Geçen yazımızda anlattığımız hikâyenin devamını izah edeceğiz. Rabbim ders alanlardan eylesin…

Peygamberimiz şöyle anlattı sonrasında:

- Kardeşim Cebrail bana geldi. Ben bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum. Cebrail bana anasına asi olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini ve böylece kıyamete kadar azap olunacağını söyledi. Sen git Medine'ye, Bilal`e söyle, nida edip bütün Medine halkını buraya çağırsın, buyurdular.

Bilal duyuruyu yaptıktan sonra Medine halkı grup grup kabristana gelmeye başladı. Gelenlerin arasında o gencin annesi de vardı. Efendimiz oğluna dargın olup olmadığını sordu. Kadıncağız dargın olduğunu söyledi ve oğlunun kendisine yaptığı eziyeti şöyle anlattı:

— Bir gün eve gece geç gelmişti. Kapıyı birkaç defa çalmış, ben kapıyı açtığım zaman geç açtığım için beni eliyle itti, kolumu ve gönlümü incitti, Ondan sonra da iflah olmayıp bu dünyadan göçüp gitti. Ben ona hakkımı helâl etmemiştim, dedi.

Peygamberimiz yaşlı kadından hakkını helal etmesini istedi. Ancak yaşlı kadın çok kırgındı, helal etmek istemedi. Peygamberimiz ona oğlunun kabrindeki hali gösterdi. Dünya perdesini kaldırarak, ancak sen helal edersen düzelir durumu, dedi. Oğlunun ateşler içinde, “anacığım neredesin beni kurtar” feryadını duyunca dayanamadı ana yüreği. Kolay değil orada acılar çeken evladı değil sanki kendi bedeni… Cenab-ı Allah da o andan itibaren hemen ondan kabir azabını kaldırıp, başka bir günahı olmayan bu gencin kabrini, cennet bahçesine çevirdi.

Güllerin efendisi sevgili Peygamber Efendimiz:

— Siz kabri ne zannettiniz, kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya cehennem çukurlarından bir çukurdur, buyurdular.

O halde dikkat edelim bundan sonra, anne ve babalarımıza hayırlı evlat olabilmek duasıyla…

ŞEYDA ÜNAL