Hayko Bağdat, Can Dündar'la birlikte Almanya'da Almanların para vererek kurdurduğu siteyi yönetenler arasındaydı.
CAN DÜNDAR'IN SİTESİNDE EMEK HIRSIZLIĞI
Hayko Bağdat'ın kendi ifadesinden anlaşıldığı şekilde, 'AKP'yi devirme amacıyla' kurulan sitede, Türkiye'ye karşı bilinçli bir propaganda savaşı yürütülürken, o esnada emek hırsızlığı yapıldığı da yine Hayko Bağdat'ın satırlarından öğrendiğimiz bir başka ayrıntı oldu.
HRİSTİYAN MİSYONERİ ALMAN PATRONUN ACIMASIZLIĞI
Bağdat, Can Dündar'ı ve onun Hristiyan misyoneri Alman patronu David'i yerden yere vurduğu istifa dilekçesi yazısında, Türkiye'ye her fırsatta yerin dibine sokanların Almanya'da karşılaştığı muameleyi gözler önüne seriyor.
SİGORTA YOK DİYE, TEDAVİ DAHİ ETMEDİLER
Türkiye'ye, Türk insanına, Türk devletine kin kusuyorlar ancak yaralanan arkadaşlarını, sigortası yok diye ambulans bile almıyor, hastanede tedavi dahi etmiyorlar.
İşte Hayko Bağdat'ın satırlarından, Türkiye'ye örnek gösterilen Almanya'nın sosyal devlet anlayışı ve vatan hainlerinin düştüğü rezil durum:
ALMAN PATRONDAN İT MUAMELESİ GÖR, OFİSTE BAYIL
Sen 6 aydır 7/24 çalış, Kürdistan`daki ailene para göndermenin hatırına Alman patrondan it muamelesi gör, kendine et alma, sonra ofiste bayıl... Üstelik bayılırken stüdyodaki 350 ekran TV`ye tutun, yuvarlan, altında kal 350 kilonun. Öldü zannettim birden. Bir “aaaahhh” dedi önce, sonra yine bayıldı yattığı yerde. Ambulans çağırdı hemen ofis arkadaşlarımız. 10 dakika sonra geldiler.
"AMBULANS İÇİN SİGORATA EVRAKLARI NEREDE"
Sedyeye koydular, bir türlü ambulansa gidemiyoruz. “Sigorta evrakları nerede” diyor doktor herif. “Hastanede konuşuruz be, hadi bindirin ambulansa yoksa taksiyle götüreceğim” deyince ancak bindirdiler. Hastaneye vardık. Aldılar, Ulaş`ı acile koydular, bizi de kapının önüne, bahçeye...
DAVİD İYİ HRİSTİYANDIR
Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde. İyi Hıristiyandır, paskalyada hem Can Abi`ye hem bana misyoner misali Watsaplar attıydı, oradan biliyorum.
ALMAN PATRON: ÇOK PAHALIYDI BU ALETLER
Ofistekiler “kimse ölmedi sakin ol” diye teskin ettiler mi bilemem ama “Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde. “Alllaaaaahımmm, çok pahalıydı bu aletler... Hastanemizdeki 150. Dakikamız dolmak üzereyken hala sedyede oturuyormuş çocuk. Selam bile vermemişler.
SİGORTASI ÜÇ KURUŞLUK DIŞARIDAN SİGORTA"
Sigortası da üç kuruşluk dışarıdan sigorta. Belki ödemez masrafları. Üstelik hepimizin durumu bu. Bir şey sorunca da küfür kafir “fuck” diye geziniyor ortalıkta. Gidip o televizyonu kıracağım ben, demedi olmasın sonra” dedim. “Çok haklısın” dedi Can Abi. “Anam takside bekliyor. Eve bırakayım da geleyim.”
