Mehmet Erkan Yavuz-Muhsin Şenol/DOĞRUHABER

Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla beraber okula başlayacak öğrencilerin uyumlarını kolaylaştırmak noktasında uzmanlar aileleri uyardı. Yeni eğitim sezonunda yapılması gerekenleri gazetemize değerlendiren Eğitim- Bir-Sen Küçükçekmece Şube Başkanı Yusuf Sabaz ve Psikolojik danışman ve Eğitimci Suat Koşman, öğretmen ve velilere önemli tavsiyelerde bulundu.

“ÇOCUKLARINIZA SÖZ HAKKI VERİN”

Velilerin öğrencilerle iletişimde çok dikkatli olması gerektiğini belirten Psikolojik danışman ve Eğitimci Suat Koşman,  “Öncelikle, çocukların hayal güçlerinin geliştirilmesi için velilerin daha fazla çaba sarf etmesini istiyoruz. Hayal gücü, bilgiden daha kıymetlidir. Velilerimiz, öğrencilerle iletişimde ne çok sıkıcı ne de çok özgürlükçü olmalıdır. Orta yolu bulmaları gerekir. Çocukların teknolojik aletlere çok işi düşüyor. Bunların sınırlandırılması gerekir. Özellikle eğitim ve öğretim sürecinde daha farklı bir ev atmosferinin oluşmasını istiyoruz. Evin daha planlı ve daha programlı olmasını istiyoruz. Özellikle dindar ailelerin programları bellidir. 5 vakit namaz bir ölçüdür. Programlarımızı akşam ve yatsı namazlarına göre yaparsak daha fazla verim alınır. Öğrencilerimizin eleştirel gücünün gelişmesi için evde söz hakkı verilmesini istiyoruz. Çocuğa söz hakkı tanınsın. Çünkü evde fikrini beyan etmeyen öğrenci, okulda da edemez. Okulda çekingen olur. Derslerde parmak kaldırmaz. Özgüveninin gelişmesi için ev içi toplantılarının yapılması gerekir.” şeklinde konuştu.

“EĞİTİMCİLER ÖĞRENCİLERE KENDİ İDEOLOJİSİNİ DAYATMAMALIDIR”

Eğitimcilerin öğrencilere sadece eğitim vermesini ve kendi ideolojilerini dayatmaması gerektiğine dikkat çeken Koşman, “Eğitimcilere yönelik de şunları söyleyebiliriz: Bir eğitimci öncelikli olarak kendi ideolojisini öğrencilerine dayatmamalıdır. Bu önemlidir. Maalesef okullarda sendikalaşmalar olduğu için, farklı fikirler olduğu için, öğretmenler bazen kendi fikirlerini öğrencilerine empoze edebiliyorlar. Öğretmenler, öğrencilerin ufuklarının gelişmesine yardımcı olmalılar. Bazı okullarda ne yazık ki hâlâ öğrencilere ‘sus, aptal, gerizekalı` gibi hakaret içerikli ad takmalar devam ediyor. Eğitimcilerin öğrencileri etiketlememelerini istiyoruz. Sınıf içi fikirlerde öğrencilere saygı duymalarını istiyoruz. Öğrenci, fikri doğru olmasa da onu beyan edebilmelidir.” dedi.

“TEOG`UN YERİNE DAHA DÜZGÜN BİR SİSTEMİN GELMESİNİ SAVUNUYORUZ”

