Kurban Kesmenin Hükmü Hakkında Bilgi Verir misiniz?

 

Mezhep imamlarından sadece Ebu Hanife kurbanın vacip olduğu ve seferde olanlar hariç her sene kesilmesi gerektiği görüşündedir. Diğer imamlar, Ebu Hanife'nin iki öğrencisi İmam Muhammed, Ebu Yusuf ve bazı fakîhler ise kurbanın müekked sünnet olduğu görüşündedir (Zeydân, el-Camî' Fî'l-Fikhi'l-İslâmî II, 446).

 

Kurbanın vacip olduğunu söyleyenlerin delili Kevser Suresi'nde geçen “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!" ayeti ile İmam Müslim'in rivayet ettiği “Maddi imkânı olduğu halde kurban kesmeyenler mescitlerimize yaklaşmasın!" hadisidir. Aynı şekilde peygamber efendimizin (aleyhissalatu vesselam), hayatı boyunca kurban kesmeyi -seferde dahi olsa- hiç terk etmemesi, vacip olduğu görüşünü benimseyenlerin getirdikleri bir başka delilidir. Yine İbn Ömer (radiyallahu anh) şöyle demiştir: Allah Resulü Medine'de on yıl ikamet etti. Her yıl kurban kesiyordu (Tirmizî, Edâhî 9, No: 1507). Sevbân'ın (radiyallahu anh) rivayet ettiği bir başka hadiste ise Peygamber (aleyhissalatu vesselam), seferdeyken dahi kurban keserdi (Müslim, Edâhî 35, No: 1975). İmam Nevevî bu hadisin şerhinde, kurbanın seferde dahi meşru olduğunu bildirir. Ebu Hanife ise kurbanın vacip olduğunu söylediği halde, Hz. Ali'nin “Seferde ve Minâ'da kurban yoktur" rivayeti nedeniyle bu durumda olan kimselere kurbanın vacip olmadığı görüşünü tercih eder (Nevevî, Şerhu Müslim XIII, 152).

 

Kurbanın vacip olmadığını söyleyen imamlar ise Kevser suresinde geçen ayetin, kurbanın vacip olduğuna işaret etmediğini söyler. Zira “Rabbin için kurban kes!" ayetiyle kastedilen mana; kurbanın putlar için değil de, Allah için olması gerektiğidir. Efendimizin “Sizden birisi Zilhicce ayının onu girdiğinde kurban kesmeyi isterse, saçından ve tırnağından bir şey almasın!" (Müslim, Edâhi 39, No: 1977) hadisi de kurbanın vacip olmadığına işaret eden bir başka delildir. Zira Kurban vacip olsaydı Allah resulü “Sizden birisi, Zilhicce ayının onuncu günü girdiğinde kurban kesmeyi isterse..." diyerek kurban kesmeyi kişinin iradesine bırakmazdı (İbn Rüşd, Bidâtü’l-Müctehid s.419).

 

 

Kurban Kesmekle Muhatap Olanlar

 

 

 

Kurban kesmekle mükellef olmanın şartları; kişinin müslüman olması, hür olması, buluğ çağına ulaşması, akıllı olması, mükim olması (seferi olmaması) ve maddi imkânının olmasıdır. Bu altı şartın kendisinde bulunduğu kimseye kurban kesmenin sünnet veya vacip olması hususunda mezhep imamlarının ittifakı vardır. İhtilaf mukim olma ve buluğ çağına erme şartlarıyla ilgilidir. Hanefilere göre seferde olan kimseye kurban vacip değildir. Diğer imamlar, hüküm konusunda seferilik ile mukimliği birbirinden ayırmazlar. Buluğ çağına ermeyenlere kurbanın vacip veya sünnet olduğu görüşü Ebu Hanife, İmam Yusuf ve İmam Malik'e aittir. Şafiî ve Hanbeliler çocuğun kurban kesmesini sünnet olarak görmez (Zuhâyli, el-Fıkhu'l-İslamî ve Edilletuhu II, 604).

 

Sadece bir nafakayla geçinen aile efradı, ne kadar kalabalık olursa olsun içlerinden birinin kurban kesmesi diğerlerinin üzerinden bu hükmü kaldırır. Bu tür ailelerin kurban kesmesi sünnet-i kifâyedir. Ancak kadının maddi imkanı yerindeyse ayrıca kendisi de bu ibadeti yerine getirebilir. Bu durumda kestiği kurbanın sevabını alır. (Zeydân, el-Câmî' Fî'l-Fikhi'l-İslâmî II, 450).

