İslami kimliğinden dolayı FETÖ/PDY'nin polis ve yargıdaki unsurları tarafından oluşturulan kumpas ile ağır cezaya çarptırılan İsmail Balka, 17 yıldan buyana cezaevinde bulunuyor. Şu anda Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde olan Balka, ailesi tarafından organize edilen düğün töreniyle dünya evine girdi. Fakat kendisi bu düğün törenine katılamadı.
Türkiye'nin karanlık yıllarında JİTEM, PKK, FETÖ gibi örgütlenmelerin Müslüman halka yönelik baskı ve zulümlere rıza göstermedikleri için çeşitli kumpaslarla mahkum edilenlerin mağduriyeti devam ediyor. Bu mağdurlardan, yaklaşık 17 yıldır cezaevinde olan İsmail Balka, dünya evine girdiği düğününe katılamadı.
Nurullah Balka'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan düğünde, ilahi ve ezgiler okunurken davetliler de hep birlikte halaya durdu.
İslami kimliği ve bölgede yaptığı İslami hizmetlerden dolayı tutuklanıp 14 yıl cezaevinde kalan ve geçtiğimiz aylarda cezaevinden çıkan, bölgenin tanınmış âlimlerinden Mehmet Beşir Varol, damadın olmadığı düğüne katılarak burada davetlilere hitap etti.
"Allah'ın emrettiği şekilde hayatımızı sürdürmemiz gerekiyor"
Her zaman Allah'a hamd edilmesi gerektiğini söyleyen Varol, "Öncelikle Allah-u Teâlâ'ya hamd etmeliyiz. İnsanlara hamd etsek, Allah'a hamd etmesek demek ki bu nimetlerin de insandan geldiğini zannederiz. Bütün nimetlerin tamamını Allah vermiştir. Bu yüzden bize nimet verene hamd etmeliyiz. Rabbimizi unutmamamız gerekiyor. Biliyorsunuz ki tükettiğimiz bu nimetler Rabbimizin nimetleridir. Bu yüzden Allah'ın emrettiği şekilde hayatımızı sürdürmemiz gerekiyor. Haramlardan uzak olalım. Bugün dünyadaki hastalıkların sebebi Allah'a hamd etmemekten kaynaklanmaktadır. Allah'ın verdiği nimetleri bilmiyoruz. Rabbimize itaat etmiyoruz. Bu yüzden de Allah düzelmemiz için bizi ikaz ediyor. Bela ve musibetler başımıza getiriyor. Dolayısıyla nimetlerin Allah'tan geldiğini bilip, ona hamd etmeliyiz." dedi.
Doğru yolun Allah'ın dini İslam'da olduğunu ve bu yolda mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Varol, "Doğru yol Allah'ın dini olan İslam'dadır. Bu yüzden Allah'tan doğru yolu istemeliyiz. Hayatımızı Kur'an ve sünnetle şekillendirmeliyiz. Bu duayı daima Rabbimize yapmalıyız. Allah'tan başka kimseden yardım istemeyelim. Çünkü insanlar acizdir." dedi.
Düğün töreninin sonunda ise Fehmi Balka, ağabeyinin cezaevinden göndermiş olduğu mektubu okudu.
"Hükmü geçersiz hâkimler bize ceza verdiler"
Mektubunda yıllardır zulme maruz kaldıklarını belirten İsmail Balka, hükmü geçersiz hâkimler tarafından cezaevine mahkûm edildikleri ifade ederek şunları kaleme aldı:
"Dünya evinin gözüyle biz cezaevine girerek ailemizden olduk. Ailemiz ve akrabamız zarar gördüler, sıkıntı çektiler, insanların gözünde; zarar ettik, perişan olduk, iflas eden tüccar durumuna düştük. İnsanların gözünde böyle görünse de aslında dünya fanidir, zevkleri geçicidir. Elbette bu dünya hayatı bir gün bitecektir. Belki dünyevi bir kaybımız olacak fakat Rabbimizin rızasını ve ebedi hayatı kazanarak manada mes'ud olacağız. İşte bundan dolayı şu dünya hayatındaki harabiyet vaziyeti ahirette kurtuluş vesikamızın ta kendisidir. Hükmü geçersiz hâkimler bize ceza verdiler. Onlar da biliyorlar ki bu hükümleri adil değildir. Bize adaletle hükmetmediler. Bu ceza Allah katında makul ve adil olmadığı gibi ehli vicdan ve insafın yanında da batıldır. Onlar bu şekilde vazifelerini yaptılar ve yapıyorlar."
"Zulmen bize verilen bu cezanın hiçbir ehemmiyeti yoktur"
İsmail Balka, mektubuna şöyle devam etti:
"Kulun ameli de kendisi gibi fanidir. Kaldı ki bu ceza bu dünya için geçerlidir. Gerçek mahkeme Mahkeme-i Kübra'dır. Biz orada yargılanacak ve biiznillah beraatımızı da Rabbimizden alacağız. Peygamberimizin en güzel sünnetlerinden olan evliliğe adım atmış bulunuyorum. Biliyorum sizler bugüne kadar böylesi bir düğün ile karşılaşmadınız. Ancak bilmenizi isterim ki hayatımızın hiçbir aşaması sıradan bir vatandaşın hayatına benzemediği için düğünümüz de böyle olması şartlarımızın bizi buna zorlamasındandır. Böyle düğünlere benzer düğünler Hz Peygamberin hayatında mevcuttur."
Düğün töreni, okunan ilahi ve ezgilerle devam ederken, daha sonra Yusufîlerin yaşadıklarını konu edinen bir sinevizyon gösterimi yapıldı. (Yılmaz Sönmez, Suat Tink - İLKHA)