Ancak 28 Şubat destekçilerinin yükselen gürültüleri üzerine tasarı yeniden şekillendirildi. Sivil toplum kuruluşları “Eğer sistem değişecek ve darbe izleri silinecekse Müslüman halkın talepleri iyi okunmalı” diyerek yeni sistem ile ilgili önerilerini Doğruhaber’e anlattı
Emrah Tel / Doğruhaber
Hükümet, TBMM’ye sunduğu kademeli eğitim sistemi kanun teklifi ile ilgili tartışmalar üzerine geri adım attı. Verilen ilk kanun teklifinde ilköğretim birinci kademeden sonra açık öğretim alternatifi sunulmuştu. Ancak CHP ve TÜSİAD gibi muhalif seslerin yükselmesi üzerine açık öğretim alternatifi şu anda olduğu gibi 8 yıllık eğitim sonrasına alındı.
Oysa Başbakan Erdoğan grup toplantısında TÜSİAD’a seslenerek, “8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından, akıl hocalarından biri olan TÜSİAD’ın bugün bir kez daha statükoculuğu savunması, ibretlik bir durumdur. Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak. Milletin arzusu olacak” demişti.
Başbakan, bu konuda CHP ve TÜSİAD’ı statükoculukla suçlamıştı. Ancak açık öğretim safhasının ilk dört yıl yerine ikinci dört yıl sonrasına alınması kararı, teklif üzerinde Başbakan’ın iddia ettiği gibi millet arzusu değil, TÜSİAD arzusunun etkili olduğu ve hükümetin buna boyun eğdiği sonucunu ortaya çıkardı.
YAPILAN BU DEĞİŞİKLİK NELERE MAL OLDU
Başbakan Erdoğan tarafından yapılan açıklama, yeni eğitim sisteminin 28 Şubat dayatması sisteminden çok da farklı olmadığını ortaya koydu. Yeni eğitim sistemi ile İmam Hatip Orta bölümlerinde bir rahatlama olacak ve meslek okullarına giriş ikinci kademe sonrası yapılabilecek. Ancak Kur’ân Kursları ve Hafız yetiştirme müesseselerinin dolaylı olarak kapatılması anlamına gelen yeni sistemde başörtüsü mağduriyetleri de devam edecek.
MECLİSE SUNULAN TEKLİFTE NE VARDI
Ak Parti milletvekilleri tarafından 20 Şubat 2012’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinde ilk kademe sonrası açık öğretim imkanının sunulduğu ifade ediliyor.
Kanun teklifinin 4’üncü sayfasında yer alan 1739 sayılı kanuna Ek 2’inci maddesi ekleneceği ifade edilerek, Ek 2’inci maddede, “Bu kanunda belirtilen ilköğretim birinci kademe sonrasında hangi programların açık öğretimle ilişkilendirileceği ve zorunlu eğitim kapsamına alınacağı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir” ifadeleri kullanıldı. Söz konusu bu madde yasalaştığı takdirde ilk 4 yıllık kademe sonrası Kur’ân Kursları ve hafız yetiştirme müesseselerinin önü açılacak, ilköğretimde başörtüsü sorunu da kısmen çözülmüş olacaktı.
Gelişmeler üzerine 20 Şubat’ta TBMM’ye sunulan kanun teklifi yeniden görüşülmek üzere alt komisyona çekildi. Değişikliğin yapılması halinde, açık öğretim uygulaması 4. sınıf yerine 8. sınıftan sonra başlayacak.
BAKAN DİNÇER İKNA ODASINDA
Gelen tepkiler üzerine gerek Başbakan Erdoğan gerekse Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada açık öğretim alternatifi, ilköğretim ikinci kademe sonrasına kaydırıldı. Basında geniş yer bulan kanun teklifi sonrası Türkiye tarihinde de bir ilk gerçekleşti. İlk defa Milli Güvenlik Toplantısına davet edilen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eğitimdeki sorunlarla ilgili bilgi verdi.
