VAN- Tarihte pek çok zalimin gelip geçtiğini, aynı şekilde Ortadoğu ve Mısır'da da bu tür kişilerin hep var olduğunu ama bunların bir zaman sonra isimlerinin dahi hatırlanmadığını belirten Kurbanoğlu, şunları kaydetti: "Mısırda Ömer Süleyman'ın şimdi ismini hatırlıyor muyuz? Hatırlamıyoruz. Çünkü halkta tabanı olmayan bütün isimler unutulmaya mahkûmdur. Halk tabanı olmayan, kitle desteği olmayan bütün isimler unutulacaktır… Buna Suriye olaylarında yer alan muhalifleri karalamaya çalışan bir takım kişiler de dâhildir."

 

"Emperyalistlerin Başka Çaresi Yok"
Başta Mısır olmak üzere Ortadoğu'da meydana gelen gelişmelere ve bu bölgede yer alan aktörlere yönelik yapılan "Ilımlı İslamcılar, NATO'cular" gibi çeşitli ithamlara da değinen Kurbanoğlu, "Nitekim ne oldu Mısır'da? Yaklaşık yüzde 70'leri geçen bir oy potansiyeli ile İslami hareketler teveccüh gördü. Yani İhvan ve Selef-i Nur hareketleri. Ilımlı İslamcılar derken şunu da söylemek lazım. Nur hareketi selefi bir hareket ve sanırım yüzde 25'lere varan bir oy aldı. Seçimlere girmeyi uygun görmeyen bir hareketti geçmişinde. Ama dünya değişiyordu, kendileri değişiyordu -bunu olumlu anlamda söylüyorum- Ve bu değişim ile seçimlere girdi. Bu anlamda gerek Tunus'ta beklemedikleri bir teveccühe kavuşan Nahda hareketi, gerek İhvan olsun, gerek Libya'daki Müslümanlar olsun, eğer emperyalizmin varsa bunlara bir desteği, o da zaten başka bir alternatifi olmadığındandır. Emperyalistler bir şey yapacaksa zaten bunlarla yapmak zorunda. Bunu iyi anlamak gerekir." dedi.

Ayrıca bu konuda çeşitli örnekler veren Kurbanoğlu, olaylardan önce yönetimde olan kadroları öven emperyalistlerin, olaylar ile beraber yine aynı kadrolara tavır aldıklarının altını çizerek bunun üzerine düşünmenin gerekliliğine dikkat çekti.

 

"Yanlış Kaynaklardan Besleniyoruz"
Bölgede gelişen olaylar olsun, bu bölgeyi ilgilendiren diğer konularda olsun, insanımızın yanlış kaynaklardan bilgilendiklerini, birincil kaynaklardan ve olayların içinde yer alan şahıslardan değil de batı kaynaklı bir takım odakların ve olayların arka planından habersiz olan kesimlerin ortaya attıkları bilgilere itibar ettiklerini, bunun ise insanlarımızda yanlış bilgilenmeye ve kafa karışıklığına yol açtığını belirten Kurbanoğlu, "Bizim eğer Mısır'da o insanlar ile yüz yüze görüşme imkanımız olsa ya da İhvan'ın mütefekkirleri ile, yöneticileri ile görüşmüş olan insanlarla oturup kalkabilsek bu konularda çok fazla soru işareti taşımayacağız. Ama biz maalesef daha çok, farklı görüşlerin yer aldığı internet siteleri üzerinden veya masa başı düşüncelerle olayları değerlendirip sorulara cevap arayışı içinde olan kaynaklara yöneliyor ve bunlar ile yetiniyoruz. Bu yüzden zaaflara düşebiliyoruz." Şeklinde konuştu.
Bu doğrultuda özellikle batı kaynaklı bazı kuruluşların İslam dünyansa yönelik yüzlerce senaryodan oluşan raporlarına Müslümanların oldukça fazla itibar ediyor olmalarından üzüntü duyduğunu belirten Kurbanoğlu, "Düşünebiliyor musunuz? Biz Libya'daki bir olayı, Mısır'daki bir olayı anlayabilmek için bir Müslüman yazarın makalesinden değil de wikileaks gibi belgelerden istifade ediyoruz. Bir kere bu bakış açısının çarpık olduğunun altını çizmek gerekiyor. Biz İslam dünyası ile alakalı bilgileri emperyalistlerin raporlarından öğrenecek değiliz. Bu raporların içerisinde doğru bilgi kırıntıları olabilir, ama bu bizim genel perspektifte istifade edeceğimiz şeylerin bunlar olduğu anlamına gelmez. Keşke imkânımız olsaydı da sağa sola veya falanca belgeye değil de Mısır gibi, Tunus gibi, Libya gibi yerlere gidebilsek, keşke buralarda gözlemler yapabilsek ve iki hafta, üç hafta kalabilsek…" dedi.

