HÜDA PAR Eyyubiye İlçe Kongresine katılmak üzere Şanlıurfa'da bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Ülkede mutlaka adaletin tesis edilmesi gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, "Adalet hiçbir şeye feda edilemez." ifadelerini kullandı.
"Önce adalet ve insan"
2012 yılının sonunda "Önce İnsan, Önce Adalet" diyerek yola çıktıklarını belirten Yapıcıoğlu, "Birinci öncelikli hedefimiz, adaletin yeniden tesis edilmesidir. Adaletin hiçbir şeye feda edilemeyeceğine inanıyoruz. İnşallah bozulan adalet dengesini yeniden kurmak, terazinin bozulan ayarını düzeltmek ve yapabildiğimiz kadarıyla bu konuda mücadele etmek için besmele çektik, yola koyulduk. Neler yaptık, neler yapabildik, bunun takdirini siz değerli dostlara ve kamuoyuna bırakıyorum." ifadelerini kullandı.
"Adalet mutlaka tesis edilmelidir"
"Gücümüzün çok çok üstünde bir ağır yükün altına omuz verdiğimizin farkındayız. Çok yoğun bir çaba içerisinde olmak gerektiğinin bilincindeyiz." diyen Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"5 yıl önce yola çıktığımız güne göre ne memleketimizin durumu ne civar memleketlerin durumu ne de ümmetin hali daha iyiye gitmiş değildir. Uyarı görevimizi yapıyoruz, ancak bu uyarılarımızı yeterince yüksek sesle yapamıyor muyuz, yoksa sesimizin insanlara gitmemesi için önümüze konan engelleri aşmakta mı yeteri bir başarı sağlayamadık, onu bilemiyorum. Ama gerçek şu ki; 'Adalet hiçbir şeye feda edilemez! Adalet mutlaka tesis edilmelidir.' sözünü daha bir gür sesle söylemek zorunda olduğumuz ortadadır."
"Savaş kötüdür ama savaşların en kötüsü iç savaşlardır"
2011 yılından bu yana Suriye'de bir iç savaş yaşandığını ve bu savaşın başlamasından sonra durumun bu günlere geleceği konusunda ülke yöneticilerini uyardıklarını belirten Yapıcıoğlu, "Yapmayın etmeyin, Allah rızası için yazıktır, günahtır.' diyerek uyardık. Siz ikindi namazını Emevi Camii'nde kılacağınızı düşündünüz ama bakın Suriye harap oldu, insanlar perişan oldu. Dalga dalga, akın akın sınırın bu tarafına göç ediyorlar. Yapmayın! Savaş kötüdür ama savaşların en kötüsü iç savaşlardır; insanların komşularıyla, akrabalarıyla savaşmasıdır. Yapmayın! Şu ateşe benzin dökmeyin, su dökün dedik, dinletemedik." şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Dedik ki; ey İslam ülkelerinin yöneticileri! Ey Sünni dünyanın liderliğine oynayan Türkiye ve ey Şii dünyanın lideri olarak görülen İran! Suriye'ye komşu olan diğer ülkelerle birlikte gelin bir masa kurun. Biriniz rejimin üzerinde, ötekiniz oradaki muhaliflerin üzerinde etkili olabilirsiniz. Anlaşamadıkları konular var. Evet, Suriye'de zulüm üreten bir sistem var. Zalim bir diktatör var. Fakat bu başvurulan yol yol değil. Bunları anlattık, pek çok kişi bize dedi ki: Siz ne söylüyorsunuz? Siz Türkiye ile İran'ın aynı masa etrafında oturabileceğine nasıl ihtimal veriyorsunuz? Peki, bu kanın durdurulması için sizin çözüm öneriniz nedir diye sorunca da sustular. Bir alternatif getiremediler. Biz dedik ki; insanlar birbirlerini öldürmekten vazgeçsinler. Allah için durdurun bu kanı! 'Biz eğit-donat projesini uygulayacağız dediler.' Biz dedik ki; nedir bu eğit-donat? Siz okulları yıkılan çocuklara okuma yazma mı öğreteceksiniz. Yoksa 'daha az zamanda daha fazla sayıda insan nasıl öldürülür,' bunun eğitimini mi vereceksiniz? Siz, donatacağız derken o insanları ilimle mi donatacaksınız, bunu mu kastediyorsunuz? Yoksa ellerine daha fazla sayıda insan öldürmeye elverişli, daha gelişmiş silahlar mı tutuşturacaksınız? Yapmayın dedik ama sesimizi duyuramadık. Ne oldu? Aradan 6 buçuk yıl geçti. Savaş 7'inci yılını doldurmak üzere. Bizim bu feryatlarımızın üzerinden 5 yıl geçti. Şimdi İran ve Türkiye aynı masada oturuyor, değil mi? İdlib ve çevresinde çatışmasızlık alanları oluşturalım diye aynı kâğıda imza attılar. Değil mi? Demek ki oluyormuş."
"Ey İslam ümmetinin evlatları uyanık olun"
Savaş çıktığında daha fazla para kazanacak olan mihrakların ve silah tüccarlarının, savaşın Irak'a da sıçraması ve Irak'ta kardeşi kardeşe kırdırmak için çaba içerisinde olduklarına işaret eden Yapıcıoğlu, yola çıktıkları günden beri feryat figan ederek uyarılarda bulunduklarını söyledi.