Açık öğretim alternatifinin 8 yıllık eğitim süreci sonrası yapılacağı açıklamalarının MGK toplantısı sonrası yapılması özelikle 28 Şubat ve devamında görülen “ikna odaları” dayatmalarını anımsattı. Başörtüsü ile okumak isteyen kız öğrenciler ikna odalarına alınarak başlarını açmaları yönünde baskılar oluşturulmuş ve başını açmayan öğrencilerin okuldan atılacağı tehditleri yapılarak binlerce öğrenci mağdur edilmişti.
KOMİSYON O STK’LARLA GÖRÜŞECEK
İlk 4 yıldan sonra öğrencilerin örgün öğretimden çıkıp açık öğretime yönelmesine olanak sağlayacak sistemde, kızların bu sistemde okuldan alınmasına yol açacağı iddia edilmişti.
MGK sonrası Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda, önce açık öğretimin yalnızca engelli öğrencileri kapsayacağı açıklandı, daha sonra ise yasa teklifini değiştirmeyi düşündükleri ifade edildi. Alt Komisyon Başkanı Ak Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, bir gazeteye yaptığı açıklamada, “Kamuoyunda oluşan endişeleri dikkate alacağız. Alt komisyonda eğitimle ilgili taraflar dinlenecek.
Eğitim sendikaları, dernekler, vakıfları dinleyeceğiz. TÜSİAD, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden görüş alacağız” diye konuştu.
EĞİTİM-BİR-SEN Genel Sekreteri Ahmet Özer
Eğitimde kesintisiz kavramı olmalı
Eğitim sisteminde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifine ilişkin değerlendirmemizi Meclis Milli Eğitim Alt Komisyonu’na ilettik. Bu kapsamda kanun teklifine ilişkin önerilerimizden bazı başlıklar şöyle;
-Eğitim sisteminin yüksek öğretim evresi okul öncesi eğitimle birlikte 1+4+4+4 şeklinde düzenlenmeli ve bu sürenin herhangi bir bölümü “kesintisiz eğitim” dayatması içermemelidir.
-Okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmemeli ancak teşvik edilmelidir.
-İlköğretim süreci, zorunlu nitelikte olmalı ancak ilköğretim birinci kademesi “beceri geliştirme”, ikinci kademesi “bilgiye erişim” alanı olarak tasarlanmalı ve mutlak surette kesintili olarak uygulanmalıdır.
-İlköğretim ikinci kademede, din eğitimi ve öğretimine ilişkin sınırlamaya son verecek öğretim programlarına özellikle de İmam Hatip Liseleri ile ilişkilendirilecek öğretim programlarına mutlaka yer verilmelidir.
-İlköğretim ikinci kademe ve orta öğretim sürecinde okula devam zorunluluğu değil, eğitim süreçlerine katılım imkanı esas alınmalıdır.
-Açıköğretim yönteminin kullanılacağı öğretim programlarında, eğitim süreçlerinin hangi yöntemlerle işletileceği konusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir.
-Mesleğe yönelik ortaöğretim programları ile birlikte ilköğretim ikinci kademe sonrasında mesleğe dönük sertifikasyon programlarıyla meslek edinme imkanı sağlanmalıdır.
-Üstün yetenekli ve üstün zekâlı bireylere yönelik, özel eğitim süreçleri öngören ilköğretim ve ortaöğretim programları açılmalı ve ailelerine maddi yardım yapılmalıdır.
DİYANET-SEN Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar
Açık öğretim ilk 4 yıllık eğitimden sonra verilmeli
4+4+4 kesintili eğitim modeline destek veriyoruz ama açık öğretim formülünün ilk 4 yıllık eğitimden sonra verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Eğer eğitim kesintili ve zorunlu hale getirilirse o zaman değişen hiçbir şey olmayacak.
Bizim savunduğumuz mesele ve reşit olmayan çocukların eğitimleri anne babanın himayesinde olduğunu belirten Anayasanın 24’üncü maddesinde geçen hakkın kullanılmasıdır. Anneler babalar evlatlarını tabi ki eğitsinler, hem de 12 yıl eğitsinler ama eğer ben oğluma hafızlık yaptırmak dini eğitim verdirmek istiyorsam, bu hakkımın da verilmesini isterim.
Ama belirli bir aradan sonra ya ikinci 4 yıla devam edeyim veya açık öğretim sistemi ile eğitimine devam edebilsin. Demokratik özgür çağdaş ülkeler diye her zaman örnek gösterdikleri Avrupa’da da buna benzer ev okulu uygulamaları var.