HANİ SOSYAL DEVLET FALAN YA BUNLAR
20 Dakika sonra David mesaj atmış Margarita`ya. “Ulaş iyi mi” demiş. Ah be Can Abi ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun. Belki dava açacak Ulaş? Belki hakkını arayacak? Niye herife tüyo veriyorsun? Sorun çıkmasa iyi olur elbet ama çıktı artık? Ulaş ölüyordu ya? Altı saat sonra röntgen dahi çektiremeden çıktık hastaneden. “Gazeteciyim ulan ben, yazacağım” sizi diye bağırdım bahçede. Yazıyorum işte, hastanenin adı “Klinikum im Friedrichsain”. Alman Sağlık Bakanı David`in ruh eşi değilse müdahale etsin. Hani sosyal devlet falan ya buralar...
"CAN ABİ DAVİD'E YETER LAN DİYEMEDİĞİ İÇİN AYIP ETMİŞTİR"
Kısaca kardeşim, Özgürüz hikayesi bitiyor galiba. Can Abi`den Allah razı olsun. Hanımı çocukları buraya güvenle getirmeme vesiledir. Sağa sola muhtaç olmadan mesleğimi icra ederek ekmek kazanmama vesiledir. En az 15 kişiye ekmek veren kurumun kurucusudur. David`e “yeter lan” diyemediği için ayıp etmiştir.
“Biz senin gibi adamlarla mı AKP`yi devireceğiz, sen önce çalışanının canına üzül yabani” diyemediği ve bana da dedirtmediği için kabahatlidir. Benim de 1001 kabahatim vardır elbet. Can Abi isterse o da benimkileri yazar. Anacığı çok şeker bir ihtiyar ama. Ona bir Türk kahvesi yapamadım ofiste diye içimde kaldı...
Şimdi ne olacak bilmiyorum. Köln`deki Artı TV program istiyordu benden. Belki onu yaparım. Erk Acarer de burada. Çok seviyorum onu ve ailesini. Ailem de seviyor onları. Belki beraber yaparız programı. David ile kitap anlaşması imzalamadım tabi. Bu mektuplara ne numaralar ekleyip, taklalar attırıp kitap yapacağım ya, bir yayınevi bulmalıyım burada. Kimden termin istesen 15 gün sonraya gün veriyor, bakalım.
İşte mektubun tam metni
GEREKÇE EMEK SÖMÜRÜSÜ
Odatv'nin haberine göre ayrılığının gerekçesinin Özgürüz'de yaşanan emek sömürüsü olduğunu iddia eden Bağdat, ayrılığın fitilini ateşleyen olayı Facebook sayfasından yayımladığı açıklamasında şu sözlerle anlattı:
"Selam Millet, Bu kadar dert içinde nolur başınız ağrımasın benim yüzümden. Ama ben, Can Dündar ile birlikte kurduğumuz Özgürüz macerasından ayrılıyorum. 10 gün önce yazdığım istifa gerekçem, sitedeki mektup serisi formunda aşağıdadır. Bana yardımcı olup metni Almanca, Alman kamuoyuyla da paylaşırsanız makbule geçer. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkür. İzleyen herkese de öyle. Haberleşiriz...
"Ulaş, Elif ve David...
Canım Kardeşim selam; Burada her sabah İsa Mesih`ten memleketimdeki tüm insanlar için sağlık, adalet ve huzur diliyorum. Elbette senin adını özellikle geçiriyorum dualarımda. Dile kolay 27 yıllık arkadaşız neticede.
Çok fena haber. Ofisten Dersimli Ulaş büyük bir kaza atlattı.
"ALMAN PATRONDAN İT MUAMELESİ GÖR, OFİSTE BAYIL"
Sen 6 aydır 7/24 çalış, Kürdistan`daki ailene para göndermenin hatırına Alman patrondan it muamelesi gör, kendine et alma, sonra ofiste bayıl... Üstelik bayılırken stüdyodaki 350 ekran TV`ye tutun, yuvarlan, altında kal 350 kilonun. Öldü zannettim birden. Bir “aaaahhh” dedi önce, sonra yine bayıldı yattığı yerde. Ambulans çağırdı hemen ofis arkadaşlarımız. 10 dakika sonra geldiler.