 

Kestiği sırada maddi olarak sıkıntıya girmeyecek kimsenin kurban ibadetini yerine getirmesi daha faziletlidir. Her ne kadar bazı fakihler, kurban kesmekle sorumlu olmanın ölçüsünü malın nisaba ulaşması şeklinde belirlemiş olsa da kesildiği takdirde kişinin külfet altına girmemesinin ölçü alınması daha isabetli bir görüştür. Zira güç yetirmeyi nisapla sınırlandırdığımız takdirde böyle önemli bir ibadetin ihyâ edilmesi oldukça azalacaktır.

 

 

Kurban Olarak Kesilecek Hayvanların Yaşlarıyla İlgili Bilgi Verir misiniz?

 

Deve, sığır, koyun ve keçiden başka hayvanları kurban olarak kesmek caiz değildir. Kurban olarak kesilecek hayvanların yaşları şöyledir:

 

 • Sığır: Hanefî, Hanbelî ve Şafiîlere göre iki, Malikilere göre ise üç yaşını doldurmalıdır.

 

• Koyun: Şafiîlere göre muhakkak bir yaşını doldurmalıdır. Hanefî ve Hanbelilere göre bir yaşındaki koyun gibi iri görünürse altı aylık kuzu kurban olarak kesilebilir.

 

• Keçi: Hanefî, Hanbelî ve Malikilere göre bir, Şafiîlere göre ise iki yaşını doldurmalıdır.

 

 • Deve: Her dört mezhebe göre beş yaşını tamamlamalıdır.

 

 

 

Kurban Olarak Kesilecek Hayvanlarda Bulunmaması Gereken Kusurlar

 

 

Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: Dört hayvanın kurban edilmesi caiz değildir: Belirgin şekilde bir gözü kör olan, belirgin şekilde hasta olan, bir ayağı topal olan ve de kemiğinde ilik kalmayacak şekilde zayıf olan hayvanlar (Ebu Dâvud, Edâhî 5, No: 2802). Sahih olarak varid olan bu hadiste geçen ayıpların kendisinde bulunduğu hayvanlar ittifakla kurban edilmez. Ancak bu hastalıklar hayvanda fazla belirgin değilse, kurban edilebilirler. Zira hadiste geçen “beyyin/açık" lafzı, bununla ilgili ölçüyü ortaya koymaktadır. Mesela bu ayıplardan sakatlıkla ilgili ölçü, hayvanın kurban edilecek yere kendiliğinden gidebilmesidir. Hadiste geçen kusurların dışında, hayvanın etini eksilten başka ayıplar da kurban olmaya mânidir. Buna binaen;

 

 

Bir veya iki gözü, dili, kulağı, burnu, eli, ayağı, memesi, meme uçları ve kaba et kısmı (kuyruğu) kopan hayvanlar kurban olmaz. Bunun yanında; kulağı delik olan, boynuzu beynine ulaşmayacak kadar kopan, yeme içmesine engel olacak kadar serkeşlik etmeyen hayvanlar kurban olarak kesilebilir. Şafiîlerin aksine Hanefilere göre dişlerinin çoğu dökülen hayvan kurban olmaz. Ancak hayvanı satın aldıktan sonra bu kusurlar oluşursa ve yenisini alma imkânı yoksa bu şekilde de kurban edilebilir (Zuhaylî, el-Fıkh’ul-İslamî III, 618; İbn Kudâme, el-Muğnî VIII, 11). İğdiş edilmiş yani husyeleri alınmış hayvanı kurban etmekte bir sakınca yoktur. İmam Ahmed'in rivayetine göre, Ebû Râfi' (radiyallahu anh) şöyle demiştir: Allah Rasûlü iğdiş edilmiş iki alaca koçu kurban etti (Müsned, XXXIX, 285, No: 23860).

 

 

Hangi Hayvanı Kurban Olarak Kesmek Daha Faziletlidir?