Bu durumda bu örnek alınmaktansa militarist anlayışla sosyalist sistemin zorunlu, “ben ne dersem, ne öğretmek istiyorsam onu öğreneceksin” anlayışı söz konusu oldu ki bunun geçmişten bir farkı olmaz. Çocuk ikinci 4 yılı bitirdikten sonra zaten 15 yaşına geliyor. 15 yaşından sonra da hafızlık sisteminin işletilmesi söz konusu değil.
Yani hafızlık müessesi doğrudan değil dolaylı olarak kapatılmış oluyor. Ben inanıyorum ki Sayın Başbakanımız bu konuyu daha ciddiye alacak, ciddi değerlendirip bu hakkın bu millete verilmesini isteyecektir. Başörtüsü sorunu da başlı başına bir problem. Üniversitelerde bu sorun kısmen çözüldü. Bakın Avrupa’da bu durum sorun olmaktan çıktı. Bırakalım artık tek tip insan yetiştirmeyi, tek tip elbise anlayışını bırakalım.
Herkes “Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman’dır” söyleminde bulunuyorsa bıraksınlar Müslümanlar iman ettikleri konuları, kutsal kitaplarını ezberlesinler. Bırakalım bu insanlar doktor, öğretmen olsunlar hiçbir zararı olmaz. İnançlı dindar nesil yetiştirmenin en temel meselesi buradan başlar.
Dindar nesil, kendi inançları doğrultusunda önce Allah korkusu ve millet memleket sevdasıyla yetiştirilen bir nesildir. Bunu başka yönlere çekmeye gerek yok. Aksi takdirde nesli görüyoruz, ya meyhanede ya ara sokakta… Bu durum Allah inancının bu nesilden sökülüp alınmasının yegâne göstergesidir.
DİN-BİR-DER Genel Başkanı Abdullah Arslan
Samimi iseler gereğini yaparlar
İnanç hürriyetinden ve inançlı nesillerden bahsediliyorsa o zaman neslimizin bu vasıflarda yetişebilmesi için gereken programlar mutlaka hazırlanmalı.
Kanun teklifi İmam hatip okulları ve mesleki derslere imkan vereceği için iyi bir gelişme ve bu yönüyle diyecek bir şey de yok.
Fakat sadece bu, neslimizin dindar yetişmesi için yeterli olmuyor. Dindar bir nesil için, tüm okullarda ilmihali bilecek kadar dini eğitim verilmesini istiyoruz. Yani sadece bazı meslek okullarına hak tanınması neslimizin sağlam ve inançlı yetişmesi bakımından yeterli değildir. Başörtüsü sorunu eğitimde hala bir engel olarak duruyor.
Yeni eğitim sistemi bu şekilde uygulandığı takdirde, başı örtülü kız çocukları doktor olamaz, öğretmen, avukat olamaz, başları örtülü ise onlar “İmam hatiplere gitsinler vaize olsunlar” anlamına geliyor.
İşte bunun için diyoruz ki, eğer biz Müslüman isek bütün eğitim sisteminde inancımızı bir bütün olarak kabul edecek, bunu yerine getiremese de inkar etmeyecek, “yok efendim bu asırda şöyle olmalı, böyle olmalı” diye kendi kendine hüküm vermeyecek imanlı nesiller nasıl yetişecekse öyle yetiştirecek nesiller yetiştirmeliyiz. İlgililer eğer bu konuda gerçekten samimi iseler bu sorumluluktan, mesuliyetten kurtulmaları gerekir.
İKRA EĞİTİM-DER G. Başkanı Abdulgani Orhan
Sen dindarsın doktor olamazsınÖncelikle bu tasarının olumlu yönleri var. Özellikle İmam Hatiplerin orta kısmının açılması dindarların kendi kızlarını veya dindar olan genç kızların örtülü olarak rahat bir şekilde kendilerine hitap eden okullarda okumasıyla alakalı ciddi bir düzelme var.
Bununla beraber meslek liseleriyle alakalı olumlu yanları görülse de 28 Şubat ile beraber artık kangren haline gelen başörtüsü konusunda maalesef bir düzenleme getirmemiş.