"AMBULANS İÇİN SİGORATA EVRAKLARI NEREDE"
Sedyeye koydular, bir türlü ambulansa gidemiyoruz. “Sigorta evrakları nerede” diyor doktor herif. “Hastanede konuşuruz be, hadi bindirin ambulansa yoksa taksiyle götüreceğim” deyince ancak bindirdiler.
Hastaneye vardık. Aldılar, Ulaş`ı acile koydular, bizi de kapının önüne, bahçeye...
Hemen Can Abi`yi aradım. Çok üzüldü. Ofise geçti... O sırada bizim Alman patron David gelmiş ofise. Yerlerde koca TV, TV`nin düşerken yanında götürdüğü pahalı kameralar, ışıklar, kırık bir IKEA masası...“Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde. İyi Hıristiyandır, paskalyada hem Can Abi`ye hem bana misyoner misali Watsaplar attıydı, oradan biliyorum.
ALMAN PATRON: ÇOK PAHALIYDI BU ALETLER
Ofistekiler “kimse ölmedi sakin ol” diye teskin ettiler mi bilemem ama “Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde. “Alllaaaaahımmm, çok pahalıydı bu aletler...
Hastanemizdeki 150. Dakikamız dolmak üzereyken hala sedyede oturuyormuş çocuk. Selam bile vermemişler. Ben acilin kapısından girmeye çalışarak tam “ya omurgası kırıldıysa ulan, bir doktor bulsanıza s..tiğim hastanesinde” diye bağırırken Can Abi yetişti imdadımıza.
"SORARLARSA FREELANCE ÇALIŞIYOR DEYİN"
“Abi” dedim, “bu David denen herif aramış Margarita`yı. Çocuk nasıl diye sormadan ‘sorarlarsa freelans çalışıyor deyin. Sigortası öder masrafları zaten` deyip kapatmış. Bu çocuk altı aydır 7/24 çalışıyor biliyorsun. Alman işçi olsa ayda 8.000 alır bu kadar mesaiye.
"SİGORTASI ÜÇ KURUŞLUK DIŞARIDAN SİGORTA"
Sigortası da üç kuruşluk dışarıdan sigorta. Belki ödemez masrafları. Üstelik hepimizin durumu bu. Bir şey sorunca da küfür kafir “fuck” diye geziniyor ortalıkta. Gidip o televizyonu kıracağım ben, demedi olmasın sonra” dedim. “Çok haklısın” dedi Can Abi. “Anam takside bekliyor. Eve bırakayım da geleyim.
"HANİ SOSYAL DEVLET FALAN YA BUNLAR"
”20 Dakika sonra David mesaj atmış Margarita`ya. “Ulaş iyi mi” demiş. Ah be Can Abi ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun. Belki dava açacak Ulaş? Belki hakkını arayacak? Niye herife tüyo veriyorsun? Sorun çıkmasa iyi olur elbet ama çıktı artık? Ulaş ölüyordu ya? Altı saat sonra röntgen dahi çektiremeden çıktık hastaneden. “Gazeteciyim ulan ben, yazacağım” sizi diye bağırdım bahçede. Yazıyorum işte, hastanenin adı “Klinikum im Friedrichsain”. Alman Sağlık Bakanı David`in ruh eşi değilse müdahale etsin. Hani sosyal devlet falan ya buralar...
"ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI DA OKUSUN BU YAZIYI"
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da okusun bu yazıyı. Belki muhteşem kalemime aşık olur da kitap imzalatmaya gelir bana. Ben de ona bizim ortak kuruluş Correctiv nasıl taşeron işçi çalıştırıyor, nasıl emek sömürüyor, iş cinayeti konusunda ne kadar hassas, sigorta neden önemli falan anlatırım arada.
