Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde tapulu arazilerindeki fıstık ağaçları sökülerek yerine Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) konutlarının yapıldığını ileri süren vatandaşlar, Şanlıurfa 2'nci İdare Mahkemesinin imar planı değişikliğinde yürütmenin durdurulmasına karar vermesine ve kendilerini haklı bulmasına rağmen, mağduriyetlerinin giderilmemesine tepki göstererek, yetkililere çağrıda bulundu.
TOKİ, Şanlıurfa'nın Birecik İlçesinde 2006 yılında konut yaptırmak için çalışma başlattı. İddialara göre, hazine arazisi olarak gösterilen alanda 410 konutun temeli atılarak inşaata başlandı. Ancak evlerin bir kısmı, Mezra Mahallesi'nde yaşayan vatandaşlara ait 38 bin 185 metrekare alan üzerine inşaat edildi. Diktikleri bin fıstık ağacı sökülerek, tarlalarının yerine kendilerinden habersiz konut yapıldı.
Arazi sahiplerinin tepki göstermesiyle inşaatın durdurulması istendi. Birecik Belediye Meclisi de 2006 yılının şubat ayında imar değişikliği yaptı. Meclis kararıyla yapılan imar değişikliği ile arazi sahiplerine konut yapılan arazilerinin yerine o bölgede değersiz olan alanda yer verildi. Tapulu arazilerine konut yapılan vatandaşlar, idare mahkemesine dava açtılar. Vatandaşların başvurusunu haklı bulan Şanlıurfa 2'nci İdare Mahkemesi, imar planı değişikliğinde yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Bu kararın ardından TOKİ tarafından yaptırılan evlerin bir kısmının kaçak duruma düşmesine rağmen 11 yıldır süren mağduriyetlerinin giderilmediğini belirten arazi sahipleri, mağduriyetlerinin giderilmesi için yetkililere seslendi.
Yıllardır süren sorunun bir an önce çözülmesi için 2006 yılında mahkeme yollarında gidip geldiklerini belirten vatandaşlar, sahipsiz kalmak istemediklerini ve dertlerini anlatacak muhatap bulamamaktan yakındı.
Aradan geçen 11 yıla rağmen mağduriyetlerinin giderilmediğini, her geçen gün arttığını belirten arazi sahipleri İLKHA'ya konuştu.
TOKİ ve Birecik belediyesi tarafından arazilerindeki ağaçların sökülerek yerlerine konut yapıldığını ileri süren arazi sahibinin oğlu Mustafa Eğilmez, "Arazilerimiz de hep fıstık ağaçları dikiliydi. Bizden bir izin alınmadan bu fıstık ağaçları söküldü. Biz itiraz edince emniyet güçlerine emir vererek bizi birkaç gün içeri attılar. Bilirkişi incelemelerinin çok uzun sürmesi nedeniyle hemen o sırada dava açtık, kanuni haklarımızı kullandık. En son Şanlıurfa 2'nci idare mahkemesi yaklaşık 3-4 ay önce nihai kararını verdi. 2006 yılında yapılan imar uygulamasının 18'inci maddesini iptal etti. Yani şu anda resmiyette devletin kanununa göre bize ait olan bu kısmı mahkeme iptal etti." dedi.
Mahkemenin verdiği karar sonucu söz konusu evlerin 11 yıl sonra "kaçak" duruma düştüğünü ifade eden Eğilmez, mağduriyetlerinin çok büyük olduğunu belirterek, "400 civarında vatandaşa satılan yerler bize aitti, onlar 'kaçak' duruma düştü. Mağduriyetimiz çok büyük ve yaklaşık 40-50 milyon civarındadır. Çünkü bu dairelerin tanesini 300 bin liradan satıyorlar, yazık! Biz, uzlaşmak için belki yüzlerce defa milletvekilleri, Birecik Belediyesi, Büyükşehir Belediyesine hepsine başvurduk. Devlet zarar görmesin dedik. Hata yapanlar bulunsun ve cezalandırılsın. Ama şu ana kadar her hangi bir kimseden bize bir cevap gelmedi. Bizi üzen tarafı ise devletin kanunu ve mahkeme devlete ait. Bu kurum, mahkeme kararına da uymuyorsa bizim artık diyeceğimiz bir şey kalmadı. Yani çok ayıp ve yazık." ifadelerini kullandı.
İmar planı değişikliğinde, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi ve kendilerinin haklı bulunmasına rağmen mağduriyetlerinin giderilmemesine tepki gösteren Eğilmez, şunları söyledi:
"Bizim tapulu malımıza isabet eden bölümü mahkeme iptal etti. Mahkeme 'bu vatandaş haklı' dedi. İmarın 7 şartından birisi uygulanmamış. Yani hem hukuk çiğneniyor hem de mahkemenin bu kararı tanınmıyor. Arkadaşlar hemen bizi şikâyet ediyor. Medyanın bizim mağduriyetimizi dile getirmelerine bile izin vermiyorlar. Hayırdır, mahkemeyi tanımamak ne demek? Bu devletin kanunu. Çünkü bu aşamada demek ki mahkeme kararını tanıyan kimse yoktur. Buna bir 'dur' demeleri lazım. Taksitler alınıyor, her şey devam ediyor. Durdurulan bir şey yok. Bizim talebimiz, bu kurumların yapmış olduğu ayıbı acilen gidermeleri. Daha öncede dile getirdik. Devletten ricamız bir an önce iki müfettiş göndersinler, burada benim on kuruşum varsa, 5 kuruşunu bana versin. Devletin canı sağ olsun. Biz uzlaşmak için defalarca çaba gösterdik. Eğer burada suç işleyenler varsa cezalarını alsınlar. Bu mahkeme kararını tanısınlar."
