Myanmar hükümeti tarafından Arakan'da yapılan katliamlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dicle Üniversitesi Türk İslam Sanatları Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oktay Bozan, ülke içerisinde bulunan yüzde 4'lük Müslüman nüfusun geçmişten günümüze sürekli zulme uğradığını söyledi.

Arakan sorununa sivil toplum kuruluşları yerine devlet yöneticilerinin müdahil olması gerektiğini belirten Bozan, Arakan eyaletinin sürekli asimilasyon, Budistleştirme ve sürgün gibi zorbalıklarla karşı karşıya kaldığını söyledi.

Myanmar'da 64 ayrı etnik unsurun yaşadığını söyleyen Bozan, "Arakan, şu anda Myanmar'ın ya da eski adıyla Burma'nın 7 eyaletinden biridir. Myanmar dediğimiz ülke 1989 yılına kadar Burma olarak bilinen bir ülkedir. 89'dan sonra adını Myanmar olarak değiştirmiş, bir darbe sonrasında ismini değiştirdiğini görüyoruz. Yaklaşık olarak 55 milyon nüfusu var. Bu ülkede 64 ayrı etnik unsur yaşıyor. 200'ün üzerinde dil ve lehçenin olduğu bir durum söz konusu." dedi.

"Ülkenin yaklaşık yüzde 4'ünü Müslüman nüfus oluşturuyor"

Bu ülkenin yaklaşık yüzde 89'u Budist, (Buda) inancına, yüzde 4'lük bir dilimi Hristiyan dinine mensup, yüzde 4'ünün ise Müslüman olduğunu bilgisini veren Bozan, "Tarihi kayıtlara baktığımız zaman, bunların Abbasiler dönemimde, yani 8'inci yüzyılda falan Müslüman tüccarların, sufilerin, dervişlerin o bölgeye yapmış oldukları ziyaretler sonrasında İslamiyet'i benimsediğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Arakan'ın 15'inci yüzyılda bir devlet olarak ortaya çıktığını dile getiren Bozan, 200-300 yıllık bir hanedanlık sonrasında Burma (Myanmar) işgaline maruz kaldığını ifade etti.

"1942 yılından itibaren buradaki Müslümanlar tehcire uğradı"

Sanayi inkılabı sonrası İngiltere'nin Hindistan'ı sömürgesi sonrası burayı da sömürgesi atına aldığını ifade eden Bozan, "1942 yılına gelindiği zaman artık İngilizlerin bölgeden çekilmesi sonrasında özellikle burada Arakanlı Müslümanlara yönelik ciddi anlamda bir tehcir uygulaması başlıyor. Ciddi anlamda bir soykırım uygulaması başlıyor. Bir asimilasyon uygulaması başlatılıyor. Orada Budizm'i yaygınlaştırmak için mümkün olduğu kadar Budist tapınakları inşa ediliyor. Camilerin Müslümanların ibadet edebileceği tekkelerin yıkıldığını görmek mümkün." şeklinde konuştu.

Bozan, bunun bir sonuç vermediğini gören Burma yönetiminin baskı ve şiddet yoluyla Arakanlıları ülkeden kovmaya çalıştığını söyledi.

1942 yılından beri yaklaşık 80 yıldır sistematik olarak baskıların devam ettiğini aktaran Bozan, "1942'den beri, yaklaşık 80 yıldır sistematik olarak zaman zaman biraz da dozu artarak bu baskıların devam ettiğini görüyoruz. Özellikle 1962 ve 1982'li yıllarda bu baskıların dozunun gittikçe arttığını görüyoruz." dedi.