 

 

Allah Teâla hac ve kurban ibadetiyle ilgili “Her kim Allah'ın nişanelerini yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasındandır" (Hac 32) diye buyurmaktadır. Allah'ın nişaneleri çok olmakla birlikte burada özellikle kurbana vurgu yapılmıştır. Ayette geçen "yüceltirse" kelimesine binaen kurban kesenin maddi imkânı yerindeyse en büyük ve en etli olanı seçmesi daha faziletlidir. Mesela kurban olarak koyun seçilecekse bunlardan boynuzlu ve eti bol olanın tercih edilmesinin ecri daha büyüktür. Hanefî ve Şafiî mezhebine göre bir kimsenin tek bir koyun kesmesi, ineğin yedi parçasından birine ortak olmasından daha evladır. Aynı şekilde yedi koyun, bir büyükbaş hayvandan daha faziletlidir. Kurban kesiminde şu sıralamaya dikkat etmenin mükâfatı daha büyüktür: Deve, inek, koyun, deveye ortak olma, ineğe ortak olmak. Küçükbaş hayvanlardan koyun, keçiden daha faziletlidir. Erkek hayvanlardan çiftleşmeyenler, doğurmayan dişi hayvandan üstündür. Bu ikisi yoksa ilk önce çiftleşen erkek, sonra doğum yapan dişi gelmektedir. Dolayısıyla doğum yapmayan dişinin tercih edilmesi, çiftleşen erkek koyunun tercih edilmesinden daha evladır (el-Mevsûatu'l-Kuveytiyye V, 99).

 

 

 

Kurban Olarak Kesilecek Hayvanın Sütünden ve Yününden İstifade Edilebilir mi?

 

 

Kurban için özel bir hayvan belirtilmemişse yani seçilip kesilmesi kararlaştırılmamışsa sürü içerisinde bulunan hayvanlardan her türlü şekilde istifade edilebilir. Bu durumda kişi kurban günü geldiğinde hayvanlardan birini seçip keser. Eğer kurban için özel bir hayvan tayin edilmişse belirlenen hayvanın sütünden, yününden ve doğan yavrusundan istifade etmek uygun değildir. Hanefî mezhebine göre kurban kesen kişi ister fakir olsun ister zengin, hayvanın sütünü sağıp içmesi ve yününden istifade etmesi tahrimen mekruhtur. Şafiî mezhebine göre koyunun yavrusundan arta kalan ya da sağıldığı takdirde etinin eksilmesine sebebiyet vermeyen sütten istifade edilebilir. Yünüyle ilgili hüküm de aynıdır; eğer yünün kırpılması daha faydalıysa alınmasında bir sakınca yoktur. Kendisi kullanabileceği gibi, tasadduk etmesi daha faziletlidir (el-Mevsûatü'l-Fikhiyyetü'l-Kuveytiyye V, 96). 

 

 

Satın Alındıktan Sonra Hayvanda Oluşan Kusur Kurbana Mani midir?

 

Kesilecek hayvanda bir kusurun bulunmaması kurbanın geçerli olma şartlarındandır. Ancak satın alındıktan sonra ihmal olmaksızın hayvanda yeni bir kusur meydana gelirse fakihlerin çoğunluğuna göre bu hayvanın kurban olarak kesilmesinde bir sakınca yoktur (İbn Kudâme, el-Muğnî VIII, 11). Konuyla ilgili rivayet edilen bir hadise göre Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) şöyle der: Biz kurban etmek üzere bir koç satın aldık. Sonra kurt onun kuyruğundan veya kulağından bir parça kaptı. Biz durumu Peygamber'e (aleyhisselatu vesselam) sorduk. O da (aleyhisselatu vesselam), onu kurban etmemizi emretti (İbn Hanbel, el-Müsned XVII, 374, No: 11274; İbn Mâce, Edâhî 9, No: 3146). Hanefî mezhebine göre böyle kimselerin durumuna bakılır; zenginse başka bir hayvan kesmesi gerekir, fakirse gerekmez; bu kestiği hayvan kurban olarak kabul edilir (Âlemgîriyye, el-Fetâva’l-Hindiyye V, 369).

