HÜDA PAR Genel Merkezi, CHP'nin başlatmış olduğu yürüyüş, Şırnak ve Hakkâri'nin il olarak kalması, işe alımlardaki mülakat usulleri, Katar krizi ve Batı'da yükselen İslam düşmanlığı gibi konularda önemli değerlendirmelerde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu'nun MİT Tırları Davasından 25 yıl ceza alması üzerine, "adalet" adını verdiği bir yürüyüşünü sürdürdüğü hatırlatılan HÜDA PAR değerlendirmesinde, adaletsizliklerin diz boyu olduğu bir memlekette adalet arayışı içerisine girmenin kuşkusuz hem normal hem de gerekli olduğu ancak Kılıçdaroğlu'nun adaletsizlik üreten sistemin kurucusu olan partinin genel başkanı olmasının, işin rengini değiştirdiği ifade edildi.
"Adalet yürüyüşü' adalet kavramını istismar etmekten başka bir şey değildir"
HÜDA PAR değerlendirmesinde, "Cumhuriyet'in ilk yıllarında yeni bir ulus inşa etmek adına halka yaşatılan haksızlık ve adaletsizliklerin etkileri halen de devam ediyorken; sistemin sahibi ve hararetli savunucusu CHP, bu haksızlık ve adaletsizliklerle henüz yüzleşmemişken genel başkanının 'adalet yürüyüşü' adalet kavramını istismar etmekten başka bir şey değildir. Diğer yandan adaletsiz uygulamalar neticesi gerek 28 Şubat'çı gerekse de FETÖ'cü güçler tarafından cezaevlerine atılan binlerce mahkum, derin mahfillerde hazırlanan kirli ittifak ve senaryolar sonucu Başbağlar ve Susa'da katledilen onlarca masum ve Yasin Börü gibi iyilik melekleri için adaleti aklına getirmeyen Sayın Kılıçdaroğlu'nun, partisinin bir milletvekili için adalet talebinde bulunması, toplumun kahir ekseriyeti gibi bizleri de samimiyet sorgulamasına sevk etmektedir." denildi.
Siyaset kurumunun, ulusal ve uluslararası vesayet odakları tarafından yönlendirilerek kaos senaryolarının aracı haline getirilmesi çabalarını endişe ile takip edildiği belirtilen açıklamada, çok hassas bir süreçten geçilen bu günlerde herkesi ve özellikle de siyasi aktörleri parti ya da ideolojilerinin menfaatlerinden ziyade milletin huzur ve selametini düşünmeye ve bu sorumluluk bilinci ile hareket etmeye davet edildi.
Şırnak ve Hakkâri'nin il olarak kalması
Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın ve hükümetin Hakkâri ve Şırnak'ın il statüsünden çıkarılacağına dair beyanatları, Şırnak ve Hakkâri'de yaşayan vatandaşları ciddi anlamda huzursuz ettiği ifade edilen değerlendirmede, Yüksekova ve Cizre'nin il statüsüne kavuşturulmasının olumlu bir gelişme olduğu ancak bu husus Hakkâri ve Şırnak'ın ilçe statüsüne dönüştürülmesine gerekçe kılınmaması gerektiği kaydedildi.
Memur veya işçi alımlarındaki mülakatlar
Kamuya memur veya işçi alımları ile özellikle öğretmen alımlarında uygulanan güvenlik soruşturmaları ve mülakat usullerinin vatandaşları mağdur ettiğine vurgu yapılan açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"KPSS'den yüksek puan almalarına rağmen, öğretmen adayları başta olmak üzere memur adaylarının önemli bir kısmının mülakatlarda düşük notlarla elenmesi, mülakat uygulamasını şaibeli hale getirmiştir. Şeffaflık ilkesi ile bağdaşmayan usuller ve FETÖ'nün oluşturduğu istihbarat arşivleri esas alınarak yapılan güvenlik soruşturmaları, haksız yere birçok insanın açıkta kalmasına hatta yıllardır çalıştıkları işlerinden çıkarılmalarına ve ciddi mağduriyetler yaşamasına neden olmaktadır.
