BOSTON
Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Hotamışlıgil, Harvard Üniversitesi'ndeki laboratuvarında yaptığı çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi, Türkiye'deki genç bilim adamlarına da tavsiyelerde bulundu.
Hotamışlıgil, üniversitedeki laboratuvarda metabolizma üzerinde yoğunlaştıklarını belirterek, vücuttaki enerji akışları, hücrelerin, organların enerji kullanımları, enerji kullandıktan sonra atık malzemelerle nasıl uğraşıldığı, kendilerine hasar vermeden çalışan sistemin temel mekanizması üzerinde uğraştıklarını anlattı.
Yaşlanmayla, yaşam tarzıyla beraber ortaya çıkan ve şu anda dünyanın en büyük sağlık tehdidi olan metabolik hastalıklar kümesinin altında yatan en önemli nedenlerden birinin metabolizma olduğuna dile getiren Hotamışlıgil, şişmanlık, diyabet, kalp hastalıkları gibi bütün kronik hastalıkların temelinde metabolizma sistemindeki bozuklukların yattığını vurguladı.
"Yaşam Süresiyle Sağlıklı Yaşam Süresi Örtüşmeli"
Hotamışlıgil, tüm bu hastalıkların beraber ortaya çıkması durumunda bunun altında yatan ortak bir bozukluğun olabileceğine dikkati çekerek, bu ortak bozukluğu tamir ederek, insanlara bu hastalık kümesiyle baş edebilecek bazı olasılıklar sunmak istediklerini anlattı.
İnsanların ölene kadar büyük bir sağlık problemi yaşamadan, şişmanlamadan, diyabet geliştirmeden, kalp hastalıklarından vesaireden korunarak yaşamlarını tamamlamalarını istediklerini dile getiren Hotamışlıgil, yaşam süresiyle sağlıklı yaşam süresinin birbiriyle tamamen örtüşmesini arzuladıklarını ifade etti.
Türkiye'nin son 25 yılda tanınmaz bir şekilde dönüşüme uğradığını söyleyen Prof. Dr. Hotamışlıgil, bu dönüşümün içerisinde şu anda en ağırlıklı olanın üniversite sayıları, üniversitelerdeki araştırma alt yapıları olduğunu söyledi.
Hotamışlıgil, Türkiye'de son yıllarda araştırma, geliştirmeye ayrılan devlet fonlarıyla geçmiş zamankiler arasında inanılmaz bir fark olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Bugün, Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 2'si araştırma bütçesi olarak adanmış vaziyette. Üniversitelerimizin sayısı artmış vaziyette. Çok muazzam, meraklı bir genç nesil var. Müthiş bir iştahla, bilimden heyecan duyan, aslında bütün siyasi anlaşmazlıkların ötesinde olan belki de tek ortak nokta. Dünyada çok azalmış olan şeylerden birisi, hala bilim. Hem ekonomik hem refah hem sağlık hem aydınlanma olarak insanlar onda gelecekle ilgili bir iyimserlik kaynağı buluyor. Bilimin getirdiği bir rahatlık, heyecan var hakikaten. Dolayısıyla bu parçalarımız yerinde."
"Bilim İnsanları Kendilerini Güvende Hissetmeli"
Türkiye'de üniversitelerin araştırma birimlerinin organizasyon sıkıntısı ve eğitim alanındaki araştırma sisteminde sıkıntıların bulunduğunu dile getiren Hotamışlıgil, o sıkıntıların bir kısmının yeterli kritik kütleyi bir arada tutmayı sağlamadığını söyledi.
Türkiye'de aşılması gereken meselelerin varlığına işaret eden Hotamışlıgil, araştırmacıların rahat olarak çalışabilecekleri, işlerine istedikleri şekilde uzun süreli devam edebilecekleri ortamlar, güvenlik duygusu ve gelecek kaygılarının giderilmesi gerektiğini belirtti.
Bilim insanları kendilerini güvende hissetmedikçe, rahat etmedikçe, geleceklerinin garanti altında olduğunu görmedikçe üretken olamayacaklarını dile getiren Hotamışlıgil, "Burası 300 senelik çok gelişmiş bir üniversite. Buranın yönetimi, bize kendimizi güven altında olduğumuzu, kendimizi rahat, özgür hissetmemizi sağlayamazsa üretken olamayız." diye konuştu.
Genç bilim insanlarının yetiştirilmesi konusunda Türkiye'nin iyi bir ilerlemeye sahip olduğunu ifade eden Hotamışlıgil, bununla birlikte Amerika'da ve bazı ülkelerde eğitimlerini, araştırmalarını sürdüren öğrencilerin varlığına da dikkati çekti.
Bu insanlarla bir birlikteliğin kurulması gerektiğine vurgu yapan Hotamışlıgil, "Bilimsel zihin gücümüz çok artmış vaziyette. Onu artık 'zihin göçü' olarak değil, zihin gücü olarak düşünmek lazım. O gücü nasıl kullanacağız? O güçle ülkemizdeki köprüleri nasıl oluşturacağız? Onlara örnekleri nasıl teşkil edeceğiz? Artık çok basit şeyler. Bu birkaç basit aşamayı gerçekleştirebilirsek, Türkiye'nin çok büyük hamleler yapabileceğini düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Genç Bilim Adamlarına Tavsiyeler
Kendisini bilim yolunda yetiştirmek isteyen gençlere de tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Hotamışlıgil, şunları kaydetti:
"Eğer bilim, onları heyecanlandırıyorsa bilimin günlük aktivitelerine odaklanmalarını tavsiye ediyorum. Sonuçlarına değil. Mesela birisi 'Ben bilim insanı olmak istiyorum, ileride Nobel alacağım' diyorsa, çok kötü bir zihniyet. Bilimden heyecan duyduğun için, zevk aldığın için uğraş vermelisin. Böyle bir tabloyu onlara çizebilecek insanlarla beraber olmalarını, o tabloyu öğrenip, o örneği ne kadar çabuk edinebilirlerse edinmelerini öneriyorum.
Zaten bilim, bir hastalık gibi. O zevki tattıktan sonra, insanın sonuçlarla alakası zaten kesiliyor, kesildiği zaman da bilim için çok önemli olan, objektif bakma özelliği yerleşiyor. O zaman ancak heyecanla değişik şeyleri görebiliyorsunuz. Çok çalışmak gerekiyor. Bunun tamamıyla yaşam tarzı olması gerekiyor."