 

"Sudan Libya'ya Her Anlamda Destek Verdi"
Aynı şeylerin diğer Ortadoğu ülkeleri için de geçerli olduğunu dile getirdikten sonra, özellikle Libya hakkında üretilen spekülâsyonlara değinen yazar, "Sudan'dan gelen ve bürokraside yer alan bazı kardeşlerimiz bizlere şunları aktardılar ki bu bilgiler Türkiye'de ve Arap dünyasında hiçbir gazeteye veya makaleye yansımadı. Kardeşlerimiz, "Libya'da olayların başladığı andan itibaren, Sudan hükümeti direk olarak Libyalı muhaliflere hem askeri lojistik destek hem de silah desteği verdi. Ve şu anda da devlet tecrübesi konusunda destek olmaya çalışıyoruz." Şeklinde ifadelerini sürdürdü.
Özellikle Abdulcelil ile ilgili spekülâsyonlara değinen yazar, Kaddafi döneminde bu insanlar ve İhvan üyeleri için Libya'da barınmanın imkânsızlığını dile getirdi ve bu öncü kadroların bu nedenlerden dolayı Afganistan'a ve de diğer beldelere yerleştiklerini söyledi. Kurbanoğlu, ardından bu konulara yönelik yanlış ve haksız eleştirilerin yapıldığını belirterek, "Şimdi bunlar ile ilgili bilgileri kendi kaynaklarından almamız ve gelişmeleri bu çerçevede takip etmemiz lazım. Ama maalesef bizim içimizde bazı ağabeylerimiz dediler ki buradan Ilımlı İslam projeleri üretilmeye çalışılıyor. Oysa söz konusu olan kadrolar dediler ki bizim anayasamız tamamen şer'i temellere dayanacak. Bütün maddeleri şeriata uygun olacak. Bunun için çaba göstereceğiz dediler. Fakat maalesef bu açıklamaları da duymuyorlar. Ve bunu dile getirenler yalnızca Libya'da birkaç Fransız'ın taşıdıkları ve üzerlerinde "Hoş Geldin Sarkozy" yazıları olan pankartları gördüler. NATO'nun müdahalesini istemiyoruz diyen ağırlıklı kesimi ise görmediler. Bu ve benzeri daha çok örnek verilebilir. Ama altını çizmek istediğimiz husus şu; ne Tunus ne Mısır ne de Libya'daki gelişmelerin uzaktan veya yakından emperyalizm ile alakası yoktur. Emperyalizm ile alakası şöyle vardır; elbette bu adamlar hesap yapan adamalar ve bu gelişmelerin içinde yer almak isteyeceklerdir. İşte Libya ise bunun ilk durağı idi. Ama işin içinde petrol sanıldığı gibi büyük bir yer kaplamıyor çünkü zaten Kaddafi döneminde buranın petrolü dünyanın en büyük 10 petrol şirketi arasında, en çok payı İtalyanlar almak üzere paylaşılmıştı." dedi.

