Mehmet Erkan Yavuz/Ebuzer Atasoy/DOĞRUHABER
Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda yer alan "il ve ilçe müftülüklerinin resmi nikâh kıyma yetkisine" alim ve kanaat önderlerinden destek geldi. Gazetemize konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Marmara Üniversitesi İslam Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Beşer, İttihad'ul Ulema Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şenlik ve tanınmış Kanaat önderlerinden İmdat Kaya, bu düzenlemeye karşı çıkanların laikçi bir azınlık olduğunu belirterek, hükümetin bunlara kulak asmayıp, düzenlemeyi genişleterek derhal meclisten geçirmesi gerektiğini ifade etti.
“SADECE MÜFTÜLER DEĞİL, İMAMLAR DA YAPABİLMELİDİR”
Müftülere nikâh yetkisinin verileceği düzenlemenin olumlu ama yetersiz olduğunu dile getiren Marmara Üniversitesi İslam Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Prof.Dr. Faruk Beşer, “Yapılan yasal düzenleme eksik ama güzel bir şey. Sadece müftüler değil, imamlar da yapabilmelidir. Nikâhta önemli olan, tescil edilmesidir. Yani dini nikâhın eksik olduğunu neden söyleriz, tescil edilmediği için söyleriz. Tescil edildikten sonra, yani hukuku devlet tarafından belirlenip kabul edildikten sonra, bunu imamın, müftünün, belediye memurunun veya bir başkasının yapmasında ne fark var? Hangi imam, hangi müftü bir belediye memurundan daha yetkisiz ve daha ikinci sınıf vatandaştır? Böyle söyleyebilir miyiz? Bu bir. İkincisi, nikâh dediğimiz şey, pek çok âlime göre bir ibadettir. İbadet tarafı ağırlıklıdır. Dini bir olaydır. Bir kadının bir erkekle beraber olmasının helalliği veya haramlığı tamamen dini bir şeydir. Dolayısıyla o dini boyutunun gösterilmiş olması için nikâhın zaten sadece müftüler ve imamlar tarafından yapılması lazım.” şeklinde konuştu.
“LAİK KESİMDEN BAŞKA BU DÜZENLEMEYE KARŞI ÇIKAN YOK”
Yapılan düzenlemeye Türkiye`de bir grup sekülerden başka karşı çıkanın olmadığına vurgu yapan Beşer, “Ben Amerika`da bulundum. Orada bir nikâhta da bulundum. Sözde demokrasinin beşiği sayılan, özenilen Amerika`da dini liderlere böyle bir yetki verilmiş. Çünkü bir ailenin sağlam olabilmesi için nikâhın dini boyutunun ortaya çıkması lazım. Devlet sadece onları kontrol ediyor. Onlar nikâhları yapıp, kaydediyorlar. Memur olmadıkları halde aynen bir devlet memuru gibi davranıyorlar. Örneğin benim bulunduğum nikâhta, bir Müslüman topluluğun hocası olan kişi, bir Filistinli ve bir Türk`ün arasında nikâh yaptı, bir de şahit yaptı. Kendisi devlet memuru değildi. Ancak orada kabul edilmiş biri olduğundan devlet de ona o yetkiyi vermiş. Nikâhları tescil edip deftere yazıyor. Sonra nüfusa gidiyor. Eğer bu adamlar demokrasiye inanıyorlarsa o zaman onların yaptığı gibi tam yapsınlar. Eğer ‘Müslümanız` diyorlarsa, Müslümanlığın böyle bir tarafı var, onu da bilsinler. Buna itiraz etmenin bir anlamı yok. Sadece bizdeki bu laikçi kesim buna karşı çıkar. Din adına hiçbir şey istemedikleri için devletin bir uygulamasını dini esaslara bağlama gibi düşünüyorlar. Bu ilkel bir şeydir ve aşılması gerekir.” diye konuştu.
