Ayhan Gazi Üniversitesinde giyim ve tasarım üzerine yaptığı çalışmalarına, Moğolistan'daki çalışmalarını da ekleyen Doç. Dr. Fatma Ayhan, 40 keçe yeleğe farklı desen ve motifleri işlediği eserlerinden 13 tanesini Bitlis'te sergiledi. 13 farklı eserin sergilendiği sergi 3 gün boyunca Bitlis Eren Üniversitesi Rahva Yerleşkesi Merkezi Konferans ve Sergi salonunda ziyaretçilere açık olacak.
Sergi öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Fatma Ayhan, Bitlis'in kendisi için ayrı bir öneme sahip olduğunu belirterek, bölgedeki yaşantının içerisinde keçenin rolünün büyük olduğunu söyledi.
Ayhan, "Bu çalışma benim için özel bir çalıma oldu. 2000-2001 yılında Moğolistan Orhun Abidleri projesinde çalıştım. Türkiye'nin ilk önemli projesiydi bu. Buradaki motif ve desenler, sonsuzluk birliktelik anlamında. Biz Türkiye olarak bir bütün ve birlikteliğimizi sonsuza kadar devam etsin amacıyla bunları yapmaya çalıştım. Bitlis benim için çok özel bir şehirdi. Burada da gerçekleşmesi için çalışmalar yaptık. İnşallah bütün öğrencilerimize ve misafirlerimize güzel bir görsellik sunmuşuzdur." dedi.
"Keçe çadırlarda kaldığım için onlardan esinlendim"
Ayhan, motiflerin yer aldığı keçe yeleklerin, Anadolu'da "kepenek, kafe" gibi isimlerle anıldığına da dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Soğuk iklimde kullanılmak üzere geçerli ve onları tasarımlaştırarak günümüz trendlerine uydurarak ve bunları farklı şekilde yorumlamaya çalışılarak, güncellemeye çalışıp, bu sergiyle Bitlis'e bir merhaba demek istedik. Tasarımlarımda bölgede sıkça kullanılan keçeyi kullandım. Çünkü ben bu motif ve desenleri çalışırken, Moğolistan'daydım. Moğolistan'da hayvancılık olduğu için. Her evin en az 150 koyunu var. Bunlardan 10-15 koyun kesip bu keçeyle hayata geçiyorlar. Keçe çadırlar, bu keçe çadırlarda yaşadığım için onlardan da ilham aldım. Bunları motiflerle birleştirerek güncelliğini korumak istedim."
"Bu tür çalışmalar bilgi ve birikim gerektiriyor"
Ayhan, 6 aylık sürede 40'a yakın keçe yelek ürettiğini, Bitlis'e sadece 13 adet getirebildiklerini de dile getirerek, birçok yerde sergiledikleri yeleklerin farklı renk ve desenleri bulunduğunu da ifade etti.
Ayhan, açıklamasının devamında, "Gittiğimiz her yerde Türk giyim tarihini çalışıyorum. Her yörenin özellikle bizim Anadolu'ya gelişimizden önceki dönemleri araştırarak, motifliyerek, desenleştirerek güncel hale getirmeye çalışıyorum. Yurt dışına da çok sergilerim oldu. İngiltere, Kıbrıs, Halep'te oldu. Bu tür çalışmalar hem el emeği olduğu için, her şeyden önemlisi büyük bir sanat, bilgi, birikim gerektiriyor. Bizler Anadolu'ya gelmeden muhteşem bir bilgi ve birikimleriyle yoğrulmuş olup, fakat sanat ve tarihimizi iyi öğretilmediği için sanki moda, giyim ve desen hep batıdan, dışarıdan geliyormuş algısı verildi. Bunun yanlış olduğunu, bizim köklerimizin çok güçlü olduğunu, hatta Anadolu'nun her yerinde dokunan halı ve kilimlerdeki motiflerimiz, renklerimiz, desenlerimizin her birinin muhteşem bir kaynak olduğunu belirlemek için bu renkleri vurguladım." diye konuştu.
"Geçmişi çok iyi bilmeliyiz ve tanıtmalıyız"
Ayhan, bölgenin yaşadığı her medeniyetten izler taşıdığını, Osmanlı ve Selçuklu motiflerinin bölgede muhteşem olduğunu da belirterek, yapılan motifler hakkında şu bilgileri paylaştı:
"Gerçekten bizim gençlerimizin tasarımın, endüstri tasarımın, mimarlığın, iç mimarlığın; Selçuklu Osmanlı motifleriyle muhteşemleşeceğini düşünüyorum. Ben yurtdışına çok çıktığımda, inanamıyorum oradaki her motif ve desen, her şey tamamen Türkiye'den alınma. Biz onlar aldıktan sonra kullanmaya çalışıyoruz. Bu bir özgüven eksikliği diye düşünüyorum. O nedenle biz her şeyden önce halımıza, kilimimize, dokumamıza, yemeğimize, kendi öz kültürümüze sahip çıkmalıyız. Geçmişi çok iyi bilmeliyiz ve tanıtmalıyız. Bu şekilde gelecek kuşaklara düzgün ve köklü bir haber bırakmak, birikim bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Nisan ayı ise çocuk giyimi sergiliyorum. Kışa yakınsa keçe sergisi. Mevsime göre, yere ve konumun temasına göre de değişebiliyor. Çocuk giyiminde biraz daha 23 Nisan olduğu için otantik giysileri modernleştirdim. Mesela üç etekten, o şalvardan modernleştirerek daha kısa giyimli, güncel giyebileceği giysiye dönüştürüp, o şekilde sağladım." (Şükrü Tontaş-İLKHA)