Dokuzuncu Mertebe
İlham mertebesidir. Allah Teala:
“Andolsun nefse ve onu en güzel biçimde yaratana ve fücurunu da takvasını da ilham edene” (Şems,7-9) buyurur.
Nebi (sav) de Husayn b. Münzir el-Huzai`ye müslüman olunca şöyle dedi:
“De ki: Ey Allah`ım bana rüşdümü ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru”.(Tirmizi, daavat, 70; Müsned, IV, 444)
Menazil kitabının yazarı ilhamı, muhaddeslerin makamı olarak kabul etmiştir.
O derki bu makam feraset makamının üstündedir. Çünkü feraset nadiren vuku bulur ve feraset sahibi feraseti zorlukla uzun çabalarla elde eder. Oysa ilham ancak huzur makamında hasıl olur.
Ben derim ki tahdis, ilhamdan daha hususidir. İlham imanlarının derecesine göre müminlere has genel bir özelliktir.
Şüphesiz her mümin imanını, Allah`ın kendisine ilham ettiği rüşd ile elde eder.
Tahdis mertebesine gelince bu konuda Nebi (sav) şöyle buyurur.
“Eğer bu ümmette de onlardan biri varsa o da Ömer`dir”. (Buhari Fedailu Ashabi`n- nebi.6; Müslim.Fedailu`s- Sahabe,23)
Yani muhaddes kişilerden biri demek istiyor.
Tahdis ise özel bir ilhamdır. O,nebilerden başkasına yapılan vahydir. Burada ya mükellef varlıklara olur.
“Musa`nın annesine onu emzirmesini vahyettik” (Kasas,7)
“ Ve havarilere bana ve Resulüme iman etmelerini vahyettiğimi hatırla”(Maide, 111) ayetlerinde olduğu gibi.
Ya da mükellef olmayan varlıklara yöneliktir:
“Senin Rabbin anya dağda, ağaçta insanların yaptığı çardaklarda yuva edinmesini, ev kurmasını vahyetti” (Nahl, 68) ayetinde olduğu gibi. Bunların hepsi ilham vahyidir.
Bu özel ilhamın ferasetin üstünde olduğu yolundaki görüşe gelince, bu konuda şunlar delil olarak ileri sürülmüştü: feraset -daha önce de geçtiği gibi- nadiren meydana gelir. Nadirin ise hükmü yok gibidir. Sahibi tarafından elde edilmesi zor ve uzun olup, her zaman ona ulaşamaz. İlham ise Allah`a yakınlık ve huzur makamında hasıl olur.
Bu konuda gerçek şu ki: Feraset ve ilhamın her birisi özel ve genel olmak üzere ikiye ayrılır. Her birinin özel olanı; diğerinin genelinin üzerindedir. Ve her birinin genel olanı çoğu kez meydana gelebilir. Oysa özel olanı nadiren meydana gelir.
Fakat ikisi arasındaki asıl fark şudur ki, feraset, bir tür kazanma ve tahsile bağlıdır. İlham ise mücerred anlamda vehbidir, kesin olarak çalışmakla elde edilemez.
İbni Kayyım - Medaricu's Salikin