ŞÜKRÜ TONTAŞ – DOĞRUHABER

2017-2018 yılı eğitimi ve öğretim yılı düzenlenen yeni müfredatla yarın başlıyor. Değişen yeni müfredatla ilgili olarak laik ve batı kültürünü savunan çevreler, ‘müfredat İslamileşiyor` şeklinde eleştirilerde bulunuyor. Konu hakkında gazetemize değerlendirmelerde bulunan Tesettür Seferberliği Platformu (TESSEP) yetkilisi Aynur Sülün, müfredatın hâla batılı eğitim sistemine göre milliyetçi, ideolojik ve dayatmacı anlayış üzerinde olduğunu belirtti. Tek tip insan yetiştirme gayesinden vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan TESSEP yetkilisi Sülün, “Eğitim; İnsanda doğuştan bulunan ahlaki değerlerin, birtakım istidatların, yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlamak; o yeteneklerin gelişmesine imkan vermek ve doğruya kanalize etme işidir. Ayrıca insana hayatı boyunca lazım olacak olan bilgileri kazandırma işidir.” dedi.

 “ANAYASADAKİ MİLLİYETÇİ, DAYATMACI ANLAYIŞ DEĞİŞTİRİLMELİ”

Tek tip insan yetiştirme gayesinden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Sülün, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye Milli Eğitim Kurumu`nun amacı anayasanın 42. Maddesi üzerinden belirlenmiştir. Bu madde gereğince Türkiye`de yaşayan bireyler Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı bir şekilde yetiştirilmek Milli Eğitim Kurumunun temel hedefi haline gelmiştir. Anayasadaki bu milliyetçi, ideolojik, dayatmacı anlayış değiştirilmeli, tek tip insan yetiştirme gayesinden vazgeçilmelidir.”

“MİLLİ EĞİTİM MÜFREDATI`NA BATILI BİR ANLAYIŞ HAKİM”

Eğitimin insani ve fıtrat boyutuyla değerlendiren Sülün, “Eğitim; İnsanda doğuştan bulunan ahlaki değerlerin, birtakım istidatların, yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlamak; o yeteneklerin gelişmesine imkan vermek ve doğruya kanalize etme işidir. Ayrıca insana hayatı boyunca lazım olacak olan bilgileri kazandırma işidir. Fakat Milli Eğitim Müfredatı`na bu anlamda Batılı bir anlayış hakim olduğu için insanı geliştirmekten, ileriye götürmekten çok, var olan yeteneklerin, değerlerin zayi olmasına sebep olunmaktadır. Çünkü Batılı anlayışa göre insan dünyaya geldiğinde özelliksiz, içeriksiz, amaçsız, yeteneksiz ve adeta boş bir levha gibidir. Batı Medeniyeti bu anlamda insanın yaradılıştan gelen özelliklerini kabul etmez ve insana parçacı yaklaşıp bir bütün olarak ele alamaz. Yalnızca biyolojik bir varlık olmaktan ötesini tam olarak görmez.” diye konuştu.

“BATILI BİR ANLAYIŞ NESİLLERİMİZE HİÇBİRŞEY KAZANDIRMAZ”

Çocukların, eğitilirken insan olarak asli yapılarının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çeken Sülün, “Bunu göz ardı ederek insanı eğitmeye çalışan Batı anlayışı, materyalist bir bakış açısıyla insanlığı çıkmaza sokar, içgüdülerinin boşluğuna salar. Bu açıdan ele alındığında Batılı bir anlayışın nesillerimize kazandıracağı hiçbir şeyin olmadığı görülecektir.” dedi.

“İNSANIN YARADILIŞ ÖZELLİKLERİNE UYGUN BİR EĞİTİM MODELİ UYGULANMIYOR”

Okullarda okutulan Edebiyat kitaplarından Felsefeye kadar birçok kitapta Batılı edebiyatçıların ve Felsefecilerin eserlerine yer verildiğini ancak; İslam dünyasının edipleri ve filozoflarının hiçe sayıldığını vurgulayan Sülün, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bugün ahlaki yozlaşmaların, başıboşluğun altında yatan nedenler arasında en önemlisi de henüz insanın yaradılış özeliklerine uygun bir eğitim modelinin ülkemizde uygulanıyor olmamasıdır.