Bu yönüyle çok eksik ve çok tehlikeli olarak da görülebilir. Değişiklik bu haliyle “Sen dindarsın, sen örtülüsün git imam hatipte oku, fen lisesi anadolu liselerinde senin okuma hakkın yoktur” şeklinde bir tasarı olarak algılanır. Tabi laik kesimlerin, özellikle de 28 Şubat destekçilerinin sırf imam hatiplerden dolayı ciddi bir şekilde eleştiri getirmeleri pek haklı gözükmüyor.
Çünkü insani düşünce açısından müspet bir sistem yapılmaya çalışılmış. Burada sadece dindarlar için çıkarılmış gibi bir durum yok. Türkiye’nin mesleki geleceği açısından güzel görünüyor. Tasarıda dindar olmayanları, özellikle de “Bu laik kesimi tatmin edelim” düşüncesi ön plana çıkıyor. Fakat yine de tatmin edememişler.
Dindarları, muhafazakarları onları bu mevkilere getiren, oy veren insanları ön plana çıkararak hazırlanmış bir tasarı değil. İnşallah ikinci kez meclise geldiğinde açık ve net bir şekilde 28 Şubat sürecinin örtü ile alakalı etkisini yönetmelik kanun ve diğer şeklilerde düzenleyip ortadan kaldırırlar.
EHAD Genel Başkanı Abdulkadir Sağlam,
Kesintisiz Eğitim Zarar Veriyor
Aslında yanlışlık, eğitimin 8 yıl zorunlu olmasında değil, kesintisiz olmasındaydı. Kesintisiz eğitimin sakıncası; mesleki yönlendirmeyi imkânsız hale getirmesidir. Çünkü mesleki yönlendirme mümkün olduğu kadar küçük yaşlarda yapılmalıdır.
Kesintisiz Eğitim Zarar Veriyor
Aslında yanlışlık, eğitimin 8 yıl zorunlu olmasında değil, kesintisiz olmasındaydı. Kesintisiz eğitimin sakıncası; mesleki yönlendirmeyi imkânsız hale getirmesidir. Çünkü mesleki yönlendirme mümkün olduğu kadar küçük yaşlarda yapılmalıdır.
Kesintisiz eğitimi savunanlar, kişisel becerilerin ve çocuğun eğilimlerinin yönlendirilmesini 15 yaşına ertelemektedir. Kesintisiz eğitim nedeniyle dini eğitimini yeterince alamayan çocuklar arasında gayri ahlaki davranış biçimleri çok hızlı bir şekilde gelişmektedir.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız kesintisiz eğitimden yara alan alanlardan birisi de hafızlık eğitimidir. Geçmiş yıllara baktığımız zaman 98 sonrası süreçte hafız sayısı gittikçe düşmüştür. Hükümetimiz eğitim sisteminde yapacağı değişikliklerde hafızları da göz önünde bulundurmalıdır.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile Kur’an Kurslarının zarar görmemesi önerilerimizden bazı başlıklar şöyle;
—Kur’ân Kurslarının adı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Eğitim Merkezi” olarak değiştirilmeli ve Milli Eğitim Bakanlığının uygun göreceği kültür dersleri bu eğitim merkezlerine konmak veya dışarıdan bitirme hakkı tanınmak sureti ile mecburi eğitimin ikinci kademesinin Kur’an Eğitim Merkezinde tamamlanmasına imkân sağlanmalıdır.
—Kur’ân Kurslarının adı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Eğitim Merkezi” olarak değiştirilmeli ve Milli Eğitim Bakanlığının uygun göreceği kültür dersleri bu eğitim merkezlerine konmak veya dışarıdan bitirme hakkı tanınmak sureti ile mecburi eğitimin ikinci kademesinin Kur’an Eğitim Merkezinde tamamlanmasına imkân sağlanmalıdır.
—İmam Hatip Liselerinde “Hafızlık Sınıfı” oluşturulmalı, istekli öğrencilere bu sınıflarda Hafızlık yaptırılması sağlanmalıdır.
—Kur’ân Kursu öğrencileri de diğer öğrenciler gibi devletin öğrencilere tanıdığı tüm haklardan faydalandırılmalıdır.
