Geçtiğimiz yıl 15 Temmuz'da ABD destekli FETÖ darbe girişiminde yaralanan Halil İbrahim Sağlık (44), o gece yaşadıklarını İLKHA'ya anlattı.

Afyon'un Döğer kasabasında dünyaya gelen evli ve 2 çocuk babası Halil İbrahim ağlık, 37 yıldır İstanbul'da çelik montaj işi yapıyor. Pendik'te ikamet eden Sağlık, 15 Temmuz gecesi darbeci askerler tarafından açılan ateş sonucu bacağından vurularak gazi oldu.

Namazın nasıl farz olduğu inancı içerisindeyse aynı şekilde sokağa çıkmanın da farz olduğunu hissederek dışarı çıktığını belirten Sağlık, o kanlı gecede yaşanan süreci anlattı.

"Ben çıkıyorum gelen varsa gelsin…"

"Tophane'de o akşam Galata Köprüsü'nde saat 17.00 gibi balık tutuyorduk." diyerek sözlerine başlayan Sağlık, şöyle konuştu:

"Saat 20.00'den 22.00'ye kadar balık tuttuk. Kampta olduğumuz için konteynırlarda kalıyorduk. Köylülerimizle beraber 10 kişi olarak birlikte kalıyorduk. Hafta sonları İstanbul'da kaldığımız için eve gidip gelebiliyordum. O akşam saat 22.30 gibi yatsı namazına durdum, balık tutan diğer arkadaşlar gelip, Galata Köprüsü'nde bir hareketlilik olduğunu bize söylediler. Namazı rekât arasında yarım bıraktım ve ne oluyor diye televizyonu açtık. Boğaz Köprüsü'nün trafiğe kapandığını, tek şeritte yol verildiğini, askeriyenin müdahale ettiğini duyduk. Hemen namazıma devam ettim ve namazımı bitirdikten sonra Cumhurbaşkanımızın çağrısını duydum. O çağrıdan sonra namazın nasıl farz olduğu inancı içerisindeysek aynı şekilde dışarı çıkmanın da farz olduğunu hissettim. Yanımdaki arkadaşlarıma 'Ben çıkıyorum, gelen varsa gelsin.' dedim ve 4 kişi olarak şantiyeden ayıldık."

"Erler korkuyor ve titriyorlardı"

Arkadaşlarıyla birlikte Taksim'e gittiğini belirten Sağlık, orada bulunan anıtın önündeki askerlerle diyaloglarını, onları ikna çabalarını ve yüzlerindeki tedirginliği anlatarak, devam eden geceyi şu şekilde ifade etti:

"Tabi, yabancı bir yerdeyiz. Devamlı yemek yediğimiz ve namaz kıldığımız yerdekilerle içli dışlı olduğumuz için onları tanıyorduk. Onların Taksim'e yürüdüğünü gördük. Bizler de onların peşlerine takıldık. Tophane'den Beyoğlu'na, İstiklal Caddesi'nden Taksim'e kadar yürüdük. Orada bir kalabalığın olduğunu gördük. Biz gitmeden önce oradaki bazı kendini bilmez insanların 'Erdoğan istifa!' diye bağırdıklarını arkadaşlar bize söylediler. Biz gelince onların hepsi kaçtı. Biz de askerlere yanaştık, askerlere yasal olmayan bir işte olduklarını söyledik. İkna etmeye çalıştık. Tabi, onlar hiç aldırış etmiyorlar. Yüzbaşının bir tanesi anıtın üstüne çıkarak halka seslenmeye çalışıyor.  Dağılmalarını, dağılmazlarsa kötü olacağını söylüyor. Bizler de vatanımızı bırakmayacağımızı, yaptıkları şeyin yasal olmadığını söyledik. Askerlerine kadar ikna etmeye çalıştık. İkna olmuyorlar; erler de korkuyor, titriyor, esas duruşta duruyor. Biz de arkadaşlarımızla 'Bunların silahlarını ellerinden alacağız, başka çare yok.' dedik. O anda bir araba dolusu takviye kuvvet geldi. Onları püskürtmeye çalıştık, taşlarla kovaladık ve sonunda onları püskürttük. Anıtın önü kaldı. Anıtın önüne geçtik. Tekrar ikna etmeye çalıştık, ikna olacakları yoktu…"

