Dolayısıyla her şeyimizde paylaşım olacak, karşılıklı anlayış ve saygı olacak. İşte böyle bir ailede sağlam karaktere sahip insanlar yetişir ve bu aile bir okul haline gelir” dedi
Fikret Özkan / Doğruhaber
Artan boşanma oranları, aile içi şiddet, uyuşturucu ve alkol bağımlılığında her geçen gün düşen yaş ortalaması ve töre adı altında gerçekleştirilen cinayetler giderek kopan aile bağlarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Toplum düzenini sağlayan en temel unsurun mutlu aileler olduğunu ifade eden uzmanlar huzursuzluğun hüküm sürdüğü aile bireylerinin yozlaşan toplulukların etkisinde kaldıklarını, bunun da toplumsal cinnete yol açtığını ifade ederek “Aile saadetini istiyorsak yaşantımızı İslam’a göre tanzim etmeliyiz” çağrısında bulundu. Giderek artan aile içi huzursuzluğun sebeplerini konuştuğumuz Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Âdem Saraç Hoca, mutlu bir aile için yapılması gerekenleri sıraladı. İslam’da aile üzerine birçok esere imza atmış olan Saraç Hoca, giderek yaygınlaşan dağınık aile tipinin toplumsal aile algısında büyük yaralar açtığını ifade ederek, “Herkes, aile içi mesuliyetlerinin farkında olmalı ve kimse, kendini bu noktada müstağni saymamalıdır” dedi.
AİLEMİZİ SOĞUKLUKLARDAN KORUMAK İÇİN NE YAPIYORUZ?
İslam toplumunda aile yapısını bozan en büyük tehdidin dışarıdan geldiğini söyleyen Adem Saraç Hoca ailede İslami hassasiyetin ön planda tutulması gerektiğini vurgulayarak, “Çağımızın yarası bu. Elbette ki bugün aileye en büyük zarar maalesef dışarıdan geliyor. Bizler bu noktada hep hazırlıksız yakalanıyoruz. Örneğin kış mevsiminde soğuktan korunmak için tedbirler alır, kalın giyiniriz. Giyindiğimiz kalın elbiseler dışarıdan gelecek olan soğuk havaya karşı bir zırh görevi görür. Bakarız parke yetmezse altına bir de ceket katarız. Kendimiz için bu tedbiri alıyoruz değil mi? Peki ya ailemizi bu soğukluklardan korumak için ne yapıyoruz?
DIŞARIDAN GELEBİLECEK SALDIRILARIN EN TEHLİKELİSİ İFTİRADIR
Aile içerisinde inancın ön plana çıkmasıyla beraber oluşacak olan duyguların da aynı şekilde İslam ile güzelleşeceğini dile getiren Saraç Hoca, bu duyguların en önemli ve ehemmiyet verilmesi gerekenlerin başında namus duygusu geldiğini belirtti. “Namus duygusu ortadan kaldırılmaya çalışılarak aile yapısı kökten yıkılmaya çalışılıyor” diyen Saraç Hoca, “Oysa benim Peygamberim (sav) namus hususunda çok hassastı. Bu hassaslığı ona zulmetme yetkisini vermiyordu ve Peygamberimizin (sav) ailesine dışarıdan yapılan bir taarruzda yapılan iftira sonucu Peygamberimiz (sav) bizlere örnekliğini bir kez daha ortaya koymuş ve yapmamız gerekenleri öğretmişti. Dolayısıyla ailemize dışarıdan gelebilecek saldırılardan ve aileyi dışarıdan yıkmak için yapılacak olan eylemlerden biri de iftiradır. Bizler eşlerimiz hakkında bir iftira duyduğumuzda ya da o bizim hakkımızda bir şeyler duyduğunda bizim dikkat etmemiz gereken tek şey Allah Resulünü ve sahabeyi kendimize örnek almamızdır” şeklinde konuştu.
KADIN, ERKEĞE ALLAH’IN BİR EMANETİDİR
Bir ailenin huzur ve saadeti yakalayabilmesi için aile temellerinin dikkatli bir şekilde atılması gerektiğini söyleyen Saraç Hoca “Allah Resulü (sav), ‘Kadın dört şey için nikâhlanır. Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Siz dindarı tercih edin’ buyuruyor. Peki dindar nedir derseniz, dindar sadece namaz kılan, Kur’ân okuyan, oruç tutan değildir. Evet, bunlar da dinin temellerindendir. Ancak bir Müslümanın şahsında dindarlık, bunlarla kemale ermiyor. Allah Resulü (sav) dindarlığın belirlenmesi için insanın sosyal hayatına bakılmasını emretmiş, işte dindarlık orada belli oluyor. Dolayısıyla her insan, hayatının her bir anında Resulullah’ı örnek alarak hayatını tanzim etmeli ve düzene sokmalıdır. Erkek, hanımını Allah’ın bir emaneti olarak görürse ve ona o şekilde muamele ederse o zaman sıkıntı kalmayacaktır” ifadelerini kullandı. Aile içi muamelelerde Allah’ın belirlediği sınırların aşılması durumunda bunun karşılıksız kalmayacağını belirten Saraç Hoca, “Allah’ın emanetine Allah’ın istediği şekilde muamele etmeyen cennetin kokusunu dahi alamayacağı gibi kocasını Allah’ın istediği sınırlar içerisinde razı etmeyen bir kadın da aynı şekilde cennetin kokusunu alamayacaktır” dedi.
