Bingöl'de düzenlenen "Camiler ve Din Hizmetlileri Haftası" programında konuşan Diyarbakır İl Müftüsü Burhan İşleyen, "Eğer cami merkezli bir şehir ve medeniyet inşa etmek istiyorsak, onun yolu Kur'an-ı Kerimi güzel okumak, doğru anlamak, hayata tatbik etmek dinleyenlere de aktarmaktır." dedi.
Moderatörlüğünü Bingöl İl Müftülüğü Din Hizmetleri ve Din Eğitimi Şube Müdürü Şemsettin Aydoğdu'nun yaptığı program Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Bingöl Üniversitesi Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Camiler ve Din Hizmetlileri Haftası" programına Vali Ali Mantı, Rektör Prof. Dr. İbrahim Çapak, Belediye Başkan Yardımcısı Halim Sügü, Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Bektaş, Diyarbakır İl Müftüsü Burhan İşleyen ve İl Müftüsü Mecit Can, Din görevlileri ve vatandaşlar katıldı.
Programının açılış konuşmasını yapan Bingöl İl Müftüsü Mecit Can, Diyanet İşleri Başkanlığının her yılın ekim ayının ilk haftasında, "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutladığını söyledi.
Müftü Can, "İslam'ın birey-toplum ve dünya tasavvurunda önemli bir yeri olan Müslüman bireyin bilincinin üç köklü kavramı vardır. Bunlar; cami-şehir ve medeniyettir. Cami, medeniyet ve şehir teması oldukça manalı ve önemli bir temadır. Şehir denince İslam düşüncesinde, Hukukun uygulandığı, hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı, insanların huzur ve güven içerisinde yaşadığı yerleşim merkezleridir. Medeniyet ise bir toplumun sahip olduğu tüm maddi ve manevi varlıklarıyla birlikte, din-kültür, düşünce, ilim ve teknoloji alanlarında geliştirdiği bütün birikimler bir toplumun kendi medeniyetini ifade eder. Cami nedir? Bireyin inanç dünyasından toplumsal ilişkilere, kulluk ve güzel ahlakın oluşmasından hukukun inşasına, eğitimden iktisada, aileden çevreyle ilişkilere kadar hayatın tüm değerlerinin köklerini barındıran bir yapıdır. Özel olarak İslam'ın mabedi olsa da aslında bu değerlerin hepsinin kaynağıdır." dedi.
"İslam medeniyetinde şehirlerin ruhunu, toplumların dinamizmini camiler oluşturmaktadır"
İslam hayatın merkezine camiyi yerleştirmek suretiyle, cami merkezli bir hayata ve bunun sonucunda camiden beslenen bir medeniyet tasavvuru oluşturduğunu ifade eden Can, "Peygamberimiz hicretten sonra Medine'de Mescid-i Nebevi'yi inşa etmiştir. Bu da İslam medeniyeti için camileri olmazsa olmaz yapan bir delildir. İslam medeniyetinde şehirlerin ruhunu, toplumların dinamizmini camiler oluşturmaktadır. Hz. Muhammed ile birlikte dünyayı etkileyen, Medine'den medeniyete ulaşan İslam düşüncesinin anlaşılmasında, gelişmesinde ve yaşatılmasında caminin fonksiyonu oldukça önemlidir. Cami bir İslam beldesinin en somut şiarıdır. Kubbesi ile mümin yürekleri tevil eden minberi ve kürsüsüyle ilim ve hikmeti haykıran mihrabıyla yüzleri ve gönülleri Allah'a çeviren, minareleriyle adeta şehirlerin şehadet parmağını temsil eden camilerimiz bir beldenin Müslüman olma kimliğinin en açık göstergesidir." şeklinde konuştu.
Daha programda bir konuşma yapan Vali Ali Mantı, "Müslümanlar olarak, duruşumuza, bulunduğumuz yere, yaptığımız işe daha dikkat etmemiz gerekiyor. Gerçekten dinimizde ciddi manada buluştuğumuz yer, Allah'ın ve Peygamberin Murad ettiği yer mi? Biz günümüzde Kur'an'ın ve sünnetin murad ettiği dil ile bizim kullandığımız dil arasında ciddi fark var." dedi.