 

"Kaddafi Anti-Emperyalist Bir Savaş Vermiyordu"
Kurbanoğlu, Kaddafi'nin savaşının çeşitli kesimlerce anti-emperyalist şeklinde yanlış bir şekilde algılandığını veya böyle olmasının istendiğini belirterek şöyle devam etti: "Ondan sonra yapılan tartışmalarda bazıları Kaddafi'nin anti-emperyalist bir savaş verdiği gibi bir yanlış düşünceye kapıldılar. Üst düzey sol liderler de aynı hataya düştü. Oysa Kaddafi, 11 Eylülden sonra yaptığı açıklamada Kuzey Afrika'da Radikal İslam'ın kökünü kazıdığını söyledi ve ardından konumunu sağlamlaştırmak için devamlı emperyalist güçlerin istek ve eğilimleri doğrultusunda davranışlar sergiledi. Hatta olaylar başlar başlamaz Sudan'ın Libyalı muhaliflere destek vermesinin başlıca nedenlerinden biri de Kaddafi'nin İsrail ile emperyalist bir politikaya girişip Sudan'ın ikiye bölünmesinde önemli bir rol oynamış olmasıdır."

 

"Esed Düşerse İsrail Biter"
Konuşmasına Suriye ile devam eden Kurbanoğlu, burada muhaliflerin önemli sıkıntılar yaşadıklarını, özellikle silah konusunda çok yetersiz olduklarını dile getirerek muhaliflere yönelik haksız eleştirilerin yapıldığını, muhaliflerin tank ve silahlar ile gösterildiği fotoğraf karelerinin ise gerçeği yansıtmaktan uzak münferit kareler olduğunu ifade etti ve şöyle konuştu: "Şöyle düşünmenizi istiyorum: Sizler depremi yaşadınız ve yanınızda olan yakın ve uzak akrabalarınızı, çevrenizdeki insanları kaybettiniz. Böyle bir durumda dışarıdan gelen yardımları kabul etmeyiz diye bir seçeneğiniz var mıydı? Suriye'de de aynı şekilde her gün kardeş, kuzen, anne baba vb onlarca insan öldürülüyor. Bu insanların uçaklardan atılan yardım maddelerini veya silahları "acaba hangi uçaktan atıldı? Falanca ülkenin uçağından atıldıysa kabul etmeyiz." Demelerini bekleyebilir miyiz? Buradaki muhaliflere İsrail'in yardım ettiği iddiası ise doğru değildir. Aksine eğer açıklamalara bakıp biraz analiz yaparsak İsrail'in Esed rejiminin devrilmesini istemediğini görürüz. Nitekim bazı Hıristiyan ve İsrailli yetkililerin yaptığı açıklamalarda 'Esed düşerse orada bir İslam imparatorluğu kurulur ve İsrail biter.' Şeklinde ifadeler kullandıkları bilinmektedir. Ayrıca Golan Tepeleri İsrail için en güvenlikli bölge. Ve o Suriye'yi çok sevenlere (!) sormak istiyorum; İmad Muğniye'yi kim öldürttü acaba? Bunlar üzerine düşünmek ve iyi değerlendirmek gerekir."

 

"Esed Eskisinden Daha Güçlü"
Suriye konusunda bazı Müslümanların safça bir yanılgıya düşüp Esed rejiminin düşmesi halinde direniş hattının da bozulacağını düşündüklerini ifade eden yazar, bunun yanlış olduğunu, Esed'in babasından kalan çok yönlü bir politika ile şu an ayakta durduğunu söyledi. Ayrıca buralara Amerikalıların geleceğine yönelik endişelerin de yersiz olduğunu çünkü Rusya'nın zaten 30 yıldır burada olduğunu ve Esed'in şu anda Rusya sayesinde eskisinden daha güçlü ve teçhizatlı olduğunu ifade etti.