"ULAŞ BİRAZ ET YESE İYİ OLURMUŞ"
Ertesi gün ofisten Elif, Ulaş`ı tanıdığı bir doktora götürdü. 182 Euro ödemiş Ulaş. Allah korumuş, ölebilirmiş ama ölmemiş. Biraz et yese iyi olurmuş...
"DAVİD'İN İNSANLIK İÇİN ETTİĞİ DUALAR KORUMUŞTUR ÇOCUĞU (!)"
Sonra ofise geldiler. Ulaş fırsatını bulup TV`nin yanına gitti bakmaya. Kırılmışsa parasını falan isterler belki. TV, Ulaş`tan daha az hasarlıymış Allahtan. Paskalya`nın 40`ı idi kaza günü. Belki David`in insanlık için ettiği dualar korumuştur çocuğu...
"BÜROKRASİ FALAN DEDİNİZ 2 AY MAAŞ YATIRMADINIZ"
Ofiste Elif, David`i çekti köşeye sonra. Dünden beri olan yabanilikleri söylememek için dudağını ısırıp “Bak David” dedi. “Ben burada tam mesai çalışıyorum. Son 2 ay bana maaş yatırmadınız. Bürokrasi falan dediniz. Daha önce de eksik yatırmıştınız. Ayrıca sadece burada çalıştığım için %30 civarı vergi çıkıyormuş bana. Herkese de böyle. Niye bizi uyarmadınız? Üstelik zaten....”
ALMAN PATRON: FREELANS ÇALIŞMAK NEDİR BİLMEN LAZIM
“Yeter yahu” demiş David, ağzından tükürükler saçarak. “Freelans çalışmak ne demek bilmen lazım. Üstelik 3-4 gün çalış burada, git başka yerlere de fatura kes, vergin çıkmasın. Elif, ağlayarak ofisi terk ederken göz göze geldik. Üç vakte kalmaz aradım Elif`i. “Evet Elif” dedim, “evet, sabah 9`da işe gelmedin diye iki kere kızdım sana. Ulaş daha çok çalışıyor sen gelmeyince diye kızdım. Ve evet Elif, sen başka yerde çalışamazdın, vaktin yoktu. Dava açarsan bu herife, beni şahit yaz.
"KEŞKE BENİ DİNLESEYDİ DE KIRSAYDIK DEV TV'Yİ"
Can Abi iyi bir insan ama emekçiler kurda kuşa yem olurken çalışanlarının hakkını koruyamadı David`e karşı. Keşke beni dinleseydi de kırsaydık o gece Dev Ekran TV`yi... Gece Ulaş`ın evinde toplanıp gülerdik yaptığımıza. Bir kahkaha bir biftek derlerdi eskiler. İyi gelirdi çocuğun acılarına...
”Can Abi David`i aramış, durumu anlatmış sağ olsun. İstifa sonrası işçi haklarını almaya çalışacakmış Elif`in. Elif`e de “keşke kapıyı çarpıp çıkmasaydın, oturup konuşur bir yol bulurduk” demiş. Güney Afrika`dan iki hafta sonra geleceği için mail ile yazabilmiş bunları Elif`e.
"BU BENİM FUCK DİYE BAĞIRANDAN ÜÇÜNCÜ BALGAM YİYİŞİM"
Elif “bu benim ‘fuck` diye bağırandan üçüncü balgam yiyişim. Çözeydiniz ya şimdiye kadar” dedi mi bilmiyorum. Dese hakkı var çünkü. Neticede ofiste iki kişiyiz şu anda. Ulaş ve ben. David geçenlerde “Para bitti, bağış bulmazsanız bu ay sonu işiniz biter” dediği için Ulaş mail havuzu oluşturuyor. Bağış için mail atılacakmış. Ben hem muhabirlerimiz işsiz kalmasın, iki çocukla benim gelirim kesilmesin, Ulaş ilticaya başvurup kampa gitmesin diye ekmek parası kovalıyorum, hem de Elif`in davasında vereceğim ifadenin provasını yazıyorum sana.
