İslam'ı hâkim kılacağı sözüdür. Doğrusu bundan endişe duyuyoruz. 'Ilımlı İslam' kelimesini nerede duyduysak kesinlikle biz Türkiye'dekiler bundan çok endişeliyiz. Ilımlı İslam'ı biz FETÖ ile duymuştuk. Şimdi bu laf Arabistan'da dolaşıyor. Anlaşılan o ki; Türkiye'nin başına örülen çorap, Arabistan'ın başına örülecektir. Ama endişemiz o ki, Arabistan'da başarılı olacaklar gibi bir hava var. Çünkü İsrail, Amerika destekliyor." diye konuştu.
"Amerika nerede bir Müslüman'ı desteklemişse onu kandırmıştır"
Müslümanların her zamankinden daha fazla uyanık olması gerektiğini söyleyen Okçu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Amerika nerede bir Müslüman'ı desteklemişse, elinden tutmuşsa kandırmıştır. Saddam'ı, Barzani'yi kandırdılar. Şimdi de Suudi Arabistan'ın veliahdını kandırıyorlar. Bundan İslam âlemi büyük zarar görecek. Çünkü veliahtla birlikte zaten Haliç'te de Körfez'de de büyük çatışmalar, bloklaşmalar başladı. Şu an Katar'a karşı yine bir ambargo uygulanıyor."
"Bu iktidar bu veliahda da kalmaz"
Arabistan'da olup bitenlerin bütün Müslümanları ilgilendirdiğini belirten Okçu, "Çünkü bizim ortak değerlerimiz oradadır. Bu veliahdın geçmişten ders çıkarması lazımdır. Daha doğrusu kral Faysal'ın ölümünden ders çıkarması lazım. Kral Faysal dik durdu; Kudüs'ün, Filistin'in değerlerine sahip çıktı ve saray içerisinde bir komployla şehit edildi. Bu iktidar bu veliahda da kalmaz. Onun için aklını başına alması gerekir diye düşünüyoruz. Müslümanların ittifakı için mutlaka Arabistan'ın içinin temizlenmesi lazım. Gelişmeler endişe verici, umarız Arabistan'daki Müslümanlar bu gelişmelerin farkında olur ve haklarına, hukuklarına sahip çıkar." dedi. (M. Fatih Akgül-İLKHA)