FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 221 sanık hakkında açılan davanın 4 haftası geride kaldı. 56 sanığın savunmasının alındığı davaya 30 Ekim'de diğer sanıkların savunmalarıyla devam edilecek.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davalara Oğuz Dik başkanlık etti.

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin dava, 22 Mayıs Pazartesi günü başladı. 15 Temmuz'un en kritik davasında ilk savunmayı, darbecilerin askeri kanattaki bir numarası olduğu iddia edilen eski YAŞ üyesi Akın Öztürk'ün yaptığı duruşmalarda, 4 haftada 56 kişinin savunması alındı.

Haklarındaki suçlamaları reddeden sanıklar, iddianameye giren delilleri de inkar etti. Sanıkların büyük bölümü, savunmalarında darbecilerden şikayetçi olduklarını belirtirken, yöneltilen sorular üzerine bir numaralı şüpheli FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Sanıklar, elde edilen deliller ve kameralara yansıyan görüntülerine rağmen haklarındaki suçlamaları reddederken, ilk itiraf duruşmaların son haftasında asker sanık Eral'dan geldi. Eral, FETÖ mensubu olduğunu ve 15 Temmuz'dan bir gün önce "cemaat abisi"nin kendisine "amirlerinin emirlerine uyması" talimatı verdiğini ancak darbe girişiminde rol almadığını öne sürdü.

Son hafta dinlenenler

Sincan'daki yeni kurulan duruşma salonunda 22 Mayıs'tan bu yana devam eden duruşmaların dördüncü haftasında savunma yapan ilk sanık, Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanlığında görevli eski Deniz Kurmay Albay Abdülkadir İlhan oldu. İlhan, kimseden emir ve talimat almadığını, Genelkurmay'ı darbecilerden korumak için karargaha gittiğini savunarak, darbeyle ilgili hiçbir faaliyette bulunmadığını öne sürdü.

Darbe girişiminde Genelkurmay Personel Başkanlığında üsteğmen rütbesiyle görev yapan Abdullah Şevki Güngör de savunmasında, darbe girişimi günü normal mesaiye devam ettiklerini, YAŞ provasının yapıldığı Çakmak Salonu'nda toplantıya katıldığını belirterek, "Toplantı sonrasında Partigöç bir sorun olduğunu, derhal güvenlik almamızı istedi. 'Tatbikat, Genelkurmay'a saldırı olacak.' gibi şeyler söylendiğini hatırlıyorum. Sırayla insanlara silah verildi. Silahlar boştu. Tatbikat diye şüphelenmedim." ifadelerini kullandı.

Kendisini Dreyfus'a benzeten sanık tepki çekti

Darbe girişimi gecesi Kara Kuvvetleri Komutanlığında görevliyken, güvenliği sağlamak için helikopterle Genelkurmay'a geçtiklerini söyleyen sanık Üsteğmen Kadir Bozan da savunmasında, kalkışmadan saat 23.00 civarı haberdar olduğunu, birliğinde bulunduğu sürede hiçbir yasa dışı olaya karışmadığını ileri sürdü.

Bozan'ın kendisini Fransa'da 1894'te haksız yere casuslukla suçlanarak vatan haini ilan edilen, ünlü yazar Emile Zola'nın gündeme getirmesiyle tekrar yargılanmaya başlanan ve 12 yıllık yargılama sonunda aklanan Yüzbaşı Alfred Dreyfus'a benzetmesi, duruşmayı izleyen şehit yakınları ve gazilerin tepkisine neden oldu.

Genelkurmay Karargahı'nda darbe gecesi silahlığı kontrol ettiği görüntülere yansıyan ve elinde silahla karargahta dolaştığı belirtilen sanık eski Binbaşı Emre Karslı da hakkındaki iddiaları reddetti.

