Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından Van'da ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla "Van Gölü Havzası Kuraklık Yönetim Planı" konulu üçüncü ilerleme toplantısı gerçekleştirildi.

Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı'nın katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Van Gölü Havzası Kuraklık Yönetim Planı ile muhtemel kuraklık riskleriyle karşılaşıldığında yaşanacak olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik olarak kuraklık öncesinde, esnasında ve sonrasında alınacak tedbirler ele alındı.

Toplantıda konuşan Kınacı, su kanunu tasarısı hakkında bilgi vererek, "Su kanunu tasarısını hazırladık. Su kanunu tasarısı şu anda Bakanlar Kuruluna verilmiş durumda. Fakat şu anda Türkiye'deki hızlı siyasi değişimlerden dolayı henüz meclise sevk edilemedi. Sanıyorum bu önümüzdeki uyum yasalarından sonra bu yasa da gündeme alınacaktır. Su kanunu tasarısında havza yönetim kurulları öngörülüyor. Bu kurulların yanında ayrıca tüzel kişiler oluşturulacak. Böylece bu kurullarda STK'lar, üniversitede temsilciler, ilgili kurum ve kuruluşlar bulunacak. Bu buluşmalar neticesinde su ile ilgili problemler çözülecek." dedi.

"Bölgede 4-5 derecelik sıcaklık artışı öngörülüyor"

2100 yılına kadar Türkiye'deki su kaynaklarının ne düzeyde etkileneceğiyle ilgili projeyi hazırladıklarına değinen Kınacı, sözlerine şöyle devam etti: "Her bir havzada su potansiyelinin neler olduğunun ortaya koyulması... Ne miktarda su var? Bu suyun iklim değişikliği dikkate alınarak bunların belirlenmesi var. İklim değişikliğinin su kaynaklarımıza etkisi ile ilgili projeyi tamamladık. 2100 yılına kadar Türkiye'deki su kaynaklarının nasıl etkileneceği ortaya konuldu. Ancak şunu söyleyebilirim: 2100 yılına kadar bu bölgede 4-5 derecelik bir sıcaklık artışı öngörülüyor. Bu ileriki zamanlarda ekolojik değişikliklere yol açacaktır. Buna nasıl uyum sağlayacağımız ile ilgili de faaliyetler yürütülüyor. Havzalar ölçesinde bunlar zamanla daha da detaylandırılacak. Şu anda en kurak havzalarımız olan Konya kapalı havzası ve Akarçay havzalarında bu çalışmalar yapıldı. Van Gölü havzası da bizim planlarımız içerisinde yer alıyor."

"Gerekli azot ve fosfor giderimi yapılmazsa Van Gölü bataklık haline gelebilir"

Van Gölü'nde kirliliğin önüne geçmek için arıtmanın yapılması gerektiğini, azot ve fosfor giderimi yapılmazsa bir süre sonra gölün bataklık haline gelebileceğini dile getiren Kınacı, "Van Gölü şu anda kirlenme alanları açısından hassas bölgelerden bir tanesidir. Dolayısıyla Van Gölü'nde özel birtakım çalışmalar yapılması ve önlemler alınması gerekiyor. Nedir bunlar? Özellikle Van Gölü'ne atık suyunu veren fabrikaların, yerleşim merkezlerinin ileri arıtma yaparak azot ve fosforu gidermeleri gerekiyor. Şu anda gerek Van'da gerekse de diğer illerde suyunu Van Gölü'ne veren tüm illerde fosfor ve azot giderilmiyor. Bunun gelecekteki etkisi ne olacak? Van Gölü'nde gerekli azot ve fosfor giderimi yapılmazsa bir süre sonra bataklık haline gelebilir. Bu, gelecekte hızlı bir şekilde yosunlaşmaya yol açacaktır. Yosunlaşma sonucunda da bataklık oluşması kaçınılmaz olur. Bu hassasiyet göz önüne alınarak çalışma yapılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Çevresel kalite standartlarındaki hedefleri sıralayan Kınacı, "Artık Türkiye'de suyu ekosistem esaslı yönetime fiilen geçmiş bulunmaktayız. Çevresel kalite standartlarına geçtik. Çevresel kalite standartlarında hedefimiz şu: Sadece insan değil, hassas sucu türlerin de hayatlarını sürdürebilmeleri için verilebilecek maksimum kirlilik miktarı ortaya konulacak. Sularda hassas türler olarak fitobentozlara ve fitoplanktonlara, balık türlerine kadar değişik sucu biyolojik unsurlar değerlendiriliyor. Bunlar ortaya konulduktan sonra da çevresel kalite standartları dediğimiz ekosistem esaslı standartlar ortaya konuluyor. Van Gölü'ne sanayi ve yerleşim merkezi ne kadar kirlilik miktarı veriyor? Bu ortaya konulacak." şeklinde konuştu.

