İslami kimliğinden dolayı 18 yıldır tutuklu bulunan Şeyhmus Alpsoy, 15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin ardından Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevinden Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevine sevk edildi. Burada rahatsızlanan, ancak revire dahi götürülmeyen Alpoy'un durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırıldı.
Hastanede kolon kanseri teşhisi konulan Alpsoy'un avukatlarının girişimleriyle Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevki yapıldı. Perşembe günü zor bir ameliyat geçirecek olan Alpsoy'un eşi Suat Hanım, eşine gizli idam politikası uygulandığını ileri sürdü.
Söz konusu dindar mahkûmlar olunca adaletin gözlerini kapadığını dile getiren Suat Hanım, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Başbakan ve Adalet Bakanına seslenerek, kendilerine yapılan zulme son verilmesini istedi.
28 Şubat mağduru olan eşinin yaklaşık 18 yıldır cezaevinde tutulduğunu belirten Suat Alpsoy, eşinin cezaevinde tutulmasının tek sebebinin İslami kimliğinden kaynaklandığını dile getirdi.
Eşinin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Tekirdağ 2 Nolu F-Tipi Cezaevine sevk edildiğini hatırlatan Alpsoy, bu cezaevinde rahatsızlandığını ve ağır ağrılar çekmesine rağmen hastaneye götürülmediğini ifade etti.
"Kanama başlamasına rağmen hastaneye götürmediler"
Suat Hanım, "Benim eşimin rahatsızlanalı bir yıl oldu. Geçen yıl 15 Temmuz'dan sonra başlamıştı rahatsızlığı. Tekirdağ 2 Nolu F-Tipi Cezaevindeyken önce kanamaları başlamış ama cezaevi yönetimi hastaneye götürmemiş. Daha sonra götürdüklerinde teşhis mi edemediler bilmiyorum ama tam olarak bir şey yapamadılar. Cezaevi, ev gibi değil istedikleri zaman hastaneye götürüyorlar, istediklerinde götürmüyorlar, umurlarında değil ki..." diye konuştu.
"Hastanede 5 gün ilacını vermediler"
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doktorların cuma günü ilaç yazdığını, fakat ilacın perşembe günü geldiğini belirten Suat Hanım, şunları söyledi: "5 gün boyunca ilacını getirmemişler. Sorduğumda İçişleri, Adalet ve Sağlık bakanlıklarının ilaca baktığını söylüyorlar. 3 bakanlık bakıyor ve ilaç getiremiyorlar. Bir ilacı getirmek bu kadar mı zor? Ürolojiye bayramdan önce götürmeleri gerekiyordu ama 'asker yok' diyerek götürmediler."
"Perşembe günü ameliyat olacak ama doktorlar hiç umut vermiyor"
Eşinin dün Ankara Numune Hastanesinde Üroloji bölümüne yatışının yapıldığını aktaran Suat Hanım, bunun üzerine hastaneye giderek doktorla görüştüğünü söyledi. Suat Hanım, "Doktor, mesanesinin kesin alınacağını söyledi. Ayrıca kolonda kitle var dediler. Onkoloji ile yaptığımız görüşmede kitle tamamen alınsa belki iyi olur ama alamazlarsa bir şey diyemeyiz. Doktorlar, 'Bu ameliyattan 10 kişiye yapıyoruz ama en fazla 4 veya 5 kişi kurtulabiliyor' dedi. Artık biz de bilmiyoruz, Allah'a kalmış bir şey. İnşallah iyi olur. Şu an da bile kanamaları devam ediyor. Özellikle idrarda biraz kanaması durmuştu ancak tekrar başlamış. 10 gün önce parça almışlardı, ondan sonra tekrar başlamış. Doktorlar da hiç umut vermiyor. Büyük ihtimal ile perşembe günü ameliyat olacak. Çocuklarım da en azından ameliyattan önce babamızı görelim diye ama savcı yerinde değilmiş. Tekrar gidecekler ama izin vereceklerini sanmıyorum. Ben refakatçi olduğum için yanına gidebiliyordum ama çocuklar yanına gidemiyorlardı. Ancak tel örgünün arkasından babalarını tam olarak göremeyecekleri bir şekilde izin vermediler. Küçük bir torunumuz var, ettik etmedik ona bile izin vermediler." dedi.
