Şanlıurfa Barosu Başkanlığı, Bediüzzaman Said-i Nursi'nin kabir yerinin değiştirilmesi yıldönümünde düzenlediği basın açıklamasında Bediüzzaman'ın mezarının ortaya çıkarılmasını talep etti.

Balıklı Göl Platosu'nda bulunan Amfi Tiyatrosu'nda düzenlenen basın açıklamasına bazı Sivil Toplum Kuruluşlarının Temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Basın açıklamasını baro adına Avukat Nurullah Küçükoğlu okudu.

57 yıl önce bugün, merhum Said-i Nursi'nin Mevlid-i Halil (Dergah) Camii'nin avlusundaki mezarının parçalanarak naaşının kaçırılmasını protesto etmek amacıyla toplandıklarını söyleyen Küçükoğlu, Said-i Nursi'ni 23 Mart 1960'ta Urfa'da vefat ettiğini, ertesi gün söz konusu yere defnedildiğini hatırlattı.

Said-i Nursi'nin dirisine tahammül edemeyip mutlak tecride maruz bırakanların, ölüsüne bile tahammül edemediğini belirten Küçükoğlu, 12 Temmuz 1960'ta naaşın çıkarılarak yine toplumdan ve kamuoyundan mutlak bir şekilde tecrit edildiğini söyledi.

Küçükoğlu, "Bu tecritten maksat Said-i Nursi'yi hafızalardan silmektir. Cenevre Sözleşmesi Ek-1 nolu Protokolü savaşta bile düşman cesetlerini kaybetmeyi 'insanlık suçu' sayarken savaşı hali olmayan bir zamanla ulusal ve uluslararası kamuoyu tarafından tanınan birinin mezarını parçalayarak naaşını kaçırmak elbette ve kesin bir surette büyük bir insanlık suçudur. Bu menfur olayın ikinci bir örneği Türkiye'de yoktur. Zira bu menhus olayda Merhum Said-i Nursi'nin mezar yeri bellidir fakat naaşı eski dilde 'debbaşlık' diye tabir edilen mezar soygunculuğu yapılarak çalınmıştır." dedi.

İnsan haklarını savunmanın ve korumanın baroların temek görevleri arasında olduğuna vurgu yapan Küçükoğlu, "Merhum Said-i Nursi'nin çalınan ve gasp edilen na'şının yerinin tespiti ile 24 Mart 1960 tarihinde defnedildiği mezarına hukuki, vicdan ve insani saiklerle ilgili makamlardan talep ediyoruz. Yine bu emsalsiz insanlık suçunu işleyen faillerin tespit edilip yargı önüne çıkarılmasını, kamu vicdanı adına bekliyor ve talep ediyoruz. Çünkü bu olayın üzerinden 57 yıl geçmesine rağmen, hâlâ vicdan sahibi her insanı muzdarip ettiği bilinmektedir." diyerek konuyla ilgili gerekli başvurularını yapacaklarını belirtti.

Basın açıklamasından sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Şanlıurfa Medya Yazarlar Derneği Şanlıurfa Şubesi Başkanı Abdulkadir İkbal ise Said-i Nursi'nin naaşının ortaya çıkarılması için daha önce üst mercilere mektuplar gönderdiğini belirtti.

İkbal, "Cumhuriyet Başbakanına, İçişleri Bakanına ve Genelkurmaya mektuplar göndererek mezarının naaşının nerde olduğuna dair talepte bulundum. Fakat onlar Urfa'yı işaret ettiler. Biz Said-i Nursi'nin gerek kitaplarından, gerekse talebelerinin gösterdiği yerden dolayı naaşının Urfa'da Askeri Şehitliğinde olduğunu biliyoruz. Daha evvelde bu konuda bir basın toplantısı yapmıştık. Bu konudaki bilgiler orda var. Said-i Nursi'nin mezarını tanklarla, toplarla koca bir ordu adeta göreve getirerek mezarının kırılması tarihte ender olan bir iştir. Çünkü eğer bu önemli bir olay olmasaydı devlet bütün güçlerini harekete geçirerek böyle bir olayı meydana getirmezdi. Dolayısıyla bu İslami ve insani ve ahlaki olan talebin mutlaka yerine getirilmesi gereklidir." dedi.

Basın açıklamasına katılanlar daha sonra Said-i Nursi'nin naaşının ilk defnedildiği yeri ziyaret ederek dua ve Fatihalar okudu. (Hüseyin Sayhar-İLKHA)