ŞEYDA ÜNAL / DOĞRUHABER

Neler değişti şu fani hayatımızda son zamanlarda… Neler ise değişmeye devam ediyor… İnsanoğlu değiştiğini reddediyor… İyi ya da kötü diye ayırmadan hayır ben değişmedim diyerek bütün görüşlere set çekiyor… Heyhat, kendinden bile kaçamıyor!

Güven duygusu bugünkü konumuz… Sorun kendinize, kimlere güveniyorsunuz, bir elin parmağını geçiyor mu? Ya da acil bir işiniz çıktığında eve gelecek biri olduğunda anahtarınızı kaç kişiye teslim edebileceğinizi düşünüyorsunuz? Ya da tüm sorulara verecek bir cevabınız yok mu? Güven denen güzel duygu sizin sokağınıza uğramıyor mu?

Eskiden kilitlenmezmiş kapılar, hatta kilit denen kavram sözlüğe bile girmezmiş o sıralar. Şimdi her yerde kilitler yetmedi üstüne bir de alarmlar kurdular. Burada iki sorunun cevabını bilmek lazım. Birincisi insanlar git gide kötülüğün yoluna mı kapılıyor, yoksa bizlerde önyargı hastalığı mı başlıyor?

Şeriatı sevip sevmemenizin konuyla ilgisi yok, sizlere kısa bir örnek vereceğim. Şeriat olsaydı hırsız o eşyayı çalmadan evvel iki kez düşünecekti. Birinci düşüncesi ya yakalanırsam, ikincisi de ya yakalanıp kolsuz kalırsam… Tüm ömrünü iyilikle de geçirse yerine koyamayacağı bir uzvunu kaybedecekti. Kim bilir bu da onu bu kötülüğü yapmaktan vazgeçirecekti.

Sonuç olarak güven ve kötülük duygusu o kadar çamura bulanmış bir halde ki ikisinin de dozunu belirlemekte güçlük çekiyoruz. Asıl sıkıntı şurada, kendinize itiraf edemeseniz de kolay olanı seçip güvenmemeyi tercih ediyoruz. Ya yaparsa diye başlayan cümleler ışığında geri adımlar atıyoruz. Son bir soruyla yazımı bitiriyorum. Ya yapmazsa ya o sadece yıllardır güvenilmeyi bekleyen insanlardan biriyse yalnızca?