HÜDA PAR Haliliye İlçe Teşkilatı 2'nci Olağan Kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sistemin halkın dini ve dili ile barışmama konusundaki ısrarının yanlış olduğunu, bu halkın diniyle barışılmazsa buradan nemalanan ve işgal girişiminde bulunacak kadar gözünü karartan FETÖ gibi yapıların; bu halkın diliyle barışılmaması durumunda ise PKK gibi yapıların palazlanıp ortaya çıkacağını ve bu milletin başına bela olacağını söyledi.
TBMM'nin açılışı Cuma gününe denk gelmediği için ertelendiğini ve tekbirlerle açıldığını söyleyen Yavuz, "Bu millet bir mücadele verdi. Türk'üyle, Kürt'üyle, Çerkez'iyle, Laz'ıyla, Arap'ıyla 73 milletten insanla, emperyalist devletleri bu memleketten uzaklaştırmak için mücadele verdi. 1920'de Meclisin açılışı Çarşamba gününe denk geliyordu. TBMM'nin üyeleri kabul etmediler ve iki gün daha bekleyelim. Cuma Müslümanların bayramıdır. Biz de Müslüman bir milletiz, İslam adına bir mücadele ortaya koymuşuz bundan dolayı Cuma gününü bekleyelim' dediler. Dikkat edin TBMM'nin açılışı Cuma gününe denk gelmediği için erteleniyor. Cuma günü ise tekbirlerle, salavatlarla, dualarla ve kurban keserek meclisi açıyorlar. Sonra ne oldu? Hem 'La ilahe İllallah'ın anlamının sokak röportajlarına konu olacak şekilde birçok insan tarafından neden bilinmediğini, hem de insanların 'bir partide Kur'an mı, tekbir mi, salavat mı olur ya' demesini haklı çıkaracak gelişmeler yaşandı. Bu milleti birbirine bağlayan Aziz İslam önce yönetimden sonra sosyal hayattan çekildi. 'Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dini, Din-i İslam-ı Mübin'dir' ifadesi anayasadan çıkarılarak dinsiz bir sisteme dönüştürüldü. Sevgili Hür kadrolar, bacılarım ve kardeşlerim! Allah'ın rızasını ve Cenneti kazanacağımız çabamız işte tam olarak bu noktada başlıyor. Vergiler, askerlik ve insan gücümüz ile ayakta tuttuğumuz bu sistemi halkın dili ile de dini ile de barıştıracağız inşallah. Bizim görevimiz tam olarak burda başlıyor." dedi.
"Halkın huzurunu temin etmekten uzak bir siyaset, siyaset değildir"
Halkın gündemine odaklanmayan siyasetin, siyaset olmadığını söyleyen Yavuz, "Siyaset halkın gündemine odaklanmak zorundadır. Halkın gündemine odaklanmayan bir siyasetin bu milletin dertlerini çözmesi mümkün değildir. Eğer halkın gözünde, siyaset kurumuna bakışı şüpheliyse, güvenilir değilse, o siyasetin emrindeki belediyelerin icraatlarına, yasama organlarının icraatlarına, ele alınan kanunların ve yürütmenin icraatlarına yönelik şüphe ve güvensizlik varsa, siyaset kurumu halkın gündeminden uzak başka gündemlerin peşinden sürükleniyor demektir. Onun için HÜDA PAR olarak diyoruz, siyasetin asli vazifesi halkın maddi ve manevi anlamda huzurunu temin etmektir. Halkın huzurunu temin etmekten uzak bir siyaset, siyaset değildir. O bir menfaat hareketidir. Bediuzzaman Said Nursi'nin veciz ifadesiyle 'Canavarlıktır.' İşte menfaat canavarlığının bu memleketi nasıl esir aldığını hep beraber görüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Eğitim sistemi ve müfredatı kökten değişmelidir"