"Kafada ilim, yürekte irfan, bilekte de icraat olacak"
Mantı, "Sürekli sıkıntılı bir durum oluştuğunda, bize farklı bakıyorlar, İslamofobik yaklaşımı ile yaklaşıyorlar. Burada asıl sorun bizim tarihsel ve inançsal tecrübelerimiz modern dünya diline aktarma sıkıntımız var. Bu sıkıntıları herkes kendi meşrebince aktarmaya çalışıyor. Herkes bir lehçeden bakıyor. Ama ortak bir Ümmet olabilme bilinç ve şuuru bizde yok. Bilgi ortada çok geziyor ama bilinçsiz bilgi olduğu zaman bir mana ifade etmiyor. Söylenecek söz çok ama işin uzmanları var. Bir takım hikâyelerle, işaretlerle din aktarılmaz. Dinin kaynaklarına sağlam bakmamız lazım. Aslında kaynak tek. Mevzuatta bir sıkıntı yok. Sizin mevzuat 1500 yıl önce konulmuş ve değişmeyeceğine dair Allah'ın sözü var. Beşerin mevzuatı sabah akşam değişiyor. Aslında din adamlarının işi kolay da ya iletişimde problem var. Ya bizde problem var, ya arzda ya da talepte bir sorun var. Kendimizi sorgulamamız lazım. Dinimiz İslam, İlahımız Allah, önderimiz Hz. Muhammed bunu iyi anlamamız lazım. Bu, kafa bilek ve yürek işidir. Kafada ilim, yürekte irfan, bilekte de icraat olacak. İlim, irfan icraat olmadan bu iş olmaz. Sadece bilgi bir mana ifade etmez. Eğer bilgide şuur yoksa irfan yoksa icraata dönüşmüyorsa hiçbir mana ifade etmez." ifadelerini kullandı.
"İslam'ın nuru, İslam'ın medeniyeti duvarları kerpiç, çatısı hurma liflerinden ibaret olan bir mescitten dünyaya yayıldı"
Programa konuşmacı olarak katılan Diyarbakır il Müftüsü Burhan İşleyen, "Camide, şehri de kuran, medeniyeti de oluşturan insandır. Biz bir medeniyetimizle tarihte yaşanmış bir medeniyetle övünen insanlar haline geldik, övünüyoruz. Ama bugün yaşamış olduğumuz çağda hakikaten dünyaya takdim edebileceğimiz ne bir medeniyetimiz var -yaşadığımız çağ itibarıyla söylüyorum.- Efendimiz Hz Peygamber (as) Mekke'den Medine'ye hicret eder etmez ilk yaptığı şey ne olduğunu söylememize bile gerek yok. Hz Peygamber Medine'ye ulaşır ulaşmaz inşasına başlamış olduğu ilk bina bir mesttir biliyoruz. İslam'ın nuru, İslam medeniyeti duvarları kerpiç, çatısı hurma liflerinden ibaret olan bir mescitten dünyaya yayıldı." dedi.
"İnsanda camiyi merkeze alarak yetişmek durumundadır"
"Yatırım yapmamı gereken her şeyden önce insanımızdır." diyen İşleyen, "İnsanda camiyi merkeze alarak yetişmek durumundadır. Hz peygamberin ifadelerinde; insan ve cami irtibatı sürekli vurgulanmaktadır. Efendimiz, Kıyamet gününde Allah'ın arşı altında gölgelenenlerden bir grupta "Kalbi mescitlere bağlı olan adam." Diye buyurmuştur. Kıblesi beli olan adam. Yeri, terbiyesi, eğitimi, kitabı ve istikameti beli olan adam demektir. Kitap ile irtibatı kaybolmuş adamların bugün ne hale geldiklerini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
"İnsanları en fazla etkileyen şey inandığımızı yaşamaktır"
Din görevlerine de seslenen İşleyen, "30 yıl mihrapta hizmet ediyoruz, Allah rızası için. 30 yıl mihrapta hizmet ettikten sonra hitap ettiğimiz cemaate bir defa Kur'an'ın hakikatini anlatamamışsak biz Rabbiminiz huzurunda nasıl cevap vereceğiz. Cemaatin azlığı bizim problemimizdir. Cemaatten şikâyet etmek kendimizden şikâyet etmektir. Bıkmadan, usanmadan, sürekli aşkla, şevkle ve ihlasla yani insanları camiye davet ederken, gerçekten insanları kurtuluşa davet ederken ve bunu yaşayarak insanları davet etmek gerek. Çünkü bu halk Müslüman. İnsanları en fazla etkileyen şey inandığımız yaşamaktır."
Son olarak Müftü İşleyen, "Eğer cami merkezli bir şehir ve medeniyet inşa etmek istiyorsak, onun yolu Kur'an-ı güzel okumak doğru anlamak hayatımıza, tatbik etmek bizi dinleyenlere de aktarmaktır." dedi. (Nihat Kanat-İLKHA)