Adem GÜLMEK - Buca İlçe Müftüsü

Dünya hayatı yaratılan için bir “imtihan” yurdudur. Sınanmak kaderimizdir. Bütün engellileri kederden emin kılmanın yolu, onlara her şeyin Allah’tan (CC) geldiğini, yani kaza ve kader kavramını tüm boyutlarıyla özümsetmekten geçmektedir. Bizler birbirimizle sınanırız, kendimizle sınanırız, bazen fazlalığımızla, bazen noksanlıklarımızla sınanırız. Engellinin kendisi özrüyle sınanır şu imtihan yurdunda… Yakınları, onunla sınanır, Biz onların tümüyle sınanırız. Engeller, engelli olmayanlara sahip olduklarını hatırlatan bir uyarı levhasıdır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda da modern akıl, engeli ve engelliyi anlamadı. Neden?

Çünkü insan önyargılardan sıyrılamadı, farkına varamadı…
 
Bir engelliye bakmakla unutanların hatırlayacağı mutluluğu ve bir engelliyle sevgiyi büyük şeylere bağlayanların keşfedeceği sahici sevinçleri…

Biraz kendi engellerimizden sıyrılsaydık manevi engellerimizi aşabilseydik, görecektik o yüreği büyük, kalıbı küçük kahramanları. Bir de onların annelerini, babalarını, utangaç kardeşlerini, mahzun ağabeylerini ve eli koynunda ablalarını…
Çocuklarımız üst başlarını çamurlayarak zıplıyor diyerek üzülen bizler, Çocuğun ilk adımı için bir ömür tüketen anne babaları gördük mü? Down sendromlu ağabeyinin bin bir zahmetle ağzından çıkardığı sözcüklerle mutlu olmayı öğrenmiş bir ilkokul öğrencisi gördünüz mü? Kardeşinin tekerlekli sandalyeden ayağa kalkamamasına alışmış; erken yaşta olgunlaşmış minik ağabeyler tanıdınız mı hiç! Bir görseniz onları… Bir bilseniz göğüslerine saplanmış hançerleri…
 
Hayattan bıktığınıza ve sevdiklerinize küstüğünüze yanarsınız. Sonra, işitme engelli bir kızın annesiyle iletişime geçmek için; annesinin gözlerine bakışını seyrettiniz mi hiç? Bir ortopedik engellinin bir başkasına selam verdiğinde, kendisinin dilenci olarak algılanmasıyla yıkıldığı anı hiç düşündünüz mü, hâlbuki onun beklediği selamına karşılık küçük bir tebessüm ve kendisinin de bir birey olduğunun, insan olduğunun farkında olunması, çok muydu beklediği şey…
 
Bunun bir maliyeti mi vardı?

İşte biz bu his ve düşüncelerle yola çıktık. Bizden önce o suskun acıların nöbetlerini devralanlara hayranlıkla bakarak…
 
2011 yılının Kutlu Doğum Haftasında bir engellinin “Hocam bizimle uğraşmak size zor mu geliyor, bizim Allah’ı ve Peygamberi tanıma ve ibadet etme hakkımız yok mu?” çığlıklarına sessiz kalamazdık…
 
Buca Müftülüğü olarak Özel Destek Din hizmetleri projesini hazırladık ve uygulamaya koyduk. Öncelikle ilk fırsatta onlarla tanışıp kaynaşarak acıların ve sıkıntıların yükünü bir nebze de olsa almak istedik üzerlerinden. 2011 yılında başlattığımız projemizde bir panelde dinledik dertlerini engellinin. Çözüm yolları bulmaya çalıştık. Aslında onlarla birlikte olduğumuzda; Biz dertlerimizi paylaştık, onların dertlerini sıkıntılarını dinledikçe…
 
Dert onların değil bizim derdimiz olmalıydı.

Bu ilk buluşmamızda bizden istedikleri aslında şimdiye kadar ihmal ettiğimiz, görmezden geldiğimiz şeylerdi. Daha iyi ibadet edebilmek, fiziki şartları engellerine uygun hale getirilmiş camilere gidebilmek, bir küçük görme engellinin deyimiyle Rabbiyle konuşmasını sağlayacak onu Rabbiyle buluşturacak Kur’an-ı öğrenebilmekti istedikleri…
 
Kimi işitme engelli kardeşlerimiz Cuma namazını kılmak, Vaazı ve Hutbe’yi anlamak istiyordu. Evet, onların isteklerini yerine getirmeye başladık bir nebze umut olabilmek için. İlçenin bazı cami girişlerini tekerlekli sandalyeye göre yıkıp yeniden düzenledik. Bir ortopedik engellinin hiçbir engele takılmadan ve hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan Allah’ın evi olan Camiye girip ibadetini yapabilmesi, Rabbi ile buluşabilmesinden daha doğal bir talep ne olabilir ki…
 
