Darbe gecesi Ankara Mürted (Akıncı'lar) 4. Ana Jet Üs Komutanlığı önüne gelen 3 çocuk babası Harun Varol ile İstanbul'da çıktığı tank üzerinde darbecilere karşı direnirken vurulan 2 çocuk babası Halil Algan, o gece yaşadıklarını unutamadıklarını belirterek, darbeci askerlerin silahsız masum insanları acımasızca katlettiklerini anlattılar.

Ankara'nın Kahramankazan ilçesinde ikamet eden Harun Varol, ilçe belediyesinden yapılan çağrıyı duyduktan sonra buradan hareket ederek, Mürted (Akıncı'lar) 4. Ana Jet Üs Komutanlığı önüne geldi. Burada darbeci askerler tarafından açılan ateş sonucu kolundan, karnından ve bacağından yaralanan Varol, aradan bir yıl geçmesine rağmen o gece yaşadıklarının filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğini söyledi.

İLKHA muhabirine konuşan Harun Varol, 5 adet G3 mermisiyle gazi olduğunu belirterek, 3 ay Yeni Mahalle Eğitim Araştırma Hastanesi ve bir buçuk ay Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğünü ifade etti.

O gece yaşadıklarını ve darbeci askerlerin yaptığı zulmü aktaran Varol, "Akşam bacanağımdaydım, saat 23.00'de eve geldim ve televizyonu açtığımda İstanbul Boğaziçi Köprüsünde tankların olduğunu, diğer kanalda darbe bildirisinin okutulduğunu gördüm. Daha sonra mesaj geldi, mesajla beraber belediyenin önüne toplandık. Belediyenin önünde vatandaşları araçlarıyla beraber Ankara Esenboğa Havaalanına gitmeye yönlendirildik. Oraya giderken yolda bize bir mesaj daha ulaştı. Uçakların kalkmasını engellemek için bu kez Mürted (Akıncı'lar) 4. Ana Jet Üs Komutanlığına çevrildik. Orada askerlerle münakaşamız oldu." dedi.

"Kalkıp 7 adım attım ve tekrar yere düştüm" 

Darbecilerin toplanan halkın üzerine bir anda ateş açtığını belirten Varol, sözlerine şöyle devam etti:

"Oradaki askerlerin hep bize söyledikleri şey buydu; 'Bizde sizden yanayız, böyle bir şey yok.' İstiklal Marşı söylediler, bayrak salladılar. Öyle bir şey olmadığını söylediler. Daha sonra biz geriye çekildik. Beklerken, 3 bin kişiden fazla kalabalık toplanmıştık. Birden bir hareketlilik oldu ve bir araya toplanıyorduk ki bir anda ateş açıldı. Ateşin açılmasıyla kolumdan vurulduğumu hissettim. Diğer kurşunlardan hastaneye kadar haberim olmadı. Orada bayıldım, kalkıp 7 adım attım ve tekrar yere düştüm. Orada yattıktan sonra içerden bir asker geldi ve koluma kelepçe vurmasıyla biraz kan akışı yavaşladı. Bir daha kalktım, biraz daha mesafe ilerledim. Oradaki arkadaşıma beni hastaneye yetiştirmesini istedim. Arkadaşımın koluna girip, 3-4 adım attıktan sonra taşıyamadı, yere düştüm. Arkadaşım bu kez beni sürükleyerek araçların yanına götürdü. İlk gelen araç şehid bir arkadaşımızı aldı. İkinci bir araç beni aldı ve hastaneye götürdü."

"Orada ne silahımız ne topumuz ne de tüfeğimiz vardı"

Yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyince darbeci askerlerin direk üzerlerine ateş açtığını dile getiren Varol, "2'si kolumda, birisi sağ, diğer sol bacağımda ve diğeri de kaburgamda olmak üzere 5 kurşun isabet etmişti. Hainlerin böyle bir şey yapacağını hiç beklemiyorduk. Kendi askerimiz diyorduk. Orada ne silahımız ne topumuz ne de tüfeğimiz vardı. Biz sadece onlara iman gücüyle 'durun' diyorduk. Onların yaptığının yanlış olduğunu söylüyorduk. Orada askerlere, 'Madem uçaklar Ankara'yı bombalamıyor da bu uçaklar Kazan istikametine gidip de tekrar 4. Ana Jet Üs Komutanlığı üzerinden Ankara istikametine doğru neden gidiyor?' dedim. Askerler de 'hudut sınırlarına gidiyor' dedi. Ondan sonra Gölbaşından acı haber geldi. Meclis'in bombalandığını duyduk. Saat 04.05'te direk üzerimize ateş edildi."

"Yetkililerden tek istediğimiz 'idam'dır"

15 Temmuz'da halka kanlı bir gece yaşatan darbeci askerlerin idam edilmesini istediğini belirten Varol, son olarak şunları söyledi:

"O anları bir gün dahi unutmadım. Gözlerimin önünden o anlar fotoğraf kareleri gibi geçiyor. FETÖ haininin bir an evvel gelip teslim olmasını istiyoruz. Akıttığı kanlar, aldığı canlar yeter. Bir daha olmamasını istiyoruz. Yetkililerden bunlarla ilgili tek istediğimiz 'idam'dır. Mahkemeye gidiyoruz, beyefendiler bizlerden daha rahat tavırlardalar. Biz giderken çekinerek gidiyoruz, ama onlarda hiçbir şey yapmamış gibi hareketler var." ifadelerini kullandı.

Darbe girişiminde yaralandı tedavisi halen devam ediyor

15 Temmuz gecesi İstanbul'da çıktığı tank üzerinde darbecilere karşı direnirken vurulan 2 çocuk babası Halil Algan (46) ise omuriliğinin kopması nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu.