“Oğlum bütün bunlar olurken TV kırma arabeskliğinden başka ne yaptın yoldaşların için” diye sorsana bana? Sor ama cevabını buradan yazmayacağım. Duruşmada Elif ve başka yiğit davacılar olursa onların ifadesinde geçer mutlaka adım. Beyan esastır, onlar ne derse kabulümdür...
"CAN ABİ DAVİD'E YETER LAN DİYEMEDİĞİ İÇİN AYIP ETMİŞTİR"
Kısaca kardeşim, Özgürüz hikayesi bitiyor galiba. Can Abi`den Allah razı olsun. Hanımı çocukları buraya güvenle getirmeme vesiledir. Sağa sola muhtaç olmadan mesleğimi icra ederek ekmek kazanmama vesiledir. En az 15 kişiye ekmek veren kurumun kurucusudur. David`e “yeter lan” diyemediği için ayıp etmiştir.
“Biz senin gibi adamlarla mı AKP`yi devireceğiz, sen önce çalışanının canına üzül yabani” diyemediği ve bana da dedirtmediği için kabahatlidir. Benim de 1001 kabahatim vardır elbet. Can Abi isterse o da benimkileri yazar. Anacığı çok şeker bir ihtiyar ama. Ona bir Türk kahvesi yapamadım ofiste diye içimde kaldı...
Şimdi ne olacak bilmiyorum. Köln`deki Artı TV program istiyordu benden. Belki onu yaparım. Erk Acarer de burada. Çok seviyorum onu ve ailesini. Ailem de seviyor onları. Belki beraber yaparız programı. David ile kitap anlaşması imzalamadım tabi. Bu mektuplara ne numaralar ekleyip, taklalar attırıp kitap yapacağım ya, bir yayınevi bulmalıyım burada. Kimden termin istesen 15 gün sonraya gün veriyor, bakalım.
"BENİ DE CAN ABİ GİBİ TV'LERE ÇAĞIRMAYA BAŞLADILAR"
Beni de Can Abi gibi TV`lere çağırmaya başladılar. Burada da meşhur olursam iyi olur. Para kazanırsam Ulaş mülteci kampına gitmez. Elif`e de yeni iş imkanı yaratırım. Ama Ulaş gibi 9`da gelecek işe. Hem arada et yemeği yapsın evde. Ulaş`ın bir kız kardeşe ihtiyacı var. Bakamıyor kendine böyle. Başka çok isim var kafamda meşhur olup para kazanırsam parayı paylaşacağım.
Teo çok mutlu burada. Paso park istiyor canavar. Park için direnen yoldaşlarımız el vermiş ruhuna. Aras da youtuber olacakmış. 11 yaşına gelmeden bu kadar olgunlaşması garibime gidiyor. Şımarıklık yapsa, sorun çıkarsa sevineceğim sanki. Onunla gurur duyuyorum hep. Sebepsiz yere değil ama. Belma desen ikinci balayımızı yaşıyoruz çok şükür. Belma o kadar güzel ki...
Köpeğimiz Alis desen yılın şanslı köpeği seçilecek neredeyse. Topkapı Hayvan Barınağı`ndan Berlin Hayvan Hakları Şehri`ne geldi resmen. Bir kitap da onun ağzından yazsam olur yani...
Bende şimdilik havadisler böyle kardeşim. Kendine çok dikkat et. Haftaya yine yazacağım. Hacı anne, hacı babaya çok selam. Abilerine çok selam. Ufaklığı öp benim için.
Not: Bu mektup nerede yayınlanacak bilmiyorum. Özgürüz`de yayınlansa Can Abi ile David`in arası bozulur şimdi. Ben yine de Elif`e ve Ulaş`a gönderiyorum mektubu. Ölümlü dünya, başıma bir iş gelir, hak davasında şahitlik edemeden gideriz ahirete."
ensonhaber