Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Talip Gül, 2016-2017 akademik yılını, düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Prof. Dr. Gül, dikkat çekici açıklamalarda bulunurken, göreve geldiklerinde kurumsal hafızasına ve bilgisayarlarına devlet tarafından el konulmuş bir üniversite teslim aldıklarını ifade etti.

2016 yılında üniversite yönetimini 'yıkıntı' olarak devraldığını belirten Gül, bir yandan FETÖ ile mücadele ettiklerini, diğer taraftan da üniversitenin eğitim kalitesini yükseltmek için çalıştıklarını dile getirdi.

Çok farklı bir dönemde görevi devraldığını ifade eden Gül, "Yönetime geldiğimizde süreçten dolayı enkaz değil, yıkılmış bir üniversitenin yönetimine geldik. Buranın hemen hemen bütün yöneticileri görevden alınmıştı. Hatta bütün kurumsal hafızası ve bilgisayarlarına devlet tarafından el konulmuş bir üniversite teslim aldık. Dolayısıyla yeniden bir üniversite oluşturmak, inşa etmek bizim görevimizdi. Bu nedenden dolayı çok çalıştık. Bu şekilde bir seneyi geçirdik.Bir taraftan ülkemizin en önemli sorunu olan FETÖ örgütü ve diğer terör örgütlerinin temizlenmesi için soruşturma komisyonlarımız kuruldu. 3-4 soruşturma komisyonu kuruldu. Bu soruşturma komisyonlarımız profesörlerden oluşturuldu. Her bir komisyonda 5 profesör görev aldı. Bu soruşturma komisyonlarımız bu terör örgütlerinin mensuplarının soruşturmalarını yaptı." dedi.

"Kurumsal olmayan bir üniversite devraldık"

"Bir taraftan soruşturma komisyonları kuruldu, bir taraftan da eğitim ve öğretiminin aksamaması için üniversitemizin kalitesini daha yukarıya getirmek için azami gayret sarfettik." diyen Gül, "Üniversitemizin fiziki koşullarını iyileştirmeye çalıştık. Çevre düzenlemesi yapıldı.Bu bir sene içerisinde, yollar tamamen yeniden asfaltlandı. Peyzaj çalışmaları yapıldı. Yeşil alanalar oluşturulmaya çalışıldı. 63 bin adet yeşil ağaç dikildi, bundan sonra da her yıl bu şekilde daha fazla ağaç dikilecek, üniversitemizin bu arazisi tamamen yeşillendirilmeye çalışılacak. Kurumsal olmayan bir üniversite devraldık. Bu amaçla komisyonlar kurduk. Bu komisyonla üniversitemizin akademik birimlerinin tüm kademelerinde yeniden yönergeler oluşturuldu. Çünkü yönergeyle yönetilmeyen bir üniversite devraldık. Dolayısıyla bütün birimlerin şimdi yönergeleri var. En küçük bir laboratuvarın bile yönergesi var, daha önce bunlar yoktu. Bunların hepsinin en büyük birimden en küçük birime kadar yönergeleri çıkarttık. Komisyonlarımız bu konuda uzun uğraşlar verdiler." ifadelerini kullandı.

"Mesaiye kimse dikkat etmiyordu, biz mesai mefhumu oluşturduk"