Darbecilerin saldırısından sonra 45 gün yoğun bakımda mücadele veren Algan, Ankara'da bulunan Gaziler Rehabilitasyon ve Fizik Tedavi Eğitim Araştırma Hastanesinde tedavi görmeye devam ediyor.

Darbe girişimi gecesi yaralandıktan sonra 7 ay konuşma yetisini kaybeden Algan, o gece yaşadıklarını anlattı.

"Birden 'Tanklar geliyor, tanklar geliyor' diye bir bağırma sesleri geldi"

Ağır bir aksan ile konuşabilen Algan, darbe girişiminin ilk anlarında evde olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

"O gece televizyon seyrediyorduk, baktık kanalların hepsi aynı. Kafamız takıldı. Ardından Cumhurbaşkanının çağrısını duyunca evden fırladım. Caddeye çıktım, polis önüme çıkar diye düşündüm, ama baktım ki halk sokakta, insanlar emniyete doğru gidiyordu, ben de onlarla birlikte emniyete doğru gittim. Orada Cumhurbaşkanının çağrısını anlattılar ve havaalanında beklediğini söylediler. Esenler Atış Alanı Köprüsü var, oradan ana yola indik. Ana yola inince insanların bir kısmı arabalı, bir kısmı arabasız yürümeye başladılar. Ben de arkadan yavaş yavaş yürüyordum. Birden 'Tanklar geliyor, tanklar geliyor' diye bir bağırma sesleri geldi. Arkamı döndüm bir tank geliyordu, Vatan Caddesi tarafından. Askeriyeye doğru herhalde bir tane subayı (yanlış hatırlamıyorsam) kaçırıyorlardı. Tankın önüne durdum, yatmayı düşündüm, yatacağıma tanka atlıyayım dedim. Tankın üstüne atladım, tanktaki askeri tuttum biraz hırpaladım, ağlamaya başladı. Askeri çekmeye, çıkarmaya çalışıyorum ama bağlı olduğundan çıkamıyordu. İnsanların içine tank dalınca, araçlar beni tankın üstünde görünce tankın önünü kesmeye başladılar..."  

"Askerin elinden silahı aldım, bana 'Abi geri verir misin' deyince ben de 'Al ama kimseyi vurma' diyerek silahı ona verdim" 

Kendisini tankın üstünde görenlerin de tanka çıkmasıyla sayılarının çoğaldığını söyleyen Algan, sonraki süreci şöyle anlattı:

"Tank da çatır çatır arabaları çiğnemeye başladı. Tankın üstüne 5-10 kişi doldu o esnada. Tankın üstündekiler askeri dövmeye başladılar. Ben onlara askerin suçunun olmadığını, zaten ağladığını söyleyerek engelledim. Tank bir ara insanlardan kurtuldu. Kurtulunca hızlanmaya başladı. Tankın üstünde 2 kişi kaldık. Herkes korkusundan tanktan atladı, kimileri de düştü. Orada tankın üstünde takozlar vardı. Kenarlarında da teneke korumaları vardı, kırılmasın diye. Biz hızlı giderken tankın içinden G3 silahı uzattılar. Ben de tuttum o silahı askerin elinden aldım. O sırada silahı aldığım asker bana 'Abi geri verir misin' deyince ben de 'Al ama kimseyi vurma' diyerek ona silahı verdim. O da 'tamam abi' dedi."

"İki kurşun ateşlemişlerdi. Biri deriyi sıyırdı, diğeri koltuk altından girdi, akciğeri çizdi omurilikten çıktı"

Tankın durması için mücadele ederken darbeci askerler tarafından vurulan Algan, sözlerine şöyle devam etti:

"Ben yine bir tane takoz tuttum, tankın üstüne vurmaya başladım. Tanktakilere 'Çıkın, tankı burada bırakın' dedim. Bir tane daha takoz vurdum, herhalde onları fazla tahrik etmiş olacağım ki içeriden 'pıt pıt' diye ses geldi. İki kurşun ateşlemişlerdi. Biri deriyi sıyırdı, diğeri koltuk altından girdi, akciğeri çizdi omurilikten çıktı. O esnada ben dua etmeye başladım. 'Ya Rabbim ben ölüyorum, benim senden başka hiç kimsem yok, ben senden geldim, sana geri dönüyorum. Benim günahlarım o kadar çok ki beni senden başka hiç kimse bağışlayamaz' dedim. Dualarıma devam ettim.  Bir kilometre ileride Bağcılar tarafında bulunan topluluğa girmişim, orada tankın üstü de dolmuştu. Orada kendimi bırakıyorum. Ben sadece vurulduğum zamanı hatırlıyorum. Oradan beni alıp hastaneye götürdüler."

"Şimdi 'vay yaşıyormuş' diyorlar..."

Hastanede doktorların kendisi için "yaşama şansı yok" dediğini ifade eden Algan, son olarak şunları söyledi:

"45 gün yoğun bakımda kaldım, sonra işte öldürmeyen Allah öldürmüyor. 2 buçuk ay İstanbul'da tedavi gördüm. Şimdi burada tedavi görüyorum. Burada da enfeksiyondan bir türlü kurtulamadım. İdrarımda enfeksiyon var. 3 gün enfeksiyon gitti. 10 ay civarıdır buraya gelmişim. 2 gün spor salonuna gittim, vücudumda yatak yarası çıktı. O yatak yarası nedeniyle spora artık gidemiyorum. İlk birkaç ay konuşamadım. Son 5 ay konuşmaya başladım. Allah şehitlerimizin yakınlarına sabır versin, mekânları cennet olsun. Bizim gibi zor durumda olanalar var. Gerçekten şimdi 'vay yaşıyormuş' diyorlar..." (M. Hüseyin Temel, M. Fatih Akgül, M. Salih Keskin - İLKHA)