Dersim katliamında 19 yakınını kaybedip, kendisi de süngü darbelerinden kurtulan 83 yaşındaki Ali Doğan’ın, Cumhurbaşkanlığı aleyhine açtığı Dersim davasına ilk yanıtlar gönderildi. Başbakanlık, 1826 belgeyi, davanın görüldüğü Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’ne yolladı.
Radikal`in haberine göre, Bunlar arasından, 2 Ağustos 1939 tarihli bir belge, katliamın 1939’da da sürdüğünü gösteriyor. Belgede; temmuz ayı içinde 163 yurttaşın ölü, ikisinin yaralı, 85’inin diri yakalandığı, 120’sinin de teslim olduğu belirtiliyor. 1938 tarihli bir diğer belgede ise “Yılan dağından kaçmak isteyen 40 kadar silahlı, 30 kadar çoluk çocuktan ibaret haydudun bombalandığından” bahsediliyor. Cumhurbaşkanlığı ise savunma için süre istedi.
Dersim harekâtı sırasında Ali Doğan ile annesi Fayime, dört ve iki yaşındaki kardeşleri Şıh Hasan ile Ali Rıza, dedesi Seyit Ali, amcası Haydar’ın da aralarında olduğu 20 kişi Buzlupınar, eski adı Kergene olan mevkide süngülendi. Ali Doğan yaralı kurtuldu. Ali Doğan, Dersim katliamı tartışılmaya başlandığı günlerde, 27 Ocak 2012’de Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor oluşu bakımından Cumhurbaşkanlığı aleyhine 1 milyon TL’lik tazminat davası açtı. Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Özgür Karaca, dilekçeyi 30 Ocak 2012’de kabul etti. Aynı gün Cumhurbaşkanlığı’na tebligat yapıp, “İki hafta içerisinde iddialara karşılık yanıt vermesini” istedi. Ayrıca Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’ndan da Ali Doğan’ın akrabalarının öldürüldüğü iddiasına ilişkin bir kayıt olup olmadığını sorup varsa gönderilmesini karara bağladı. Başbakanlık’tan da elinde bulunan evrakların iletilmesini kararlaştırdı.
Köşk süre istedi
Tebligatı 15 Şubat’ta alan Cumhurbaşkanlığı savunma için ek süre istedi. Mahkeme de 25 günlük ek süre verdi. Başbakanlık ise elindeki yüzlerce belgeyi mahkemeye sundu. Böylece Dersim Arşivi resmen açılmış oldu. Bu belgelerden ikisi katliama dair ayrıntılara ışık tutuyor. Dahiliye Vekili Faik Öztırak’ın 2 Ağustos 1939’da Başbakanlık’a gönderdiği yazı ile, 1937-1938 yıllarında başlayıp bittiği düşünülen Dersim katliamının 1939’da da devam ettiği anlaşılıyor. Yazıda şöyle deniyor: “Kalan (Tunceli’nin eski adı) yasak bölgesinde 7/Tem./1939 tarihinden itibaren başlayan ve devam etmekte olan takip ve tarama neticesinde bugüne kadar (163) ölü, (2) yaralı, (85) diri tutulmuş ve (120) kişi de dehalet etmek suretiyle cem’an (370) insan elde edilmiştir. Muhtelif müsademeler neticesinde (1) er şehit ve biri subay olmak üzere (27) er yaralı zayiatımız olmuştur. Kalan yasak mıntıkasında çok sıkı takip ve taramalara rağmen haydutları hâlâ mukavemet ve taannut göstermelerinin sebeplerinin neye atfedildiği ve bölge dahilinde halen (kadın, erkek) daha ne kadar insan ve daha ne kadar silahın bulunmakta olduğununun tespitine...”
Orgeneral Kazım Orbay’ın 11 Ağustos 1938 tarihinde Başbakanlık’a gönderdiği bir evrak’a ise harekâtta çocuk ve kadınların bombalandığını kanıtlıyor: “15. Tümen 38. Alay bölgesinde Yılan dağından kaçmak isteyen 40 kadar silahlı, 30 kadar çoluk çocuktan ibaret haydutlar 38. Alayın pususuna uğrayarak, Ali Boğazı’na doğru kaçmışlardır. Bu müsademede haydutlardan ikisi imha edilmiştir. 38. Alay haydutları önüne katarak Yılan dağının cenubu garbisinde (kuzey batı) kaza hududu işaret olunan Ali Boğazı’na hâkim sırtları büyük kısmı ile tutmuştur. Yılan dağında alayın bir taburu bırakılmıştır. Bu öğleden sonra Ali Boğazı üç teyyare ile bombalanmıştır.”
‘Ankara her şeyden haberdarmış’
Davayı açan Avukat Barış Yıldırım, bilhassa 1939 tarihli belge incelendiğinde, harekâtın suçluları yakalayıp adalete teslim etmeyi değil, imha etmeyi amaçladığını gösterdiğini söyledi. Yıldırım ayrıca, “1938 tarihli belge incelendiğinde ise, kadın ve çocukların bile haydut olarak nitelendirilmesi, bombalattırılması da gösteriliyor ki, Dersim 37-38 yılındaki hadiseler soykırım tanımına uymaktadır” diyor. Yıldırım, Ankara’nın kıyımdan gün be gün haberdar olduğunu da kaydediyor.