DİYARBAKIR - 28 Şubat post modern darbesinin 15. yıldönümünde bir açıklama da Mustazaf-Der Diyarbakır Şube Başkanı Nuri Güler`den geldi. Darbenin en büyük mağdurları Doğu ve Güneydoğu`da yaşayan mütedeyyin insanlar olduğunu ifade eden Güler, darbenin ardından bölgede adeta bir devlet terörü estirildiği ve mütedeyyin insanlara yönelik yoğun psikolojik savaş taktikleri uygulandığını söyledi.

Darbe Doğrudan Müslümanları Hedef Aldı
Bazı kesimlerce post modern olarak anılan bu darbenin Türkiye`de yaşanan önceki darbelerden farklı olarak sivil iradeye fiziki bir etki etmeden düzenlenen bir darbe olarak nitelendirildiğini belirten Güler, yine diğer darbelerden farklı olarak bu darbenin, doğrudan İslam`ı ve Müslümanları hedef aldığını söyledi. Güler, "Örnek olarak 12 Eylül cuntacı generalleri darbe yapmalarının sebebini `anarşi ve terörün önlenmesi` olarak lanse ederlerken 28 Şubat darbesi 18 maddelik kararların tümünde `Rejim Aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler` diye tek bir vurgu bulunmaktadır" dedi.

Çok Büyük Dramlar ve Acılar Yaşatıldı
28 Şubat darbecilerinin şüphesiz tek korkusunun "Rejim elden gidiyor" olduğunu ifade eden Güler, bu korkuyu da kullanarak öyle bir şekilde mütedeyyin insanların üzerine gidildi ki işlenen insanlık suçlarının haddi ve hesabı olmadığını söyledi. Güler, "Bu paranoya havasıyla sahte figüranların eliyle oynanan oyunlar ve ardından İslam`a yapılan karalamalar, maalesef toplum nezdinde geçici olarak bazı sonuçlar vermiştir. Bunun yanında devlet görevlilerinin eliyle işlenen suçlar neticesinde 12 Eylül Darbesi`nin zulümlerini aratmayacak mağduriyetler ortaya çıktı. Öyle ki mütedeyyin olup da fişlenmeyen tek bir kişi bile kalmadı. Binlerce bayan sırf başörtülü olduğu için okullarından, binlerce kişi ise memuriyetten zorla ve zorbalıkla atıldı. Çok büyük dramlar ve acılar yaşatıldı" dedi.

Binlerce Askeri ve Polisiye Operasyon Yapıldı
Darbenin en büyük mağdurlarının Doğu ve Güneydoğu`da yaşayan mütedeyyin insanlar olduğunu ifade eden Güler, darbenin ardından bölgede adeta bir devlet terörü estirildiğini ve mütedeyyin insanlara yönelik yoğun psikolojik savaş taktikleri uygulandığını söyledi. Güler, "Bu darbeyi kendilerine fırsat bilen ve askeri vesayet ile yönetime el koyan cuntacıların gözüne girmek ve de görevlerinde yükselmek isteyen, bölgeye gönderilmiş vali, emniyet müdürleri, istihbaratçılar ve diğer devlet görevlilerince her türlü alçakça yollar denenerek mütedeyyin insanlara yönelik binlerce askeri ve polisiye operasyon yapıldı. Bunların sonucunda yine binlerce dindar gözaltına alınmış, alçakça işkenceler görmüş, ajanlaştırılmaya çalışılmış, bu ajanların eliyle alçakça işler, eylemler yaptırılmış ve cezaevlerine atılmıştır. Tek suçları dinleri yaşamaya çalışmak olan binlerce insan baskılarla sindirilmeye çalışılmıştır. Bunların içinde çocuk yaşta olanların, yaşlıların ve kadınların azınlıkta olmadığını da unutmamak gerekir. Bu görevliler dinine bağlı olan bölge halkının yozlaşması için ellerinden gelen gayreti göstermişler. Bölgeye dışarıdan çok sayıda fahişe getirilmiş, bölgenin dindar yapısı bozulmak istenmiştir. Camilerde Kur`an-ı Kerim dersinin verilmesini yasaklamışlar hatta günümüze kadar da süren bir uygulama sonucu olarak camilerin kapılarına kilit vurulmuştur. Zira her devlet kurumu bu konuda üzerlerine düşen görevi (!!!) hakkıyla ifa etmek için ellerinden geleni yapmışlardır" diye konuştu.

Hak Ettikleri Ceza Verilmelidir
Mustazaf-Der Diyarbakır şubesi olarak üzerinden 15 sene geçen bu darbeyi lanetlemekle beraber her darbenin zalimleri ve mazlumları olduğunu ifade eden Güler, hepsinin de hesaplaşmak üzere Kahhar ve Cebbar olan Allah`ın huzurunda buluşacakları ve her birine hak ettiğinin verileceğini söyledi.

Güler, "Ancak dünyevi anlamda da bir cezanın olması adaletin sağlanması ve bu işe heveslenen büyük(!)ler için de caydırıcı olması açısından önemli olduğu unutulmamalıdır. Bunun için de 12 Eylül darbecilerinden önce bu darbeciler ve darbecilerin yönlendirmesiyle hukuksuzca davranışlar sergileyen görevliler tespit edilip, yargılanmalı ve hak ettikleri ceza verilmelidir. Diğer taraftan darbe mağdurlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi gerekmektedir. Haksız bir şekilde ceza alan, işlerinden atılan, okullarından uzaklaştırılan kısaca bir şekilde bu darbenin mağduru olan kişilere yönelik hukuksuzlukların son bulması sağlanmalı, ortaya çıkmış zararlarının tazminine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmelidir" dedi.

 
M. Salih Keskin - İLKHA