Nitelikli dolandırıcıların, hırsızların, katillerin bu eğitim sisteminin tezgâhından geçtiğini, bu eğitim sisteminin besmele ile dahi barışık olmayan Fransız tipi ultra laik bir anlayışın ürünü olduğunu dile getiren Yavuz, halkın teveccühü ve Hakk'ın inayeti ile yetkilendirildikleri taktirde bu milletin besmelesi ile barışık bir eğitim müfredatı ve sistemini halka hediye edeceklerini söyledi:
"Şu memleketteki yolsuzluk, gelir dengesindeki adaletsizlik, bu milletin hazinelerinin başına geçtiklerinde bütün ilkeleri bir kenara bırakarak cebini ve kesesini doldurmaya çalışan insanlar Allah'tan korkan Müslüman evlatları değiller mi? Bunlar, Kelime-i Tevhid'in anlamını bilmeyen, bir partinin açılışında Kur'an'ın okunmayacağı vehmine kapılan anlayışı haklı çıkarmıyor mu? Sorun nerede? Biz bir taraftan bu sistemi halkın inanç ve değerlerine yakınlaştırmaya çalışırken, diğer taraftan işin başında kreşlerde ve ilkokullarda, körpe dimağlarımıza, hem dünya hem de ahiretlerini bahtiyar ve huzurlu haline getirmekle mükellef olduğumuz o yavrularımıza okullarının kapılarını besmele ile açtıracağız inşallah. Kahraman kimdir, sevilecek insan kimdir, Allah'ın mülkünde yaşayan kullara üstünlük taslamak nedir gibi soruların cevabını ideolojik bir dayatma olarak değil; saf ve pak vicdanlara havale edilmesini sağlayacağız. Hesap gününün ne kadar çetin olduğunu ve kendilerine emanet edildiği zaman Allah'ın kullarının emanetlerine ihanet etmenin bedelinin ne kadar ağır olduğunu ilkokuldan başlayarak ortaokul, lise ve üniversitelerde, askeri kışlalarda ve bütün eğitim kurumlarında temel eğitim müfredatı haline getirerek, Allah'ın korkusunu yüreğinde taşıyan ve hesap gününe iman etmiş, bir kuruşa bile tenezzül etmeyecek derecede gözü ve gönlü tok nesiller yetiştirecek bir eğitim müfredatını ve bir eğitim programını bu millete hediye edeceğiz inşallah." ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR'ın eksenine almış olduğu insan ve adalet mekanizmasını işleteceklerini söyleyen Yavuz, "Karşılığını Allah'tan bekleyerek bir saat adaletle hükmetmeyle yetmiş yıl ibadet sevabını elde edeceğini bilen, Allah'tan korkan, hesap gününe iman eden bir mü'min, hazinenin başına geçtiği zaman bu anlayışı muhafaza edecek ve tek bir kuruşa bile tenezzül etmeyecek inşallah. Halkın vergileriyle elde edilen bu kaynakların tamamını halkın hizmetine kullanacak. O zaman göreceksiniz 5 yılda Şanlıurfa ne hale geliyor? Ülke nasıl bir dünya cennetine dönüşüyor? HÜDA PAR'ın eksenine almış olduğu insan ve adalet mekanizmasını yeniden fabrika ayarlarına döndürerek işleteceğiz bu çarkı. Buna inanıyoruz, güveniyoruz ve bu konuda hem milletimizin hem de Hakk'ın bize yardım edeceğine inanıyoruz." dedi.