Okullarımızda okutulan Edebiyat kitaplarından Felsefeye kadar birçok kitapta Batılı edebiyatçıların ve Felsefecilerin eserlerine yer verilmiş; İslam dünyasının edipleri ve filozofları hiçe sayılmıştır.

Batı Felsefesinin temelinde güç, çıkar, menfaat ve hazcılık vardır. Merhamete, insafa, adalete, doğruluğa, güzelliğe ve bunun gibi birçok insani haslete yer verilmemiştir. Batının;

Menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapmak ve menfaati her şeyin üzerinde görmek, gücü elde etmek ve korumak adına kendinden daha zayıf ve acizleri sömürmek, ortadan kaldırmak, haklarını zorla ellerinden almak, hazza ermede sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük anlayışına sahip olmak gibi temelleri üzerine oturttuğu felsefi görüşlerinin bu topluma faydadan çok zarar getirdiği unutulmamalıdır.”

“SAVAŞ VE HUZURSUZLUKLAR BATININ YOZLAŞMIŞ FELSEFİ

DÜŞÜNCE YAPISINDAN KAYNAKLANIYOR”

TESSEP yetkilisi Sülün, dünyadaki adaletsizliklerin, fakirliğin, işgal ve katliamların sebebinin batının yozlaşmış bencil, menfi felsefi düşünceleriyle yoğrulan eğitim sistemi ve şeytani arzularının bir sonucu olduğunu belirterek, “Bugün dünya üzerinde yaşanan huzursuzlukların, sömürünün, savaşların, iç çatışmaların nedeni Batının felsefi düşünce yapısından kaynaklandığı unutulmamalıdır. Müfredat Batılı anlayıştan tamamen temizlenmeli, insanın özüne, insani benliğine hitabeden ve geliştiren, İslam dünyasının düşünürlerinin eserlerine yer verilmelidir. Okullarda okutulan Atatürk İlke ve İnkılapçılığı dersi kaldırılmalıdır.

Eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldıran, ahlaki yozlaşmayı hızlandıran karma eğitime bir an önce son verilmelidir.” diye konuştu.

“BATILI MANTIK EĞİTİMDE YOZLAŞTIRIYOR, YÖNETİMDE AYRIŞTIRIYOR”

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu tarafından yapılan açıklamada ise, batılı değerlerin eğitim sistemini yozlaştırdığını, batılı ulus-devlet modelinin ise etnik ve mezhebi ayrışmayı körüklediğini belirtildi. Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, her cumartesi yaptığı basın açıklamalarında 12. yılı geride bıraktı. 627. hafta basın açıklamasını platform adına Diriliş Saati Dergisi`nden Serdar Duman okudu. “12 yıllık süreç boyunca daima hakkın ve hakikatin sesi olmaya çalıştık.  Çıkarlar üzerinden değil, değerler üzerinden sorgulama yaptık. Adil duruşumuzu bozmadan bugünlere geldik.” diyen Duman,  sosyal medyada ifade ettiği düşünceleri nedeniyle cezaevinde tutulan platform kurucularından Kadrican Mendi için de “Yakın bir süreçte özgürlüğüne kavuşup aramızda olmasını umut ediyoruz.” temennisinde bulundu.

BUNALIMIN TEMELİNDE BATI KÜLTÜRÜ VAR

Duman, açıklamada okulların açılmasıyla ilgili “Batı modernleşmesinin etkisi altındaki kimi eğitimciler laik eğitime sürekli vurgu yapıyorlar. Dinimizin değil, batı aydınlanmasının ürünü olan liberal değerlerin öne çıkarılmasından dem vuruyorlar. Bu eğitimciler yeni nesillerin düçar olduğu bunalımın temelinde batı kültürünün olduğunu görmezden geliyorlar… Elbette eğitim bilimsel olmalıdır. Ancak “hangi bilim” sorusunu da sormalıyız. Dünyayı kan ve gözyaşına boğan, mazlum halklara her türlü zulmü reva gören batının seçkinlerinin ürettiği bilim mi bize rehberlik yapacak? Yoksa temelinde ahlaki değerlerin olduğu, insanlığı mahvetmek için değil barışı ve mutluluğu sağlamak için üretilen bil