Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Merkezi'nden Uzman Psikolog Abdullah Solmaz, teknoloji bağımlılığının özellikle çocuk ve gençleri sanal dünyaya hapsedip, gerçek dünyadan uzaklaştırdığını söyledi.
İnternet ile birlikte bilgisayar ve türevleri günlük hayatımıza daha çok girdi. Özellikle de çocuklar ve gençler teknolojiyi bir eğlence aracı olarak görürken vaktinin çoğunu da teknolojik oyunlarla geçiriyor. Bu durumun faydaları olduğu kadar zararlarının olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Abdullah Solmaz, ebeveynlere önemli uyarılarda bulundu.
Ebeveynlerin kendi gelecekleri olan çocuklarına sahip çıkması gerektiğini belirten Solmaz, bilgisayar oyunlarının özellikle çocuk ve gençler üzerinde büyük tahribat oluşturduğunu söyledi.
"Biz çocuklarımıza sahip çıkmazsak nice güçler çocuklarımıza sahip çıkma eğilimindeler." uyarısında bulunan Solmaz, "Eskiden savaşlar top ve tüfekle olurdu. Şu an onun yerini bağımlılıklar almıştır." dedi.
Teknoloji bağımlılığının son zamanların en büyük bağımlılık sorunları olarak görüldüğünü ifade eden Solmaz, teknoloji bağımlılığının çağımızın gizli hastalığı olarak nitelendirildiğine değinerek, şunları dile getirdi:
"Teknoloji bağımlılığını irdelediğimizde birey teknolojik aletlerle sağlıksız bir ilişki kuruyor. Bu ilişki şöyle gelişmektedir. Birey teknolojik aletlerle muhatap olmadığında bir gerginlik, mutsuzluk, sinirlilik yaşıyorsa, kullanım saatlerini her geçen gün daha fazla artırıyorsa ve bu kullanımlardan dolayı sosyal sorumluluklarını yerine getiremiyorsa bunun sonucunda da işiyle, ailesiyle ve kendi sosyal hayatıyla problemler yaşıyor. Bunun insan üzerindeki etkisi dört boyuttadır. Birincisi fiziksel anlamda sorun yaşamaktadır. Kemik, kas ve iskelet sisteminin bozukluğu, gözlerin zarar görmesi, beden duruşunun olumsuz yönde etkilenmesi bu fiziksel anlamdaki bozukluklardır. Psikolojik anlamda da bireyde başka bağımlılıklar varsa bunları da tetikleyebilir. "
Özellikle de çocukların büyük bir ilgisini çeken şiddet içerikli oyunların önemli zararları da beraberinde getirdiğine değinen Solmaz, "Psikolojik anlamdaki rahatsızlıklardan biri de bireyde empati duygusunu köreltir. Sosyal anlamda özellikle çocuğun yakın çevresiyle iletişimine zarar gelmesi, bizim bilincil aile dediğimiz ilişkilerinin daha çok zayıflamasıdır. Zihinsel anlamda da düşünce süreçlerine ciddi boyutta zarar verir." dedi.
Çocukları oyun bağımlılığına iten nedenlerle ilgili de bilgi veren Solmaz, "Çocukları oyun bağımlılığına iten üç boyut var. Birincisi fiziksel dediğimiz ve insanoğlunda beyninde bazı hormonlar var ki dopamin hormonu dediğimiz bu hormon bireyde haz duygusunu aktif bir hale getirir. Çocukların ve ergenlerin oynadığı oyunlarda genellikle haz duygusu yarattığı için ödül ve ceza sistemi gelişiyor. Birey de bundan haz duyuyor. Haz duyduğu için oyun bağımlısı olduğunun farkında bile olmayabiliyor. Bu bağımlılıkta gittikçe gelişiyor. Psikolojik ve ruhsal anlamda birey boşluğunu doldurma eğilimindedir. O boşluğunu daha uygun olan modellerle doldurmadığında maalesef oyun bağımlılığı buna zemin hazırlıyor. Çocuk kendini gerçekleştirmek anlamında belki de gerçek hayatta yapmadıklarını oyun ortamında daha çok gerçekleştirmiş oluyor. Kendini olduğundan daha farklı gösterebiliyor." ifadelerini kullandı.