 Son günlerde başlayan TEOG tartışmalarında da değinen Koşman sözlerine şöyle devam etti: “Ben ortaokullarda ders veriyorum ve öğrencilerin TEOG kaygılarına şahit oluyorum. 6,7 ve 8`inci sınıfların puanları, TEOG`u etkilediği için öğrenciler bu yıllarda TEOG kaygısı yaşıyor. Bu yüzden öğrenci kursa gidiyor, özel ders almaya çalışıyor. Aileler 3-4 sene sürekli bir özel ders arıyorlar. Cumhurbaşkanının şöyle bir söylemi vardı: ‘Her lise kendi sınavını yapsın.` Her lise kendi sınavını yapınca öğrenci istediği okulu seçer, sınavı verir. Okul da kendi kazanımlarına göre öğrencileri sınava tabii tutar. Sınav yapacağı konuları belirler ve 3-4 ay önceden bunu duyurur. Öğrenci de ona göre hazırlık yapar. TEOG okullar arasında rekabete yol açıyor. İl müdürü, okulları sıkıştırıyor, okul müdürü, öğretmeni sıkıştırıyor, öğretmen de öğrenciyi sıkıştırıyor. Rekabet ortamı oluşuyor. Öğrenci de zorlamayla bir başarı elde ediyor. Sonrasında dersten soğuyor, eğitimden soğuyor. TEOG`un yerine daha düzgün bir sistemin gelmesini savunuyoruz. Tabi bunun yerine gelecek sistem de önemlidir. Onu görmek lazım. Henüz ortada net ve somut bir şey yok.”

“ÖĞRENCİLER DÜZENLİ ÇALIŞMALI, ÇOKÇA KİTAP OKUMALI”

Bir defa düşülen bir hatanın tekrarlanmaması gerekir diyerek öğrencilere tavsiyelerde bulunan Eğitim- Bir-Sen Küçükçekmece Şube Başkanı Yusuf Sabaz da, “ Ders çalışırken o bilginin ne işe yaradığını, neden öğrenildiğini bilmek o bilginin kalıcılığını sağlar. Aksi takdirde öğrenciler ezber içerisine girer. Aslında ders çalışmanın esası düzenliliktir. Yani inancımıza göre de bu böyledir. Örneğin Hadis-i Şerif vardır bununla alakalı. İbadetin az da olsa sürekli olanı daha makbuldür. Ders çalışmada da bu böyledir. Çok fazla değil fakat az da olsa sürekli ders çalışmak daha faydalıdır. Yeme-içme, uyumak-kalkmak gibi günlük işlerimiz gibi ders çalışmamız da günlük olmalıdır. Son vakitlere bıraktığımız zaman boşu boşuna kendimize yük etmiş oluruz. Ayrıca her bir konudan her dersten ilgimizi çekecek eğlenceli noktaları bulmalıyız. Bu ders çalışma motivasyonunu artırmaya yardımcı olur. Ayrıca müfredatlar da hafifletildi. Öğrencilerin rahatça anlayabileceği kıvama getirildi. Kitap okumak öğrencinin derslerine direk etki eden bir durumdur. Eğer öğrenci çok kitap okursa kendini hem manen geliştirir hem de derslerinde başarılı olur. Sadece sözel dersler için değil sayısal dersler için de kitap okumak çok faydalıdır.” ifadelerini kullandı.

“AİLELER MUTLAKA ÖĞRETMENLER İLE DİYALOG HALİNDE OLMALI”

Ergenlik çağındaki çocukların aileleri tarafından kurslara, oraya buraya koşturulmasının doğru olmadığını belirten Sabaz, “ Aileleri uyarıyorum. Falanın çocuğu gitti benim çocuğum eksik kalmasın denilerek yapılan bu hatalar sonucu çocuklarımız adeta bir yarış atı oldu. Birçok yeteneğimiz bu sınav stresi yüzünden sosyalleşmeden eve kapanıp köreliyor. Aileler mutlaka öğretmenler ile diyalog halinde olmalı ve çocuklarının eğitim- öğretim durumlarını evde takip etmelidir. Okula ya da kursa göndermekle işin bitmediğinin bilincinde olmalıdırlar.” şeklinde konuştu.

