Eğitim-Bir-Sen Muş Şube Başkanı Mahir Barışan, okullarda ve kamu binalarında yapılan mescitlerin binaların en sapa yerlerine yapılmaması gerektiğini, binaların en güzel yerine yapılması gerektiğini belirtti.  

Kamu ve eğitim kurumlarındaki mescitlerin durumlarıyla ilgili bir açıklama yapan Barışan, kurumlardaki ve okullardaki mescitlerin hak ettikleri yerlerde olmadığını söyledi.

Mescitlerin önemine dikkat çeken Barışan, "Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Mekke'den Medine'ye hicret ederken İslam tarihindeki ilk mescidi 2 Temmuz 622 yılında Kuba'da inşa etmişti. Mescid inşa etmenin anlamı özgürlüktü, bağımsızlıktı ve en büyük anlam yüklemesini yaparsak orası artık İslam beldesiydi. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de mescit ile ilgili tahmini 13 ayet olmakla beraber yine efendimizin birçok hadisi şerifleri mevcuttur. Bir Müslüman'ın, Müslüman olduğunun en büyük göstergesinin namaz kılmasıdır. Tahir olan her mekan ve zemin üzerinde namaz kılınabilir. Büyük toplantı yerleri ile konaklama merkezleri ve kamu binalarında ise namaz kılmak içinde mescit ve camilere ihtiyaç vardır. Ecdadımız İslamiyet'i yaydığı yerlerde veya fetih gerçekleştirdiği zaman yaptığı ilk işlerden bir tanesi mescit inşa etmek veya orada diğer dinlerden mabet veya mabetler varsa bunlardan bazılarını mescide çevirmek ve o beldeyi Müslümanlar için güvenli kılmaktı." dedi.

1800 yılından itibaren insanlığın manevi değerlerinden uzaklaştırılarak pozitivizm ve materyalizmin hakim kılınmaya çalışıldığını söyleyen Barışan, "Sanayileşme ve modernleşme için maddecilik mottosu pompalandı, biz de nasibimizi aldık. Bunun için de olabildiğince manevi değerlerimiz tahrip edildi, maneviyatımızı besleyen kurumlar unutulmaya, unutturulmaya çalışıldı. İnşa ettiğimiz kamu kurumlarının projelerini çizerken hiçbir zaman bu iş yerinde çalışanlar dini vecibelerini yerine getirir mi düşüncesinde olmadık. Hatta bunun düşüncesi bile çoğu zaman korkunçtu. Allah'a karşı sorumluluğunu yerine getirmek isteyenler için. Modernleşmenin en büyük kıstası olarak manevi değerleri küçümsemek, yaşamamak modasına uymak gerekir bakış açısı A'dan Z'ye bize öğretildi. Avrupa gibi olmalıydık! Onlar manevi değerlerinden uzaklaşarak, manevi değerlerini yeniden yorumlayarak gelişmişlerdi güya. Biz de öyle olmalıydık seküler olmalıydık. Bu düşünce biçimi hayatımızın her alanını kuşatmalıydı. Yoksa Avrupa'nın seviyesine nasıl çıkabilirdik(!)" ifadelerini kullandı.

Mescitlere hak edilen değeri vermediklerini ifade eden Barışan, "Bunun için de bu modaya uyduğumuz süreç içerisinde inşa ettiğimiz bütün kurumlarımızda hiçbir zaman mescitlere, namaz kılınan yerlere hak ettikleri önemi vermedik. Bir zaman sonra demokrasimiz gelişince, demokratik taleplerimiz artınca, kamusal alanda görev yapıp da dini vecibelerini yaşamak isteyenlerin mescit talebi olunca, kurumların en kuytu, en ücra, en karanlık ve rutubetli yerlerini mescit yapmaya başladık. Geçmişin korku ve umursamazlığıyla. Bodrum katlarını, her türlü haşeratın ve küçük kemirgen hayvanların kolayca cirit attığı yerlere yakın yerleri mescit yaptık. Bunu sorguladığımızda ya yöneticiler bizim gibi düşünmüyor ya da projede yok bahanesine sığındık. Biz yönetime geldiğimizde çok güzel yerler inşa edeceğiz söylemini dilimize pelesenk ettik. Ama ne ettiysek biz kendimize kötü ettik." şeklinde konuştu. (İLKHA)