Okulların açılmasına kısa bir zaman kala öğrencilerin uyuşturucu alkol ve sigara kullanımı hakkında İLKHA'ya değerlendirmelerde Yeşilay Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkanı Yahya Öger, madde kullanıcı yaşının 12-13 yaşlarına kadar indiğine dikkat çekerek Diyarbakır'ın madde kullanımı noktasında çok uç bir rakamda olduğunu söyledi.
Yeşilay Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkanı Yahya Öger, önemli uyarılarda bulunarak, öğretmen öğrencisinin sigara, alkol, madde kullandığını gördüğü zaman kafasını dönüp 'bana ne' dememesi gerektiğini belirtti.
Gelecekte çocuklarının uyuşturucu bataklığında sadece kendilerine zarar vermekle kalmayacaklarını belirten Yeşilay Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkanı Öger, çocukların aynı zamanda ailelerine, içinde yaşadıkları topluma, zarar vermeye çalışacaklarını ve "ah vahlarının" para etmeyeceğine işaret etti.
Diyarbakır'ın Türkiye için bir mühür noktasında olduğuna işaret eden Öğer, "Bir başkent olma noktasındadır ama üzülerek söyleyebilirim ki Türkiye'de Hint Keneviri esrar üretimi noktasında birinci sırada. Alkol ve madde kullanımı noktasında Diyarbakır Türkiye standartlarının bir nokta, bir kerte üstündedir. Büyükşehir Belediyesinin, 2015 yılında yaptığı bir anket çalışmasında 17 bine yakın madde bağımlısının olduğu vakasıyla karşı karşıya kaldık. Aslında bu 17 bin madde vakasının alt profiline baktığımızda Hint Kenevirini dâhil etmiyorlar. Yani esrarı, sanki uyuşturucu madde değilmiş gibi ona sigara muamelesi yaptıkları için 17 bin dediğimiz sentetik uyuşturucu madde kullanımıdır. Bu 17 bin sayı aslında çok ciddi bir rakam ama Hint Keneviri'nide kattığımız zaman bu rakam 50-60 bine yakın bir sayıya tekâmül ediyor. Bu aslında bizim için hakikaten acınacak bir durum, tabi bununla beraber madde kullanımına sebep olan ya da madde kullanımından bir önceki basamak olan tütün kullanımına baktığımız zaman, Diyarbakır yine tütün kullanımında özellikle anne adaylarının ve annelerde yüzde 40-42 yakın olduğu, öğretmenlerde yüzde 40'a yakın olduğu ve genç çocuklarda ise bu rakamın çok ciddi manada yükseldiğini görebilmekteyiz. Sigara kullanımının neredeyse artık ilkokula kadar yani 4'üncü sınıfa kadar indiğini maalesef görebiliyoruz."dedi.
"Diyarbakır madde kullanımı noktasında çok uç bir rakamda"
Madde kullanıcı yaşının 12-13 yaşlarına kadar indiğini ifade eden Öger, 2016'nın sonlarında Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünün, verilerine göre, bine yakın satıcının kolluk kuvvetleri tarafından zapt edilip adli mercilere gönderildiği, 800 küsur kişinin de kullanıcı olarak adli mercilere intikal ettiğine dikkat çekti.
Toplamında 2 bin kişinin geçen yıl emniyet tarafından adli mercilere gönderildiğini söyleyen Öğer, "Fakat burada acı bir durum daha var, satıcı olarak 7 çocuğumuzun 12-15 yaşlarında olduğu, yani ilkokul ve ortaokul çağında olduğu bir gerçekliği var. 70 küsur çocuğun ise 15-18 yaş arasında olduğu bize emniyet tarafından veriler gönderiliyor. Yani burada 80 çocuk rüştünü ispatlanmayan, kamu nezdinde ergen olmayan çocuğun satıcı noktasında böyle bir şeye intikal etmesi bu olayın vahametini bize hakikaten göstermektedir. Dolayısıyla oransal olarak baktığımızda Diyarbakır madde kullanımı noktasında çok uç bir rakamdadır. Biz buna esrarı da dâhil edersek yüzde 5,5 civarında bir rakam, bir milyon 800 bin Diyarbakır nüfusunu aldığımızda bu binlerce ifade edilen bir sayıya tekâmül ediyor." istatistiklerini verdi.
