Altıncı Mertebe
Umumi ve genel olan beyan derecesidir. Hakkın, delil ve şahidleriyle birlikte açıklanması, batıldan ayrılması ve tanıtılmasıdır. Böylece hakk, kalbe görünmüş, gibi olur. Gözün görülen şeyleri müşahade etmesi gibi.
Bu derece Allah`ın yarattıkları üzerindeki hüccetidir ki, bu hüccet Kullarına ulaşmadan Allah kimseye azab etmez veya saptırmaz.
“Allah Teala bir topluluğu ancak kendilerine sakınacakları şey tamamen açıklanıp, doğru yolu gösterdikten sonra saptırır.” (Tevbe, 115).
Bu sapıtma, Allah`ın onlara açıkladığı zaman verdiği bir akibettir, Allah`ın açıkladığını kabul edip, onunla amel etmediklerinde, Allah onları hidayetten saptırmak suretiyle cezalandırır. Allah hiç kimseyi açıklama yapmadan saptırmaz.
Bu durumu bilince kaderin sırrını da bilmiş olursun ve kader konusundaki bir şekk ve şüphe de senden zail olur. Ve Allah`ın kullarını niçin dalalete düşürmüş olduğundaki hikmet de bilinir. Kur`an`ın pek çok yerinde bu açıklanır. Şu ayetlerde:
“Onlar sapıtınca, Allah da onların kalblerini saptırır” (Saff, 5),
“Onların sözü kalblerimiz perdelidir (kapalıdır) demektir, hayır, oysa Allah onların kalblerin küfürleri sebebiyle mühürlemiştir” (Nisa, 155) buyurur.
Birincisi, inaddan kaynaklanan bir küfürdür.
İkincisi, mühürlemeden kaynaklanan küfürdür.
“ İlk kez ona inanmadıkları gibi onların kalblerini ve gözlerini döndürürüz, onları taşkınlıkları içinde terkederiz, bu taşkınlığa dalar giderler ” (En`am, 110)
Yakinen bilip tahkik ettikleri halde Allah`a imanı terk etmelerinden dolayı, Allah da onların kalblerini, gönüllerini ve gözlerini çevirerek cezalandırdı. Böylece de onlar Allah yolunda hidayet bulamadılar.
Burada iyice bir düşün, doğrusu bu büyük bir konudur.
Allah Teala diyor ki:
“Semuda gelince, onlara da hidayet verdik, gel gör ki onlar, hidayete karşılık körlüğü sevdiler.” (Fussilet, 17)
Bu hidayet beyan ve delaletten sonra söz konusu olan hidayettir. Açıklama hidayet için gerekli, zaruri olmayan bir şarttır. Eğer bu açıklamaya kendisinden sonra başka hidayet bitişmezse, hidayeti açıklamayı başka bir hidayet izlemezse, bu açıklama ile hidayetin kemali hasıl olmaz. Burada söz konusu olan tevfik ve ilham hidayetidir.
Bu açıklama iki türlü olur:
Birincisi, okunup dinlenen Kur`an ayetleriyle açıklama,
İkincisi, görünen ve gözlenen ayetlerle açıklamadır.
Bu her iki açıklama da Allah`ın tevhidine isimlerine, sıfatlarına, kemaline, rasulleriyle Allah`dan haber verilen şeyin doğruluğuna delil ve ayetlerdir.
İşte bu yüzden Allah okunan ayetlerle, görünen ve gözlenen ayetlerle tefekkür yapmaya çağırır. Şu ya da bu konuda onları düşünmeye teşvik eder, yöneltir.
Bu; nebilerin gönderildiği beyan tarzıdır. Bu beyan resullere, resullerden sonra alimlere verildi, bundan sonra Allah dilediğini saptırır.
Nitekim ayet-i kerimede Allah şöyle buyurur:
“Biz her peygamberi kendilerine açıklamada bulunabilsin diye kendi toplumunun diliyle gönderdik. Artık bundan sonra Allah dilediğini saptırır, dilediğine de hidayet verir. O Azizdir, Hakimdir”. (İbrahim, 4)
Peygamberler sadece tebliğ ve beyan ederler, izzet ve hikmetiyle dilediğini saptıran, dilediğini de hidayete kavuşturan, Allah`tır.
İbni Kayyım - Medaricu's Salikin