"Bu tedavi değil, ölüme terk etmektir"
Eşinin çok hasta olduğu için infazının dondurulması gerektiğini kaydeden Suat Hanım, ancak ağırlaştırılmış müebbet aldığı için hiçbir hakkın tanınmadığını ifade etti. Suat Hanım, "Madem hiçbir hak tanımayacaksınız o zaman verin idamını, şu an idamdan beter bir muamele ile karşılaşıyor. Akrabaları, çocukları onu göremiyor. Cezaevindeki hakları bile elinden alınmış, tek odada tek başına kalıyor. Belki hastane odasıdır ve cezaevinden daha iyidir fakat hiç kimseyi göremiyor. En azından biraz hak tanınsın ki biraz hava alsın. Türkiye'de idam yok diyorlar ama idamın alasını ona vermişler. İdam politikası uyguluyorlar. Hastanedeki odası resmen bir mezar gibi... Yerin altına yapmışlar, penceresi yok, televizyon yok, buzdolabı yok. Bir hasta ne yapacak orada... Eğer imanı yoksa orada ancak intihar eder, ya da tedavi olmaz. Bu onu tedavi etmek değil, ölüme terk etmektir. Doktorun yazdığı bir ilaç bile 5 gün sonra geliyorsa ona tedavi mi denir yoksa başka bir şey mi?" diye sordu.
"Artık bu zulmü görün"
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Başbakan ve Adalet Bakanına seslenen Suat Hanım, "Artık bu zulmü görün." dedi. Suat Hanım, "Biz ne kimseyi öldürdük, polis mi öldürdük, asker mi öldürdük, FETÖ'cüler gibi bir kalkışma mı yaptık. Şimdi bakıyorum FETÖ'cülere daha çok kıymet veriliyor. Eskiden cezaevine gittiğimizde saatlerce otobüs bekliyorduk, çocuklarımız soğuktan donuyordu, kaç defa rica ettik ama şimdi bakıyoruz FETÖ'cülere o kadar otobüs verilmiş ki bir saniye bile beklemiyorlar. Gördüğüm şeyler beni o kadar çok üzüyor ki sanki onlar darbe yapmamış biz yapmışız gibi... Darbeyi yapanlar onlar ama en büyük darbeyi biz yedik. Eşim 15 Temmuz'dan sonra Tekirdağ'a gönderildi ve orasının sürgün yeri olduğunu söylüyorlar. Orada hiç sahip çıkılmadı, kayınpederim 'Ben kapıyı vurmaktan parçaladım, ancak o zaman gelip götürdüler.' diyor. Artık bu zulme son versinler, bizi artık görsünler." diye konuştu.
"Son günlerini çocuklarının arasında geçirsin"
Eşinin son günlerini çocuklarının yanında geçirmesini isteyen Suat Hanım, ameliyattan nasıl bir sonuç çıkacağını bilemediğini söyledi. Doktorların hiç umut vermediğini dile getiren Suat Hanım, ameliyattan kurtulsa bile poşetlerle, yarım insan olarak yaşamak zorunda kalacağını ifade etti. Allah'tan umutlarını kesmediklerini kaydeden Suat Hanım, 18 yıldır yaptıkları zulümlerin artık bitmesini istedi. Suat Hanım, "En çok mağdur olan biziz ama ne devlet bizi görüyor, ne de başkaları... Herkes gözlerini kapamış görmemek için elinden geleni yapıyor." dedi. (M. Salih Keskin, M. Hüseyin Temel - İLKHA)
Sosyal medyada paylaşılan dikkat çeken tivit