Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde cumhurbaşkanlığı muhabirleriyle gerçekleştirdiği sohbet toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.

TBMM Genel Kurulunun tatile girdiğini anımsatan Kalın, uyum yasalarının çıkartılmasının en önemli konu olduğunu ve buna ilişkin sürecin devam ettiğini ifade etti.

Halk oylamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti Genel Başkanı seçilmesinin de bir diğer önemli konu olduğuna değinen Kalın, "Bu Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bildiğiniz gibi 'partili cumhurbaşkanlığı' aslında 1960'a kadar Türkiye'de olan bir şeydi. Daha sonra değiştirildi. Bunun dünyada çeşitli örnekleri de var. Tabii Cumhurbaşkanımızın liderlik vasıfları ve AK Parti'nin kurucu lideri olması dikkate alındığı zaman, bunun aslında yadırganacak bir şey olmadığını ve milletten büyük bir teveccüh gördüğünü müşahede ediyoruz. Zaten referandum sonuçları da bunu göstermiştir." dedi.

"Türkiye'nin geleceği açısından umut verici"

Kalın, ekonomik gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "İlk çeyrekte yüzde 5'lik bir büyüme hakikaten Türk ekonomisinin yapısal gücünü ortaya koydu. Bu çok sevindirici bir tablo. Biz ikinci, üçüncü çeyrekte de bu ivmenin devam etmesini bekliyoruz. Tabii çevremizde yaşanan sorunları, sıkıntıları düşündüğünüz zaman Türk ekonomisinin bu performansı sergilemesi geleceğimiz açısından da umut verici ve şu ana kadar izlenen ekonomi politikalarının ne kadar haklı ve isabetli olduğunu da teyit ediyor." diye konuştu.

"Teknik çalışmalar devam ediyor"

Kalın, Suriye, Irak ve diğer konulara da değinerek Suriye konusunda özellikle hem Astana hem Cenevre sürecinin devam ettiğini söyledi. Bir sonraki Astana toplantısının temmuz ayının başında yapılacağını anımsatan Kalın, daha sonra ise Cenevre toplantılarının olacağını dile getirdi.

Baştan beri bunların "birbirine alternatif değil, birbirini tamamlayıcı" nitelikte olduğunu söylediklerini belirten Kalın, Astana sürecinin başında bazı ülkeler nezdinde tereddütlerin bulunduğunu ifade etti.

Kalın, sürecin yürüyüp yürümeyeceği, Cenevre'ye alternatif olup olamayacağının konuşulduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama geldiğimiz noktada yaklaşık 6-7 aylık sürede sürecin bazı somut neticelerini gördük. Mesela aralık ayı sonunda hayata geçirilen ateşkes, ihlallere rağmen çatışmaları nispeten asgariye indirdi. Şu anda da bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın 3 Mayıs'ta Soçi'ye yaptığı ziyarette kararlaştırılan bir 'çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması ve bunun mekanizmalarının kurulması' kararı var. Bununla ilgili teknik çalışmalar devam ediyor.

Bildiğiniz gibi dört ana çatışmasızlık bölgesi belirlendi. Buralara kim, nasıl konuşlanacak? Oradaki asayişi nasıl sağlayacak? Süreci kim, nasıl izleyecek? Bununla ilgili Türk, Rus ve İranlı yetkililer arasındaki müzakereler yoğun bir şekilde devam ediyor. Biz umutluyuz."

"Bizim için yeterli bir durum değil, asıl meseleyi çözmüyor"

Kalın, ABD'nin, PYD-YPG'ye yönelik desteği ve Türkiye ile bilgi paylaşımı hakkındaki bir soru üzerine ise şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şu anda onunla ilgili Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığımız arasında bir mekanizma işletiliyor. Bizim Washington seyahatimizde 'somut olarak size bu verileri ileteceğiz, böylece PYD'ye verilen silahlar Türkiye'ye karşı kullanılmayacak' dediler. Tabii bu bizim için yeterli bir durum değil, yani bu asıl meseleyi çözmüyor. Amerikalıların, Türkiye'ye yönelik tehditler söz konusu olduğunda bunun minimize edilmesi noktasında bir önerileri bu. Biz bunu yeterli görmüyoruz tabii. Çünkü baştan beri biz YPG'ye, PYD'ye bu şekilde silah ve destek verilmesini doğru bulmadığımızı ifade ettik, ediyoruz. 

PYD-YPG varsa biz o operasyonda yokuz. Tamam, buyursunlar yapsınlar ama Türkiye'ye dönük bir tehdit, bir risk söz konusu olduğunda da Türkiye bu konuda ulusal çıkarlarını korumak için gerekli adımları atar. Bunun için de kimseden izin almaz. O konuda bizim tavrımız çok net."