 

 

 

Kurbanlık Hayvanı Kestikten Sonra Sağ Çıkan Yavrunun Durumu

 

Ebu Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) şöyle der: Allah Rasulüne (aleyhissalatu vesselam) Ya Rasulallah biz karınlarında yavrusu olan deve, inek ve koyun kesiyoruz. Bunları atalım mı yiyelim mi? diye sorduk. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) “dilerseniz yiyin çünkü annesinin kesilmesi yavrusunun kesilmesi demektir” buyurdu (Ebû Dâvûd,  Edâhî 18, No: 2827). Bu hadise istinaden cumhur, ister sağ ister ölü olsun çıkan yavrunun kesilmesine gerek olmaksızın yenilebileceği görüşünü benimser. Ebu Hanife ise yavrunun ölü çıkması durumunda leş olup yenilemeyeceği, sağ çıkması durumunda ise kesildikten sonra yenilebileceği görüşündedir. Çıkan yavrunun yenilebilmesi için Malikiler yavrunun yaratılış bakımından tamamlanmış olması ve kıllarının çıkmış olma şartını koşarken Şafiiler bu şartları koşmaksızın yenilmesinin caiz olduğunu söyler (İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid s. 432).

 

Bununla birlikte karnında yavrusu bulunan hayvanın kurban olarak tercih edilmemesi daha uygundur. Ancak hamile hayvan kurban olarak kesilmişse geçerlidir. Zikredilenlerin yanı sıra çıkan yavru yaşayabilecek durumda ise bunun satılıp parasının da tasadduk edilmesi kurbanın ruhuna daha uygundur (Bilmen, Büyük İslam İlmihali s.392).

 

 

Kurban Kesmede Zenginliğin Ölçüsü Nedir?

 

Kestiği sırada maddi olarak sıkıntıya girmeyecek kimsenin kurban ibadetini yerine getirmesi daha faziletlidir. Her ne kadar bazı fakihler, kurban kesmekle sorumlu olmanın ölçüsünü malın nisaba ulaşması şeklinde belirlemiş olsa da kesildiği takdirde kişinin külfet altına girmemesinin ölçü alınması daha isabetli bir görüştür. Zira güç yetirmeyi nisapla sınırlandırdığımız takdirde böyle önemli bir ibadetin ihyâ edilmesi oldukça azalacaktır.

 

 

Kurban Kesiminde Sığırların Yaşı Dişleriyle Belirlenebilir mi?

 

Kapak atma, sığırların öndeki kesici dişlerinin düşüp yerini yenilerine bırakması anlamına gelmektedir. Genel itibarıyla iki yaşını doldurduktan sonra kapak atan sığırlar, bazen bu süreden birkaç ay öncesinde de diş çıkarabiliyor. Bu durum sığırların kurban olarak kesilebileceği anlamına gelmez. Zira hayvanlarda yaş dişle değil kamerî yılla belirlenir. Ancak hayvanın yaşı tesbit edilemezse kapak atma, ölçü alınabilir.
 

Malikiler hariç diğer mezheplere göre sığırların kurban olarak kesilebilmesi için iki yaşını bitirip üçten gün alması gerekir. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir hadis-i şerifinde şöyle der: Müsinne'den başkasını kesmeyin. Ancak bulmak güç olursa koyun türünden ceza'a olanı kesin! (Müslim, Edâhî 13, No: 1963). Müsinne iki yaşını bitirip üçten gün alan sığır, ceza'a ise bir yaşını tamamlayıp ikiden gün alan koyun anlamına gelmektedir. 

 

 

Ortak Olarak Kesilen Kurbanlarda Niyet Birliği Şart mıdır?

 

Hanefî mezhebine göre ortaklaşa kesilen kurbanlarda taraflardan biri salt et yemek veya satmak maksadıyla hayvana ortak olursa geriye kalanların kurbanı geçersiz olur. Ancak akika, nezir; hedy, ceza veya herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın sünnet olarak kesilen hayvanlarda niyet birliği şart değildir. Bununla birlikte Hanefilere göre asli itibariyle ibadet olsa da niyet farklılığı mekruhtur; asıl olan aynı sebeple yedi kişinin bir kurbana ortak olmasıdır. Hanbelî ve Şafiîler ise kurban kesenin niyetinin bir başkasının niyeti üzerine etki etmeyeceği görüşünü benimseyerek, yedi kişiden birinin et maksadıyla hayvana ortak olmasının diğerlerinkine zarar vermeyeceğini belirtir (Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc V, 566).

 

 

Kocayla Birlikte Kadın da Kurban Kesmeli mi?

 

Sadece bir nafakayla geçinen aile efradı, ne kadar kalabalık olursa olsun içlerinden birinin kurban kesmesi diğerlerinin üzerinden bu hükmü kaldırır. Bu tür ailelerin kurban kesmesi sünnet-i kifâyedir. Ancak kadının maddi imkanı yerindeyse ayrıca kendisi de bu ibadeti yerine getirebilir. Bu durumda kestiği kurbanın ecrini alır (Zeydân, el-Câmî' Fî'l-Fikhi'l-İslâmî II, 450).