Üniversitenin bilimsel seviyesini yükseltmeye çalıştıklarını söyleyen Gül, "Geçen sene eylül ayından itibaren bütün fakülteleri, bütün yüksekokulları tek tek gezdik. Öğretim üyeleriyle ayrı toplantılar yaptık, öğrencilerle ayrı toplantılar yaptık. Öğretim üyelerine talimatımız şuydu: 'Öğretim ve eğitim yılının sonunda bize bilimsel çalışma vereceksiniz. Kim ne kadar bilimsel çalışma yaptıysa bunu rapor edeceksiniz.' Haziran ayında bu bilimsel çalışmaların dökümünü istedik. Daha önceki yıllarda mesai mefhumu yoktu. Mesaiye kimse dikkat etmiyordu, biz mesai mefhumu oluşturduk, herkes mesaiye dikkat etmeye çalıştı. Öğrenci yoklamaları alınmıyordu. Öğrenciler derse geliyor, gelmiyor kimse üzerinde durmuyordu. Geçen sene bunun da üzerinde titizlikle durduk. Yoklama zorunluluğu getirdik. Bütün öğrencilerin yoklamaları sisteme girdi, devam etmeyen öğrencilerin üniversite ile ilişkileri kesildi ya da sınıfta kaldılar." şeklinde konuştu.

"İlk yaptığımız projelerden birisi atık malzemelerden kömür üretimi oldu"

Eğitimin ciddi tutulması adına bazı fakülteler için diğer üniversitelerden hoca desteği aldıklarını söyleyen Gül, "Hacettepe, Ankara, İstanbul Üniversitelerinden hoca desteği aldık. O hocalar gelip burada derslerini yaptılar. Haftanın belli günlerinde gittiler. Araştırma ve projelere hız verdik. Birçok kalkınma ajansıyla proje yaptık burada. Biliyorsunuz ilk yaptığımız projelerden birisi atık malzemelerden kömür üretimi oldu. Daha sonra organik tavuk, üzüm suyu, gübre üretimi gibi birçok projeye başladık ve bunların hepsi hayata geçti. Kadınlar için farklı projeler yapıldı. Birçok kurslar düzenlendi. Özellikle işsiz kesimler için sertifika programları düzenlendi." İfadelerini kullandı.

"Üniversite sadece eğitim-öğretim yaparsa liseden farkı olmaz"

Yeni fakülteler ve bölümler için çalışmalar yaptıklarını dile getiren Gül, sözlerine şöyle devam etti:

"Şu ana kadar 9 tane bölüm açılması talebimiz YÖK tarafından kabul edildi. Bu sene 9 tane yeni bölüm faaliyete geçti. Tabi ki biz bunların yeterli olduğunu düşünmüyoruz, daha çok artırmak istiyoruz. Bölgemizde üniversitelerimizde açık öğretim fakültesi açılması için çalışmalar yaptık. Alt yapıyı düzenledik, senatodan geçirerek YÖK'e gönderdik. YÖK bu sene buna izin vermedi. Biliyorsunuz Türkiye'de açık öğretim fakültesi 3 yerde var; Eskişehir, İstanbul ve Erzurum üniversiteleri. Erzurum Atatürk Üniversitesinin Açık Öğretim Fakültesi öğrenci sayısı 135 bin. Düşünebiliyor musunuz Diyarbakır'da bir açık öğretim fakültesi olduğu zaman buranın öğrenci sayısı yüzbinlere çıkacak. Biz bunun peşindeyiz. Üniversitelerin asli görevi eğitim öğretimdir. Bunun yanında üniversitelerin çok önemli olmazsa olmaz görevleri vardır. Proje yapmak, araştırmalar yapmak, sempozyum, konferans gibi, bir çok faaliyetleri yapmak üniversitelerin görevleri arasındadır. Yoka üniversite sadece eğitim-öğretim yaparsa liseden farkı olmaz. Dolayısıyla üniversitelerin en önemli görevinden birisi de projeler üretmek, yeni yeni buluşlara imza atmak, araştırmalar yapmak. Hatta devleti yönetenlere yaptıkları çalışmalarla yön verir üniversite. Üniversiteler 'ülkelerin yüce kurumları' diye geçer. Bizim bölgemizin de önemli bir kurumudur bizim üniversitemiz. Üniversitemiz bu bölge ve Ortadoğu için önemli. Çünkü köklü bir üniversite. Dolayısıyla bizim amacımız üniversiteyi Ortadoğu'nun en güçlü üniversitesi haline getirmek. Bu amaçla da birçok ülke ile görüşmelerimiz oluyor. Ortadoğu ve Avrupa'daki bazı üniversitelerle de işbirliği teşebbüslerimiz oldu. Bundan sonra bu çalışmalara hız vereceğiz."