"Taleplerin ne olduğunu biz de takip edeceğiz"

ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, özellikle teröre destek suçlamasının delillerle temellendirilmesi gerektiğinin altının çizildiğini anımsatan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz de aslında baştan beri hep bu noktanın üzerinde durduk. Yani teröre destek iddiası çok ciddi bir iddiadır. Bunun mutlaka temellendirilmesi gerekir. Katar da haklı olarak, böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalan herhangi bir ülkenin yapacağı gibi, 'Deliller nedir, somut veriler nedir? Bunları bizimle paylaşın' dedi. Şimdi Katar tarafına Kuveyt üzerinden bir liste ulaştırılacak. Burada, somut talepler ve Katar'ın yapması gereken olacak. Ağırlıklı olarak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır olmak üzere dört ülkenin taleplerini ileteceklerini ifade ettiler. Muhtemelen önümüzdeki birkaç gün içerisinde bu talep listesi Katar tarafına iletilecek. Tabii biz de takip edeceğiz. Somut olarak taleplerin ne olduğunu biz de takip edeceğiz, değerlendireceğiz."

Türkiye'nin Katar'da askeri üs kurmasına yönelik çalışmaları

Türkiye'nin Katar'da askeri üs kurmasına yönelik çalışmalara dair soru üzerine Kalın, askeri üsse ilişkin takvimin Genelkurmay Başkanlığının oluşturduğunu ve bu plan çerçevesinde peyderpey hayata geçeceğini söyledi. 

İbrahim Kalın, Katar ile yapılan anlaşmanın yeni olmadığına ve 2016'da imzalandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hep altını çizdik, tekrar vurgulamakta fayda görüyorum, bu üssün amacı herhangi bir üçüncü ülkeye karşı tehdit veya risk oluşturmak değil. Biz Körfez bölgesinin tamamının güvenliği için bunu yapıyoruz. Bir de açıkçası Türkiye'de veya bölgede 'Türk üssünün bölgede ne işi var?' diyenlere de başka ülkelerin Katar başta olmak üzere, birçok Körfez ülkesinde çok ciddi üsleri var. Yani Amerika'nın orada ciddi bir üssü, 9 bin küsur askeri var. BAE'de, Kuveyt'te var. Teknik olarak Suudi Arabistan'da yok ama o civarda bir askeri mevcudiyet söz konusu. İngiltere'nin, Fransa'nın var. Dolayısıyla bu ilk defa olan bir şey değil. Başka ülkelerin yaptığı şeyler, Türkiye yapınca niye böyle büyük bir mesele oluyor? Bazıları için bir hazımsızlık meselesi."

"Başka bir gündemimiz olsa bu riskleri almazdık"

Kalın, "Biz daha o seçimlerden önce, seçimin sonuçlarını kimse bilmiyorken, 'Kim gelirse gelsin biz Mısır halkıyla çalışmaya devam edeceğiz.' dedik. O zaman kredi tahsisleri, anlaşmalar yapıldı. Sonra Mısır'da kanlı bir darbeyle Mursi görevden uzaklaştırıldı. Libya'da aynı şekilde Kaddafi'nin bulunduğu dönemde birçok çağrı yaptık. Beyefendi, Kaddafi'yle ve oğlu Seyfülislam ile görüşerek geçiş sürecini başlatmaları yönünde telkinde bulundu. Yani bizim başka bir gündemimiz olsa bu riskleri almazdık. Dolayısıyla hep Türk-Arap ilişkilerini güçlendirme yönünde adımlar atıldı. Burada da tutumumuz farklı değil." değerlendirmesinde bulundu.

Üs meselesi üzerinden yürütülmeye çalışılan kampanyalara prim vermemek gerektiğini vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:

"Ben aklı selim sahibi Arap kitlenin bu iddiaları çok dikkate almadığını görüyorum. Uzun vadede Türk-Arap ilişkilerinin daha da güçleneceği konusunda herkes mutabık. Bu kriz bir şekilde aşılır. Ne kadar sürer, bilemiyorum. 2014 krizi sekiz ay sürmüştü. Büyükelçiler geri çekildi vesaire ama sonunda bir uzlaşı noktasına gelindi. Bu ne kadar sürer bilemiyorum. Fakat şu anda Katar'la ilgili gündeme getirilen bu iddiaların somut verilere dayanmadığı konusunda genel bir kanaat oluşmuş durumda. Amerika'nın, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin tavrı da bu yönde oldu Fransa'nın, İngiltere'nin açıklamalarına baktığınızda. Bundan sonra BAE ve Suudi Arabistan daha fazla pres yapmak için Katar'a yönelik yeni şeylere yeltenirler mi, bilemiyorum. Umarım böyle bir yola tevessül etmezler. Ama bu kriz aşılır. Türk-Arap, Türk-Suud, Türk-Katar ilişkileri bakidir."