Karargahta normal mesai sırasında Mehmet Partigöç'ün gelerek, "Terör tehdidi var. Gökhan Eski'yi bulun, onun talimatlarına uyarak, çevredeki nöbetçilere takviyede bulunun." talimatı verdiğini, bunu telaşlı ve sert şekilde söylediğini bildirdi. MS hastalığı nedeniyle yaşadığı sıkıntıları aktaran Karslı, beraati ve tahliyesini talep etti.

"Haberim olsaydı durdururdum"

Genelkurmay Karargahı'nda, darbeci askerlerle görüşmeler yaptığı, darbecileri engellemeye yönelik herhangi bir girişimde bulunmadığı, karargahta rahatlıkla dolaştığı ve derdest edildiğini öne sürdüğü saatlerde telefonunu kullandığı belirlenen eski Tümgeneral Baki Kavun, hakim karşısında FETÖ'cü olmadığını, hain darbe girişimine karşı durduğunu iddia etti.

Kavun, "Ben bu darbe girişiminin içinde yokum, eğer haberim olsaydı durdururdum." dedi.

Genelkurmay çatı davasında ilk FETÖ itirafı

Davanın dördüncü haftasında ilk itirafçı da çıktı.

KPSS şüphelisi eşi de itirafçı olan sanık eski Yüzbaşı Emre Eral, 14 Temmuz'da kendisini çağıran örgüt "abi"sinin, "Yarın, amirlerin ne derse onu yapacaksın." diyerek kendisini uyardığını, neden böyle söylediğini sorunca da "kapalı emir" yanıtını aldığını anlattı.

Darbe girişimi gecesi herhangi bir talimat almadığını, olaylara karışmadığını ileri süren Eral şunları söyledi:

"Bu ülkenin gencecik insanlarını, 'Allah'ın rızasını kazanacaksın.' diye mankurta dönüştüren, bu örgütün ülkemizden tamamen temizlenmesi tek temennimdir. Evlere giderdik, kitap okurduk, namaz kılardık. Böyle bir şey yapabileceği aklımdan geçmedi. FETÖ, kuruluşundan bu yana hoşgörüyle ülkeye ve millete hizmet etmekten başka gayesi yokmuş gibi kendisini göstererek benim gibi nice iyi niyetli ve saf insanları suistimal etmiş, kandırmış, asıl niyetini hain darbe girişimi ile ortaya koymuştur."

Kendisine sözde "hizmet hareketi" diyen bu örgütle sırf Allah rızası için geçmişte bağ kurmaktan çok pişman olduğunu savunan Eral, "Bunu tüm inancımla söylüyorum. Artık ortada Fetullahçı Terör Örgütü olduğu gerçeğini anladım. Bir daha asla ama asla FETÖ ile irtibat kurmayacağım. Bu yeminime Allah şahittir." ifadelerini kullandı.

Önceki ifadelerini reddetti

Genelkurmay'a giren darbeci Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinden olduğu belirtilen sanık eski Teğmen Abdülvahap Berke ile sanık Abdurrahman Aydoğan ise güvenlik ve koruma tatbikatı gerekçesiyle emir komuta zinciri içinde karargaha gittiklerini, aldıkları eğitimin gereği emirleri sorgulamadan yerine getirdiklerini savundu.

Sanıklardan eski Genelkurmay Başkanlığı Plan Yönetim Daire Başkanlığı Hukuk İşleri Proje Subayı Binbaşı Ahmet Albayrak da hakkındaki suçlamaları reddetti.

FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadığını söyleyen Albayrak, darbe girişimine destek vermediğini ve darbe girişimi gecesi 10 saat odasında beklediğini ileri sürdü.

"Güler'in kaçırılmasına yardım etmedim"

Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler'i kaçırmaya çalışan emir subayı Mehmet Akkurt'a yardım etmekle suçlanan Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Daire Başkanlığında görevli eski Kurmay Binbaşı Ahmet Durmaz da hakkındaki iddiaları reddetti.

Durmaz, "Aksine, onu engellemeye çalışırken yaralanan Muhafız Tabur Komutanı Osman Tolga Kılıçarslan ve Mehmet Akkurt'u vuran nizamiye nöbetçi subayı Muhammet Reşit Budak ile hareket ettiğim, nizamiyenin görüntüleri incelendiğinde görülecektir." dedi.