 

 

Kurbanlık Hayvanların Derisini Satmak Caiz mi?

 

Kurbanlık olarak kesilen hayvanların derisi satılmaz ve kesim ücreti olarak kasaba verilmez. Bu durum Hz. Peygamber'in (aleyhissalatu vesselam) hadisiyle nehyedilmiştir. Ebu Hureyre'den (radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre Efendimiz “Kurban derisini satanın kurbanı yoktur" (Hâkim, Müstedrek, II, 452, No: 3468) diye buyurmuştur. Yine bir başka hadiste Allah Resulü, kesim ücreti olarak deriyi vermeyi yasaklamıştır. Hz. Ali (radiyallahu anh) şöyle der: Allah resulü (aleyhissalatu vesselam), bana kurbanın başında durmamı ve derisini dağıtmamı, kasaba (ücret olarak) vermememi emretti (Buhârî, Hac, 120, No: 1716; Müslim, Hac, 348, No: 1317).

 

Kurban kesenin, kestiği hayvanın derisini sadaka olarak hayır kurumlarına vermesi daha faziletli olmakla birlikte kendisinin kullanması da caizdir. Rivayet edildiğine göre Hz. Aişe validemiz kurban olarak kestiği hayvanın derisinden kendisine su kabı edinirdi (İbn Hanbel, el-Müsned XXXXI, 212, No: 24676).

 

 

Kurban Etinin Mevlit veya Düğün Yemeği Yapılması Caiz midir?

 

Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kesilen kurban etinin üçe taksim edilip bir bölümünün yoksullara, bir bölümünün akraba, komşu ve yakınlara, diğer bölümünün ise ev ahalisine bırakılmasını tavsiye etmiştir (İbn Kudâme, el-Muğnî VIII, 16). Kurbanda asıl olan, kişinin kestiği eti fakir ve yoksullara tasadduk etmesi ve bu vesileyle onları sevindirmesidir. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) “Yiyin, tasadduk edin ve kendinize kaldırın" (Müslim, Edâhî 28, No: 1971; Buhârî, Edâhî, 16, No: 5569) diye buyurmuştur. Bu hadise binaen Hanbelî ve Şafiî mezhebi kurban etini sadece kesen kişinin yemesinin caiz olmadığı, az dahi olsa bir miktarının sadaka olarak başkalarına verilmesi gerektiği görüşünü benimser (Kürdî, Tenvîrü’l-Kulûb s.267).

 

Kurban eti çeşitli münasebetler nedeniyle yemek yapılıp toplu şekilde dağıtılabilir. Kesilen etten fakirler, akraba, arkadaş, komşu ve kesen kişinin aile efradı yiyer. Aynı şekilde kesilen et düğün yemeği olarak da dağıtılabilir (Nefrânî, el-Fevâkihü'd-Devvânî Alâ Risâleti İbn Ebî Zeyd I, 381).

 

 

Kurban Olarak Belirlenen Hayvandan Doğan Yavruyu Satmak Caiz midir?

 

Kurban olarak belirlenen hayvandan doğan yavruyu satmak Hanefilere göre tahrimen mekruhtur. Çünkü süt ve tüy gibi yavru da anneye tâbidir. Diğer mezhepler ise satmanın haram olduğunu söyleyerek, annesi gibi kesilmesi gerektiği görüşündedirler. Satıldığı takdirde elde edilen paranın sadaka olarak verilmesi gerekir (el-Mevsûatu'l-Fikhiyyetu'l-Kuveytiyye V, 97).

 

 

Doğuştan Kulaksız ya da Küçük Kulaklı Hayvan Kurban Olur mu?

 

Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: Dört hayvanın kurban edilmesi caiz değildir: Belirgin şekilde bir gözü kör olan, belirgin şekilde hasta olan, bir ayağı topal olan ve de kemiğinde ilik kalmayacak şekilde zayıf olan hayvanlar (Ebu Dâvud, Edâhî 6, No: 2802). Hz. Peygamber bu hadiste, bir hayvanın kurban olmasına engel olan ayıpları genel hatlarıyla belirtmiştir. Fakihler, bu dört ayıptan herhangi birinin kendisinde bulunduğu hayvanın kurban olamayacağı hususunda görüş birliği içindedir. Hayvanın etinin eksilmesine sebebiyet veren diğer kusurlar da kurban olmalarına mânidir. Örneğin kulağın kopuk olması, kurbanlık hayvanlarda bulunmaması gereken kusurlar arasında sayılmıştır (Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc V, 570). 

