İSTANBUL - 15 Temmuz gecesi darbecilerin üzerine sürdüğü tankın altında kalıp şehid olan eşiyle birlikte meydanlara çıkan ve kendisinin de bir ayağı ezilen Vahide Şefkatlioğlu, o gece Allah'ın kendilerine güç verdiğini söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminde cuntacılar tarafından tankla ezilerek şehid edilen Mehmet Şefik Şefkatlioğlu'nun eşi Vahide Şefkatlioğlu, o gece yaşadıklarını gözyaşları içinde dile getirdi.
O gece eşiyle beraber darbecilere "Dur" demek için meydanlara çıkan Şefkatlioğlu'nun eşi tankın paletleri altında can verirken, kendisinin de bir bacağı paletlerin altında kalarak parçalandı.
Bir buçuk ay yoğun bakımda, yaklaşık 12 ay da hastanede yatan Şefkatlioğlu, darbe kalkışmasının yıl dönümüne günler kala taburcu olarak, o gece yaşadıklarını İLKHA muhabirlerine anlattı.
Şefkatlioğlu şöyle konuştu: "Darbe girişiminde eşim iş yerinden izinliydi. 15- 20 günlük izni vardı. 'Evi boyayalım.' diyen eşime, bizim evin yıkılma gibi bir durumu olduğu için 'Boş ver, kalsın.' demiştim. Israr edince en azından evde canı sıkılıyor diye boyamasını istedim. Gidip boya aldık, akşama doğru eve geldik. O gün hiç televizyon falan açmadık. Eşim tavanı boyamaya başladı, ben de çay yaptım, içtik. Eşime çok yorulduğumu ve uyuyacağımı söyledim. 'İyi, sen uyu. Ben de namazımı kılar, diğer tarafları boyadıktan sonra uyurum.' dedi. Daha sonra ben uyumaya gittim."
"Ben şehit olmaya gidiyorum"
Eşiyle arasında geçen diyalogdan bir müddet sonra kız kardeşinin, telefonla arayarak kendilerine darbe girişiminin yaşandığını anlatan Şefkatlioğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Yarım saat veya bir saat geçti mi bilmiyorum, küçük kızım geldi, 'Anne, teyzem arıyor.' dedi. Israrla birkaç defa arayınca telefonu açtım. Kardeşim bana 'Abla darbe olmuş, haberin var mı?' dedi. Darbe deyince direkt ayağa kalkıp ağlamaya başladım, 'Ülke elden gidiyor.' dedim. Hemen aklıma Suriye geldi. Suriye'de neler olduğunu düşündüm. İnsanlara ne işkenceler yapıldığını biliyoruz. Hemen odaya koştum, televizyonu açtım ama kanallar göstermiyordu. Sonra oğlumu çağırdım, oğlum kanalları ayarlayınca bir alt yazı geçiyordu. Bir komutanı rehin aldıklarını yazmışlardı. Eşime dışarı çıkacağımı söyledim, o ise 'Nereye gidiyorsun? Dur! ben oğlanla beraber çıkarım, sen kal.' dedi. Ben kabul etmeyince salondan pardösümü alıp geldim. Oğlum kanalları değişince Tayyip Erdoğan'ın 'Herkes dışarı çıksın.' çağrısı gördük ve artık içeride duramadık zaten. Ben, oğlum ve eşim ağlaya ağlaya dışarı çıktık. Sonra Dörtyol'a doğru gittik. Ben telefonla bütün tanıdıklarımı arıyorum. Yeğenlerimi, kardeşlerimi, kurstaki arkadaşlarımı... 'Çıkın, ülke elden gidiyor.' diyorum. Sonra yürüdük, Atış alanına gidilecek.' dediler. Biz de atış alanına doğru gittik. Yolda arkadaşlarımız, komşumuz falan vardı. Bir komşum bana, 'Niye bu kadar hızlı gidiyorsun?' dedi. Ben de ona, 'Ben şehit olmaya gidiyorum' dedim."
"Çok cesaretli biri değilim ama o gece Rabbim bize güç verdi"
Normalde çok cesaretli olmadığını, ancak o gece Allah'ın kendisine güç verdiğini ifade eden Şefkatlioğlu, "Hamdolsun, burayı koruma altına aldık. O kadar kalabalıktık ki insanlar akın akın... Bir yandan da sevindim, 'Allah'ım sana şükürler olsun. Bizim bu kadar imanlı gençlerimiz var.' dedim. Ben çok cesaretli bir insan değilim ama o gece Rabbim sanki bize bir güç verdi, iman gücü geldi bize. Tank vardı, o tankı da ele geçirdiğimizi söylediler." şeklinde konuştu.