Yaralı sivili revire taşımış

Karargah içinde ölen vatandaşı, bir grup asker ile battaniye içinde taşırken görüntüleri kameralara yansıyan, Genelkurmay Başkanlığı Destek Grup Komutanlığında darbe gecesi takviye nöbetçi subayı olarak görev yapan eski Üsteğmen Barış Erdemir de çatışma seslerinin ardından bulunduğu zemin kat ile birinci kat arasında yaralı bir sivil gördüğünü söyledi.

Erdemir, "Yaralıya yardımcı olmaya çalışırken kim olduğunu sordum, 'Ne olur bana yardım et.' diyebiliyordu. İlk yardım yapmaya çalıştım, tıbbi müdahale gerektiğini görünce revire götürmek istedim." dedi.

Yaralı sivili koridorda karşılaştığı Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) öğrencilerin yardımıyla revire götürdüklerini iddia eden Erdemir, görüntülerin anlattıklarını doğrulayacağını savundu.

Erdemir, "Şahıs, ölü olsaydı neden ambulans isteyip kendimi riske atayım?" diye konuştu.

Fiilen karışmamış ama atama listesinde adı var

Hakkında olay günü karargahta bulunmamasına ve darbe girişimine fiilen katıldığına yönelik somut delil olmamasına rağmen, sözde atama listesinde göreve devam ve ayrıca Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevi verildiği belirtilen Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler Başkanlığında Yunanistan Denizcilik ve Havacılık Daire Başkanı sanık eski Tuğamiral Mustafa Sözer de hakim karşısına çıktı.

Darbe girişimi günü mesaisini 19.30'da bitirerek evine gittiğini, geceyi evinde geçirdiğini anlatan Sözer, yaşananlardan sat 22.30 civarında haberdar olduğunu, gelişmeleri televizyondan takip ettiğini savundu.

Sözer, 18 Temmuz Pazartesi günü karargaha gittiğini ve 25 Temmuz günü sözde atama listesinde adına görevlendirme yapıldığı gerekçesiyle gözaltına alınıncaya kadar, bir hafta boyunca normal mesaisine devam ettiğini kaydederek, "Bu darbe girişiminin öncesinde hiçbir şekilde haberim olmadığı gibi darbecilerin atama listesindeki pek çok general ve amiral gibi görevlendirme yapıldığından da haberim olmamıştır." beyanında bulundu.

Sivil sanık Akyıldız'ın savunması

Duruşmada, davanın sivil sanıklarından Mustafa Akyıldız da savunma yaptı.

Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın emir subayı sanıklardan eski Personel Binbaşı Oğuzhan Konuk ifadesinde, FETÖ'cüler tarafından Dündar'ın emir subaylığına atandıktan sonra örgütün "asker abileri"nden "Aydın" kod adlı Mustafa Akyıldız'ın kendisiyle temasa geçtiğini belirterek, evine gittiği Akyıldız'ın görüşmelerinde bazen Dündar'ın nasıl biri olduğunu, cemaate yakın olup olmadığı şeklinde dünya görüşünü sorduğunu anlattı.

Ayrıca Konuk, Akyıldız'ın Karargah hakkında yönelttiği soruları cevapladığını belirtti. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Akyıldız, örgüt içinde kod adının "Aydın" olduğu iddiasını reddetti.

Akyıldız, "Darbe mağduru sivilim. Hain terör örgütü üyeliği ile suçlanmak zoruma gidiyor. Uzaktan yakından alakam yoktur. Örgüt üyesi değilim. Asker, sivil kişilerle ilişiğim yoktur. Böylesine büyük bir darbe davasında yer alıyor olmamın şoku içindeyim." iddiasında bulundu.