“LAİKLER KAFALARINA GÖRE UYDURDUKLARI BİR DİNE BİZİ YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Laikçilerin kendi uydurdukları bir din anlayışı üzerinden Müslümanları tahakküm altına almaya çalıştığını belirten kanaat önderlerinden İmdat Kaya, “Bir Müslüman; bir tavuğu, bir koyunu, bir ördeği yatırıp keseceği sırada kasten besmeleyi terk ederse, o et yenmez. Peki, yenirse, o et hemen adamı öldürür mü? Hayır. Kâinatın sahibi Rabbül alemin diyor ki, ‘Benim verdiğim nimetlere benim damgamı vurun`. Bismillah, eşya ve olaylara vurulan ilahi bir damgadır. Nasıl ki bir devlet resmi tüm evraklarına kendi damgasını vurur, bir Müslüman tüm olaylara haramlar hariç, bismillah damgasını vurmalıdır. Bir tavuk için besmele çekmezsek, eti yenmez de tüm kâinatın etrafında döndüğü, kâinatın ve evrenin ekseni olan bu muhterem varlık insanoğlu, bir yuva kurarken, nasıl olur da Allah`ın adını anmaz? Laikler temelde İslam dinine karşıdırlar. Dine saygılı falan da değiller. Dine saygılıymış, hepsine eşit bakıyormuş! Bunlar külliyen yalandır. Kendi kafalarına göre uydurdukları bir dine bizi yönlendirmeye çalışıyorlar. O halde iki mübarek varlık, iki Müslüman, en kutsal aile yuvasını kurarken Allah`ın adını çekmezlerse, o yuva, yuva mıdır? Bu kadar ahlaksızlığın, cinayetlerin ve ayrılmaların sebebi nedir? Allah`ın adından uzak kalmaktır. Çünkü Allah`ın adı anılmamaktadır. Burada da bir insan evlenecek. Toplumun sosyal yapısının çekirdeği ailedir. Aileyi kurarken Allah`ın adını çekmemek nasıl olur? Aklım almıyor. Elin gâvuru yemin ederken, İncil`e el basıyor. Ama bizde böyle bir şey yok. Yüzde 98`i Müslüman olan ülkemizde böyle bir şey yaparsanız, laikliğe aykırıymış, darbe sebebi olurmuş! Hayret! Hayret ediyorum, aklım almıyor. Neden Allah`ın adı çekilmiyor?” dedi.
“MADEM MÜFTÜ, İMAM DEVLET MEMURU BIRAKIN NİKÂHI KIYSIN”
Nikâhın müftüler tarafından kıyılmasına karşı çıkanların ikiyüzlü davrandığına vurgu yapan Kaya, “Ben, müftülerin nikâh kıymasından yanayım. Laiklere soruyorum; bu müftü, sizin savunduğunuz laik, rejimin müftüsü değil midir? Evet. Memur değil midir? Evet. E bırakın da bu memur kıysın! Belediye memuru kıyacağına memur olan müftü nikâhı kıysın. Adamlar buna da razı değiller. Bunlarda din iman duygusu, haysiyet, izzet-i nefis yoktur. Kâinatın sahibini dışlamanın bir manası var mıdır? Yok. Ama adamlar burunlarından kıl aldırmıyorlar. Şimdi de kıyameti koparıyorlar. Elhamdülillah, bu konularda son senelerde bunlara pek kulak asan da yoktur. Bu madde geçirilmeli ve bir avuç azgın azınlık dikkate alınmamalı.” diye ifade etti.
“HER İŞİ EHLİNE BIRAKMAK GEREKİR”
Müftülerin ve onlara bağlı imamların kıyacağı nikâhın resmi olması gerektiğini söyleyen İttihad'ul Ulema Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şenlik ise şöyle konuştu: “Bundan daha tabii bir şey olamaz. ‘Dini nikâh` tabiri kullanırız. Halkımız da dindardır. Müslümanca nikâh kıyılmalıdır. Eğer bir nikâh kıyılacaksa, bu nikâh resmi olsun. Müftülerin ve müftülere bağlı olarak imamların kıyacağı nikâh, artık resmi bir nikâh olsun. İki nikâh olmaz. İnsanları daha fazla kutuplaştırmanın anlamı yok. Dindar gidip imamlara nikâhını kıydırsın ve kıydığı nikâh resmiyette geçerli olmasın. Sonra tekrardan nüfus müdürlüğüne gidip nikâhını yenilesin. Yani nüfusta bir nikâh kıyılmazsa, iki kişinin bir araya gelmesi gayrı meşrudur. Doğan çocuklar gayrı meşrudur. Bu bir zulümdür. Müslüman bir halka bunun dayatılması bir zulüm ve haksızlıktır. Haksızlığın ortadan kaldırılması için şeri nikâh, meşru nikâhtır. Bu bir haram-helal meselesidir. Bu helal ve haramı kim tayin edecektir? İmamlar veya müftüler mi, devlet memurları mı? Her işi ehline bırakmak gerekir. Bir Arap şairi der ki; yayı, yontabilene verin. Onu yontmasını bilmeyene verirseniz, kırar. Bu yayı kırmışlar.”