HUZURLU BİR AİLE İÇİN RESULULLAH (SAV)’I ÖRNEK ALALIM
“İç yapılanmayı tamamlayamamış aile dışarıdan etkilenir. Huzuru, saadeti dışarıda arayanlar sıkıntı yaşar” diyen Saraç Hoca, “Peygamberimiz (sav) başta olmak üzere İslam önderleri huzuru evde aramış, ehliyle bu sıkıntıyı gidermişlerdir. Bizler Allah Resulü (sav)’in hayatını anlattığımızda dikkat ediyoruz ki hep itirazlar geliyor. ‘Ya hocam böyle bir aile mümkün mü? Siz de ütopya’ anlatıyorsunuz diyorlar. Demek ki Peygamberin o mübarek yaşantısı, ya da şöyle diyelim kendi ütopik yaşantılarından haberdar olmayanlar peygamberimizin hayatıyla ortaya koyduğu yaşanılmış hakikatleri ütopik zannediyorlar. Peygamber (sav) evine gidip de ailesi ile kucaklaşmadan oturduğu vaki olmamıştır. Ancak bu muhabbet bugün hangi ailede görülüyor. Gerek erkek gerek kadın bugün ev içerisinde farklı beklentilere sahip olunca ve ortada Allah’ın rızasına yönelik bir tavır olmayınca dolayısıyla birbirine karşı yapmacık ve gösterişli bir hayat tarzı hüküm sürüyor. Hal böyle olunca da evlilikler maalesef kısa sürüyor. Ailede huzur saadet diye bir şey kalmıyor” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARIMIZIN HAYATLARI BAŞKASININ ELİNDE
Aileyi etkileyen diğer bir dış tehdidin de çocuk eğitiminin ailede değil dışarıda verilmesi olduğunu belirten Saraç Hoca, çocuk eğitimin aile saadeti için en önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyerek, “Hepimizin çocukları var. Ve ciğerimize saplanan hançerlerden biri de çocuklarımızın hayatlarının tasarruf hakkının başkasının eline geçmesidir. Hepimiz kendi ailemiz içerisinde birçok şeyden sorumluyuz. Sorumlu olduğumuz hususlar bizlere yeni ufuklar açacaktır. Bu noktada ailenin şuna dikkat etmesi lazım. Acaba aile içerisinde çocuğumuzu yeterince eğitebildik mi? Her aile kendi şartlarında çocuğunu en iyi şekilde eğitebilmek durumundadır. Bu noktada hepimiz çocuklarımıza karşı sorumluyuz. Hz. Ali ‘Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil geleceğe göre yetiştirin’diyor. Zira çocuklarımız sürekli gelişen ve her an değişime muhatap bir dünyada türlü türlü ortamlarla muhatap olacaktır. Bu noktada asıl ölçünün ne olması gerektiği hususunu onlara iyi belletmeliyiz. Daha küçük bir çocuk olan Hazreti Hasan’ın toplanan zekât hurmalarından birini ağzına atıp ısırdığında Allah Resulü (sav)’in gösterdiği hassasiyeti hatırlayın. Ağzına attığı hurmayı çocuğun ağzından çıkardıktan sonra ‘Evladım biz Ehl-i beytiz. Bizlere zekât malları haramdır bilmez misin’ diyerek bu işin ehemmiyetini daha o gün ona idrak ettiriyor. Böyle bir hassasiyetle yetiştirilen bir çocuk düşünün ki hayatını nasıl düzenler” dedi.
AİLEDE PAYLAŞMAK ESASTIR
Gönüller sultanının (sav) penceresinden bakarak bir aile kurma gayreti içerisinde olan biri, aile içerisinde yaşanacak olan tüm sıkıntıları aşar, aşmaması için de bir neden yoktur” diyen Saraç Hoca, “Peygamber (sav), aileyi paylaşanlar olarak kabul etmiştir ve aile içerisinde paylaşmayı esas tutmuştur. Dolayısıyla her şeyimizde paylaşım olacak, karşılıklı anlayış ve saygı olacak. İşte böyle bir ailede sağlam karaktere sahip insanlar yetişir ve bu aile bir okul haline gelir. Tabi bu noktada, evin annesinin rolü çok önemli. Hz Peygamber (sav)’i kendisine örnek alan, O’nu dinleyen ve uymaya gayret eden bir eş, Allah’ın rızasını gözeten ve Allah’tan korkan ve eşinin haklarını gözeten kocasına karşı vazifesini eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Evet, belki kocasına yemek yapma mecburiyeti yok ama adabı muaşeret neyi gerektiriyor ona bakmak lazımdır. İşte ailenin saadetinin temelinde yatan da bu fedakârlık anlayışıdır. Aile içerisinde herkesin bir görevi var. Dolayısıyla herkes bu görevini icra ederken Allah’ın rızasını gözeterek bu işini yerine getirmeye gayret edecektir. Unutulmamalıdır ki, erkeğin görevi hanımın hakkı, hanımın hakkı da erkeğin görevidir. Bu noktada aile içerisinde bulunan eşler birbirine karşı bu hususlarda dikkat etmeli ve birbirilerinin hakkında Allah’tan korkmalıdırlar” şeklinde konuştu.