 

 

Zilhicce Ayının İlk Dokuz Gününü Oruçlu Geçirmenin Ecri Hakkında Bilgi Verir misiniz?

 

İçerisinde hac ibadetin en kıymetli rükûnlarının eda edildiği zilhicce ayının ilk on gecesi, üzerine kasem edilerek Allah Teâlâ tarafından övülmüştür. Fecr suresinde Allah (cc) şöyle buyurur: “(yemin olsun) on geceye” (Fecr 2). On gecenin; hac ayı olan zilhiccenin ilk on gecesi, hicrî yılın birinci ayı olan muharremin ilk on gecesi, ramazanın ilk veya son on gecesi olduğu yönünde değişik rivayetler vardır. Ancak birinci mâna tercihe daha uygundur (Kur'an Yolu Tefsiri V, 617). Abdullah İbn Abbas'ın (radiyallahu anhuma) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: Kendisinde salih amel işlenen günlerin Allah’a en sevimlisi (zilhicce’nin ilk) on günüdür.” Sahabiler: Ey Allah’ın Resulü! Allah yolunda yapılan cihad da mı (o günler kadar sevimli) değildir? diye sordular. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), “evet, Allah yolunda yapılan cihad da! Ancak canı ve malı ile cihada çıkıp da onlardan hiçbir şeyi geri döndürmeyen (yani şehid olan) hariçtir.” dedi (Buhârî, 'İdeyn 11, No: 969).

 

Hicri ayların sonuncusu olan zilhiccenin 10'uncu günü, kurban bayramının birinci gününe denk gelir. Bu günde oruç tutmak haramdır. Ancak ilk dokuz gününü, en büyük ibadetlerden biri olan oruçla geçirmenin ecri büyüktür. Hz. Hafsa annemiz şöyle der: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zilhiccenin dokuz günü, Âşûrâ günü, her aydan üç gün ve ayın ilk Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı (Nesâi, Sıyâm 83, No: 2417). Bunlardan özellikle Arefe gününü oruçlu geçirmenin ecri daha büyüktür. Ebu Katâde (radiyallahu anh) der ki: Resulullah'a (aleyhissalatu vesselam) Arefe günü orucu sorulunca kendisi şöyle buyurdu: (Bu günde oruç tutmak) geçmiş senenin ve gelecek senenin günahlarına kefarettir (Müslim, Sıyâm 197, No: 1162).

 

 

 

Zilhicce Ayının İlk On Gününde Tırnak ve Saç Kesilir mi?

 

Kurban bayramı zilhicce ayının 10'uncu gününe denk gelmektedir. Hac ibadetinin en önemli rukünlarının eda edildiği bu günlerin faziletiyle ilgili ayet ve hadisler bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz, kurban kesmek isteyenlerin zilhicce ayına girdikten sonra tıraş olmamalarını ve tırnaklarını kesmemelerini tavsiye etmiştir. Ümmü Seleme'den (radiyallahu anhâ) rivayet edildiğine göre Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: Sizden kurban kesecekler zilhicce hilalini gördüğünde kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından hiç bir şey kesmesin (Müslim, Edâhi 39, No: 1977). Hadis, kurban kesme niyetinde olanlar için varid olmuştur. Kurban kesmeyenlerin tıraş olmalarında ve tırnaklarını kesmelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Kurban kesme gününe kadar saç ve tırnağın kesilmemesiyle ilgili yapılan bu tavsiyenin hikmeti; kurbanın, bütün azaların ateşten kurtulmasına vesile olmasıdır. Zira kurban samimi bir şekilde kesildiği takdirde tırnak, saç ve sakal dahil olmak üzere bütün azaların ateşten kurtulmasına vesile olur. Bu sünneti yerine getirmek için zilhicce ayından önce saç ve tırnakların kesilmesi gerekir ki bu günlerde kesme zarureti doğmasın. Zilhiccenin ilk 10 gününde tırnakları kesip saçı tıraş etmenin caiz olduğuyla ilgili mezhep imamlarının farklı görüşleri bulunsa da yukarıda zikredilen hadise binaen bu davranıştan sakınmak daha evladır.