Van'da su kaybının yüzde 70'in altında olduğunu düşünmediğini belirten Kınacı, "Yaptığımız önemli çalışmalardan bir tanesi de suyun verimli kullanılmasını sağlamaktır. Bununla ilgili 2 tane yönetmelik çıkardık. Bunlardan biri içme suyu sistemlerinden su kayıp kaçaklarının kontrolü, bir diğeri ise sulama sistemlerinde su kayıp kaçaklarının kontrolüdür. İçme suyu şebekelerinde su kayıp kaçak kontrollerinde maalesef Türkiye'de en çok kayıp kaçağın olduğu yerlerden biriyiz. Şu anda değerler henüz elimize geçmedi ama daha önceki yıllara ait değerler var. Son yıllarda istediğimiz bilgileri Van Büyükşehir Belediyesi vermedi. Şu anda Van'da su kaybının yüzde 70'in altında olduğunu düşünmüyorum." dedi.

Türkiye'de su kayıp kaçağı ortalama yüzde 55 seviyelerinde

Türkiye'deki su kayıp kaçağının yüzde 55 seviyelerinde olduğunu ve 2019'a kadar bu oranın yüzde 30'a düşmemesiyle suda kayıp kaçak bedelinin kesilmesinin gündeme gelebileceğini dile getiren Kınacı, şunları söyledi: "İçme suyu şebekelerinde kayıp, şu an Türkiye'de ortalama yüzde 55 civarındadır. TÜİK yüzde 35-40 arasında veriyor ancak belediyelerde yapılan anketlerde elde edilen değer yüzde 55'in üzerinde gösteriyor. Yönetmelikte 2019'a kadar bazı hükümler konuldu. 2019 yılına kadar su kayıp kaçağı yüzde 30'a düşmediği takdirde yapılan birtakım desteklerle kayıp kaçağın kesilmesi gündeme gelebilir. Onun için belediyelerimizin bu işi ciddiyetle yapmaları gerekiyor."

"Toz ve kum fırtınaları bataklıkların kurutulmasından kaynaklanıyor"

Toz ve kum fırtınalarının, İran ve Irak'taki bataklıkların kurutulmasından kaynaklandığına dikkat çeken Kınacı, "Türkiye'deki hiçbir faaliyet toz ve kum fırtınalarına yol açmadığı gibi tam tersine azaltıyor. Toz ve kum fırtınaları İran ve Irak'taki bataklıkların kurutulmasından kaynaklanıyor. Türkiye'deki barajların inşaatı gerek Fırat, gerekse Dicle'ye düzenli bir şekilde su verilmesini sağlıyor." ifadelerini kullandı.

Vali Yardımcısı Mehmet Parlak ise "Burada tabiatı dönüştürüyoruz, bozuyoruz. Bilhassa bu küresel ısınma vesilesiyle çok daha yaşanabilir olmaktan uzak dünya inşa ediyoruz ki bugün su bahsi bu küresel ısınmanın belki doğayı tahrip edişimizin faktörlerinden en önemli birisi olarak kapsamlı olarak ele alınıyor. Su çok stratejik bir faktör, ilerleyen yıllarda su savaşlarının olacağından bahsediliyor. Çok uzak olmayan bir gelecekte kürenin biraz daha güneyindeki ülkeler bağlamında bilhassa Ortadoğu'nun çok daha büyük savaşlara sahne olacağı aşikâr." şeklinde konuştu.

Toplantının ilk etabı toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. (Yılmaz Sönmez - İLKHA)