"Mücadele noktasında, birkaç noktada mücadele etmezseniz başarıya ulaşamazsınız"
Uyuşturucu ile mücadele noktasında tek koldan hareket edilmemesi gerektiğini belirten Öger, "Uyuşturucu ile mücadele sadece kolluk kuvvetlerinin, yaptığı operasyonlardan sonra elde edilen, tutuklanan veya gözaltına alınan adli mercilere intikal eden kişi sayısı ile başarıya ulaşılabilecek bir olay değildir. Yani siz uyuşturucu ile mücadele noktasında birkaç noktada mücadele etmezseniz başarıya ulaşamazsınız. Birincisi bu işin eğitimi ile ilgili, yani kullanımının zararları, dini boyutları bu işte bilinçlendirme çalışmalarının olması lazım ki Yeşilay, Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kurumlar bu işi şu anda bir nebze de olsa yapmaya çalışıyor. Yeşilay, bağımlılıkla mücadele eğitim programı noktasında, Türkiye'de çok ciddi manada bir çalışma yapıyor. İkincisi kullanıcıların tedavi edilmesi noktasında bunların tedavi ve rehabilite edilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Diyarbakır'da AMATEM 18 yaş üstü tedavi merkezinin olamayışı büyük bir eksiklik"
Diyarbakır'da hâlâ AMATEM tedavi merkezinin olmayışının büyük bir eksiklik olduğunu söyleyen Öger, "17 bin kişilik bir kullanıcıdan bahsedersek, 17 bin kullanıcı için Diyarbakır'da hâlâ tedavi merkezi dediğimiz, AMATEM 18 yaş üstü tedavi merkezinin olamayışı büyük bir eksikliktir. Dolayısıyla AMATEM'in, kesinlikle burada kurulması lazım, ÇEMATEM 18 yaş altı tedavi merkezi Diyarbakır'da var ve bunun tekrar gözden geçirilip iyileştirilmesi lazım. Yine YEDAM dediğimiz Yeşilay'ın danışmanlık merkezlerinin kurulması, hatta ve hatta gerekirse her semtte, her mahallede, bu anlamda uyuşturucu ile mücadele, bağımlılık bilinçlendirme merkezlerinin oluşturulması, bizim aslında hayalimiz ve düşüncemizdir. Kolluk kuvvetlerinin bu anlamda yaptığı çalışmalar gerçekten takdire şayandır. bu anlamda biz kolluk kuvvetlerinin, özellikle hükümetin politikası olan, uyuşturucu ile mücadele noktasında, son bir iki aydır yaptığı çalışmaları taktir ediyoruz. Fakat kolluk kuvvetlerinin aynı zamanda milletin kafasında olan bir algıyı da yok etmeleri lazım. Algı şudur; 'biz mücadele noktasında kolluk kuvvetlerine ihbarda bulunuyoruz, kolluk kuvvetleri bu işe anlık müdahalede bulunmuyor' bu algıyı toplumun kafasından çıkarmaları lazım ve en önemlisi bu anlamda ailelerin bilinçlendirilmeleri ve ailelerin çocuklarını takip etmeleri noktasında işi öğretmene işi okula işi, emniyete bırakmadan bu işi yapmaları lazım." İfadelerine yer verdi.
"Ailelerin de çocuklarını çok ciddi manada denetlemeleri lazım"
Ailelerin, emniyet kuvvetlerinden, okul çevresinde çok daha ciddi manada durmaları ve müdahale etmelerini isterken, kendilerinin de çocuklarını denetlemeleri gerektiğini belirten Öger, sözlerine şöyle devam etti: "Ailelerin de çocuklarını çok ciddi manada denetlemeleri lazım; çocuklar kimlerle oynuyor, kimlerle konuşuyor, kimlerle hasbihal ediyor, çocuk okula devam ediyor mu etmiyor mu, çocuk okul sonrası eve gelip gelmeme noktasında acaba ne yapıyor. Ailenin de bu anlamda bilinçlenmesi ve çocuklarına sahip çıkması lazım. Biz üç dört koldan bu işle mücadeleye gidersek; eğitim kolundan, emniyet kolundan, bilinçlendirme konusunda ve aileden de bu konuda destek alırsak bu işte çok başarılı olabileceğimizi tahmin edebiliyoruz. Ama eğer önlemini alamazsak bu anlamda 'bize ne' diye bir mantık yürütürsek, 'bize dokunmayan yılan bin yaşasın' diye bir felsefe güdersek, yarın çok ciddi vakalarla karşı karşıya kalabiliriz. Yarın çocuklarımız uyuşturucu bataklığında sadece kendilerine zarar vermekle kalmayacaklar, aynı zamanda ailelerine, içinde yaşadıkları topluma, zarar vermeye çalışacaklar 'ah vahları' çokta para etmeyecek."
