Ankara'da düzenlenen "Balfour Deklarasyondan Siyonist devletin kanlı işgaline" adlı konferansta konuşan Tarihçi Yazar Mustafa Armağan, "Filistinlilerin topraklarını, İngiltere kendi toprağı olmamasına rağmen ikinci bir millete vadediyor. 2 Kasım günü tarihimizdeki çok önemli kırılma noktasından bir tanesi: Balfour Deklerasyonu ve Birüssebi yenilgisi." dedi.

Filistin toprakları üzerine Siyonist işgal çetesinin yerleşmesine neden olan, işgal ve katliamlara yol açan "Balfour Deklarasyonu"nun 100'üncü yılı dolayısıyla İHH Ankara Şubesi,  "Balfour Deklarasyondan Siyonist devletin kanlı işgaline" adlı konferans düzenledi.

Hacı Bayram Camii Konferans Salonunda düzenlenen konferansın açılış konuşmasını İHH Ankara temsilcisi Mustafa Sinan yaptı.

Ardından konuşan Tarihçi Yazar Mustafa Armağan, hakkında sonuçlanan, "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret" ettiği iddiasına ilişkin davanın sonucuna değindi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün eski eşi Latife Hanım'ın Türk Tarih Kurumu'nun kasalarında saklı olan mektuplarından bir tanesini yayınladıklarını hatırlatan Armağan, bunun üzerine aleyhlerine bir kampanya başladığını ve bunun ardından soruşturma başlatıldığını belitti.

"Tarih kitaplarımızı biz yazmadık, İngilizler yazdı"

Soruşturma neticesinde gittikleri savcının kendilerine, "Siz bir şey söylememişsiniz, niye bu kadar size kızıyorlar?" dediğini aktaran Armağan, "Ben de 'Türkiye'de doğruları söyleyen bir dergi çıkarıyoruz' dedim ve savcı bize takipsizlik verdi. Arkasından dergi üzerinden bir soruşturma başlatıldı. Dergideki Latife Hanım'ın mektubunu kanun affetmedi. Aslında yargılanan ve mahkûm edilen Latife Hanım'dır, Mustafa Armağan değil. Hâkim beye şunu söyledim: Hâkim Bey ben buraya bir mektubu olduğu gibi yayınladığım için geliyorum ve hakkımda dava açılıyor. Ben bu davayı savunmak zorunda kalıyorum. İsterdim ki bu mektubu olduğu gibi yayınlamayanlar, saklayanlar, sansürleyeneler yargınlasın. Bu ülkede bir şeyi dürüst olarak yayınlayanların yargılanması Türk adliyesine şeref değildir. Türkiye'de tarih bizim kendi zihniyetimizle, zekâmızla yazdığımız bir metin değil, tarih kitaplarımızı biz yazmadık, İngilizler yazdı. Bu İngiliz anahtarını çözmedikçe uyumaya devam ederiz. Filistin, Sevr, Lozan da bunun bir parçası." dedi.

"28 Şubat döneminde azınlık muamelesi görmedik mi?", "Yüzde 99 Müslüman, yüzde 70'i başörtülü olan bir toplumda başörtüsüyle okula gitmeye çalışanlar okullarına giremez hale getirilmedi mi?" diye soran Armağan,  "Bakın Filistin'de de aynı şey var. Yüzde 85'siniz ama 'Yahudi olmayan topluluklar' kapsamına sokuluyorsunuz." ifadelerini kullandı.

"Müslümanlar mı sizi gaz odalarına soktu, sabun yaptı?"

Balfour Deklarasyonunun önemini anlatan Armağan, "Bir millet;  ikinci millete, üçüncü milletin toprağını vadetti. Üçüncü millet de Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Bir devlet var. Osmanlı toprakları burası. Osmanlı topraklarında Filistin'de yüzde 85 Filistinli yaşıyor. Bu Filistinlilerin topraklarını, İngiltere kendi toprağı olmamasına rağmen ikinci bir millete vadediyor. 2 Kasım günü tarihimizdeki çok önemli kırılma noktasından bir tanesi: Balfour Deklerasyonu ve Birüssebi yenilgisi. Bu ikisini eğer beraber düşünemezseniz, Filistin'le Türkiye'nin ortak kaderinin nasıl çizildiğini anlayamazsınız. Onun için Filistin'le Türkiye'nin kaderi beraber çizilmiştir. Yahudiler, Müslümanlara kan kusturuyor ve her gün katlediyor. Onlar mı sizi gaz odalarına soktu? Onlar mı sizi sabun yaptı? Onlar mı sizi temerküz kamplarında açlıktan öldürdü? Müslümanlar mı bunu yaptı? Gidin Almanlardan, İngilizlerden, Ruslardan hesap sorun. Zavallı Filistinli çocuğun ne suçu var. Bizim davamız yatağından taşan suları tekrar o yatakta tutabilmektir. Bunu yapabilmek için de bizim bir güce ihtiyacımız vardır. Bizi zinde tutacak yegâne kuvvet İslamiyet'tir." diye konuştu.

Balfour Deklerasyonu

İngiltere'nin dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un ismiyle ün yapmış olan 67 kelimelik mesajla, yüz yıl önce Filistin toprakları Siyonist projenin bölgedeki projesi lehine çalınmaya ve gasp edilmeye başlandı.

Bu Deklarasyon 2 Ekim 1917 yılında yayınlandı. Bu yazıyla bir ümmetin geleceği çizilirken, Siyonist işgalcilerin düşünce ve planı için Filistin toprakları "yurt edinmesi" kararlaştırıldı.

Amerika Başkanı Wilson bunu kabul ettikten sonra İngiltere Dışişleri Bakanlığı Balfour Deklarasyonu'nu beş nüsha şeklinde yayınladı.

Daha sonra Deklarasyonun içeriği 1922 yılında Birleşmiş Milletler'deki beş daimi ülke tarafından manda belgesine iliştirildi.  İngiltere'nin Filistin'deki manda yönetiminin başına gelen (fanatik bir Siyonist olan) İngiliz Yüksek Komiseri Herbert Samuel bölgeyi yönettiği beş yıllık süre içinde bunu hayata geçirdi.

Siyonist varlık birçok sömürgeci çevrenin doğurduğu bir varlıktır. Bunu ortaya çıkarmak için, Balfour Deklarasyonu kadar iyi fırsatı hiçbir zaman yakalamamışlardır. Dolayısıyla Balfour Deklarasyonu, Filistin'in Siyonistler tarafından işgalinin önünü açan kilometre taşıdır.  (İLKHA)