Karargahın su patlağını tamir etmiş

Sanıklardan eski Astsubay Murat Can Avtan da Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtaları Hizmet Taburu teknisyeni olduğunu ifade ederek, 15 Temmuz günü taburda nöbetçi olduğunu, Tabur Komutanı Hasan Yücel'e saat 03.00 civarında karargahta "su patlağı" olduğuna yönelik telefon geldiğini ve onun da kendisine bunu gidermesi için emir verdiğini anlattı.

İlerleyen saatlerde "su patlağını" gidermek için çalıştığını dile getiren Avtan, tabancasının yanında olmadığını, darbeye yönelik faaliyete de katılmadığını savundu.

"Hazreti Muhammed gelse bu işi yapmam"

Davanın Perşembe günkü oturumunda savunma yapan sanık eski Yüzbaşı Fatih Ekici de 15 Temmuz günü Orgeneral Yaşar Güler'in yaveri Mehmet Akkurt kursta olduğu için Güler'i konutundan alarak karargaha getirdiğini söyledi. O gün mesainin geç bittiğini anlatan Ekici, 20-25 kişinin merdivenlerden çıkarak koştuğunu duyduğunu, nizamiyeden silah sesleri geldiğini ve uçakların alçaktan uçmaya başlamasından sonra darbe olduğunu tahmin ettiğini bildirdi.

Orgeneral Güler'in götürülmesinin ardından özel kuvvet personelinin komuta katından ayrıldığını ifade eden Ekici, Güler'in odasına gittiği sırada Albay Cemil Turhan'ı gördüğünü, neler olduğunu sorduğunda, "Sakin ol oğlum, bir şey yok. Tatbikat oluyor." yanıtını aldığını bildirdi.

Suçsuz olduğunu öne süren Ekici, "Benim amirim FETÖ'cüyse ben ne yapayım? Darbeyle ilgili en ufak bir fiilim, eylemim yok. Hazreti Muhammed gelse bu işi yapmam. Kimseden darbeyle ilgili emir almadım, elimi silaha dahi sürmedim." şeklinde savunma yaptı.

Emir astsubayı Talu'yu savundu

Darbe girişimi öncesi İlhan Talu'nun emir astsubayı olan eski Kıdemli Başçavuş Bayram Aydemir de duruşmada savunma yaptı.

Aydemir, Orgeneral Hulusi Akar'ın araması üzerine Talu'nun Akar'ın yanına iki defa gittiğini ve odaya dönmesinin ardından içinde oldukları odanın kapısını kilitlemesi talimatını verdiğini öne sürdü. Darbe girişimi sırasında Akar'ın Akıncı Üssü'ndeki darbecileri ikna ettiğini, Talu'ya da Genelkurmay Karargahı'ndaki darbecileri ikna etmesini söylediğini öne süren Aydemir, darbe girişiminin içinde bulunmadığını savundu ve suçlamaları reddetti.

"Kroki hakkında hiçbir bilgim yok"

Darbe girişimi sırasında öldürülen darbeci Mehmet Akkurt'un evinde bulunan belgelerde, derdest edildiği sırada Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'i yere yatırıp ağzını kapatacak kişi olarak belirlenen emir astsubayı sanık Lütfi Karaca, daha önce Özel Kuvvetler Komutanlığında tim personeli olarak görev yaptığını, 2013'te 2. Başkan'ın emir astsubaylığına getirildiğini söyledi.

Darbe girişimi sırasında izinli olduğunu, ailesiyle köyde bulunduğunu aktaran Karaca, askeri hareketlilik sonrası Ankara'ya dönme kararı aldığını bildirdi.

Ankara'ya gelmesine rağmen evde olduğunu, darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda toplanan vatandaşların yanında yer aldığını ileri süren Karaca, Akkurt'un evinden çıkan belgelerde adı geçtiği için sanık olduğunu savundu.