"Bu sistem halkın diniyle de, diliyle de barışmak zorundadır"
Bu halkın diniyle barışılmazsa buradan nemalanan ve işgal girişiminde bulunacak kadar palazlanan FETÖ gibi yapılarla karşılaşılabileceğini ifade eden Yavuz, bu halkın diliyle barışmaması durumunda ise PKK gibi yapıların ortaya çıkacağını söyleyerek şöyle devam etti:
Yavuz, "TBMM'de Fatiha okunduğu zaman, TBMM bu Fatiha'yı tanıyor mu ki, bu insanlarımız Fatiha'yı tanısınlar. Bir Fatiha okunduğu zaman bu devlet ve bu sistem bunu bilinmeyen yani 'x' olarak ifade ediyor. Ya da bu devlette sayıları milyonlarla ifade edilen; ülkesini, birliğini ve beraberliğini düşünen, vergisini veren, askere giden ama Türkçe'nin dışında kendi kavminin dilini konuşan bu insanların diline 'bilinmeyen bir dil' damgası vuruyor. İşte sorun ve sıkıntının ana kaynağı ve sebebi buradadır. Bu azmettirici sistemin bizatihi kendisidir. Bu Kemalist sistemin bizatihi kendisidir. Bu sistem halkın diniyle de, diliyle de barışmak zorundadır. Başka çaresi yok. Barışmazsa ne olur? Bu halkın diniyle barışmazsan buradan nemalanan ve sana karşı işgal girişiminde bulunacak kadar palazlanan FETÖ gibi yapılarla karşılaşırsın. Peki, bu halkın diliyle barışmazsan ne olur? O zaman da bunun üzerinden semizlenen ve palazlanan PKK gibi yapılar ortaya çıkar. O zaman bunu besleyen sensin kardeşim. Bize hikâye anlatma biz çocuk değiliz. Biz bu sonuçlara bakarak, sadece bu sonuçlara hücum ederek, sadece bu sonuçlara yönelik tedbir geliştirerek bataklığın kurumayacağını çok iyi biliyoruz. Bizim görevimiz sebeplere inmek ve bataklığı kurutmaktır. İşte bataklık buradadır. Halkın diniyle, diliyle barışmamakta ısrar eden bu sistemin kendisi, azmettiricisidir." diye konuştu.
"ABD'ye inanırsan ve güvenirsen altından kalkamayacağın bedeller ödersin!"
"15 yıla yakındır iktidarda olan bu hükümet döneminde halkımızın siyasetten beklentileri yerine gelmedi." Diyen Yavuz, "Bakın siyaset ha bire 'Kandırılıyoruz' diyor. Nerede kandırıldınız? 'Suriye meselesinde' deniliyor. Neden kandırıldınız? 'Amerika'yla beraber Suriye'ye gireceğiz, Esat'ı devireceğiz, ortalık güllük gülistanlık olacak, biz de oradan bir şey kapacağız' dediler. Öyle mi? Amerika'ya mı güvendiniz? O zaman geçmiş olsun. Çözüm sürecinde de "kandırıldık" diyorlar, bak memleket ne hale geldi. Binlerce insanımız öldü. Burada kime güvendiniz? 'Burada da yine Amerika'ya, Amerika adına hareket eden yapılarına güvendik. FETÖ meselesinde de Amerika'ya güvendiler. FETÖ derken bu işte casusluk yaparak hareket eden, kendi milletine ve memleketine ihanet eden şeytanlardan bahsediyorum. Yoksa saf, temiz niyetlerle bunların yanına giden ama gerçeği görür görmez bunlardan elini eteğini çeken samimi insanları tenzih ediyorum. Şimdi ABD'ye güvenmekle, ABD'nin sana ihanet etmeyeceğini düşünmekle sen zaten büyük bir yanılgı içerisine girmişsin. ABD kimdir? Yeryüzünün tanrılığına ve ilahlığına soyunmuş, her olaya müdahale etmeyi kendisinde bir hak olarak gören, her toprağı işgal etmeye çalışan, o toprakların altındaki ve üstündeki zenginliklerini kendisine aktarmaya çalışan ve İslam Coğrafyasının bağrına bir hançer gibi saplanmış, her gün binlerce kardeşlerimizi katleden, bizim ilk kıblegahımız olan Mescid-i Aksa'nın altını oyarak siyon mabedini ortaya çıkararak hepimizi köle yapmaya çalışan, Siyonist işgalcileri himaye eden ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışan, Allah'ın düşmanı olan yeryüzü şeytanıdır. Bu şeytana inanırsan ve güvenirsen olacağı budur. Ebu Cehil'i unutmayacağız. Ebu Cehil'e güvenmek, sana altından kalkamayacağın bedeller ödetir." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk-İLKHA)