"Ölmek var dönmek yok"
Havaalanına gidileceği söylenince oraya doğru yürüklerini dile getiren Şefkatlioğlu, daha sonra eşiyle beraber tankın altında kaldıkları süreci anlattı:
"Biz yürümeye başladık. Hatta eşim bana 'Sen eve git.' dedi. Ben de 'Ölmek var, dönmek yok.' dedim. Daha sonra Birlik Mahallesi'ne doğru yürüdük. Yol ikiye ayrılıyordu. Önce bu taraftan sonra da diğer taraftan, bariyerlerin olduğu taraftan gidelim dedik. Orada ipimiz kopmuş bizim. Orada olacak olay. Rabbim bizi o tarafa gönderdi, bariyerlerin altından çıktık. Yaklaşık 15-20 dakika yürüdük, daha sonra 'Ateş ediyor.' dediler. Eşim bana 'Üstten atla.' dedi. Ben de kilolu olduğum için 'Yok, sen üstten atla. Ben alttan geçerim.' dedim. Orası tankın gelebileceği bir yer değil. O kadar kalabalık ki insanlar akın akın geliyor. Her taraf kıpkırmızı bayraklar. Ne o taraftan gelecek araba var ne de bu taraftan. Tank gibi bir şey de gözükmüyordu. Ben baktığımda her tarafta dümdüz bir kırmızılık vardı sadece. Eşim bariyerlerin üstünden bacağını attı, ben de alttan elimi koyduğum gibi tank üstümüzden geçti."
"Rabbimden gelen başla göz üstüne, hiçbir şikâyetim yok"
"Ben Allah dedim ve gözüm kapandı ama duyuyorum her şeyi, şuurumu falan kaybetmedim." diyerek o anları anlatan Şefkatlioğlu, şunları söyledi:
"Bir sıcaklık hissettim. Bir gencin 'Ablayı kurtaralım.' diye bağırdığını duyuyorum. Onlar ambulansla götürelim falan demişler. Sağ olsun, o gencimiz 'Yok, beklemeyelim ambulansı. Ablayı arabaya koyup götürelim.' demiş. Beni bir arabaya koydular, ama bacağımın sallandığını hissediyorum. Sonra adımı soyadımı ve telefonumu verdim. Beni özel bir araçla hastaneye götürdüler. Doktorlar narkoz verdiler ve bir ay yoğun bakımda kaldım. Gözümü açtığımda ilk önce eşimi sordum. Bana eşimin durumunun daha ağır olduğunu söylediler. 'Sen konuşabiliyorsun ama o konuşamıyor.' dediler. Daha sonra bacağımın kesileceğini söylediler. Birkaç gün kurtarmaya çalışmışlar, diğer bacağımdan damar alıp bu bacağıma takmışlar. Suni damar falan yapmışlar. Çabaladılar ama yapamadılar. Bacağımın aşağıdan kesileceğini söylediler ama yukarıdan kesildiğini gördüm. Tabi ki Rabbimden gelen başla göz üstüne, hiçbir şikâyetim yok zaten."
"Oğlum 'Babamı daha o gün kaybetmiştik' dedi"
Hastanede sürekli olarak eşinin durumunu sorduğunu belirten Şefkatlioğlu, "Bana, 'Senin durumun ona göre daha iyi.' diyorlar. Eşimi görmek istediğimi söylüyorum, göstermiyorlar. Kardeşlerime, çocuklarıma söylüyorum, onlar da bana 'Sen güçlü olmalısın, sen güçlü bir insansın, her şeyin üstesinden gelirsin.' diyorlar. Ben de bunların bana neden böyle söylediklerini anlamıyorum. Neden, niçin söylüyorlar? Bayağı zaman geçti, ben de merak etmeye başladım. Ben yoğun bakımdayken en son oğlum gelmişti, yine babasının durumunu sordum. O da babasının durumunun iyi olduğunu söyledi. Bana 'Babama bir kâğıt çıkaracağız.' dedi. Demek ki eşimin ölüm kâğıdını çıkarmışlar. Böylelikle ben de eşimin öldüğünü anladım ve ağlamaya başladım. Oğlum da ağlamaya başladı ve 'Babamı kaybettik, daha o gün ölmüştü babam.' dedi. Ben yoğun bakımdan çıktım ama ailem halen eşimin öldüğünü söylemiyordu. Çok ısrar ettim, 'Artık saklamayın benden. Ben artık onunla yüzleşmek istiyorum.' dedim. Bana hep rüya gördüğümü, eşimin ölmediğini söylüyorlardı. Daha sonra kardeşlerim bir olup eşimin öldüğünü söylediler bana." şeklinde konuştu.