"Bir Arakanlı; can, mal, ırz ve namus güvenliğine sahip değildir"

Arakanlıların hayatın her alanında zulüm ve baskıyla karşı karşıya olduğunu belirten Bozan şöyle devam etti:

"Mesela bir Arakanlı can, mal, ırz namus güvenliğine sahip değildir. Mal, mülk edinmesi mümkün değildir. Bir dükkân açmak istediği zaman kesinlikle açamaz, illa bir Budist'in kefaleti altında bunu açmak zorundadır. Bir Arakanlı evlenmek istediği zaman bunun prosedürleri bazen ayları alabilmektedir. Arakanlının ortaokuldan sonra okuma şansı yoktur. Yani eğitim hakkı kesinlikle tanınmıyor. Bir Arakanlının betonarme bir ev yapması mümkün değildir. Derme- çatma çadır ya da işte ağaçlardan yapılmış, kulübelerde yaşamak zorundadır. Bunun gibi keza mesela ulaşım, seyahat hakkı yoktur. Bir Arakanlının bırakın Myanmar'ın başkentine ve diğer ülkelerine gitmesi Arakan sınırları içerisinde bile dolaşması yasal izne tabi olan bir durum. Yani çok derme çatma yapmış olduğu evlerin bile yıkılması durumunda, ciddi anlamda devlet tarafından ceza kesilmektedir. Dolayısıyla dünyanın hiçbir yerinde hiçbir etnik unsurun maruz kalmadığı siyasi, ekonomik, kültürel olarak bir baskı söz konusudur."

"İslam ülkeleri mezhep ve çıkar çatışmasıyla birbirine girmiş durumda"

Bozan, hümanist olarak gösterilen Budistlerin, Müslümanlara sırf inancından dolayı vahşet uyguladığını ve onları bir yılana benzeterek ezilmesi gereken baş olarak gördüklerini aktardı. Tüm bunlara rağmen İslam dünyasının sessiz kaldığına dikkat çeken Bozan, "Şu da var; şimdi mesela uluslararası alan sessiz, sağır, duymuyor, görmüyor Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere dünyanın belli başlı birimleri bunu duymak, görmek istemiyor. Fakat İslam dünyası da bir o kadar kör ve sağır. Teknik olarak dünyada 52-54 civarında bir İslam ülkesinden bahsederiz. Fakat bunların büyük bir kısmı mezhep ve çıkar çatışmasıyla bir birine girmiş durumda." şeklinde konuştu.

Arakan'ın dünyanın kapalı bölgesinde yer alması nedeniyle oradan sağlam bilgi gelmediğini söyleyen Bozan şöyle devam etti:

"Tarihte baktığımızda, sistematik olarak 4 büyük göç dalgası oluşturulmuş. Şimdi dünyanın en kapalı bölgesinden bahsediyoruz. İşte muson yağmurlarının olduğu, büyük ormanlık araziden, dağlık araziden bahsediyoruz. Farklı etnik unsurların ve dini unsurların bulunduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Dünyada kapalı bir bölge olduğu için bugüne kadar ne kadar Arakanlının öldüğü, ne kadarı ne tür cezalara maruz kaldığı doğrusu ne uluslararası alandaki sivil toplum örgütleri tarafından ne de Myanmar hükümeti tarafından bu güne kadar ortaya konmuş değildir. Yaşanan acıdan daha kötü olan da budur zaten. Bugün bile düşünün, Normalde birçok uluslararası aktivist örgütlerinin oralara gitmesi lazım. Orada ne oluyor, demesi gerekirken maalesef çok fazla giden olmadığı için maliyeti, bilançosu tespit edilemiyor."

İslam ülkeleri meseleye müdahil olmalı

Bozan, son olarak,  "Sivil toplum örgütleri duyarlı olmalı, her düzeyde tepkisini ortaya koymalı, bu tepkisinin yanı sıra yardımlarda bulunmalıdır. Ancak unutmayalım ki, bu işin çözümü sivil tolum örgütlerinin iş değildir. Sivil toplum örgütlerinin yapabileceği bir şey değildir. Bu işin çözümü, devletler düzeyindedir. Devletlerin çözebileceği bir sorundur. Müslüman devletler ya da diğer devletler, ülkeler, uluslararası alanda meseleye müdahil olmalı." Diyerek çağrıda bulundu. Abdurrahman Tetik, Emrah Deniz- İLKHA)