"15 Temmuz'da açılışı yapılacak"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, 15 Temmuz'un sene-i devriyesi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direktifleriyle çok kapsamlı bir çalışma yürütüldüğünü, bir dizi faaliyetin yapılacağını bildirdi. 

Kalın, iki anıtın açılacağını, birisinin Külliye'nin hemen dışında yapılmaya başlandığını belirterek, anıtın rahatça ziyaret edilmesiyle ilgili planlamanın da yapıldığını söyledi.

Kalın, İstanbul ve Ankara dışındaki diğer illerde ve yurt dışında da anma faaliyetlerinin yapılacağına işaret etti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclis'te düzenlenecek özel oturuma da katılacağı bilgisini paylaşan Kalın, "O gün Meclis'te yapılan bir anıtın da açılışı olacak. Külliye'de şehit yakınları ve gaziler için bir resepsiyon yapılması o gün için zor görünüyor. Ancak (Erdoğan) hem Meclis oturumunda hem İstanbul'daki etkinlikte olacak. Hep beraber olacağız. Basın camiası olarak 15 Temmuz konusunu ve o günden bugüne yaşananları iyi işlemeniz önemli." değerlendirmesinde bulundu.

"İdlib bölgesinde ağırlıklı olarak bizler ve Ruslar yer alacağız''

Kalın, "Biz nasıl Avrupa'yla, Balkanlar'la, Amerika'yla çok güçlü stratejik ilişkilere sahipsek aynı şeyi neden Arap, Körfez ülkeleriyle yapmayalım? Dış politika, sıfır toplamlı bir oyun değil." ifadelerini kullandı. 

Başka ülkeler bunu yaptığında kimsenin bunu eleştirmediğini ancak Türkiye böyle bir açılım yaptığında, buralara dönük birtakım politikalar geliştirdiğinde eski ve bayatlamış argümanların gündeme getirildiğini vurgulayan Kalın, "Halbuki 360 derece perspektifle bir denge politikası izleyelim." görüşünü savunduklarını kaydetti.

Kalın, çatışmasızlık bölgeleriyle ilgili Türkiye, Rusya ve İran arasında bir mekanizma kurulduğunu, bir çalışma grubunun bulunduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçen hafta (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in Suriye Özel Temsilcisi (Aleksandır) Lavrentiev buradaydı. Biz de onunla oturduk detaylı bir şekilde konuştuk. Şimdi teknik heyetler bu çatışmasızlık bölgelerinin lojistiğini tartışıyorlar. 'Tampon bölge' tabiri teknik olarak doğru olmaz. Ama rejim güçleriyle muhalif güçlerin arasında konuşlandırılacak güçlerin kimlerden oluşacağı, sayısının ne olacağı, mekanizmalarının ne olacağı konusunda şu anda o heyetler çalışmalarını sürdürüyor. 

Temmuz başında yapılacak Astana toplantısında da bunun belirli bir noktaya gelmesini bekliyoruz. Muhtemelen İdlib bölgesinde ağırlıklı olarak bizler ve Ruslar, Şam etrafında ağırlıklı olarak Rusya-İran, güneyde Deraa bölgesinde Ürdün'ün ve Amerikalıların içinde yer alacağı bir mekanizma üzerinde çalışılıyor. Hatta Rusların bir önerisi var; Belki Kırgızlar, Kazaklar belirli sayılarda güç gönderebilirler. Bu görev gücü içerisinde onlar da yer alabilir."

"Uygun ortam oluşursa böyle bir toplantı yapılabilir"

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'da düzenlenecek etkinliklere katılımına ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:

"Almanya ziyaretimizin öncelikli konusu G20 zirvesidir. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel geldiğinde bu konuyu da konuştuk. Referandum sürecinde yaşanan tatsız hadiselerin tekrar edilmemesi için Alman makamlarının belirli bir sorumluluk ve olgunluk içerisinde hareket etmesi gerekir. Güvenliğin sağlanması, salonlar... Şimdi biz tabii ona bakıyoruz. Böyle bir uygun ortam oluşursa böyle bir toplantı yapılabilir. Tabii Hamburg'da yapılmayacak çünkü orada G20 var. Onun kendine göre bir güvenlik ağı var. 

Vatandaşlarımızın orada bir sıkıntıya girmemesi için ama bir başka şehirde olabilir. Daha kesin kararı verilmiş değil. Cumhurbaşkanımızın programına bağlı olarak çünkü iki gün yoğun bir G20 programı olacak, olmayabilir de. Şu anda hala o opsiyonları değerlendiriyoruz. Ama umarım Alman makamları şu referandum sürecinde yaşadıklarımızdan dersler çıkartır ve daha yapıcı bir tutum içerisinde olurlar. Şu anda direkt bizim temas edip, 'Şu salonda konuşalım' dediğimiz bir şey yok. Ama yerelde bazıları araştırmak, sormak için girişim yapmışsa onu bilemem."

AA