16- Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir. (Maide suresi 16. Ayet)
Zıtlıkların hüküm sürdüğü yeryüzünde “ her şey zıttıyla bilinir" kaidesiyle değer ve kıymet biçilir. Hastalık olmadan sağlığın, soğuk olmadan sıcağın, karanlık olmadan aydınlığın, gece olmadan gündüzün değerini hakkıyla idrak etmenin mümkün olmadığını biliriz. Çoğu zaman karanlıklar içerisine girsek de mahcup bir şekilde aydınlığı aramaya koyuluruz. Çünkü aydınlık içimize ümit esintileri estirir. Karanlığın zifirisinde önümüzü görmeden girdiğimiz yollar ancak ortalık aydınlanınca fark ederiz. Aydınlıklar içerisinde kalplerimiz huzurla dolar. Gönüllere sekinet iner ve bayram sevinci yaşarız içten içe. Güneşin her gün yeniden doğması, her karanlık gecenin bir sabahı olması yeni umutların yeşermesine yeni hayatların, düşüncelerin hayat bulmasına adeta zemin oluşturuyor. En büyük aydınlık hiç şüphesiz İman nurunun aydınlığıdır. Işte tam da burada Allah, inananları küfrün karanlığında İman nurunun aydınlığına çıkartarak onlar üzerine nimetini tamamlamıştır.
Küfür cephesi ise bugün en büyük karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsiz rolünü üstlenmişlerdir. Duygu, düşünce ve davranışları engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; öyle bir deniz ki üstünü kara bulutlar kaplamış, uçsuz bucaksız fırtınalar ve dağdalı bir gece karanlığına mahkum olmuşlardır.
Belki görünüşte madden bir aydınlık içinde olabilirler lâkin manevî aydınlıkları olan İslâm ve imandan bihaber yaşamlarını sürdürmektedirler. Çokluk içinde azlığı, kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşamaktadırlar. Çünkü gerçek olan aydınlıktan uzakta hayatlarını idame etmektedirler. Gerçek aydınlık muhakkak Allah`ın yoluna tâbi olmak ve iman nuruyla çepeçevre kuşanmakla olur.
Filhakika bugün insanlık hiçbir devirde olmadığı kadar en ufak bir ışığa dahi muhtaç hale gelmiştir. Onlara yeni bir umut ışığı olmak, insanlığı içine düşmüş bu zifiri ve korkunç bataklıktan kurtarmak ancak Allah a tam teslimiyet gösteren bireylerin sayesinde olacaktır. Bundan dolayı özellikle müslüman genç kuşağın ataletten sıyrılıp, kendi yaratılış gayesine uygun bir şekilde mum misali karanlıklara aydınlık getirmesi elzemdir. Ey genç kardeşim! Bu yük senin omuzlarına yüklenmiş, bu yolda kendinden feragat ederek karanlık gecelere güneş gibi doğmalısın. Unutmamalısın ki geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir sabah vardır.. Yeniden Aydınlıklar görmek ümidiyle.. Yüce Rabbimiz şöyle buyur muyor mu:
35- Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir. ( Nur Suresi 35. Ayet)
Selam ve dua ile...
RABİA KÜLTER