"Öğretmen, öğrencisinin sigara, alkol kullandığını madde kullandığını gördüğü zaman lütfen kafasını dönüp bana ne demesin"
Öğretmen ve öğrenci ilişkileri arsında, daha önce bir yasal boşluğun olduğunu hatırlatan Öger uyuşturucu ile mücadeledeki yasal boşluğa dikkat çekerek," Öğrencinin, uyuşturucu kullandığı öğretmen tarafında bilinirse öğretmenin bunu kolluk kuvvetlerine bildirme yada adli mercilere intikal etmek zorunluluğu vardı, bunu yapmasaydı suç işlerdi. Fakat bu yasal mevzuatta bir değişiklik oldu. Uyuşturucu kullanan öğrenci, öğretmeni tarafından eğer bilinirse, bir çocuk olduğu için ÇAMATEM dediğimiz tedavi merkezleriyle öğretmenin diyalogda olması lazım ve onlardan destek alması lazım. Aynı zamanda Sağlık Bakanlığının 191 uyuşturucu ile mücadele diye bir hattı vardır, öğretmenlerimizin bu anlamda o hattan destek almaları lazım. Yeşilay'ın 444 79 75 diye bir telefon numarası var, yine bu telefon numarasından öğretmenlerimiz çok ciddi bir manada destek alabilirler. Ama en önemlisi öğretmen, uyuşturucu kullanan bir öğrencisini gördüğü zaman bunu aile ile paylaşmalı ve aile ile beraber bu olayı bu hastalığı bertaraf etme noktasında bir yerlere varmalıdır. Aile şunu yapmamalı ' benim çocuğum kullanmaz, çocuğuma iftira atıyorsun, yok böyle bir şey, sana ne, sen kendi işine bak' dememelidir. Yani öğretmen ve aile bu anlamda işbirliği yaparak bu çocuğun bataklıktan kurtulması için yapması gereken ne varsa yapmalı. Yeşilay olarak biz zaten öğretmenlerimize bu anlamda materyal desteklerimizi sunuyoruz. Bu anlamda bize müracaat eden öğretmenlerimize, yol gösterme noktasında hizmet veriyoruz. Sadece biz değil, halk sağlığı zaten bu işin içinde, sağlık il müdürlükleri bu işin içinde, müftülükler bu işin içine girmeye başladı. Yani bir öğretmen, öğrencisinin sigara, alkol kullandığını madde kullandığını gördüğü zaman lütfen kafasını dönüp 'bana ne' demesin, çocukla konuşsun, aile ile konuşsun ve verdiğimiz 191 ya da YEDAM ile görüşsün bu anlamda ciddi bir manada destek alacağına inanıyoruz."İfadelerini kullandı.
"Çocuk rol model olarak anne ve babayı ya da evde varsa büyükleri rol model olarak alır"
Çocukların uyuşturucu kullanımına neden olan birkaç tane etken olduğunu belirten Öger, sözlerine şöyle devam etti. "Bu etkenlerden bir tanesi, aslında çocuğun uyuşturucudan ziyade bu tür kullanımların aileden birinden görmüş olmasıdır. Mesela anne baba sigara içiyorsa, evde büyükler sigara içiyorsa, çocuklar kesinlikle sigara içer kimse kimseyi kandırmasın. Dolayısıyla çocuk rol model olarak anne ve babayı ya da evde varsa büyükleri rol model olarak alır. İkincisi bize hediye edilmiş olan, evimizde atmaya kıyamadığımız alkoller ya da alkol şişeleri vardır bunları saklamaya çalışıyoruz. Çocuk bunları gördüğünde maalesef sanki bu kutsalmış, değerli bir şeymiş gibi bir şey atfetmeye çalışıyor, bu çocuğun alt belleğimde çocuğu kullanmaya teşvik ediyor. Ve çocuklar akran teşvikidediğimiz, içinde bulunduğu arkadaş ortamı tarafından bu tür kullanımlara sevk edilebilmektedirler.
"Sabrı ve tefekkürü bilmedikleri için direk bu tür maddelere tevessül edebiliyorlar"
Son olarak başarısızlığın, aile problemlerinin, ekonomik problemlerin uyuşturucu kullanmak için sebep olmamakla beraber, tetikleyici etkenler olduğuna dikkat çeken Öger son olarak, "En önemlisi biz çocuklarımıza manevi desteği sağlayamıyoruz çünkü çocukları öyle bir at yarışı haline getirmişiz ki kafalarına tıp fakültelerini koyuyoruz, çok ciddi manada okullar koyuyoruz, etik değerlerden uzak bir eğitimle çocukları eğitmeye çalışıyoruz. Etik değerlerden uzak, dini değerlerden uzak bir eğitimle yapılan çalışmaların sonrasına baktığımızda, çocuklar zengin olmak istiyorlar ama zengin olmanın yolunu gayri meşru yollara başvurarak zengin oluyorlar yada var olan bir problemle karşı karşıya kaldıkları zaman, sabrı ve tefekkürü bilmezler. Sabrı ve tefekkürü bilmedikleri için direk bu tür maddelere tevessül edebiliyorlar. Dolayısı ile eğitim noktasında iyi bir müfredatla çocuklarımıza yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum." dedi. (Mehmet Çelik, M. Hüseyin Temel-İLKHA)