Ebeveynlerin çocuklarına koşulsuz mesajlar vermesi gerektiğini ve çocuğun boşluğuna neden olacak sebeplerle uğraşmamaları konusunda uyaran Solmaz, "Oyun bağımlılığının sosyal boyutunda malumunuz insanlar artık her durumdan haberdar olabiliyor. Özellikle de çocuk ve gençlerin yeni çıkan oyunları birbirine haber vermesi gibi. Ailelerde çocuğumuz dışarıda zaman geçirmesin diye onlara samimi bir şekilde bilgisayar ve oyuna itecek aletler aldığında birey bu defa dışarıdaki tehlikeyi eve taşımış oluyor. Evdeki tehlike daha çok büyümüş oluyor. Burada ailelerin faktörü daha önemlidir. Ebeveynler olarak çocuklarımıza koşulsuz mesajlar vermemiz lazım. Çocuğun boşluğuna neden olacak sebeplerle uğraşmamız lazım. Çocuğun ilgisini, yeteneğini keşfedip çocuğa yönelik bir spor dalı, resim çizme, bir enstrümantal, okçuluk olabilir. Bu tür sosyal aktivitelerle birey meşgul olduğunda kendini oyuna ayıracak zaman bulamayacaktır. Bu gibi etkinliklerle de çocuk oyun bağımlılığının yerine hem kendini bu alanlarda geliştirmiş olur hem hayatta daha aktif bir şekilde var olma mücadelesi vermiş olacaktır."
"Biz teknolojiyi kullanacağız, o bizi kullanmayacak"
Solmaz, "Teknoloji bağımlılığının üç basamağından bahsedebiliriz. Birincisi teknoloji kullanımıdır. Bu normal günlük hayatta işlerimizi halletmek için kullandığımız bir durum. Şu anda teknoloji vazgeçilmez bir parçamızdır. İşlerimizi teknoloji üzerinden hallederiz. Bu normal bir kullanım. Bunun hiçbir zararı yoktur. Tabi buradaki temel mesele teknolojiyi bizim kullanmamızdır. Teknolojinin bizi kullanmaması. Biz teknolojiyi kullanacağız, o bizi kullanmayacak. İkinci basamağı ise teknolojiyi kötüye kullanımıdır. Teknolojiyi fiziksel, sosyal ve zihinsel olarak çok yoğun olarak kullandığı için bireyin zarar görmesidir. Bunun önüne geçilebilir. Özellikle çocuklarda ve gençlerde gördüğümüz tablo şu an bunu gösteriyor. Eğer birey derslerini, sosyal ilişkilerini ve bedensel gelişimlerini besleme konusunda onlara yardımcı olabilirsek teknolojiyi kötüye kullanımda onlara yardımcı olabiliriz. Bu bağımlılığın bir önceki adımıdır. Ailelerin çocuklarının hangi basamakta olduklarını tespit edip ve ona göre de doğru bir adımı atmaları gerekiyor." şeklinde konuştu.
Ebeveynlerin özellikle de ergenlik dönemindeki çocuklarına yaklaşımında sağlam zemin oluşturmaları gerektiğini ifade eden Solmaz, "Birey teknoloji bağımlılığının her türlü zararını hayatında görmesine rağmen teknolojisiz bir hayat düşünmemeye başlıyor. Bu durumda da bağımlılık gerçekleşmiş oluyor. Bundan sonrası da bağımlılığın getirdiği başka faktörlerde devreye girebiliyor. Bu durumda muhakkak bir uzman yardımına başvurmamız gerekiyor. Teknoloji bağımlılığını önleme anlamında da toplumsal, bireysel ve ebeveynler olarak neler yapabiliriz. Aslında bu konu daha önemlidir. Belki de sosyal olarak güçlü bir koordinasyonlar kurmalıyız. Çocuklarımız için onları teknoloji bağımlılıklarından uzak tutacak seçenekler sunmalıyız. Ebeveynler özellikle de ergenlik dönemindeki çocuklarına yaklaşımında sağlam zemin oluşturmaları lazım. Onların ihtiyaçlarına göre cevap verilmelidir. Ebeveynle üzerlerine düşen bu görevleri daha hassas şekilde yerine getirebilmelidir. Çocuktaki bu boşluğu doldurma ve ihtiyacını karşılama anlamında dışarıya gitmesini veya evdeki sinsi tehlikeye teknoloji bağımlılığına bulaşmama anlamında daha değişik yönelimlere girebilirler." diye konuştu.
Solmaz, dijital çağın yeni bir hastalığının telefon ve bilgisayarlar aracılığı ile kendini sanal ortamlarda hisseden kişilerin, çeşitli sosyal medya ortamlarında olan bitenleri, haberleri ve gelişmeleri kaçırma korkusu olarak adlandırılan fomo hastalığı olduğunu ifade etti. (İbrahim Koçyiğit- İLKHA)