BİNGÖL - HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Karlıova İlçe Teşkilatının 2'nci Olağan Kongresinde konuştu. Konuşmasında özellikle adalet vurgusu yapan Yapıcıoğlu, dünden bugüne yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti.

Partisinin kuruluş sürecini, hedeflerini ve savunduğu değerleri hatırlatarak konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, "Yola çıkarken önce insan, önce 'adalet' dedik. Aradan geçen 5 yıla yakın zaman, hem memleketimizde hem civar yerlerde meydana gelen zulümler, artan haksızlıklar, dökülen kanlar bizim tespitlerimizin ne kadar önemli ve isabetli olduğunu her geçen gün, her gün yaşanan olaylar ile birlikte biraz daha açığa çıkardı. Her gün biraz daha fazla kişi 'önce adalet' denmesi gerektiği noktasında bizimle hemfikir oldu." dedi.

Yapıcıoğu, konuşmasına şöyle devam etti: "Biz, inanarak yola çıktık ve 'önce adalet' dedik. HÜDA PAR olarak; ‘bizim birinci öncelikli hedefimiz adaletin yeniden tesis edilmesidir` dedik. Çünkü adalet terazisi bozulmuştu. Aradan geçen 5 yıl biraz biraz düzelecek gibi umut ışıkları yanmasına rağmen çok bir şey fark ettirmedi. 5 yıl geçti yine eski tas eski hamam. 5 yıl geçti yine adam kayırma, yine kadrolara kendi adamlarını yerleştirme, yine kadroları para karşılığı satma, yine garibanın sırtındaki vergi yükünü artırma, yine gelir dağılımında adaletsizlik. Aradan 5 yıl geçti; partiyi kurduğumuz günden bu yana her iki günü, her iki tarihi karşılaştırdığımızda maalesef ‘daha iyi bir tablo ortaya çıktı` diyebileceğimiz çok fazla bir şey yaşanmadı."

Ülkede yaşanan adaletsizliğe dikkat çekerek konuşmasına devam eden Yapıcıoğlu, şunları dile getirdi:

"Birkaç sene öncesine kadar memleketin neredeyse bütün kadrolarının teslim edildiği bir grup vardı. O grubun yapmış olduğu adaletsiz uygulamalar bugün özellikle 15 Temmuz'dan sonra, çok net bir şekilde anlaşılmış olmasına rağmen, o gün adeta gayrı resmi bir hükümet ortağı olarak kabul edilen ve bu şekilde muamele edilen bu grup bugün derdest edilip terörist diye mahkemelere çıkarılırken; onların yapmış oldukları işlemler aynen yerli yerinde duruyor. Onların kolluk ve yargısının kumpaslarla cezaevine tıktığı insanlar orada çile doldurmaya devam ediyor.

Hatırlarsınız eski İçişleri bakanı, şimdiki bakandan bir önceki bakanın, ‘emniyet istihbarat teşkilatındaki 7 bin kadronun 6 bin 500'den fazlası FETÖ mensuplarınca işgal edilmişti` şeklinde bir sözü olmuştu. Yani yüzde 90`ın üzerinde. Şu anda o kadroların, bugün terörist diye içeri atılan veya görevden uzaklaştırılan bu kişilerin tutmuş oldukları raporlarla hükümet iş yapmaya devam ediyor. Yazılı sınavını kazananlar, o gün yazılan raporlardan, o gün yapılan fişlemelerden dolayı yazılıyı kazanmasına rağmen işbaşı yapamıyor, yaptırılmıyor. Geçenlerde basına yansıdı, belki dikkatinizi çekmiştir. İzmir'in Foça ilçesi; burada bir köylü kadın, 65 yaşında. Kümeste birkaç tane tavuğu var. Kadıncağız ihtiyaç fazlası 30 yumurtayı almış pazara getirmiş, satmak için. Köy yumurtası. 15 tanesini satmış, diğer 15 tanesi de birisi sipariş vermiş alacağım diye, o da almış bunu tezgâhın yanına koymuş, o adamın gelmesini bekliyor. Teslim edecek diye. Tarım Bakanlığı'nın görevlileri, Tarım İl Müdürlüğü'nün elemanları gidip kadına demiş ki; bu yumurtaların üzerinde işletme numarası, kümes numarası ve bu yumurtaların üretim tarihi yazmıyor, damgası yok. Sen ya bu damgayı bir yerden temin edeceksin bir ay içerisinde ya da biz gerekli işlemleri yapacağız. Köyde bir kümesi olan 65 yaşında bir kadın, gidip tavuk işletmesi kurmak için Tarım Bakanlığı'na müracaat mı edecekti. 2 yıl 4 ay sonra kadına 15 yumurta için 15 bin lira ceza geldi. Her yumurta için bin lira. Bunu bir tarafta tutun. Öte taraftan; yine bir kaç ay önce basına yansıdı, takip etmişsinizdir. Bir futbol kulübü, 300 küsur milyon vergi borcu 19 milyona indirildi. Bir futbol kulübünün 3 yıllık vergi borcundan 535 milyon, eski parayla 535 katrilyon vergi borcunu çizdiler. Sildiler, senden almayacağız dediler. Şimdi kâğıt üzerinde fakir babası bunlar değil mi? Kâğıt üzerinde az kazanandan az alıyorlar vergiyi, çok kazanandan da çok alıyorlar. Bir taraftan deveyi hamuduyla beraber götürenler, onlara ses yok. Öbür taraftan 15 yumurta için 65 yaşındaki köylü kadına 15 bin lira ceza."