—Eğitimin her kademesinde isteğe bağlı Kur `an-ı Kerim ve Din Eğitimi dersi de verilmelidir.
—Mecburi kılık kıyafet uygulaması kaldırılmalı, herkesin hayatın her alanında inandığı gibi yaşayıp örtünebilmesinin yolu açılmalıdır.
—Yapılan bilimsel araştırmalarda olumsuzlukları ortaya çıkan, karma eğitim uygulamasından vazgeçilmeli, müstakil kız ve erkek okullarının açılmasına izin verilmelidir.
ÖNDER Genel Başkanı Hüseyin Korkut
Değişiklik karma eğitime de son vermeli
Milli Eğitim Alt Komisyonuna giderek görüşlerimizi ifade ettik. Özellikle kanun teklifinin ilk halinin aslında ilk ve ortaöğretim sistemimiz açısından daha bir zenginlik ifade edeceğini ifade ettik. Bu kapsamda ve dünyada her geçen gün ev-okulu uygulamalarının yaygınlık kazandığını belirttik.
Ama belli çevrelerin özellikle ilk 4 yıllık süreçten sonra açık öğretime yönlendirmeye bir takım anlamsız kaygı ve korkularla itiraz ettiklerini gördük. Elbette 15 yıldır eğitim sistemimizi olumsuz etkileyen kesintisiz eğitimin, kademeli eğitime geçmiş olması memnuniyet verici.
Aynı şekilde ilk 4 yıllık eğitimden sonra esnek ve karşılıklı geçişkenliği içeren ve mesleki teknik eğitime daha erken yaşlarda yönlendirme içeren uygulamanın daha uygun olacağı kanaatindeyiz.
Ayrıca bütün eğitim sürecinde inancı gereği başını örtmek isteyen öğrencilerin başlarını örtmeleri açısından kılık kıyafet özgürlüğünün bir an önce getirilmesinin ve tercihi de olsa kız ve erkekler için ayrı okulların oluşturulmasının önemine vurgu yaptık.
Hem dini eğitim öğretimin bütün ortaöğretime yayılması hem de kılık kıyafet özgürlüğü bizim ısrarla talep ettiğimiz istekler. Aslında bu ikisi olduğunda tartışmaların da son bulacağını düşünüyoruz. Henüz sonuçlanmış bir şey yok ama ümit ediyoruz ki bizim önerilerimiz dikkate alınır.
İmam Hatip Mezunları Yard. ve Day. Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir
Zorunlu eğitimin uzatılması hangi derde çare olacak?
Ülkenin geleceğini inşa eden nesle yaklaşım insan merkezli `pedagojik eğitim` değil, `Kemalist ideolojik sistemi` halka enjekte etme yöntemidir. Bunun en bariz uygulaması halkın inanç, örf, adet ve geleneklerini hiçe sayarak baskı ve totaliter rejimlerin uygulamalarını ürünü olan `Karma Eğitim` sistemidir.
Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığınca göz önünde bulundurularak yasanın yeniden dizayn edilmesini talep ettiğimiz önerilerimiz şöyle;
— Din ve Ahlak bilgisi dersinin yerine “Kur`an-ı Kerim” eğitimi müfredatta yer almalıdır.
— Din ve Ahlak bilgisi dersinin yerine “Kur`an-ı Kerim” eğitimi müfredatta yer almalıdır.
— Eğitim sistemi toplumun inanç ve kültür değerleri de hesaba katılarak dizayn edilsin.
— Karma eğitime son verilsin. Ya da çocuklarını kız-erkek karma eğitim verilen okullarda değil de, ayrı okullarda okutmak isteyen veliler için buna yönelik okullar tahsis edilsin.
— Çocukların ergenlik yaşları dikkate alınarak, okullarda dini vecibelerini yerine getirebilmelerine yönelik tedbirler alınsın. Kız çocukları eğitimin her kademesinde başörtüsü takabilsin. Dileyen öğrenciler için, okulunda namazlarını eda edebilecekleri mescitler yapılsın.
— Mecburi eğitim velilerin isteğine bağlı hale gelsin. Veli istediği zaman çocuğunu eğitimden çekme hakkına sahip olsun. Çocukların inanç ve fikir bakımından nasıl biçimlendirileceğine aileleri karar versin.