 

"Bosnalının, Libyalının Hak Edip de Suriyelinin Hak Etmediği Nedir?"
Ardından Suriye'deki olaylar için ortak vicdanın ve duyarlılığın oluşmadığını dile getiren Kurbanoğlu, "Suriye ise her gün yanıyor. Siz istediğiniz kadar dışarıdan bilmem kimileri bilmem kime destek oluyor deyin. Suriye halkının bunda suçu ne? Gazze için sızlayan vicdanımız neden Humus için sızlamıyor? Veya bu eleştirileri yapan kardeşlerimiz haklı olsun da biz haksız olalım. Peki, Kudüs'te eylem yapıp "eğer Kudüs Suriyeli kardeşlerimizin kanı pahasına kurtulacaksa kurtulmasın!" diye slogan atan kardeşlerimizin bu sloganlarını nereye koyacağız? Bosna'da da böyle olaylar oldu. Orada 250 bin insan kıyıldı. O zaman İslam dünyasının her tarafından oraya mücahitler gitti ve kimse kimseyi NATO'culukla veya başka bir şey ile suçlamamıştı. Peki, Bosnalı kardeşlerimizin hak edip de Suriyeli kardeşlerimizin hak etmediği nedir? Libyalı Müslümanların hak ettiği şeyde Suriyeli Müslümanların hak etmediği nedir?" diyerek bu konuda Müslümanların duyarsızlığından yakındı.
Ardından Suriye'ye yönelik İran ve Hizbullah'ın yaklaşımını değerlendiren Kurbanoğlu, İsrail ile mücadelesinde Hasan Nasrallah'ı desteklediklerini, bu desteğin devam edeceğini ama stratejik veya başka bir sebepten dolayı Suriye konusunda onlar ile aynı tavır içine girmek zorunda olmadıklarını söyledi. Aynı şekilde İran için de konuşan yazar, İran'a yapılacak saldırılar karşısında yine meydana çıkacaklarını, dünyada yaptıkları hayırlı işleri öveceklerini ama İran'ın hinterlandını korumak için Müslüman olmadıklarını dile getirdi.

 

"Kardeşlerimiz Gerçeği Ortaya Çıkarmak İçin Gittiler"
Suriye'ye gizlice gittikten sonra kendilerinden bir süre haber alınamayan gazeteciler Adem Özköse ve Hamit Coşkun'dan bahseden Kurbanoğlu, şöyle konuştu: "Bu arkadaşlarımız Suriye'ye gerçekten gizlice gitmişler, bize veya İstanbul'daki diğer arkadaşlarımıza haber vermemişler. Haber vermiş olsalardı biz Suriye'ye gitmemelerini söyler ve onların gidişlerini engellemeye çalışırdık. Onların gizlice gitmelerinin en önemli sebebi var olan karşıt fikirlilik ortamıdır. Yani onların amacı, oraya gidip fotoğraflar almak, muhaliflerin durumunu aktarmak ve özgür Suriye ordusu ile görüşüp bir takım gizli noktaları aydınlatmaktı. Fakat birileri bu kardeşlerimiz için ajanlık iftirasına varacak derecede çok çirkin spekülasyonlar üretti. Bunların doğru olmadığını ve kardeşlerimizin başına bir şey gelmesi durumunda, bunlar altına girdikleri sorumluluğun hesabını verecekler." Daha sonra söz konusu gazeteci arkadaşlarından haber aldıklarını, bunların Suriye istihbaratının elinde bulunduklarını ve Türkiye dış işleri makamlarınca gerekli girişimlerin başladığını belirtti.

 

"Beklenen Değişim Hemen Olamayacak"
Son olarak Filistin sorununa değinen Kurbanoğlu, Mısır ve değişimi yaşayan diğer ülkelerde her şeyin güllük gülistanlık olmadığını özellikle Mısır'ın şu an ancak kendi derdi ile ilgilenebildiğini belirttikten sonra sohbetini sonlandırdı: " Şu anda Mısır'da nice nice tartışmalar yapılmakta. Mesela, Mısır ergenekonu nasıl bertaraf edilecek? Veya İslami açıdan adalet nedir? İslami açıdan özgürlük meselesi nedir? İslami açıdan farklı kesimler ile bir arada yaşamak nedir? Bu vb. tartışmalar sürmektedir." (Serdar Anlamaz-İLKHA)