İşitme engelliye İslam’ın O “müşfik” sesini ulaştırabilmek için imamlarımızı ve Kur’an Kursu öğreticilerimizi işaret dil kurslarıyla donanımlı hale getirdik. Din hizmetlerini bir görme engelli kardeşimize onun kulağından nasıl anlatabiliriz derdine düştük. Çeşitli paneller, konferanslar ve çalıştaylar düzenledik, onların sorunlarıyla daha bir iç içe olabilmek için…

Anladık ki, onlara ulaşmada geç kalmıştık. Ama bundan sonra mesafeleri aşmak güç değildi. Dini boyutuyla onların nasıl sıkıntılarını giderebilirdik, o’nu bulmaya çalıştık bu etkinliklerde. Dünya engelliler günü nedeniyle gerçekleştirmiş olduğumuz panelimizde bir kısım yürüme engelli kardeşimize dağıttığımız akülü engelli arabalarıyla onların gözlerini nasıl parladığını ve sevinçten ağladıklarına şahit olduk… Halbuki hediyemiz, sahip olduğumuz ve bu sahipliliğin farkında bile olmadığımız ayaklarımızın yerini asla tutmayacaktır. Her an potansiyel bir engelli adayı olduğumuzu düşündük mü hiç..?
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye nüfusunun % 12.29’unun engelli olduğu, bunun da yaklaşık 8.5 milyon insanımızın herhangi bir şekilde engellilik durumuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu sayıya engellilerin aile bireylerini de eklersek 30 milyondan fazla insanımızın bu durumdan etkilendiği söylenebilir. İzmir Ölçeğinde 400 bin özürlü vatandaşımızın bulunduğu ve bunların birçoğunun ailesinin bunu utanılacak bir durum olarak görüp sokağa bile çıkaramadığını öğrendiğimizde kendimizden, insanlığımızdan utandık.

Biz biliyoruz ki Allah fiziki engeli engel olarak görmez. O İnsanın manevi bedenine ait özürle ilgilenir. Asıl engel olarak onu görür. Bu yolla muhatabına farklı bir engellilik tasavvuru inşa eder. Mesela “sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler” der Kur’an; biz engelliyi her unutuşumuzda, ihmal edişimizde gözleri değil kalpleri kör olanlardan; Kulakları değil, gönlü sağır olanlardan/olmaktan endişe duyduk. Onlar Kuran’dan, İslam’dan, İslam’ın inanç ve ahlak esaslarından uzak kaldıkça Kur’an’ın o uyarısına muhatap olmamak için işitme engelli kardeşlerimize proje kapsamında Türkiye’mizin ilk İşaret Dili Kur’an Kursu açtık. Şu anda büyük bir hızla bu kardeşlerimize yönelik Kur’an ve dini bilgiler eğitimimiz devam etmekte… İşaret Dili ile Kur’an mı öğretilir demeyin, biz öğretiyoruz hem de büyük bir zevk ve iştiyakla.. Avni Limboz Camiinde Cuma vaaz ve hutbesini işaret diline çeviriyoruz, Cuma namazından iki saat önce cami önüne gelmiş bekleşen işitme engelli kardeşlerimizi gördüğümüzde nasıl gözlerimiz yaşarmasın… her biri 50 km, 70-80 km mesafelerden gelmişler sadece Cuma vaaz ve hutbesini anlayabilmek için..

İşte Buca Müftülüğü olarak bundan böyle de Engellilere yönelik faaliyetlerimiz devam edecek. Yine bu kapsamda ilçemizden başlayarak ilimizde, Ülkemizde tutulmadık bir mahzun el bırakmamayı misyon edindik kendimize. Bir engelliye doğru bir şekilde Rabbini, dinini, kitabını, peygamberini öğretmek; deyim yerindeyse engelliyi bunalım girdabından alıp iftihar bahtiyarlığına yükseltmektir amacımız. Engelli olmanın bir şeyleri başarmaya, Devlet Adamı olmaya, Bir Muhaddis, Müfessir, Mütefekkir olmaya engel olmadığını; Bir engellinin bütün engellere meydan okuyabileceğini anlatmak olacaktır gayemiz…

Yine biliyoruz ki asıl engel hakikatten aciz olmaktır. Herkes sonsuza açılmış ilahi bir krediyle doğar. Allah insana sahip olduğu her şeyi armağan etmiştir. İşte galiba asıl engel bunu görememek ve tefekkür edememektir. Ve servetlerin, şehvetlerin, kural ve sınır tanımayan nefislerin, makamların ve cehaletin kör ettiği akıl ve gönül girdabı içerisinde yanı başımızdaki engelliyi görememektir. Her engel muhakkak aşılır. Rabbim yeter ki zihinlerimizi ve gönüllerimizi engelli eylemesin...