Haksız yere cezaevinde tutulanların olduğuna işaret eden Yapıcıoğlu, "İşte memlekette bu manzarayı çok iyi gördük, görüyoruz. Memleketin daha müreffeh, daha yaşanılır olması ve bu memleketin evlatlarının birbirine kardeş nazarıyla bakması, birbirine silah çekmemesi için çaba gösteren insanlara da çok cezalar verdiler. O köylü kadına sadece para cezası verildi, ama bugün, burada şu salonda oturanlardan ihtimal ki en az birkaç tanesinin akrabaları belki 10 yılı, belki 20 yılı aşkın bir süredir cezaevinde. Ne için? Rabbim Allah'tır dediği için. Ne için? Toplumun birleştirici harcı olan manevi değerleri gelecek nesillere aktarmaya çalıştığı için." dedi.

FETÖ yargısının mahkum ettiği mağdurlara dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Şimdi cezaevinde doluluk oranı çok yükseklere çıkmış. 220 binin üzerinde insan cezaevlerinde. Yeni cezaevi inşaatları yapılıyor. Onlar bitinceye kadar yer açmak için bazı adli suçluları, onun, bunun hakkına geçmiş veya canını yakmış veya malını çalmış olan bazı insanları çıkarıyorlar, kapıları onlara açıyorlar. Siz gidin, sizin cezanızda indirim yaptık, geri kalan cezanızı gidin evinize çekin. Ne için? Cezaevinde yer yok. Ben buradan söylüyorum: Hükümete sesleniyorum! Siz FETÖ denen örgütün haksız yere içeri attığı insanları salarsanız, zulmen içeride olanları salarsanız cezaevinde yeterince yer açılır onlar için. Bundan hiç endişeniz olmasın. Fakat Maalesef o konuda devletin en yetkili kişisi, en yüksek makamında oturan Cumhurbaşkanı bile ‘cezaevlerinde 10 yıldır 15 yıldır haksız yere yatanlar var` demesine rağmen hiçbir şey yapılmıyor." ifadelerini kullandı.

Konuşmasına adalet vurgusu yaparak devam eden Yapıcıoğlu, şunları ifade etti: "Evet, yola çıkarken adalet dedik. Hakkaniyet dedik, vahdet dedik, kardeşlik dedik. Bütün bunların yolu da adaletten geçiyor. Bugün buraya gelmeden önce bir cami avlusunda birkaç amca ile birkaç kardeşimizle sohbet ettik. Onlara dedim ki: Düşünün memleketin her köşesinde, her camide bütün imamlar her cuma minberden Cuma namazından hemen önce bir ayet okuyor. Tekrar tekrar okuyorlar, tekrar tekrar aynı ayeti okuyorlar. Nahl suresi 90`ıncı ayeti. “Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabayı gözetmeyi emrediyor” diye. Allah adaleti emrediyor hem de herkese emrediyor. Sadece müminlere değil, Gayrimüslimlere, farklı dinlere inanan insanlara da adaletli davranmak zorundayız. Hatta düşmanlarımıza bile adaletle davranmak zorundayız. Hatta çok af buyurun yükümüzü taşıması için bize musahhar kılınan yük hayvanlarına bile güçlerinin üzerinde yük yükleyemeyiz. Böyle bir mesuliyetimiz var. Öyle bir medeniyetimiz, böyle bir inancımız var. Bu yüzden bu kadar sık tekrar ediliyor. Ama biz sanki çok önemsiz bir şeymiş gibi bazı şeyleri adaletin önüne geçiriyoruz. Mesela, işte biraz önce söyledim; kadrolar dağıtılırken ehliyete göre mi veriliyor? Ehliyete göre mi insanlar işlere yerleştiriliyor. Bunu iddia edebilecek olan var mı? Adaleti gözetmiyorlar. ‘Bu bizden taraf mı… öyle ise kadroyu ona verelim` diyorlar."

"Kanun önünde herkes eşit mi?" diye soran Yapıcıoğu, "Değil. Eşit olduğunu söyleyecek bir tane babayiğit çıkmaz. Kâğıt üzerinde kanunlarda yazar. ‘Kanunlar önünde herkes eşittir` diye. Ama uygulamaya gelince bazıları daha fazla eşit(!) oluyor. Kanunlar bazılarına işlemez. Bazıları kavurma yaptığı için, bazıları baklava yaptığı için diğerlerine göre daha eşit oluyorlar. Doğru mu?" dedi. (Mustafa Kaynak - İLKHA)