2010'daki KPSS usulsüzlüğünün hatırlatıldığı açıklamada, "FETÖ/PDY'nin 2010 Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) soruları elde ettiğinin tespit edilmesi üzerine Eğitim Bilimleri, Genel Yetenek ve Genel Kültür de dâhil olmak üzere bazı testlerin sınavları iptal edilmişti. Gelinen aşamada sınavla ilgili dört ayrı dava devam ederken, o yıl kopya çekip kamuya yerleşenlerin halen görevde olması ve 7 yıl önce kopyacılar yüzünden atanamayan binlerce kişinin ise mağduriyetinin devam etmesi, hukuksuzluk ve adaletsizliktir. Hükümet bir an önce sınav sorularıyla birlikte hakları da çalınan hak sahibi 2010 KPSS mağdurlarının haklarını iade ederek mağduriyetlerine son vermeli; kamuya alımlarda uyguladığı mülakat usulleri ve güvenlik soruşturmalarını gözden geçirerek daha âdil yöntemler tercih etmelidir." diye belirtildi.
Katar'a yönelik körfez ablukası
Katar'a uygulanan ablukaya da değinilen açıklamada, İslam coğrafyasını kaosla teslim alma planının bir parçası olarak Suriye sahasında İslam ülkelerini fiili olarak karşı karşıya getirmeye çalışan siyonist ve emperyalist güç odakları, benzer bir senaryoyu Katar özelinde uygulamak istediğine vurgu yapıldı.
Açıklamanın devamında, "Yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı daha fazla sömürmek; siyonizmin "Büyük İsrail Devleti" hayaline engel teşkil eden güçleri zayıflatarak veya yok ederek Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa'yı sahipsiz ve savunmasız bırakmak isteyen bu şer cephesine karşı birlik olmak ve beraber hareket etmekten başka bir çaremiz yoktur. Aralarındaki onca ihtilaf ve çıkar çatışmasına rağmen, İslam karşıtlığı söz konusu olunca bir araya gelebilen bu güçler karşısında; birlik olmak için yüzlerce nedeni ve binlerce ortak noktası bulunan Müslümanların bu birlik ve beraberliği te'sis edememesi, yaşadığımız ıstırapların ana sebebidir. Bu vesile ile HÜDA PAR olarak bir kez daha -fert, cemaat, STK, parti veya devlet- herkesi bu hususu ana gündemi haline getirmeye ve bu yönde çaba sarf etmeye davet ediyoruz." ifadelerine yer verildi.
Batı'da yükselen İslam düşmanlığı
Son dönemlerde Batı'da yükselen İslam düşmanlığının, başta ABD olmak üzere bazı AB ülkelerinin İslam coğrafyasına yönelik şeytani planlarından bağımsız olmadığına işaret edilen açıklamada, son olarak şu değerlendirmede bulunuldu:
"Dünya genelinde hızla yükseltilen İslam düşmanlığı, ABD'nin lokomotifliğini yaptığı Batı dünyasının, uygarlığının temeli olarak dillendirdiği çok kültürlülük ve azınlık haklarına riayetteki ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır. İslamofobik diye adlandırılan, özünde ise İslam karşıtlığı ve düşmanlığını barındıran söylemler, Batı toplumlarını azınlık karşıtı kanunlar çıkaracak şekilde seferber etmektedir. Bu husus, Batı'nın İslam'a karşı topyekûn bir savaşa hazırlandığını gözler önüne sermektedir. Kimi Avrupa ülkelerinde sünnet, ezan, tesettür gibi İslam'ın şiarlarına yönelik yasaklar ile ABD'nin kimi İslam ülkelerine yönelik vize sınırlaması gibi İslam karşıtı yasalar, bu ülkelerde İslam karşıtı derneklerin çoğalmasına ve sıradan insanların dahi Müslüman karşıtı şiddet olayları içerisinde yer almasına sebebiyet vermektedir. İslam Dünyası'na yönelik sinsi politikaları ile kendi halklarını da zehirleyen Batılı yönetimlerin bu tavrı ve siyasetleri her geçen gün daha çok endişe verici bir hal almakta, dünya barışını tehdit etmektedir." (İLKHA)