"Ayağımdan vurulmuştum ama yaralandığımı hissetmedim"

Darbeci askerlerin ellerinden silahları almaya çalışırken 20 kişinin yaralandığını dile getiren Sağlık, "Silahı almaya çalışırken namlunun ucu aşağı indi. Silah da seride olduğu için bir anda ateş aldı ve 20 kişi yaralandı. Ben yaralandığımı hissetmedim o anda. Ayağımdan vurulmuştum, ama yaralandığımı hissetmedim. Döndüm, arkadaşlara baktım, iki adım attım, vurulduğumu o anda anladım. Hemen kaldırıma çöktüm. O anda benimle birlikte gelen arkadaşlarımı kaybettim. Silah sesini duyunca beni aradılar. 'İbrahim biz gidiyoruz, geliyor musun?' dediler. Ben de 'Ben vuruldum.' dedim. Daha sonra yanıma geldiler. Ben saat 01.00 gibi vuruldum, 01.30 gibi de hastaneye gittim. Saat 03.00-04.00 civarı da Taksim'i teslim almışlardı." ifadelerini kullandı.

"Ben de Allah rızası için çıktım, abdestliydim"

O gece Türkiye'nin Suriye'ye benzemesi ihtimalinden endişe ettiğini ve abdestli olarak Allah rızası için sokağa çıktığını ifade eden Sağlık, "İlk önce Suriye gibi olacağımız aklıma geldi. Ben de Allah rızası için çıktım, abdestliydim. Taksim'de her kesimden insan vardı. Arap'ı, Gazzelisi, Sünni'si, Alevi'si… Oranın (Taksim) halkını biliyorsunuz, çok çeşit insan vardır. Yani orada olan herkesin canla başla vatanı savunduğunu gördüm. Orada Türkiye milletinin ikinci bir Çanakkale ruhu yaşadığını hissettim." dedi.

"Şehitler bizlere dul eş, yetim evlat bıraktılar, onları unutursak kanımız kurusun"

Meşum 15 Temmuz gecesinde darbeciler tarafından şehid edilenlerin, eş ve çocuklarını kendilerine emanet olarak gördüğünü belirten Sağlık, "Şehitler bizlere dul eş, yetim evlat bıraktılar. Biz onları unutursak kanımız kurusun. İnşallah hiç unutmayacağız onları, her namaz kıldığımızda dualarımızda yer alıyorlar." diye belirtti.

"Hainler kendilerini 'kahraman' zannediyor, bunlar satılmış insanlar..."

"Bu arada Silivri mahkemelerine de çok gidip geldik. Oradaki sorgu sürecini yakından takip ettik. Bizlerin deli olmaması elde değil." diyerek FETÖ üyesi darbecilerin yargılama sürecindeki pişkinliklerine değinen Halil İbrahim Sağlık, son olarak şunları ifade etti:

"Orada yaşanan bir olayı anlatayım. Hâkim soruyor; Siz halkın üzerine neden ateş açıyordunuz? Verilen cevap şu: Biz elimizdekini telefon zannettik. Hâkim, pilot yarbaya, 'Pilot elbiselerinle neden geldin?' diye soruyor. O da 'Bu elbise benim değil, arkadaşımın elbisesi.' diyor. 'Elinizde niye tabancayla geziyorsunuz?' sorusuna ise 'Koyacak yer bulamadım.' cevabını veriyor. Şehit ve gazi yakınlarını çok kötü tahrik ediyorlar ve uzatmaya çalışıyorlar. Yakın bir zamanda üst rütbeli biri de 'kahraman' yazan tişörtüyle mahkemeye çıkmış. Kendini kahraman zannediyor. Vatan hainleri kendilerini kahraman zannediyor, bunlar satılmış insanlar..." (Zeki Aras, Osman Gülebak, Mustafa Bikeç - İLKHA)