"2016 -2017 yılı içerisinde toplam 269 bilimsel faaliyet yapıldı"

Bir yıl içerisinde yapılan bilimsel faaliyetlere dikkat çeken Gül, "2016 -2017 yılı içerisinde toplam 269 tane bilimsel faaliyet yapmışız. Ben şunu diyebilirim ki Türkiye'deki hiçbir üniversite bu kadar bilimsel faaliyet yapmamıştır. Bunların 7 tanesi uluslararası bilimsel faaliyet. Üniversiteye bu yönden bakmak lazım. 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında da okullar açılalı bir ay olmadan daha 7-8 tane bilimsel sempozyum yapıldı." dedi.

"İhraç olanların hepsi yetişmiş kalifiye elemanlardı ama örgüt üyesi oldukları için ihraç edilmeleri şarttı"

Üniversiteden 200 civarında öğretim üyesinin ihraç edildiğini söyleyen Gül, "15 Temmuz darbe girişimi sonrası bizim öğretim üyelerimizden gidenler oldu, istifa edenler oldu. Öncesinden, buradan yurt dışına veya başka yere gidip de dönemeyenler oldu. Daha sonra ihraçlar çok oldu. Biz de 200 civarında öğretim üyesi ihraç edildi. Dolayısıyla bir öğretim üyesi açığımız da oldu. Bunu temin etmek için girişimlerimiz oldu. YÖK, bu konuda gecikmeli de olsa bize destek verdi. Dün itibariyle 40 tane yardımcı doçentlik kadromuz serbestleşti. Bir taraftan da bu eksik öğretim üyelerimizi doldurmamız lazım ama çok kolay olmuyor. Çünkü bu ihraç olanların hepsi yetişmiş kalifiye elemanlardı ama örgüt üyesi oldukları için ihraç edilmeleri şarttı ve ihraç edildiler. Bunların yerini doldurmak için de kalifiye eleman bulmak lazım, o da çok zor. Kimse de buraya gelmek istemiyor. İnsanları davet ediyoruz. Ben birçok üniversite ile görüşüyorum, rektörlerle, dekanlarla, YÖK ile görüşüyorum, başka yerden buraya gelmek isteyen olmuyor. Biz de mecburen yardımcı doçentlik kadrosuna ağırlık vereceğiz, bölgedeki gençlerimizi istihdam edeceğiz. Gençlerin içerisinden iş yapabilecek insanları seçip buraya istihdam edeceğiz. Bu şekilde bu açığı da en kısa zamanda doldurmaya çalışacağız." diye konuştu.

"Eylül ayı hastane döner sermaye gelirimiz 18 milyon 800 bindir"

Dicle Üniversitesi Hastanesinin aylık gelirinin arttığını söyleyen Gül, "Bu ihraç olanların çok büyük bir kısmı Tıp Fakültesi ve hastaneden. Dolayısıyla Tıp Fakültesi ve hastanesi bizim en önemli birimimiz. En zor yönetilmesi olan birim de orası gerçekten. Bununla beraber bizim yılbaşında döner sermaye gelirimiz 15 milyon 600 bin civarındaydı. Hastanenin aylık gideri 15 buçuk milyondur. Bu sarsıntıdan dolayı bu rakam bir buçuk milyon düştü. Böyle devam etseydi, yatırım yapamayacaktı. Eylül ayı hastane döner sermaye gelirimiz 18 milyon 800 bindir. Eylül ayı bizim en kötü ayımızdı. Ekim ayında 23 milyonun üzerinde bekliyoruz. Bu şartlara rağmen hastanede gerçekten çok önemli bir performans gösterdi arkadaşlarımız. Hastanede kaçaklar çok varmış. Mesela işlem yapılıyor, ameliyat yapılıyor, hastaya serum yapılıyor girilmiyor. Bunların hepsi gelirdir. Hastaya bir ilaç yaptığınızda gider oluyor. Siz onun gelirini istemezseniz zarar oluyor. Hep böyle kaçaklar olmuş. Arkadaşlar bir ekiple canla başla çalıştılar bu kaçakları önlediler. Hasta sayımız gelişti, günlük 2 bin 800'den, 3 bin 500 civarına yükseldi." ifadelerini kullandı.