“ÖĞRETMENLER, ‘NE YAPALIM BU ÇOCUK BAŞARISIZ OLDU` DEMEK İÇİN ORADA DEĞİLDİR”

Öğretmenlere yeni eğitim- öğretim yılı için önemli tavsiyelerde de bulunan Sabaz, “Öğretmenler öğrencileri ölçmek için okullarda bulunan görevliler değildir. Öğrencileri eğitmek-öğretmek için orada bulunan bir görevlidir. Ölçüldükten sonra ‘Ne yapalım bu çocuk başarısız oldu` demek için orada değildir. Çocuklara derslerini sevdirecek, anlatacak ve çözüm yollarını bulmak mecburiyetindeyiz. Eğer bizim sınıfımızdaki öğrencilerin çoğunluğu başarısız ise aslında kendi kendimizi ölçmüş oluyoruz. Ben çocuklara iyi öğretebildim mi diye kendine sormalı. İnşallah bu eksikler giderilerek daha sosyal çocuklar, manevi değerlerinin bilincinde çocuklar kazandığımız bir eğitim-öğretim yılı olur.” dedi.

“ÖĞRENCİLERE BELLİ BİR YAŞA KADAR SINAV YAPILMAMALI”

Son olarak gündemdeki TEOG sınavının kaldırılmasına yönelik tartışmalar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Sabaz, “Belirli bir yaşa kadar öğrenciler ölçülecek bir meta halinden çıkarılması gerekiyor. Ortaokullarda sınav sisteminin aslında tamamen kaldırılması lazım. Hem öğretmenler hem de veliler öğrencileri bir yarış atı haline getirdiler. Kurslar ve etüt merkezleri çocuklar ve aileler açısından maddi- manevi yönden zarar veriyor. Ayrıca okullardaki taban puanları yüzünden mahalledeki benzer puandaki lise yerine daha uzaktaki az bir puan farkı olan benzer bir okul tercih edilerek ekstra yol ücreti ve zaman kaybı ortaya çıkıyordu. Bunun önüne geçilmesi açısından TEOG sınavının kaldırılmasının tartışılmasını doğru buluyorum. TEOG kaldırıldıktan sonra yerine getirilecek sistemin çok düşünülmesi gerekmiyor. Çünkü birçok altyapısı zaten hazır. Öğrenciler öncelikli olarak mahallerindeki liselere merkezi yerleştirme sistemiyle yerleştirilebilir. Ayrıca yoğun başvuru olan liseler olursa bu liseler sınav yapabilir. Ayrıca Anadolu Lisesi veya İmam-Hatip Lisesi açma yetkisi valiliklere verildi. İhtiyaç halinde bu liseler de açılabilir. Liseler arasında sınıflandırma yapılması başarı oranlarını da düşürüyor.” dedi.

HEKİMLERDEN ÖĞRENCİLERE ÖNEMLİ TAVSİYELER

Yeni eğitim-öğretim yılı için ilk ders zili bugün çalıyor. Milyonlarca öğrenci okulun yolunu tutarken, hekimler öğrenci, öğretmen ve velileri muhtemel enfeksiyon hastalıkları ile ortopedik risklere karşı uyardı.

Medicana Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Özkılıç, aileleri telaşlandıran bağışıklık sistemi hastalıkları hakkında bilgi verdi. Özkılıç, "Bunlardan herhangi birinde oluşabilecek hastalıklar, bağışıklık sisteminde de zafiyet oluşturur. Başta anne sütü ile beslenme olmak üzere, çocukluk çağında geçirilen hastalıklar ve uygulanan aşılar, bağışıklık sisteminin gelişimine katkıda bulunur. Bu nedenle çocukluk çağında enfeksiyon hastalıkları daha sık görülür. Bağışıklık sistemi kötü beslenme, olumsuz çevre şartları, uykusuzluk, aşırı yorgunluk ve stresle beraber zayıflar." diye konuştu.