Yapıcıoğlu, "Diyoruz ki; Ey İslam ümmetinin evlatları! Uyanık olun. Birbirinize düşmeyin, birbirinizle didişmeyin, birbirinizin kanını dökmeyin. Bakın Emperyalizm, daha önce sizin ülkelerinizi işgal etmek için bizzat askerlerini getirip, sizinle çarpışıyordu. Rabbime hamdolsun çoğu sefer burunları yere sürterek geri dönüyordular. Yüz sene önce geldiler bu toprakları işgal ettiler. Skeys adında bir İngiliz ile Picot adında bir Fransız, beraber oturup harita üzerinden memleketimizi çizgilerle parça parça böldüler. Şimdi Avrupa çağ atladı, artık kendileri gelmiyor. Kendi askerlerini göndermiyor. Sadece bir kaç kurmay subay gönderiyorlar. Bir de kamyon kamyon silah gönderiyorlar. Bizi de gruplara bölüyorlar. Şu dilden konuşan bu dilden konuşan, bu gruptan şu gruptan, sınırın bu tarafından şu tarafından, şu aşiretten, diğerinden... O silahları elimize tutuşturup bizi savaştırıyorlar, birbirimize karşı. Bir de bundan para kazanıyorlar." ifadelerini kullandı.
"Yemen'e gıda maddesinin girmesine izin vermiyorlar"
Yemen'de yaşanan insanlık krizine de değinen Yapıcıoğlu, Yemen'de yaşanan durum karşısında insanların, insanlığından utanması gerektiğini söyledi.
Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti: "İnsan biraz düşünür. Allah aşkına! Şu anda şu son dönemlerin en ağır insanlık krizi Yemen'de yaşanıyor. Açlıktan bir deri bir kemik kalan insanları, yaşlıları, bebekleri görünce insan insanlığından utanıyor. Niçin o insanlar açlıktan bir deri bir kemik kalmışlar? Çünkü Yemen'e gıda maddesinin girmesine izin vermiyorlar. Bir insan bir günde tüketebileceği yemek kaç kilodur? 2 mi, 3'mü? Emin olun o insanlar yarım kilo bile tüketmiyor. Fakat siz bir avuç merminin kaç kilo geldiğini biliyor musunuz? Çok ağır değil mi? Ama silah girişi hiçbir zaman durmuyor. İnsan biraz düşünür. Biraz tefekkür eder. Bu nasıl bir sınır ki ekmek giremiyor, su giremiyor, mama giremiyor, ilaç giremiyor ama silah girmeye devam ediyor. Feryat ediyoruz, bize diyorlar ki; siz politikanın gerçeklerini bilmiyorsunuz! Eğer sizin politikanız insanları öldürmek ve onların kanı üzerinden yükselmekse batsın sizin politikanız. Biz onu öğrenmek de istemiyoruz. Biz o şekilde politika yapmaktan Allah'a sığınıyoruz."
"Uyanık olduğu halde uyku numarası yapanı uyandıramazsın"
HÜDA PAR'ın derdinin insanlık değerlerini yeniden yüceltmek olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "O yüzden diyoruz ki; Bizim, babamız Hz. Âdem'den, Hz. Nuh'tan, Hz. İbrahim'den miras kalan bir davamız vardır. İnsanlık bu karanlığa mahkûm değil, aklını kullanmayanlar o karanlığa mahkûm olacaktır. O yüzden diyoruz ki; ey feryat eden, ağlayan mazlumlar! Kalkın, silkinin, uyanın, uyandırın... Yoksa bu zulüm yüz yıl daha sürecek. Sürsün mü? Hayır! Allah'ın izni ile sürmeyecek. Sürmemesi için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Sesimizin çıktığı kadar bağıracağız. Sesimizin ulaşmadığı yerlere de inşallah bir gün sesimizi ulaştıracağız. Uykusu derin olanları da uyandıracağız. Ama belki uyku numarası yapanları uyandırmaya gücümüz yetmeyebilir. Çünkü uyanık olduğu halde uyku numarası yapanı uyandıramazsın." dedi.
"Bizi kendiniz gibi zannetmeyin, biz Allah'ın rızasına talip hür neferleriz"
"Biz, bu vahşet sürerken uyandırma görevimizi yaptığımızda sesimiz daha az sayıda insanlar tarafından duyulsun, duyanlar da bizi anlamasın diye laflarımızı eğip büküyorlar" diyen Yapıcıoğlu, "Bize diyorlar ki; siz Barzanici misiniz? Hayır! Biz Barzanici de değiliz, Tayyipçi de değiliz. Biz şucu da değiliz, bucu da değiliz. Biz babamız Hz. Âdem'den bize miras kalan davayı güden, Allah'ın rızasına talip hür neferleriz. Ve biz bu hürriyetimizi asla ve asla dünyalık mala ve mevkilere kurban etmeyeceğiz. Siz dünyalık için ahiretini heba eden şaşkınlar! Hatta ve hatta başkasının dünyası için kendi ahiretini feda eden ahmaklar! Bizi kendiniz gibi zannetmeyin. Biz bunu yapmayacağız. Allah'ın izniyle hiçbir zaman yapmak niyetinde de değiliz. O duruma düşmektense şurada can vermeyi tercih ederiz. Kardeşlerimin de öyle olduğuna inanıyorum. İl başkanımın dediği gibi rabbimizin karşısına çıkıp hesap vereceğimiz günün bilincini taşıyoruz. Bu dünyanın malının, makamının geçici olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz çevremizde her gün vefat eden insanlardan onların ölümlerinden ibret alıyoruz. Biz Allah'ın vadinin hak olduğuna iman etmişiz. Onun mutlak surette nurunu tamamlayacağına inanıyoruz. O nurun tamamlanması için bize ihtiyaç yoktur. Ama bizim o nurun tamamlanmasında, kendimiz için bu dine yardım etme gibi bir çaba içerisinde olmaya ihtiyacımız vardır." ifadelerini kullandı. (Veysi Tezelci - İLKHA)