"Tüp Bebek Merkezini hizmete sunacağız"

Üniversite Hastanesinde tüp bebek merkezi açacaklarını dile getiren Gül, "Şu anda tüp bebek merkezi yapılıyor. Birçok yeni poliklinikler yapıldı hastanede. Polikliniklerin dizaynları yapılıyor. 4 tane yeni ameliyathane yapılıyor. Yıllardır bu bölgede olmayan bir tüp bebek merkezi açılması için ben çok uğraştım geçen rektörler döneminde. Her gelen rektör tüp bebek merkezine karşı çıktı. Kaldı ki bu bölgenin tüp bebek merkezine ihtiyacı var. Bu bölgedeki halkın buna ihtiyacı var. Çünkü devlete ait bir tüp bebek merkezi olmadığı zaman hastalar özel merkeze gidip orada dünyanın parasını veriyor. Evini, ineğini satıp İstanbul'a giden çok sayıda hasta tanıyorum. Elazığ, Malatya, Van, üniversitelerinden tüp bebek merkezi var. Biz de projesini çizdik yapımı tamamlandı boya aşamasına geçtik." diye konuştu.

"Sivil toplum kuruluşlarından proje gelmedi"

Üniversite olarak sivil toplum kuruluşları ile görüştüklerini ifade eden Gül, "Birçok sivil toplum kuruluşları ile görüştük. Fakat sivil toplum kuruluşları bizim önemli kurumlarımız ama sivil toplum kuruluşlarından bir proje bize gelmedi. Sivil toplum kuruluşları ile 5 ayımız geçti. Hem toplu olarak, hem de STK STK olarak kabul ettik. Hâlbuki sivil toplum kuruluşları devlet ile millet arasındaki geçiş kurumlarıdır. Devletin yapamadığını sivil toplum kuruluşları halk adına devletten getirir. Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları birkaç tanesi hariç hiç birinden proje gelmedi. En azından 150-200 civarında sivil toplum kuruluşu geldi görüştük her birisiyle yarım saat, bir saat görüştük. Hepsi 'proje getireceğiz' dediler ama maalesef gelmedi." ifadelerini kullandı.

"Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri dekanları hakkında dava açıldı"

Kendilerinden önce üniversite ihalelerinde usulsüzlükler tespit ettiklerini ve kurumu zarara sokan kişiler hakkında dava açtıklarını ifade eden Gül, sözlerine şöyle son verdi:

"Bu kapsamda 6 bin dönümlük üniversite arazisini düşük fiyatlarla kiralayıp kat be kat fiyatlarla kiraladıkları tespit edilen Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri dekanları hakkında dava açıldı. Bu şekilde kurumu zarara sokan eski yöneticiler hakkında da 3 milyonluk bir tazminat çıktı. Bizim olan tarlaları, arazileri, kurumu zarara sokacak şekilde kiraya verenler hakkında Sayıştay yaptığı denetlemeler sonucunda kurumu yaklaşık 3 milyon zarara soktukları tespit edildi. Biz şimdi o parayı onlara rücu ettik. Eski Ziraat ve Veterinerlik Fakültesi dekanları kurumu zarara uğrattıkları için bu parayı ödemek zorundalar." (M. Hüseyin Temel - İLKHA)