Hastalığı ve ilerlemiş yaşıyla daha önce de kamuoyunun gündemine gelen, 17 yıldır tutuklu olan 70 yaşındaki hasta mahkûm Mehmet Emin Alpsoy, geçtiğimiz salı günü Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kasık fıtığı rahatsızlığı nedeniyle ameliyata alınmıştı. Başarılı bir ameliyat geçiren Alpsoy, ailesinin 3 gün boyunca tüm resmi başvuruları almasına rağmen hastane yönetimi tarafından görüştürülmeyerek, tedavisi tamamlanmadan cezaevine gönderildi.
Yaşanan mağduriyetlere tepki gösteren mahkûm Alpsoy'un oğlu Dr. Abdurrahman Alpsoy, İLKHA'ya telefonda yaptığı açıklamada, zulmün azalacağını beklediklerini fakat daha fazla artmasının kendilerini derinden üzdüğünü ve var olan beklentilerini bitirdiğini belirtti.
Babasının, kardeşi Şeyhmus Alpsoy ile yıllardır İslami kimliğinden dolayı aynı cezaevinde kaldığını ve büyük sağlık sorunları yaşadığını ifade eden Alpsoy, babasının geçirmiş olduğu ameliyatın ardından iyileşmeden apar topar cezaevine götürüldüğünü söyledi.
Babasının mevcut hastalıklarından bahseden Alpsoy, "Öncelikle yaşlılığa bağlı vücut fonksiyonlarında ciddi kısıtlamalar mevcuttur. Gerçek yaşı kimlik yaşından 8 yıl küçük yazılmış. Kimlik yaşı 73 olan halamdan gerçekte daha büyüktür. Yıllardır Kronik Hepatit B hastası olup karaciğerden biyopsi alınıp tedavisi devam etmektedir. Ellerde sürekli titreme olup Parkinson başlangıcı vardır. Ciddi kemik erimesi ve bel fıtığına bağlı sürekli bel ve sırt ağrıları mevcut olup, günlük kendi bakımını yapmakta zorlanmaktadır. Şimdi de çift taraflı kasık fıtığından dolayı ameliyat edildi. İyileşmeden hemen apar topar cezaevine gönderildi." dedi.
"Tanıdığı ve parası olan suçluların rahatlıkla serbest bırakıldığı bir sistemde yaşıyoruz maalesef"
Hastalık ve kısıtlamalardan dolayı babasının bakıma muhtaç olduğunu belirten Alpsoy, şunları söyledi: "Yukarıda bahsettiğim hastalık ve kısıtlamalardan dolayı babam bakıma muhtaçtır. Daha önce babamın günlük ihtiyaçlarını, aynı cezaevinde bulunan ağabeyim Şeyhmus Alpsoy karşılıyordu. Ancak maalesef ağabeyim ihmaller yüzünden ilerlemiş kolon kanserine yakalandı. Şu anda kendisi bakıma muhtaç bir şekilde, cezaevi kampus hastanesinde tedavisi devam etmektedir. Dolayısıyla son dönemdeki yeni hastalıkları ve ağabeyimin hastalanıp yanından ayrılmasından dolayı tamamen kendi hayatını tek başına sürdüremeyecek hale geldi. İki defa Adalet Bakanlığına ve Adlı Tıp Kurumuna başvuruldu. Daha önce de her türlü usulsüz ve haksız raporlarla ismini duyurmuş bir kurum olan Adlı Tıpın raporları olumsuz geldiği için dosya Cumhurbaşkanına gönderilememiştir. Yüzlerce azılı teröriste açlık grevi sonrası 'kalıcı hafıza kaybı mevcuttur' şeklinde rapor verip affedilmelerini sağlayan maalesef bu kurumdu. Tanıdığı ve parası olan suçluların rahatlıkla serbest bırakıldığı bir sistemde yaşıyoruz maalesef. Şaşkınlıkla karşıladık. Ondan ötesi bizim onunla görüştürülmememiz ve sağlığı hakkında bilgilendirilmememiz bu zulmün zirvesini oluşturmuştur. Bu birkaç memurun işi mi yoksa bilinçli ve kasıtlı bir uygulamanın bir parçası mı bilemiyoruz." ifadelerini kullandı.
Alpsoy, mevcut durumdan dolayı ailecek mağduriyet yaşadıklarını dile getirerek, "Zulmün azalacağını beklerken katmerleşmesi bizi çok üzmüş ve var olan beklentilerimizi bitirmiştir. Onlarca aile ferdi yediden yetmişe bu haksız uygulama ve zulme neden olan herkese beddua etmektedirler. Sorumlular bu mazlum torunlarının bedduasından kurtulamayacaklar. Şimdiye kadar bu zulmü güya ortadan kaldıracak olan yetkililere dua ederken, bundan sonra hiçbir bahaneleri kalmayan sorumlulara Allah'tan misliyle mukabele etmesini temenni ediyoruz. İçim dolu, duygularımı anlatmakta zorlamıyorum." şeklinde devam etti.
Alpsoy, "Kendi yakınları veya ünlü biri için seferber olup her türlü kanunu değiştiren, istedikleri ünlü kişileri bıraktırmak için bir sözle mahkemelere müdahale edenlere sesleniyorum. 'Bizi ve diğer haksız bir şekilde mağdur edilen insanların sesini duyun, oyalamayın, gecikmiş adalet adalet değildir düsturuyla hareket edip, hesabı ahirete bırakmayın. Aksi takdirde mahşerde hesap daha ağır olur." ifadelerini kullandı. (Emrah Deniz, M. Hüseyin Temel - İLKHA)