"Birecik Belediyesi bizi bu insanlarla karşı karşıya getirmeye çalışıyor"
Arazilerine karşı kendilerine hiçbir bedel de ödenmediğini belirten Eğilmez, "Şu an bu binalar 'kaçak' durumdadır. Bu binalarda oturanlara diyecek bir sözümüz yoktur. Sonuçta bu insanlar da bu daireleri resmi bir kurumdan almışlar. Bu insanlar da garibandırlar. Biz bu insanlarla da yüz göz olmak istemiyoruz. Biz, buraya bütün mirasçıları toplasak, bin 500 kişiye yakın nüfusumuz var. Ben korkumdan burada bir tatsızlık olmasın ve devlete de ayıp olmasın diye kimseyi toplamadım. Çünkü bu defa bina sakinleriyle karşı karşıya geliyoruz. Birecik Belediyesi açıkçası bizi bu insanlarla karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Burada bir suç işleyelim ki ellerinde bir şey olsun, bize dava açsınlar." şeklinde konuştu.
Tapulu arazilerinin konutlar için işaretlendiği ilk günden bu yana itiraz etmelerine rağmen kimsenin kendilerini muhatap almamasına tepki gösteren Eğilmez, "Ben 'devletin kanunu var' dedim. Kanunda 3-4 defa Birecik Asliye Hukuk Mahkemesi de Yargıtay'da İkinci İdare Mahkemesi de beni haklı buldu. Bilirkişiler 'Birecik Belediyesinin imar planında baktığımızda bu parsele ilişkin herhangi bir dosyaya rastlamadık' diyor. Kendi kafasına göre alıp satmış. Bu kanun devletin. Birecik Belediyesi de TOKİ de ve ben de buna uymak zorundayım. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1957 yılında dedemize emanet ettiği bir tapu var. Biz bu tapuyu evde yapmadık. Bu kurumların bunu bilmesi lazım. Özel mülkiyete tecavüz edilmiş. Bunu herkes böyle bilsin. Sonuçta bu tapulu maldır. Özel mülkiyete böyle bir hakları yoktur. Bir an önce bu mahkeme kararına uyulmasını istiyorum. Mahkeme kararına saygı duysunlar. Biz nasıl bugüne kadar mahkeme kararına ve hukuka güvendiysek kendileri de bu karara uymak zorunda ve acil olarak karara uymalıdırlar." diye konuştu.
"Burası benim tapulu malım"
"Biz hakkımız ve zararımız neyse onu istiyoruz." diyen arazi sahibi Hüseyin Eğilmez ise şöyle konuştu:
"Bu işgal olan yer hisse olarak benim elimdeydi. Bin tane fıstık ağacım vardı, hepsi söküldü. Acilen o dönem hemen harita mühendisini tarlaya getirdik. Bize tapulu yerimizi gösterdi ve bizde ona göre davamızı açtık. Ondan sonra bir vatandaş geldi, emniyet bizi alıp içeriye attı. Bu olacak bir iş değil. Burası benim tapulu malım. Türkiye Cumhuriyeti bana bu tapuyu vermiş. Burada net tapumuz 800 dönümdür. Kalan arazimiz de bir işe yaramıyor. Çünkü artık şehir içi oldu. Arazimiz her yerden zarar görmeye başladı. Birecik Belediyesi, İçişleri Bakanlığına itiraz ettik. Dilekçelerimiz elimizdedir. Durdurma kararı da elimizde var. İki gün durdurma verdiler, üçüncü gün 7 bin lira tazminat yatırdılar, tekrar inşaatı başlattılar. Bu dava Yargıtay'a, Bölge Mahkemesine de gitti ve bizi haklı gördüler. Biz hakkımız ve zararımız neyse onu istiyoruz."
Mağduriyetlerinin giderilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan'a çağrıda bulunan Mahmut Güneş de "2006 yılından beri biz mahkemeliğiz. Mahkeme bizi haklı gördü. Şu an Şanlıurfa'nın Birecik ilçesindeki TOKİ evlerine Yargıtay 240 bin lira ceza verdi. Bizim burada ağaçlarımız vardı. Bu ağaçları biz elimizle diktik. Ürün alma çağına getirdik, ağaçlarımız söküldü. Bizim bu davamız 'Kemal Sunal' davası gibi olmasın. Biz cumhurbaşkanımızdan, başbakanımızdan bir yardım istiyoruz. Burası sonuçta bizim hakkımız. 2006 yılından beri, burada 400'e yakın daire teslim edildi. Bizim bu sorunumuzla ilgilenmiyorlar. Daha önce bizim bu davamıza Birecik Belediye Başkanı Faruk Pınarbaşı bakıyordu. Bu durumu kendisi biliyor. Suçlu olsak kendisi bu davaya nasıl bakıyor? Belediye başkanı olurken hemen bu davaya bakmadı. Bizim ilk avukatımızdı. Bu davaya ilk bakan kendisidir. 4 sene bu davaya kendisi baktı. Bu binalar nasıl kaçak oluyor. Bu binaların yeri hepsi bizimdir." (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)