DİYARBAKIR - İnsani Hak ve Hürriyetleri Derneği (Hür-Der), son dönemlerde sevk adı altından yaşanan sürgünler, ülkenin en büyük sorunu haline dönüşen Kürt ve inanç sorunuyla ilgili yazılı basın açıklaması yaptı.

 

Cumhuriyetin kuruluş sürecinden günümüze kadar sistemin bölgeye yönelik inkâr asimilasyon ve sürgünlerin neticesinde halkın yıllarca muzdarip olduğu belirtilen açıklamada, halkın kendilerini bu zülüm ve baskı cenderesinden kurtaracak bir yardım eli beklediği, fakat her defasında farklı mülahazalarla ortaya çıkarılan engellerden dolayı, çölde su bekleyen susuzların serap gören haline döndükleri ifade edildi.

 

Aile Düzenleri Paramparça Edildi
Her türlü baskı ve sürgünler neticesinde mazlum ve mağdur halkın onlarca yıl diyar diyar dolaştırıldıklarına dikkat çekilen açıklamada, bir halkın sözde suçluları cezalandırma adı altında çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek ayırımı gözetilmeksizin yıllarca aile düzenleri paramparça edilerek sürgün edildikleri kaydedildi.

 

Tarihsel süreç içerisinde bölge insanının sürgün olarak; Yozgat-Manisa-Tekirdağ-İstanbul-Edirne-Sinop vb. yerlere sürüldüklerine dikkat çekilen açıklamada, yaşanılan bu dramatik ve kaotik durumdan mazlum ve mağdurların feryat ve figanları ile yardım çığlıklarına hiçbir karşılık verildiği kaydedildi.

 

Cezaevleri İşkence Merkezlerine Dönüştürüldü
Bölgede yapılan cezaevleri, suçluları ıslah etme yerine âdete işkence merkezlerine dönüştürüldüğü ifade edilen açıklamada, "12 Eylül askeri darbesinde bu uygulamanın en bariz göstergesi Diyarbakır E tipi cezaevi, işkence ve ölümlerin üssü olarak hafızalarda kalıcı iz bırakmıştır. Bu tür cezaevlerinde masum insanlar çok ağır işkence ve ölümlerle yüz yüze bırakıldığı için, bölge insanlarının nezdinde cezaevleri işkence haneler ve ölüm merkezleri olarak anılmaktadır" denildi.

 

Telafisi Mümkün Olmayan Sıkıntılar…
Cezaevlerinin suçlunun ıslahını, toplumla bütünleşmesini ve topluma kazandırılmasını esas alması gerektiği dile getirilen açıklamada, yürütülen prosedürlerin de suç ve suçlu oluşturma eğiliminden uzak olması gerektiği ifade edildi. Açıklamanın devamında, "Bölgemizde son zamanlarda sürdürülmekte olan ve halen de olanca hızıyla devam eden cezaevi sürgünleri ile hükümlülerin ikamet ettikleri yerlerin çokça uzağına sevk edilmeleri, aileler üzerinde telafisi mümkün olmayan sıkıntılara sebebiyet vermektedir" denildi.

 

Bir Arpa Boyu Kadar Yol Kat Edemediler
Sosyal devletin; kendi vatandaşlarını işlediği suçtan dolayı cezalandırırken, aynı zamanda vatandaşın ıslahını temin için düzenlemeler yapma yolunu tercih etmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada, "barış ve kardeşlik için onlarca yol ve yöntem varken iktidarı ellerinde bulunduranlar, çözüm noktasında bir arpa boyu yol dahi kat etmemişlerdir" denildi.

 

Yeni Cezaevi Bile Yetersiz Kalacak
Açıklamanın devamında şöyle denildi; "Bölge insanımızın daha fazla mağdur ve muzdarip olmaması için; hükümlü aile ve yakınlarının ahları ve beddualarına muhatap olunmaması için; hükümetin halka karşı taşıdığı sorumluluk bilinci ile hareket ederek, hükümlü sevk ve sürgünlerini uzak diyarlar yerine bölgedeki yakın cezaevlerine nakillerini yapması gerekir. Bu durum devam ettiği müddetçe Hükümetin Diyarbakır`da yeni inşa edeceği 15 Ağustos`ta ihaleye açılan ve 100 milyon yatırım maliyeti ile, toplam 1 milyon 413 bin metrekarelik arsada, kampus şeklinde inşa edeceği, 2080 kişi kapasiteli cezaevi bile yetersiz kalacaktır."

 

Ya Kalıcı Barış Ya da Yeni Cezaevleri
En büyük sorunlar haline dönüşen Kürt ve inanç sorununa değinilen açıklamada, "Hükümet; acilen ya halkı ile kalıcı barış yapmalı, ya da bölgenin bir bütün olarak sözde ıslahı için tüm yatırımlarını askıya alarak başta Diyarbakır il merkezi olmak üzere bölgemizdeki tüm İl, İlçe ve hatta beldelerde bile binlerce kapasiteli yeni cezaevleri inşa etmelidir!" denildi.
 
M. Salih Keskin - İLKHA