“NİKÂH İDARESİ DİYANET İŞLERİNE BAĞLANMALIDIR”
Nikâh idaresinin tamamen diyanete bağlanmasının elzem olduğuna dikkat çeken Şenlik Hoca, “Şimdi yeni yasaya göre müftülükler de nikâh kıyabilecek. Bence ‘yalnız müftülüklerin` nikâh kıyması gerekir. Yani dini nikâhı ancak dini bilenler kıyabilir. Dini bilmeyenler sadece bir kayıt yaparlar. Bu, nikâh değildir. Bize göre imamların kıymadığı nikâh, nikâh değildir. Çünkü helal-haram meselesi, söz konusudur. Helal-haram konusunda hüküm verenler ancak onu bilenlerdir. Nikâh kıyılırsa iki nefis birbirine helal, kıyılmamışsa haramdır. Bunu bilmeyen biri, bu nikâhı kıyabilir mi? Bu bir sıkıntıdır ve bu sıkıntının giderilmesi için, nikâh idaresinin tamamen diyanete bağlanması ve tüm imamların kıydığı nikâhların, meşru nikâh olarak kabul edilmesi gerekir.” ifadelerini kullandı.
ATEİSTLER DE ÇOCUKLARININ DİN EĞİTİMİ ALMASINI İSTİYOR
Türkiye`de yapılan bir araştırmada deneklere toplumsal yapı, evlilik, nikâh, eşe ilişkin tutum ve tavırlar, namus, cinsellik, boşanma, şiddet, anne-baba-çocuk ilişkisi, anne-babaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuklarla iletişim, medya ve boş zamanları değerlendirme konularında sorular soruldu. Dini yönüm güçlü, din duygu ve düşüncelerimi büyük oranda etkiler diyenlerin yüzde 90,6'sı çocuğunun dini bilgiye sahip olmasını çok istediğini, yüzde 8,7'si ise istediğini ifade ederken, dini yönüm var ama din, duygu ve düşüncelerimi hiç etkilemez diyenlerin yüzde 28,8'i çocuğunun dinî bilgiye sahip olmasını çok istediğini, yüzde 55,9'u ise istediğini ifade ediyor. Bu konuda çarpıcı bulgu ise kendisini 'dine inanmıyorum' biçiminde tanımlayanların yüzde 73,5'inin çocuğunun dini bilgiye sahip olmasını çok istediğini, yüzde 10'u ise istediğini ifade ediyor.
DİNİ NİKÂH OLMADAN OLMAZ DİYENLERİN ORANI YÜZDE 78,5.
Toplumda ağırlıklı eğilim yüzde 85,1'lik oranla hem resmi nikâh, hem dini nikâh istiyor. Dini nikâh olmadan olmaz diyenlerin oranı da yüzde 78,5.
NİKÂHSIZ YAŞAM EVLİLİK DIŞI İLİŞKİYİ NORMALLEŞTİREBİLİR
Araştırmada 'Nikâhsız yaşayan komşunuz olsa ne yaparsınız?' sorusuna yüzde 31,5'lik bir kesim 'ilgilenmem, bu benim değil onların bileceği iştir' cevabını verdi. Bir başka soruda da evlilik dışı çocuk edinme sorulduğunda yüzde 75'lik kesim bunu net olarak ahlaksızlık şeklinde kabul ederken, yüzde 16'lık bir kesim kararsız olduğunu, yüzde 9,9 (erkekler de) 'olabilir, normal' cevabı verdi. Bu durumda önümüzdeki 15-20 yıla kadar nikâh kıymanın ve aile kurmanın bir gereklilik olma vasfını kaybedeceği ve nikâhsız cinsel ilişki ve çocuk sahibi olmanın olağanlaştığı bir sürecin yaşanacağı tahmin ediliyor. 'Evlendiğiniz güne geri dönebilseniz, yine eşinizle evlenir misiniz?' sorusunda erkeklerin yüzde 77,8'i, kadınların ise 74,4'ü eşlerini tekrar seçeceklerini beyan ediyorlar.