Darbe girişimi öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri İstihbarat Okul Komutan Yardımcısı olduğunu söyleyen eski Albay Vural Akyıldırım da 15 Temmuz gecesi Genelkurmay'a hiç gitmediğini ileri sürdü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine vatandaşlarla meydanlarda yer aldığını ve müteakiben resmi kıyafetlerini giyerek, tekrar okula geldiğini belirten Akyıldırım, "Ben Genelkurmay'dan çekilen mesajlara değil, Cumhurbaşkanı'nın mesajlarına uydum. Kışlaya 01.30'da ancak gidebildim. İddia edildiği gibi darbe girişimine ilişkin bir faaliyetim olmamıştır. Olaylar bastırılmışken saat 01.30'da neden darbecilerin tarafına geçeyim?" şeklinde konuştu.

Akyıldırım, "Darbenin planlanması, karar ve yönetiminde FETÖ'nün olduğunu düşünüyorum ancak ben kesinlikle onlardan değilim." diyerek tahliye talebinde bulundu.

Tutuksuz sanık eski Binbaşı Aziz Onur da savunmasında, Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Sistem Daire Başkanlığında çalıştığını ve halen bu görevi sürdürdüğünü söyledi.

Darbe girişimi sırasında bir faaliyetinin olmadığını ve içerideki koruma polisleriyle olayların yatışmasını beklediğini ifade eden Onur, darbe emirlerinin yayınlandığı MEDAS sistemine neden müdahale etmediği sorulması üzerine, "Mesajlar bizim üzerimizden gitmedi. Bizim odada sadece sistemin sunucuları var. Terminal yok. Terminaller 8 ayrı yerde. Ayrıca tüm sistemler yedekli çalışıyor. Sisteme müdahale edebilmemiz söz konusu değil." şeklinde savunma yaptı.

Son celse

Davanın dün yapılan 20'nci ve son celsesine, diğer darbecilerle Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezinin (SKKHM) kontrolünü sağlayan ve sözde atama listesinde daire başkanlığına atanan eski Genelkurmay Harekat Plan Daire Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Alpaslan Çetin'in savunmasıyla başlandı.

Sanık Çetin, 15 Temmuz'da nizamiye bölgesinden silah sesleri duyduğunu, sorduğunda "alarm tatbikatı" cevabını aldığını savunarak, "Bir süre sonra tank sesleri geldi. Hayal kırıklığı ve üzüntü duydum. Darbe görüntülerini hep üçüncü dünya ülkelerine has düşünürdüm. Yani erken kalkanın yönetimi ele geçirmeye çalıştığı bir şey. Darbeciler herhangi bir noktaya ulaşsa da ülkenin prestijinin sıfırlanacağı, bunların üzücü olduğunu düşündüm." ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in sözde atama listesinde adının geçtiğini ve listeyi kimin hazırladığını sorduğu sanık Çetin, "Saçma salak bir grubun hazırladığı bir şey olarak görüyorum. FETÖ olarak söyleyeyim, çünkü başka bir şey bilmiyorum." karşılığını verdi.

Duruşma gergin bitti

Davanın son günü, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in darbedilip kaçırılması sırasında herhangi bir müdahalede bulunmamakla suçlanan Güler'in koruma ekibinden eski Kıdemli Üstçavuş Uğur Kent savunma yaptı. Darbe girişimi sırasında karargaha hiç girmediğini öne süren Kent, iddianamede üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını öne sürdü.

Savunmasında, "Sonuç olarak ülkemizin onurunu zedeleyen, bu hain darbe girişimini planlayan, organize eden herkesten şikayetçiyim." ifadelerini kullanan Kent'e, bir müşteki avukatı, "Darbe girişiminin bir numaralı sanığı Fetullah Gülen'den de şikayetçi misiniz?" diye sordu. Bunun üzerine Kent, duraksayıp cevap vermedi.

Gazi ve şehit yakınlarının tepkisi ve devam eden gerilim nedeniyle Mahkeme Başkanı Dik, 15 dakika ara verdikten sonra duruşmayı tamamladı.

Kent'in savunmasının alınmasıyla davanın ilk dört haftasında 56 sanığın savunması tamamlanmış oldu.