İttihad'ul Ulema üyesi Molla Fesih Memiş, müftülerin nikâh kıymalarına olanak sağlayan kanun tasarısı ve gençlerin evlenebilmeleri için kendilerine kolaylıklar sağlanması hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Gayri İslami topluluklarda da nikâhın olduğunu belirten Memiş, Müslümanlar nikâh kıyarken Allah adının anılması gerektiğini söyledi.
Bu doğrultuda, müftülere nikâh kıyma yetkisi verecek tasarıyı olumlu bulduklarını dile getiren Memiş, "Allah'ın evlilik noktasında koyduğu kaide ve kuralların hatırlatılarak o çiftlerin birleştirilmesi gerekiyor. O nikâhı kıyacak memur, hoca, seyda, Allah'ın kadının üzerine yüklediği erkeğine karşı mükellefiyeti ile kadının erkek üzerindeki mükellefiyetini hatırlatması gerekiyor. Asıl olan nikâhta kadının haklarının korunmasıdır. Dolayısıyla bu şekilde nikâh kıyma işleminin, icraatının müftülüklere devredilmesi yerinde bir uygulamadır." dedi.
"Yavaş yavaş taşlar yerine oturuyor"
Bunun, yıllardır istenen bir husus olduğunu vurgulayan Memiş, sözlerine şöyle devam etti: "Tabi, isteyen belediyede de nikâhını kıyabilir. Asıl olan nikâhta kadının haklarının korunmasıdır. İmamların kıydığı nikâhta Müslümanlar inançları nispetinde gerekli kaide ve kurallara uyarlar ama şayet inancı zayıfsa, İslam'ı yaşamıyorsa bakıyorsunuz o kişi 3-5 yıl sonra eşini boşadığı zaman eşinin var olan haklarını bizim dini nikâhla isimlendirdiğimiz o nikâhla talep edemiyoruz çünkü bir yaptırım gücümüz yok. Fakat bu müftülüklerde resmi bir hüviyete bürünürse o zaman haklarını da talep edebileceğiz. Aslında nikâhta dini-resmi diye bir husus yok. Nikâh kıyıldı mı İslam toplumunda bir resmiyet kazanılmalıdır. Fakat son 70-80 yıldır Cumhuriyet Dönemi boyunca bu nikâhı başka bir hüviyete büründürdüler. Resmisi ve gayri resmisi, bu yanlış bir şeydi. Yavaş yavaş taşlar yerine oturuyor, nikâh kıydırmanın bu şekilde müftülüklere verilmesi yerinde bir düzenlemedir diye düşünüyorum."
Allah'ın, her canlı varlığı kendi neslini devam ettirmesi için çift olarak yarattığını hatırlatan Memiş, "Her bir cins karşı cinse fıtri olarak ihtiyaç duyar. Tabi, insanlarda bu durumun koyduğu kural ve kaideler içerisinde olması gerekir. Bu da nikâhla atılan adımla gerçekleşiyor. Yuva kurmak ve o yuvada çocuk çoluğun olması ve neslin devam etmesi sağlanıyor. Evlilik fıtri bir duygu, Allah-u Teâlâ bunu insanın fıtratında var etmiş. İlk insan ve ilk peygamber Adem'in de sünnetidir, ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed'in de sünnetidir. Allah-u Teâlâ insanları dünyada imtihana tuttuğu için bu hususta da fıtri olan şehevi duygularının tatmini, haram noktasında sakındırmaları için evliliği emretmiş, peygamberler bunu tavsiye ve teşvik etmiştir. Nihayetinde de peygamberler de evlenmiş." ifadelerini kullandı.
"Düğünlerimizin İslami çizgide olmasına dikkat etmeliyiz"
Memiş, düğünlerin İslami çizgide olmasına dikkat edilmesinin önemine değinerek, "İnsanın hayatındaki mutlu anların ve dönemlerin en önemlisi yuvanın kurulacağı düğün ve nikâh günüdür. Tabi, bazı düğünlerin Allah'ın ve Resulullah'ın bize çizdiği çerçevenin dışına çıktığını görüyoruz. Bir Müslüman düğün yaparken neslin devamı için yuva kuracakken o düğünün İslam'ın gösterdiği, çizdiği çerçevede olmasına dikkat etmelidir. Bir de İslami düğünlerin sessiz sedasız sanki bir matem havası içerisinde, bir hüzün içerisinde geçecekmiş gibi bir düşünce var insanlarda. İşte düğün sessiz olacak, kimse oynamayacak, konuşmayacak, şiir, beste söylemeyecek diye bir düşünce var halkın arasında. Bu, tümden yanlıştır. Düğünlerin def çalarak ilan edilmesi gerekiyor. Hatta meşru olan nikâhı gayri meşru nikâhtan ayıran özellik de budur. Çünkü ilan ediyorsun, bütün halk bunu duyuyor. Nikâhın kıyılması dolayısıyla o nikâhtan sonra da meydana gelen çocuklar da halk tarafından bilinmiş olacak." şeklinde konuştu.