"Parmağımın oynadığını görünce yaşadığımı fark ediyorlar"
Hastanede yatarken neredeyse ölüm kâğıdının hazırlandığını anlatan Şefkatlioğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Doktorlar bana öldüğümü, adeta yeniden dirildiğimi, direkten döndüğümü söylediler. Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu katıldığı bir televizyon programında eşimin ve benim öldüğümü söylemiş, çocuklar zaten yıkılmış. Hatta artık ölüm kâğıdımın yazıldığını söylüyor. Hem anneyi hem de babasını kaybetmiş çocuklara nasıl anlatacağını düşündüğünü söylemiş. Daha sonra bir anda doktorum kendisini aramış. Benim yaşadığımı, parmağımın oynadığını görünce fark ediyorlar. Allah hepsinden razı olsun. Demek ki Allah beni çocuklarıma bağışladı. Onları hem annesiz hem babasız bırakmadı. Hamdolsun, Rabbime binlerce kez şükürler olsun."
"Eşimin cenazesini görememek çok zoruma gidiyor"
Eşinin son anlarını ve cenazesini göremediğini dile getiren Şefkatlioğlu, "Eşimin öldüğünü öğrendim ama ona dair hiçbir şey göremedim. Bir ay önce de eşimin mezarına gittim. Yeri çok güzel bir yer olduğu için eşimin ölmesi beni çok üzmüyor. Ama öldüğünde hiçbir şeyini göremiyorsunuz ya, cenazesini falan, bu çok zor geliyor insana." ifadelerini kullandı.
"Şehit eşi olmak gurur verici bir şey"
Şehit olan eşinin kendisini hastanede görmeye geldiğini hissettiğini söyleyen Şefkatlioğlu, "Eşimin vefatından sonra ilk Kurban Bayramı'ydı, ben çok üzülüyordum. Televizyonun dışarıda bir kutusu vardı ve 3-4 gün boyunca oraya sürekli bir çift kumru geliyordu ve hep ötüyorlardı. O kadar büyük teselli veriyorlardı ki 'Eşim beni görmeye geliyor. Beni orada bile yalnız bırakmıyor.' diyordum. Şehitler ölmez diyorlar ya gerçekten şehitler ölmez. Ben eşim adına çok gurur duyuyorum. Hem ben gaziyim hem de eşim şehit. Hamdolsun, hiç pişman değilim. Bir şehit eşi olmak ne kadar gurur verici bir şey. Rabbim o kadar büyük bir mükâfat verdi ki bize inşallah bizi orada kavuşturur." şeklinde konuştu.
"Darbecilerin mahkemeye damat gibi çıkarılmasını istemiyorum"
Darbeyi gerçekleştirenler hakkında idam cezası istediğini ve onların mahkemeye damat gibi çıkarılmasından rahatsız olduğunu sözlerine ekleyen Şefkatlioğlu, "Allah'ın izniyle yıkılmayacağız. Biz iman gücüyle silahsız bir şekilde silahların karşısında durduk, ülkemizi kimseye vermedik. Allah'ın izniyle bundan sonra yine imanımızın gücüyle vermeyeceğiz ve idam istiyorum. Özellikle diğer ülkelerdeki suçlulara baktığımızda mahkemeye çıkardıklarında elleri zincirli ve kırmızı tulumlarla çıkarıyorlar, ama bu hainler sanki damatmış gibi çıkarılıyor mahkemelere, bunu da istemiyorum. Eşimin kanının yerde kalmasını istemiyorum ve hak ettikleri cezayı bulmalarını istiyorum." dedi.
Beyaz eşya tamirciliği yapan 49 yaşındaki Mehmet Şefik Şefkatlioğlu'nun 24 yaşında bir oğlu, 18 ve 10 yaşlarında iki kızı bulunuyor. (Zeki Aras, Mustafa Bikeç - İLKHA)