“MEVSİMSEL GRİP AŞISI YAPILMALI”

Grip rahatsızlığının, solunum yoluyla bulaşan ve özellikle eylül ile mart aylarında görülen, öksürük, ateş, halsizlik ve nezle ile seyreden bir hastalık olduğunu aktaran Özkılıç, "Öksürük, burun akıntısı ya da tıkanıklığının ardından akciğer enfeksiyonu, sinüzit ve orta kulak enfeksiyonu gibi hastalıklara zemin hazırlayabilir. 6 aydan büyük tüm çocuklara mevsimsel grip aşısı yapılmalıdır" hatırlatmasını yaptı.

Gribal enfeksiyonların sadece solunum ve hava yoluyla değil, elle temas şeklinde de bulaşabildiğini belirten Özkılıç, açıklamasını şöyle sürdürdü: "El temizliğine dikkat etmek lazım. Bunun yanında çocuklarda, tuvalet ve el temizliğine yeterince dikkat edilmediği durumlarda bağırsak parazitleri de görülebilmektedir. Bağırsak solucanı olan çocuklarda burun kaşıntısı, ağızdan yastığa su akması, makatta kaşıntı, zaman zaman karın ağrısı, kilo alamama gibi belirtiler görülebilir."

"ÇANTANIN ASKI VE SIRT DESTEKLERİ YETERLİ VE YUMUŞAK OLMALI"

Medicana Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Levent Arslan ise okul çağındaki çocuklarda duruş bozukluğuna (Postüral kifoz) karşı çeşitli önerilerde bulundu.

Okul çantalarının toplam ağırlığının çocuğun ağırlığının yüzde 10-15`ini geçmemesi gerektiğini belirten Arslan, "Çanta her zaman çift omuzda taşınmalıdır. Tek taraflı taşınması, omurganın ağırlık olan tarafa doğru eğilmesine yani skolyoza zemin hazırlayabilir. Hatta bu tarz yanlış kullanımların ilerde bel fıtığı gibi bazı omurga sorunlarına zemin hazırlayabileceği iddia edilmektedir. Ayrıca omuz ve sırt ağrısını azaltmak için çantanın askı ve sırt destekleri yeterli ve yumuşak olmalıdır” ifadelerini kullandı.

"DERS DIŞINDA BİLGİSAYAR VE TABLET KULLANIMI EN AZA İNDİRİLMELİ"

Ağır ve büyük kitap, defter veya diğer malzemelerin sırta yakın olan bölmeye, daha hafif malzemelerin orta ve arka bölmelere yerleştirilmesi gerektiğini anlatan Arslan, önerilerini şöyle sıraladı:

"Okul çağındaki çocuklarda omurga sorunlarına yol açabilecek diğer bir unsur masa ve sandalyelerin seçimidir. Alınacak masanın yüksekliği çocuğun boyunun yaklaşık yüzde 40-45`i kadar olmalıdır. Sandalye mutlaka yükseklik ve sırt ayarlı olmalı, yüksekliği çocuğun dizlerinin 90 derece olmasına müsaade edecek yükseklikte, sırt desteği ise dik oturmasını sağlayacak pozisyonda olmalıdır.

Çocuklara uygun oturma eğitimi mutlaka verilmelidir. Yazı yazarken gövdesini fazla öne eğmemeli, mümkün olduğunca dik oturmalıdır. Burada gözden kaçırılmaması gereken diğer bir sorun da görme ile ilgili bir sorun olup olmadığıdır. Tüm uyarılara rağmen çocuk yazı yazarken veya kitap okurken öne doğru fazla eğiliyorsa bir göz muayenesi yaptırılabilir.

Çocukların okul ve ders dışında bilgisayar ve tablet kullanımı en aza indirilmeli, bunun yerine kalan zamanlarında spor yapmaları teşvik edilmelidir. Bu sayede sırt, bel ve omuz kasları kuvvetlenerek muhtemel ağrıların ve kalıcı hasarların önüne geçilmiş olacak ve çocuklar daha sağlıklı bir okul dönemi yaşamış olacaklardır."