"Kadın ve erkeklerin birlikte halay çekmeleri düğünü kökten haram kılar"
Kadın ve erkeklerin düğünlerde birlikte halay çekmelerinin düğünü kökten haram kılacağını belirten Memiş, şunları söyledi: "Düğünlerde söylenecek şiirlerde ve ezgilerde şirk olmayacak, Allah'ın takdirine isyan olmayacak, küfür sözcükleri olmayacak. Bunun dışında söylenen bütün şiirler, ezgiler caizdir. Bunun İslami içerikli, İslam'ın mesajını iletecek içerikli olması daha uygundur, daha iyidir. Fakat o olmasa bile içinde şirk ve küfür kokmayan şiirler, ezgiler için İslam uleması 'caizdir' sonucuna varmış. Düğünlerde ve bayramlarda olsun, İslam dininde eğlenmek caizdir fakat İslam'ın kesinlikle haram kıldığı şeyler karıştırılmadıkça düğünlerde kadın ve erkeklerin bir arada bulunuşu o düğünü kökten haram kılar. Buna dikkat etmek lazımdır. Kadınlar ayrı erkekler ayrıysa hatta böyle bir imkân yoksa erkek ve kadın bir arada bulunacaksa kadınlar tesettüre bürünmelidir. Erkeklerle yan yana oturmamalı, erkeklerle aynı halaya girmemeli ve hatta erkeklerin onları göreceği yerlerde de kadınların oyun oynaması, halay çekmesi uygun değildir. Ayrı, kapalı bir yerde sadece kadınlar orada varsa kendi aralarında oynayabilir. Erkekler için zaten öyle bir sakınca yok, oynayabilirler, halay çekebilirler, şiirler ve ezgiler söyleyebilirler. Bütün bunlar Peygamber Efendimiz döneminde yapılan düğün şekillerinden ve hususla ilgili söylediği sözlerden âlimlerin ulaştıkları neticedir. Kur'an ve sünnete muhalif olmadığı sürece düğünlerimizde eğlenmek, def çalmak, bunu ilan etmek caizdir."
"En hayırlı nikâh külfeti az olan nikâhtır"
Düğünlerde yapılan israfa dikkat çeken Memiş, israfın, İslam dininin üzerinde önemle durduğu bir husus olduğunu söyledi. Memiş, "Yıllardır vaaz kürsülerinde, minberlerde, hutbelerde, oda ortamlarında, değişik meclislerde bunu hep söyleriz, dile getiririz ama maalesef halkımız adetlerini ibadetlerin yerine koyduğu için fazla da seydalarının ve mollalarının sözlerine kulak asmıyorlar. Sürekli başkası ne der düşüncesi içerisindeler. Onun için 'Komşum düğün yaptı, bu kadar masraf yaptı, bu kadar insan davet etti, yapmasam ayıplanırım, horlanırım' psikolojisi içerisindedirler. Müthiş bir israfın içerisine girmektedirler. İsraf, İslam dininin üzerinde önemle durduğu bir husustur. Özellikle nikâh hususunda gelin için istenen eşyalar hususunda kız sahibinin damat tarafını yüksek meblağlı bir külfetin içerisine sokmaması gerekir. Çünkü Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: En hayırlı nikâh külfetsiz ya da külfeti az olan nikâhtır. Buna dikkat etmek lazım." dedi.
"Çeyiz ve mehir meblağı yüksek tutmasın"
Kız ve erkeklere evlenme çağrısında da bulunan Memiş, "Gençlerin imkân buldukları zaman evlenmelerini tavsiye ediyorum. Şu an evlilik yaşı belki düzenin, sistemin getirdiği bir dayatma sonucu artık örf, gelenek haline geldi. Bakıyoruz birçok genç 'Memuriyete atılmadan, ev sahibi olmadan evlenmem.' diyor. Yaş 25-30'a geliyor, tabi 14 yaş ile 25-30 yaş arasındaki 10-15 yıllık süre içerisinde artık ergendir. Buluğ çağına ermiş, şehevi duyguları doruk noktadadır. Bu kişinin, kız olsun erkek olsun, harama bulaşması an meselesidir, ihtimal dâhilindedir. Bu haramdan korunmak için Peygamber Efendimizin 'Evlilik çağına gelen gençlerinizi evlendirin.' diye tavsiyesi vardır. Kız olsun erkek olsun gençlerin evlenmesini tavsiye ediyorum ve kız sahiplerinin de kız için istedikleri çeyiz ve mehir meblağını yüksek tutmamalarını tavsiye ediyorum ki bu evlilikler yürüsün." ifadelerini kullandı. (M. Salih Keskin, Mehmet Aslan - İLKHA)